Birileri vuruluyormuş, suikastlar, saldırılar oluyormuş, suçlulur yakalanmıyormuş, yakalananlar serbest bırakılıyormuş...
Bunlar bizim iktidarımızın ilgisini hiçbir şekilde çekmiyor.
İktidardaki kardeşlerimiz biraz "ürkek" tabiatlı çünkü; duymak, görmek, söylemek, onların bünyesine pek uygun düşmüyor.
Tabii siyasi iktidar böylesine ürkek ve suskun olunca başkaları konuşuyor.
Genelkurmay Başkanlığı kalkıp bir açıklama yapıyor.
Açıklama, Dağlıca ile ilgili.
Tabii buna pek "açıklama" denmez, bir şey açıklamıyor çünkü, daha ziyade korkutma ve tehdit üzerine bir metin.
Şöyle diyor örneğin:
"Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar."
Dağlıca baskını üzerine giden gazete biziz.
Dürüst birkaç yazardan başka kimse bu olayı sorgulamadı, hele siyasilerden ses bile çıkmadı, ödleri patlladı onların.
Şimdi bunu yazan paşalara sormak istiyorum:
Biz, "Dağlıca baskınında neler oldu" diye sorarken bundan kendimize nasıl "siyasi ve ekonomik rant" sağlıyoruz?
Külliyen yalan bu.
Yazarken bunun yalan olduğunu, bilmiyorlar mı, biliyorlar. Niye böyle bir şey yazıyorlar peki?
Bir ülkenin Genelkurmayı'na yakışır mı bu?
"Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca'da aynı zamanda hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakârlık örneği sergilendiği gör ardı ediliyor."
Biz de tam bunu soruyoruz işte.
O 12 çocuk niye öldü?
Askeri açıdan gerekli bütün tedbirler alındığı halde mi öldü o çocuklar?
Genelkurmay "Bütün tedbirler alındı" diyorsa, o tedbirleri açıklasın.
"Alınmadı" diyorsa tedbir almayanlar hakkında ne yapıldığını söylesin.
O baskından sonra sadece PKK'nın alıp götürdüğü "sekiz asker" tutuklandı.
Onlar mı gerçekten o baskından sorumlu olanlar?
PKK'nın daha bir hafta önceden katırlarla yığınak yaptığı, baskın günü telsizlerle konuştuğu bilindiği halde nasıl bir hazırlık yapıldı bu baskına karşı?
Niye bölük komutanları izindeydi?
Niye tabur komutanı yerinde değildi?
Niye, askerlerin iddialarına göre, PKK'nın geliş yönündeki üç mevzi boşaltılmıştı?
Niye hedef gösterir gibi sis ışıkları yakılmıştı?
Askerlikte baskına karşı bunlar mı yapılıyor?
Bunların sorumlusu hapisteki sekiz asker mi?
Açıklamada, ordunun "köklü bir özeleştiri geleneği" bulunduğu da söyleniyor.
Nedense ben ordunun yaptığı tek bir "özeleştiri" örneği bile hatırlayamadım.
Acaba Dağlıca ile ilgili bir özeleştiri de yapabilirler mi?
Bakın, biz çok basit ve çok net sorular soruyoruz.
Bir gazetenin "işi" budur.
Topluma ve parlamentoya karşı sorumlu olan Genelkurmay'dan da aynı basitlik ve netlikte cevaplar bekliyoruz.
O gece Dağlıca'da neler oldu?
Neden bütün suç esir düşen sekiz askerin üstüne yıkıldı?
Bu sorulara cevap vermeyen hiçbir açıklama gerçek açıklama değildir.
Bir de, açıklamada tehditkâr ve korkutucu bir üslup var.
Paşalara şunu söylemek isterim, biz korkmak için çok ihtiyarız.
Bundan vazgeçsinler.
Yazarların ensesinden vurulduğu bir ülkede yaşadığımızın fevkalade farkındayız.
Ama yaşadığınız ülkede çocuklar haksız yere hapse atılıyorsa...
Vurulan yazarları öldürtenler araştırılmıyorsa...
Utanıyorsunuz.
Utanılacak işler yapılan bir ülkede sesini çıkarmadan yaşamak ise bazıları için ölmekten daha kötüdür.
Bilmem, anlatabiliyor muyum.
Taraf, 20.1.2008
|