Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da sivil beş kişinin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili açıklamasında, "Kenetlenmeliyiz" diyor. Doğru. Kenetlenmek lazım. Sadece teröre, şiddete karşı değil.
Bu terör-şiddet, terör-karşı şiddet kısır döngüsünü kırmak, insani değerler, hukukun üstünlüğü ve adalet için de kenetlenmeliyiz.
Çözümsüzlüğe, çaresizliğe ve umutsuzluğa karşı çıkmak amacıyla da kenetlenmeliyiz.
Bu son 25 yılda Türkiye'de, bölgede, Diyarbakır'da patlayan ilk bomba değil.
Ama son olabilir. Bu bombanın patlayan son bomba olmasını sağlamak amacıyla kenetlenmeliyiz.
Henüz bu vahşetin gerçek sorumluları belli olmadı. Muhtemel ve potansiyel sorumluları ise belli.
Diyarbakır sokaklarında yapılacak kısa bir araştırma, insanların bu vahşetten dolayı kimleri sorumlu tuttuğunu gösterecektir.
Bundan 15 ay önce de Diyarbakır'da bir bomba patladı. Bir parkta çoğu çocuk 10 kişi hayatını kaybetti. Onların da hepsi masum sivillerdi. Olay faili meçhuller arasına karıştı.
Şimdi bu son olayla artık hem Diyarbakır insanı hem de Türkiye'de şiddete karşı olan herkes 'yeter' diyor. Bu oyun artık son bulsun.
Bu vahşet olaylarının failleri ortaya çıkarılsın.
Bir yandan bu tür şiddet olaylarının önüne geçebilmek için acil tedbirler alınsın. Bunlar yapılırken evrensel insan hakları ve hukukun temel ilkeleri gözetilsin.
Suçlular, ama gerçek suçlular cezalandırılsın.
Şemdinli'de sivillerin üzerine bomba atarken suçüstü yakalanan asker kişilerin salıverilmesi gibi olaylar yaşanmasın.
Halk, adaletine güvenebileceği, inanacağı bir yönetimle 'kenetlenmeye' hazır. (Ama son Şemdinli olayı halkla hükümet ve devlet ilişkilerinin 'kenetlenme' düzeyine çıkmasını engelliyor. İlişkileri zehirleyen bir olay Şemdinli.)
Bakın olaydan sonra Diyarbakırlı 50'ye yakın sivil toplum örgütü yayınladıkları bildiride, "Diyarbakır Bu Vahşete Teslim Olmaz" diyor ve bu patlamanın ve daha önce gerçekleşenlerin faillerinin bulunmasını talep ediyor. "Kimden gelirse gelsin şiddet ve teröre karşıyız" diyor.
Bu çok önemli bir çağrı. Halkın genel yaklaşımı böyle. Başbakan Erdoğan'ın 'kenetlenelim' çağrısı ile bu çığlığı birleştirmek gerekir.
Ve bu çağrıyı, "Kimden gelirse gelsin teröre, şiddete karşı kenetlenelim" ifadesiyle birlikte, bu gibi olayları körükleyen şartların ortadan kaldırılması için adım atılması temennisine dönüştürmek lazım.
Böylece bu çağrı, bir yandan PKK'nın silah bırakmasına, bir yandan da aleni savaşın bitirilmesiyle, kan dökülmesine son vermekle sonuçlanacak bir çözüm sürecini ifade edebilmeli.
Böylece bu çağrı Türkiye insanının ortak sesi haline gelebilir.
Çünkü mesele sadece Kürtlerin acısı değil. Bütün ülkenin meselesi ve ülke insanlarının acısı.
Bir yandan bu ve benzeri olaylarının failleri bulunup cezalandırılmalı. Ama Şemdinli olayında olduğu gibi değil. Yani, toplum vicdanını kanatmayacak bir şekilde adalet tecelli etmeli. Bir yandan da bu ve benzeri şiddet olaylarının, şiddet gösterilerinin ve vahşet uygulamalarının kökenindeki sebepleri ortadan kaldıracak adımlar atmak konusunda daha kararlı olunmalı.
Bu gibi olaylar barışçı çabaların, demokratik çözüm girişimlerinin önünü kesmemeli. Bu gibi olaylar oluyor diye devlet antidemokratik uygulamalara yönelmemeli. Tam tersi demokratik açılımlar genişletilmeli. Yeni reformlara hız verilmeli.
Varsa eğer, hükümet Kürt meselesi ile ilgili çözüm önerilerini artık daha fazla bekletmeden bir an önce kamuoyuna açıklamalı.
Bu anlamda Başbakan'ın Diyarbakır'da bazı sivil toplum örgütleriyle biraraya gelerek onların çözüme ilişkin önerilerini hiç olmazsa dinlemiş olmasını önemsemek gerekir.
Bu biraraya geliş, belki de hükümeti 'Kürt meselesini Kürtlerle konuşmadan çözmeye çalışmak' gibi bir yanlıştan kurtarmak açısından öğretici de olmuş olabilir.
Bakın o toplantıya katılıp önerilerini Başbakan Erdoğan'a ileten Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu patlamayı nasıl değerlendiriyor:
"Sivil anayasının tartışıldığı, Kürt sorununda yeni bir açılım oluşması için basınç oluşturulduğu bu dönemde patlayan bu bombayı patlatan her kimse, amacı Kürt sorununda şiddeti dayatmak, Kürt sorununun demokratik olarak çözülmesini engellemektir."
Bu laflar üzerinde düşünmek gerekir. Kimler, hangi odaklar ya da hangi örgütler Kürt meselesinde demokratik çözümü şimdiye kadar engelledi. Ve şimdi yine engellemek istiyor?
Kimler karşılıklı şiddetten medet umuyor?
Belki de bu acı olay vesilesiyle Türkiye bu soruların cevaplarını arayabilir. Yakıcı meseleleriyle bir an önce yüzleşmek ve onlara çözüm aramak yoluna yönelebilir.
Evet, şiddete karşı çıkmak ve barışa fırsat tanımak için kenetlenmeliyiz.
Yeni Şafak, 7.1.2008
|