Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Ulusalcılar bu işe ne diyor?

Türkiye, 1964'te Kıbrıs olayları çıktığında adaya müdahale tehdidinde bulundu, Amerikan Başkanı Johnson'un meşhur mektubu sonrasında da müdahale yapılmadı. Ama o zaman ortaya çıktı ki, Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkartma yapabilmesine zaten imkân yoktu, çünkü çıkartma gemimiz yoktu! 10 yıllık sürede çıkartma gemisi eksiği tamamlandı ve 1974 Kıbrıs müdahalesi mümkün olabildi.

Türkiye, 1980'lerin başlarından itibaren F-16 savaş uçaklarını üretiyor. Ama bir savaş uçağı için motoru, tasarımı, manevra yeteneği kadar önemli bir şey de onun savaşmasını sağlayan uçuş bilgi sistemleri. Türkiye'nin F-16'larının radarlarında, (yakın zamana kadar) Ege'deki devriye uçuşları sırasında Yunanistan'a ait uçakları 'düşman' olarak algılanmıyordu; çünkü Yunanistan'ın kullandığı uçaklar F-16'ların bilgisayarında 'dost' olarak geçiyordu. Öyle olunca da havadaki pilotun Yunan uçağı ile Türk uçağını otomatik ayırt etmesi mümkün olmuyordu. Bu teknoloji en sonunda İsrail'in Türk F-4'lerini modernleştirmesi sonrasında Türkiye'ye gelebildi.

90'lı yılların ortalarına kadar, Türk MİT'i de, Türk silahlı Kuvvetleri de, Dışişleri Bakanlığı da, Amerika'dan satın alınan veya hibe yoluyla bize geçen şifreleme cihazlarını ve şifreleme algoritmalarını kullanıyordu. Yani, Türkiye'nin en gizli haberleşmesi aslında başta Amerika olmak üzere teknoloji sahibi her ülke için gizli falan değildi, bütün haberleşmemiz okunabiliyordu. Ancak 90'lı yıllarda Türkiye kendi teknolojisini ve şifre algoritmalarını gerçekleştirdi, bugün bir ölçüde haberleşme güvenliğine sahip oldu.

Türkiye 1984'ten beri PKK terörüyle mücadele ediyor ama geniş PKK gruplarının hangi an nereden nereye gittiklerini Türkiye sınırlarının içinde kalan bölümler dahil olmak üzere uzaktan an be an izleyecek teknolojiye hâlâ sahip değil. 90'ların ortalarında Amerikan uydularının anlık istihbaratı Ankara'ya aktarıldı, o dönem Türkiye içi dahil çok sayıda başarılı PKK operasyonu yapılabildi. Şimdi yapılan operasyonlarda da Amerikan istihbaratı çok önemli rol oynadı. Kendi topraklarımızı ve düşman bir güç tarafından kullanılan komşu toprakları bile izleyemiyoruz açıkçası.

İki yıl önce İsrail Lübnan'da Hizbullah'a saldırdığında, Hizbullah'ın insansız hava aracına sahip olduğu, bu araçların sadece gözlem yapmakla kalmadığı füze de atabildiği ortaya çıktı. O sırada Türkiye'nin elinde böyle bir teknoloji yoktu. Kısa zamanda ihalesi yapıldı, bir İsrail firması ihaleyi kazandı ama araçlar hâlâ Türkiye'ye gelmedi. Ne var ki son PKK operasyonlarında İsrail'den kiralanan iki insansız hava aracının gönderdiği görüntüler etkili oldu, Genelkurmay Başkanı, 'PKK kampları bizim için BBG evi gibi' benzetmesini bu araçlar sayesinde yaptı.

Son PKK operasyonlarıyla öğrendik, Amerikalıların 70'lerin ortalarından beri sahip olup geliştirdiği gece uçuş, çok alçaktan uçuş ve hedef vurma sistemi olan LANTIRN'e sadece birkaç yıl önce hava kuvvetlerimiz de sahip olmuştu. Sistem sayesinde pilot gece karanlıkta radar seviyesinin altında çok alçaktan arazinin yükselip alçalmasına göre yükselip alçalarak otomatik uçuş yapabiliyor, böylece hedeflerini çok daha etkili biçimde vurabiliyordu.

Bu sistemin etkinliğinin en önemli parçası olan lazer güdümlü füze ve bombaları da kendimiz üretmiyoruz, ithal ediyoruz!

* * *

Teknolojik eksiklerimiz ve yeni yeni kullanmaya başladığımız teknolojiler sadece bunlar değil. Örnekleri özellikle askeri teknolojilerden seçtim, çünkü milliyetçi damarımız çok kuvvetli olsa da, bu işler sadece nutuk atmakla olmuyor.

Üstelik dikkat ediyorsanız, aslında aradaki teknolojik boşluk da dolmuyor gerçekte.

Biz teknolojiyi transfer etmiyoruz, sadece satılabilir hale geldiğinde satın alıyoruz. Oysa teknolojiyi yaratmamız da gerek.

Bunun için araştırma-geliştirme lazım. Para lazım. İnsan lazım. Ama her şeyden önemlisi, belli seviyede bilginin herkesle paylaşılması ve özgür yaratıcı ortamın varolması gerek.

Özgür yaratıcı ortam ise nasıl yarım hamilelik olmazsa yarım özgürlük de olamayacağı için, ancak ve ancak düşüncenin, hatta hepimize çok aykırı gelecek düşüncelerin de özgürce ifade edilebildiği şartlarda yaratılabilinir.

301. maddeyi değiştirmemekte, hatta tamamen ortadan kaldırmamakta direndiğiniz sürece aslında kendi teknolojinizi üretecek beyinlerin, düşüncelerin ortaya çıkmasını da engellemiş olursunuz.

Ne ilgisi var demeyin, yaratıcı düşünce böyle bir şeydir, ancak mutlak özgürlük ortamında, özgürlüklerin içe sindirildiği, kimsenin düşüncesine ket vurulmayan bir ortamda var olabilir.

Yoksa biri, 'Senin dediğin Türklüğe hakaret' der, ötekisi çocuğunu 'İcat çıkarma' diye azarlar ve herkes birbiri gibi düşünmeye başlar.

Siz de görece basit ama en hayati teknolojileri bile başkalarından dilenmeye başlarsınız.

Radikal, 13.1.2008

İsmet Berkan

14.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Diyarbakır Cezaevi

  Bilgin İtirafnamesi

  Ulusalcılar bu işe ne diyor?


 Son Dakika Haberleri