Geçtiğimiz salı günü Sabah Gazetesi'nde önemli bir makale yayınlandı. Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk ve Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Direktörü Hakan Altınay imzalı makalenin ana konusu kamu diplomasisiydi. Bu makalede, tavsayan AB süreci eleştiriliyordu.
* * *
Kısaca bilgi ve düşüncelerin uluslararası dolaşımı olarak tanımlayabileceğimiz kamu diplomasisinin önemine değiniliyordu makalede. Ve bu kavramla bağlantılı olarak AB süreci ile ilgili serzenişlerde bulunuluyordu. "AB, kamu diplomasisi içinde özel bir yere sahiptir" diyen Sanberk ve Altınay, üyelik sürecindeki aksaklıkları eleştiriyorlardı. "Türkiye 2004 Aralık'ından sonra AB kamuoylarını kazanma çabasından vazgeçmiş görünmektedir" diyen ikili, AB İletişim Grubu adı verilen topluluğun da neredeyse tamamen işlevsizleştirildiğini ve böylece 3 koca yılı kaybettiğimizi anlatıyorlardı.
* * *
AB İletişim Grubu (ABİG) 2004 yılında kuruldu. Kurulduğu tarihte işin başında şimdiki Lizbon Büyükelçimiz Kaya Türkmen ve Çankaya Basın Başmüşaviri Ahmet Sever vardı. O yıl birçok etkinliğe destek oldular. AB politikası tavan yapmıştı. Müzakerelerin başlaması gibi net bir hedef vardı. Türk kamuoyu umutluydu vs. ancak 2005'te grubun para harcama yetkileri Abdullah Gül, Ali Babacan ve Beşir Atalay'a devredildi. Birbirinden yoğun ajandaları olan bakanlar onca işleri arasında bu konu ile ilgili ne sıklıkta buluşup, karar almışlardır sizce? Sonuçta pek bir şey yapılamadı. ABİG hayal olarak kaldı.
* * *
ABİG ile birlikte aynı yıl bir de Reform İzleme Grubu kurulmuştu. Bu grup AB'ye uyum kapsamında kanun, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmasını takip edip, aksaklıkları not edecekti. Grupta yine Abdullah Gül, dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, AB Genel Sekreterliği, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlığı vardı. Bu grup da diğeri ile aynı kaderi paylaştı.
* * *
AB hayalimiz yanı başımızda dururken yavaş yavaş ufuk çizgisine kaymaya başladı. Bir zamanlar yatıp kalkıp üye olmanın yollarını ararken artık yalnızca AB İlerleme Raporları'ndaki eleştirilerden ibaret sanıyoruz müzakere sürecini. Derin bir uykuya daldık sanki. Hükümet uyuyor, bizi de uyutuyor. Süreç hâlâ devam ediyor mu? Ediyorsa hangi noktadayız? Bilen yok! Çünkü bilgi akışı yok.
* * *
Sürecin yavaşlaması ile ilgili serzenişlere hükümet karşı çıkıyor. "Müzakereler devam ediyor. Teknik bir aşamadayız" diyorlar. Öyle ise bu aşama ile ilgili neden doğru dürüst bilgilendirilmiyoruz? Bilgilendirme, kamu diplomasinin önemli bir kuralı. Bu kural der ki: "Eğer sen kamuoyunu en hızlı ve doğru şekilde bilgilendirmezsen kamuoyu kendi kendine bilgi kaynaklarını yaratır. (Ali Saydam, Akşam gazetesi).
* * *
Bizi bilgilendirmeyen hükümet eleştiri de yapmamamızı istiyor. Bu işte bir terslik var. Siz hâlâ başmüzakerecinin Ali Babacan olduğunu hatırlıyor musunuz örneğin? Hatırlıyorsanız şayet, sayın Babacan'ın bu sıfatını ne zaman ve hangi faaliyetlerde kullandığını biliyor musunuz? Açıkçası biz bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz: her nedense Türkiye'de AB'nin modası geçti! Bu yüzden de "trendsetter"ların bu işe el atıp yeniden AB modası yaratmaları şart! Zira politikacılarda pek bir umut görünmüyor.
Akşam, 11 Ocak 2008
|