ABD Başkanı Bush bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştükten sonra Ortadoğu turuna çıkıyor. Bush, Mısır, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, BAE, İsrail ve 40 yıldır İsrail işgali altındaki Filistin topraklarını dolaşacak.
Bush Arap medyasına verdiği demeçlerde Filistin-İsrail barışı ile Arap ülkelerinin İran'a karşı birlikteliğini sağlamak için bölgeye geleceğini söylüyor.
Anlayacağınız ABD cephesinde yeni bir şey yok ve olmayacak.
Çünkü Filistin-İsrail barışı için Bush'un bölgeye gelmesine gerek yok.
ABD gerçekten barışı amaçlıyorsa İsrail'e baskı yaparak 40 yıldır işgal altında tuttuğu Batı Şeria ve Gazze'den çekilmesini sağlar ve bu topraklarda BM kararları ve uluslararası anlaşmalar gereğince bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını sağlar.
Ama 60 yıldır bunu yapmayan ABD bundan sonra da yapmaz ve yapmayacaktır.
ABD'nin böyle bir niyeti olsaydı Afganistan, Irak ve Somali'yi işgal etmez, bölgemizin her tarafını karıştırmazdı.
İsrail Başbakanı Olmert önceki gün yaptığı açıklamada 'Ne Başkan Bush ne de başkası bize baskı yapamaz' diyordu.
İsrail, Annapolis Konferansı'ndan beri Filistin kentlerinde operasyonlarını sürdürüyor. O günden bu yana en az 100 Filistinli öldürüldü, 300'ü yaralandı, yüzlercesi tutuklandı. Ne Filistin - İsrail ne de İsrail - Arap barışı ABD'nin umrunda değil ve olmayacak. BM'deki gücünü kullanarak 1947'de İsrail devletini Filistin topraklarında kurduran ABD o gün bugün bu coğrafyada yaşanan tüm sorunların sorumlusudur.
Şimdi ABD'nin durduk yerde trilyonlarca dolar kazandığı ve acılarından genetik olarak haz aldığı bu coğrafyaya barış ve istikrar getireceğine inanan varsa onların akıllarından şüphe etmek gerekir.
Barış çok kolay ama ABD ve İsrail kendi bildikleri yolda ısrar ettikleri için çok zor ve hatta imkansız.
Bunu bilen Başkan Bush işte bu nedenle Filistin (Lübnan ve Suriye'nin işgal altındaki topraklarından söz etmiyor) barışını bahane ederek gerçek hedefine varmak istiyor:
ABD işbirlikçisi Arap liderlerini İran'a karşı kışkırtmak.
Oysa Bush bunda da samimi değil.
Her konuda olduğu gibi.
Butto'nun ölümünden sonra Pakistan'daki nükleer bombaların güvence altına alınması amacıyla bu ülkeyi işgal etme ya da daha sıkı bir denetim altına alma planları yapan Bush, İran'ın ikinci Müslüman ülke olarak bu bombalara sahip olmasını önlemeyi hesaplıyor.
Ama aynı Bush bir yandan İran destekli Şiiliği kendi işbirlikçisi Sünni Arap iktidarlarına karşı bir şantaj ve korkutma aracı olarak kullanıyor. Öbür yandan Sünni olan bu iktidarlara Şiiliği bir tehlike gibi göstererek onları İran'a karşı birleştirmeyi planlıyor.
Oyun içinde oyun...
İran'ı Irak'taki Sünni ve Şii radikal gruplara destek vermekle suçlayan Başkan Bush aynı zamanda Irak'ın geleceğini Arap ülkeleri ve Türkiye ile değil yalnızca Tahran ile görüşmeyi yeğliyor. Bir garipliktir gidiyor.
Suudi Arabistan ve yandaşı Körfez ülkeleri Bush'u 'Irak'ı İran destekli Şiilere teslim etmekle' suçluyor. İşte bu nedenle hiç kimse Başkan Bush ve ABD'ye inanmıyor.
Son yapılan kamuoyu yoklamalarında Amerikalıların bile % 62'si Başkan'ın Filistin, % 63'ü Afganistan ve % 61'i terörle mücadele politikalarına inanmıyor.
Bizim coğrafyamızda ise insanların %100'ü ABD'ye güvenmiyor ve inanmıyor. Buna yakın oranlarda da insanlar ABD'den nefret ediyor ve dünyadaki tüm sorunların sormlusu olarak görüyor.
Çünkü herkes bilir ki; eğer ABD birilerine yardım ediyorsa mutlaka onu çok kötü bir şekilde kullanmak içindir.
Ve yine herkes bilir ki kullanılanlar er ya da geç bir kenara atılacaktır .
İşte böyle bir ülkenin başkanı ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugün buluşuyor.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın işi gerçekten zor.
Kendi halkının bile güvenmediği ve inanmadığı bir Başkan ile önemli konuları konuşmak ve onun söyleyecekleri ile Türkiye'nin iç ve dış politikalarını planlamak pek kolay olmasa gerek.
Bir istihbarat işbirliği ile her şeyin yolunda gelişeceğine inananlar pek yakında yanıldıklarını görecekler.
'Çuval unutuldu' diyenler de bunlara dahil.
Çünkü o çuvallar hâlâ Amerikalıların sandığında saklı tutuluyor!
Akşam, 8.1.2008
|