Genç Yaklaşım’ın Şubat sayısı çıktı. “İslamafobya” konusunu enine boyuna işleyen dergide, konunun sinemaya bakan boyutu da unutulmadı. Kadir Karaca, Hollywood özelinde sinemanın İslâma bakışını sorguladı.
Karaca yazısında, “Öte yandan kirli sakalları, hain bakışları, çirkin ve ürkütücü sesi, kirli elbiseleri ve elinden düşürmediği keleşi ile kâh uçak korsanı, kâh iflâh olmaz bir terörist olarak arz-ı endam eden İslâm ya da Müslüman. Mavi ekranın konuğu yeşil olduğunda yoldaşı illa ki her dem kan kırmızısı olmuş, izleyici istisnasız ateş çıtırtısı, barut kokusuna doymuştur Doğruyu söylemek gerekirse bu tür yapımlar aslında belli bir milâda kadar genelde 2. ve 3.kalite filmlerde rastlanırken, 11 Eylül 2001 tarihinden sonra çok daha fazla ve iyi yönetmenlerin kameralarının konusu olmuştur” tesbitlerini dile getirdi.
Mustafa Akkad’ın “The Message/Çağrı” ve “Lion of the Desert/Çöl Aslanı” filmlerinin meydana getirdiği olumlu etkiyi ve Ridley Scott’un “Kingdom of Heaven/Cennetin Krallığı” gibi filmlerle çizilen tabloyu da aktaran yazar, çuvaldızı Türk sinemasına batırmayı da ihmal etmiyor: “Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı Dr. Ömer Menekşe’nin kaleme aldığı, Yeşilçam’ın dine ve din adamlarına dair araştırması ve tasnifi acı gerçeği bize gösterir. Vurun Kahpeye, Yol, Umut, Züğürt Ağa, Vizontele, Adak, Bedrana, Yer Demir Gök Bakır, Fırat’ın Cinleri, Kara Çarşaflı Gelin ve Kemal Sunal’ın bazı filmleri başta olmak üzere yobaz, itici, çıkarcı, din simsarı ve aşağılık biçimde gösterilir din adamları.” Kadir Karaca yazısını, “Başlı başına bir araştırma konusu olan ‘içimizde ki Hollywoodlular’ı geride bırakıp, biricik dinimizin özünü yansıtan yapımlarla huzurun ve güzelliğin ekranlarımızı şenlendirmesi dileğiyle” bitiriyor.
|