Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Kur’ân: Dünyanın en güçlü kitabı

Almanya’nın önde gelen siyasî dergilerinden Der Spiegel, Kur’ân-ı Kerim’i kapak konusu yaptı ve “Kur’ân: Dünyanın en güçlü kitabı” başlığını kullandı. Dergi, “Savaş ve barış için sûreler” alt başlığı altında da yaklaşık 20 sayfa ayırarak, İslâmiyet ve Kur’ân-ı Kerim hakkında bilgi verdi.

“Dünya üzerinde hiçbir esere Kuran-ı Kerim kadar saygı duyulmadığı, aynı zamanda hiçbir eserden bu kadar korkulmadığı ve hiçbir bir eserin bu kadar kötüye kullanılmadığı” görüşü dile getirilen yazıda, “Kuran-ı

Kerim’in bir yasa olarak görülmesi ya da İncil gibi modern şekilde yorumlanabileceği konusunda Müslümanlar arasında farklı görüşlerin olduğu” ifade edildi.

“İslamiyet ile modernliğin ne ölçüde bağdaşabileceğini Avrupa kapıları önündeki Türkiye gösteriyor” ifadesine yer verilen yazıda, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun Papa 16. Benediktus ile el sıkışırken çekilen fotoğrafına da yer verildi.”Bardakoğlu’nun Türkiye’de din konusunda en üst yetkili ve reformcu bir din bilimci olduğu” belirtilen yazıda, “Bardakoğlu’nun, ‘İslam dünyası her yerden gelecek eleştirilere açık olmalı ve kendi içinde tarafsız düşünce ve mantığı geliştirmeli’ şeklinde konuştuğu” kaydedildi.

“Türkiye’de din konusunda reformcu yüksek okullardan birinin de Ankara Üniversitesi olduğu” ifade edilen yazıda, “Almanya’da da konferans veren üniversite öğretim görevlilerinden Ömer Özsoy’un da Müslümanların modernliği araması gerektiğini savunduğu ve ‘Biz Müslümanlar geri kaldık’ şeklinde görüş belirttiği” bildirildi.

Dünyadaki tüm Müslüman ülkelerden örnekler verilen ve Kuran-ı Kerim surelerinden alıntılar yapılan yazıda, İncil’de anlatılan Adem ve Havva ile, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Meryem Ana ve Hz. İsa’nın da Kuran-ı Kerim’de yer aldığına dikkat çekildi.

Yazıda İslamiyet’in tarihçesi ve Hz. Muhammed hakkında da bilgilere yer verildi.

/ BERLİN

23.12.2007


 

Su, kara ve hava tehdit altında

Küresel iklim değişikliğinin Türkiye’ye muhtemel etkileri ilgili bir rapor hazırlayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, bildirisinde, “Yer örtüsünü değiştirerek ve çok büyük miktarlarda fosil yakıtını yakarak iklimi hızla değiştiriyoruz’’ görüşünü dile getirdi. İTÜ öğretim üyesi Kadıoğlu, günümüzde dünya atmosferinin kirlenmesi ile birlikte doğa-nın tahrip edilmesi sonucu, su, kara ve havadaki hayatı tümüyle tehdit eden en büyük çevre probleminin yaşanacağını belirtti.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Bölümü ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, küresel iklim değişikliğinin Türkiye’ye olası etkileri konusunun uzun vadeli bir afet gibi ele alınması ve ortaya koyduğu riskleri azaltmak için risk yönetimine gidilmesi gerektiğini bildirdi.

Mikdat Kadıoğlu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İnşaat Mühendisleri Odasının düzenlediği Afet Sempozyumuna sunduğu bildiride, ‘’İklim Değişiklikleri ve Etkileri: Meteorolojik Afetler’’ konusuna değindi.

Bildirisinde, iklim değişikliğini tetikleyen insan kaynaklı faktörlerin iki grupta ele alınabileceğini belirten Kadıoğlu, bunları fosil yakıtlarının kullanımındaki artış ve kötü arazi kullanımı olarak özetledi.

‘’Yer örtüsünü değiştirerek ve çok büyük miktarlarda fosil yakıtını yakarak iklimi hızla değiştiriyoruz’’ görüşünü dile getiren Kadıoğlu, günümüzde dünya atmosferinin kirlenmesi ile birlikte doğanın tahrip edilmesi sonucu, su, kara ve havadaki hayatı tümüyle tehdit eden en büyük çevre problemi ile karşı karşıya olunduğunu belirtti.

Gelişmiş ülkelerin gelecek 30, 50 ve 100 yıl hatta daha uzun sürelerde iklim değişiminin nasıl olacağına, kendilerinin, dünyanın nasıl etkileneceğine yönelik araştırmalar yaptığına işaret eden Kadıoğlu, ‘’İklim değişiklikleri tahminlerine göre, bizim de ülkemizde su kaynaklarımızın, tarımının ve ormanlarımızın, genel olarak ekosistemin olası etkilenme derecelerini araştırmak, tespit etmek, çözüm önerileri ortaya koymak ve karar vericilere bu bilgi desteğini sağlamamız gerekir’’ görüşünü dile getirdi.

ANİ SELLERDE ARTIŞ BEKLENİYOR

Küresel iklim değişikliği konusunda çeşitli senaryolara değinen Kadıoğlu, ‘’hangi senaryoya bakılırsa bakılsın küresel iklim değişikliğinden Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerin olumsuz bir şekilde etkileneceğini’’ vurguladı.

Kadıoğlu, bildirisinde şunları kaydetti:’’Bu olumsuzluklar, Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli’nin (IPCC) projeksiyonlarına göre, ülkemizin de içinde bulunduğu enlemlerde sıcaklıklarda artışların, yağış rejiminde değişimler, deniz su seviye yükselmesi ve toprak su içeriğinde önemli azalmalar şeklinde olacağı tahmin edilmekte. Bütün bunların sonucu; kuraklık (kıtlık, orman yangını, sıcak hava dalgaları, tarımsal haşereler...), ani seller (şiddetli yağmur ve yıldırımlar), deniz su seviye yükselmeleri (kıyılarda erozyon, dere ve nehirler ile birlikte yer altı sularının ve alçak arazinin tuzlanması) gibi üç önemli problemin etkilerini gelecekte daha fazla hissedeceğiz.’’

Türkiye’nin yarı kurak bir ülke olduğunu, kuraklığın dünyadaki en tehlikeli doğal afet olarak kabul edildiğini belirten Kadıoğlu, su havzalarının ve tarım alanlarının korunmasının önemini vurguladı.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Dönüş yoluna dikkat

Bugün sona erecek 4 günlük Kurban Bayramı tatili nedeniyle dönüş yolunda yaşanacak araç yoğunluğuna karşı sürücülerin daha dikkatli olmaları ve trafik kurallarına uymaları istendi.

Karayolu Trafik ve Yol Güvenliği Araştırma Enstitüsü Başkanı İhsan Memiş, yaptığı açıklamada, yarından itibaren şehirler arası yollarda yoğun bir geri dönüş trafiğinin yaşanacağını söyledi.

Mutlu geçen bayramın felakete dönüşmemesi için başta otobüs firmaları olmak üzere özel araç sürücülerine büyük sorumluluk düştüğünü ifade eden Memiş, otobüs firmalarından dönüşlerde dinlenmemiş ve uykusuz şoförlere sefer yazmamalarını istedi. Mutlaka dinlenmiş, uykusunu almış ve çift şoför görevlendirilerek yolcuların güvenli bir şekilde erişim noktasına götürülmesi gerektiğini belirten Memiş, ‘’Yazıhanelerde korsan bilet sattırmayın. Yollardan biletsiz müşteri alıp, korsan taşımacılık yapmayın’’ dedi.

Özel araç sürücülerini de fazla yolcu almamaları konusunda uyaran Memiş, şunları kaydetti:’’Geri dönüşlerin felakete dönüşmemesi için uykunuzu almış ve dinlenmiş olarak yola çıkın. Aşırı yemek yiyerek yola çıkmamaya özen gösterin. Emniyet kemerini arka koltukta oturanlar dahil mutlaka bağlayın. Ön koltuğa yaşları 10 yaşından küçük çocukları oturtmayın. Hız sınırlarına mutlaka uyun. Çünkü yollar hız yapmak için değil, daha güvenli ve huzurlu yolculuk içindir. “

/ ADANA

23.12.2007


 

Hızlı tren raylara iniyor

Türkiye’nin İspanya’dan satın aldığı ilk hızlı tren, yeni yılın ilk haftasında raylara indirilerek test sürüşlerine başlanacak.

Test sürüşlerinde her biri 70 kilo ağırlığında 500 adet kum torbası kullanılacak.

Bir süre önce İspanya’dan Türkiye’ye getirilen hızlı tren, TCDD’nin Behiçbey tesislerine çekildi. Burada statik testlere alınan hızlı trenin elektrik ve mekanik bağlantıları yapıldı. Tren yönetim sisteminin uyumu kontrol edilerek, hızlı tren raylara indirilmeye hazır hale getirildi. Statik testlerine hızlı trenin üreticisi İspanyol CAF firmasının yanı sıra çok sayıda Türk mühendis görev aldı. Hızlı trenle Ankara-Eskişehir arasında yeni yılın ilk haftasında test sürüşlerine başlanması planlanıyor. Hızlı tren, TCDD’nin Behiçbey Tesislerinden raylara indirilerek hızlı tren hattında başlangıçta düşük hızlarla sefer yapacak.

İlk etapta 30 kilometre hız yapacak olan hızlı tren ısınma seferlerinin ardından saatte 275 kilometre hıza ulaşıncaya kadar deneme yapılacak. Bu denemeler sırasında takılacak test aletleriyle hızlı trenin sürüş sırasındaki fonksiyonları, sistemlerin entegrasyonu ve trenin yola uyumu sağlanacak. Şubat ayı başında ise Esenket ile Eskişehir arasında yolcu taşımacılığında referans alınacak gerçek zamanlı testler gerçekleştirilmeye başlanacak. Nisan ayı sonuna kadar hızlı tren hattındaki tüm yapım işlemleri tamamlanmış olacak.

/ ANKARA

23.12.2007


 

AB’ye proje üretemiyoruz

Türkiye’nin AB’nin mali yardımlarından yüzde 90 oranında yararlandığı, ancak Topluluk programları için hala yeterince proje üretemediği bildirildi.

AB projelerine ilişkin sorularını cevaplayan AB uzmanları, Türkiye’nin, AB’den, mali yardımlar, Avrupa Yatırım Bankası kredileri ve Topluluk Programları olmak üzere 3 alanda yardım aldığını belirtti.

Türkiye’nin mali yardımlar ile Avrupa Yatırım Bankası’nın kredilerinden çok iyi derecede yararlandığını ifade eden uzmanlar, hibelerin yüzde 90’nın kullanıldığını, sivil toplum kuruluşları (STK) ile yerel yönetimlerin bilgi ve tecrübelerinin artmasının bu alanda başarıyı yükselttiğini kaydetti.

Türkiye’nin, asıl olarak, AB’ye tüm üye ve aday ülkelerin maddi katkılarıyla uygulanan topluluk programlarından faydalanamadığını vurgulayan uzmanlar, Türkiye’nin bu programlara, ekonomisinin büyüklüğü ve GSMH’sinin AB içinde üst sıralarda olması nedeniyle ciddi katkı payı yatırdığına dikkat çektiler.

Katkı paylarının ortak bir “havuzda” toplandığını ve proje başı ülkelere dağıtıldığını anlatan uzmanlar, Türkiye’nin yatırdığı para kadar bile proje üretmede sınırlı kaldığını bildirdiler.

“ESKİYE ORANLA ÇOK DAHA İYİYİZ”

İngiltere’deki sosyal danışmanlık firması WYG’nin Türkiye’deki faaliyetlerini yürüten ve projelere danışmanlık yapan DeLeeuw International’ın (DLI) Genel Müdürü Levent Erkan da AB ile Türkiye arasında projelere ilişkin yapılan ortak anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye’ye son mali yardımlar kapsamında, 2007-2009 yılları arası, ortalama 550-560 milyon Avro bütçe ayrıldığını söyledi.

Türkiye’nin, AB’nin projeler için sağladığı hibelerden eskiye oranla çok daha iyi faydalandığını belirten Erkan, “Mali yardım ve hibeleri yüzde 90’ın üzerinde kullanma başarısı elde ettik. Artık Brüksel’den gelen paranın yüzde 10’u geri döndüğünde üzülüyoruz” dedi.

Türkiye’de, küçük ölçekli firma, STK, KOBİ, ticaret odaları ve belediyelerin yararlanabileceği hibelerden şimdiye kadar binlerce fon elde edildiğini belirten Erkan, tecrübe kazanıldıkça, daha iyi teklifler hazırlandığını söyledi.

Erkan, Türkiye’nin topluluk programlarını yeterince kullanamadığını belirterek, “Yatırdığımız katkı payı kadar bile proje üretemedik. Bunun nedeni tecrübesizliğimiz ve konuların ilk etapta bize uzak gelmesiydi” dedi.

Türkiye’nin artık en fazla bu konuya odaklanması gerektiğini dile getiren Erkan, “İlk önce koyduğumuz parayı alabilmemiz, daha sonra başka ülkeler gibi nasıl daha fazla alabileceğimizi iyice irdeleyip daha çok almaya çalışabilmemiz lazım” diye konuştu.

“DEVLET, CİDDİ TANITIM POLİTİKASI İZLEMELİ”

Türkiye’de fikir ile projenin karıştırıldığını ifade eden Erkan, insanların fikir ortaya attığını ama onu, amacı, planlaması, bütçesi ve sonuç öngörüsüyle proje şeklinde ortaya çıkaramadığını söyledi.

Erkan, projeler konusunda bilgilendirme eksikliği ya da yanlış bilgilendirme sorunu yaşadıklarını belirterek, “AB bu projeleri empoze ediyor” gibi izlenimi olan kesimlerin bulunduğunu savundu.

İletişim kampanyalarına daha çok önem vermeleri gerektiğini kaydeden Erkan, devletin bu konuda ciddi bir politika izlemesi gerektiğini, belirtti.

Erkan, AB’nin uyguladığı projelerde “inceleme gezisi” denilen bir uygulamanın olabildiğine ve bu kapsamda çeşitli ülkelere ziyaretler düzenlenebildiğine işaret ederek, projelerin ülke halkları arasındaki ilişkilere ve karşılıklı birbirini daha iyi tanımaya ciddi boyutta katkılar sağladığını kaydetti.

/ ANKARA

23.12.2007


 

İnancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Bizde inancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz, bizde düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz. Çünkü düşüncenin yaptırımı silah değildir, düşüncenin yaptırımı güçlü düşüncedir’’ dedi.

Erdoğan, AKP İstanbul İl Başkanlığı’nca Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, İçişleri Bakanlığı’nın hakim savcı ve milletvekillerine trafikte ayrımcılığı kaldıran bir çalışma içinde olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:

‘’Artık milletvekili, hakim, savcı kimse için trafikte ayrımcılık yok. Bu haberler birilerini rahatsız etti. ‘Böyle bir çalışma olmaz’ dediler. Birileri hız yapıp birileri ağır giderse olur mu? En yüksek limit 120 ise 120’dir. Yani trafik kazaları hakime, milletvekiline torpil geçmiyor ki, o da yapıyor kazayı. Dolayısıyla biz bunlara hep beraber dikkat edeceğiz. Fevkalade haller olur, ayrı mesele ama bunun dışında olmaz. Birçok belgede promil filan da bayağı yüksek çıkıyor. Bazı durumlarda senin sağlam olman, arabayı dikkatli kullanman işi halletmiyor. Karşındaki kafayı bulmuş. Onun için de orada masum vatandaşlarımızı kaybediyoruz. Biz trafik kazalarında verdiğimiz kadar savaşlarda kayıp vermedik.’’

Dinsel milliyetçilik yapmadıklarını anlatan Erdoğan, son yıllarda Trabzon, İzmir ve Malatya’da yaşanan olayların kendilerini üzdüğünü söyledi. Başbakan Erdoğan, ‘’Bizim dinimizde bunun yeri yoktur. Hiçbir Müslüman, ‘burada bu Hristiyan Müslümanlar’ın aleyhine bir çalışma yapıyor’ diye, gidip bir farklı dinin temsilcisini öldüremez. Böyle bir hak yoktur. Bilgin varsa gidip anlatırsın. Kaldı ki, bizde inancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz, bizde düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz. Çünkü düşüncenin yaptırımı silah değildir, düşüncenin yaptırımı güçlü düşüncedir’’ diye konuştu.

3 kırmızı çizgileri olan etnik, bölgesel ve dinsel milliyetçiliğe karşı olduklarını ifade eden Erdoğan, ‘’Biz bu 3 kırmızı çizgiyi ülkede hakim kıldığımız anda Batı bile bizi farklı anlayacaktır’’ dedi.

/ İSTANBUL

23.12.2007


 

Hıristiyanlara Noel mesajı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hristiyan vatandaşların Noel’ni kutlayarak, ‘’Aynı günlerde idrak ettiğimiz mübarek Kurban Bayramı ile Musevi vatandaşlarımızın Hanuka Bayramı gibi birlik ve beraberliğimizin, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma duygularımızın güçlenmesine vesile olmasını temenni ediyorum’’ dedi.

Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Erdoğan Noel dolayısıyla yayınladığı mesajında şunları kaydetti:’’Hristiyan vatandaşlarımızın Noel Bayramını kutluyor. Aynı günlerde idrak ettiğimiz mübarek Kurban Bayramı ile Musevi vatandaşlarımızın Hanuka Bayramı gibi birlik ve beraberliğimizin, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma duygularımızın güçlenmesine vesile olmasını temenni ediyorum. Hristiyan dünyasında, Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanan bu özel günde karşılıklı sevgi, saygı, anlayış, dayanışma ve hoşgörü duygularının öne çıkmasını, barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz bir dünya inşa etme çabalarımız için önemli bir değer olarak görüyorum. Hristiyan aleminin Noel Bayramı’nı tekrar kutluyor, yüzyıllardır aynı topraklarda birlikte yaşadığımız Hristiyan vatandaşlarımız başta olmak üzere aziz milletimize ve bütün insanlığa huzur, barış ve esenlikler diliyorum.’’

23.12.2007


 

Kapalı Çarşı'yı Cruise gemileri kurtardı

Özellikle son dönemde yeni açılan alışveriş merkezleriyle rekabette zorlanan tarihi Kapalıçarşı’yı turist ziyaretleri ayakta tutuyor. Büyük seyahat gemileriyle İstanbul’a gelen turistlerin büyük bir bölümü gezi programlarına Kapalıçarşı’yı da ekleyince çarşının günlük ziyaretçi sayısı bu yıl 500 binin altında düşmedi.

Kapalıçarşı Esnafları Derneği Başkanı Hasan Fırat, tarihi çarşının son durumuna ilişkin olarak yaptığı açıklamada, özellikle son yıllarda birbiri ardına açılan alışveriş merkezlerinin de etkisiyle Kapalıçarşı’nın ve esnafın sıkıntılı günler geçirdiğini hatırlattı. Yapılan tanıtımın çalışmalarının ardından bugün çarşının durumunun eskiye göre daha iyi olduğunu dile getiren Fırat, çarşının tanıtımı amacıyla ciddi bir çalışma içine girdiklerini anlattı.

Kapalıçarşı’yı ziyaret eden turist sayısında geçen yıllara göre önemli oranda artış yaşandığını bildiren Fırat, özellikle bu yıl İstanbul’a gelen büyük cruise gemileri sayesinde çarşının hareketli günler geçirdiğini kaydetti.

/ İSTANBUL

23.12.2007


 

Oteller boş kaldı, konserler iptal edildi

Kurban Bayramı tatilinden umduğunu bulamayan Antalya’daki bazı otellerde ünlü sanatçıların çıkacağı konser programları iptal edildi. Akdeniz Turistik Otelciler Birliği (AKTOB) Başkanı Osman Ayık, yaptığı açıklamada, otellerin, bayram tatilinde beklenen ilgiyi bulamaması nedeniyle programlarını iptal ettiğini söyledi.

Uzun süreli dini bayramların kış mevsimine rastlamasının Antalya’daki konaklama tesisleri açısından olumsuz etki yarattığına dikkati çeken Ayık, buna karşın iç bölgelerdeki kayak ve kaplıca bölgelerine olan ilginin arttığını vurguladı.

İptallerdeki bir diğer nedenin tatilin kısalığı olduğunu savunan Ayık, ‘’yılbaşı ile Kurban Bayramı’nın birbirine yakın olmasının da talebi etkilediğini’’ söyledi.

Kurban Bayramı öncesinde Seda Sayan, İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Ebru Gündeş, Bülent Ersoy, Deniz Seki, Demet Akalın, Funda Arar, Gülben Ergen, Petek Dinçöz ve Serdar Ortaç’ın da de aralarında bulunduğu çok sayıda şarkıcı, bayram tatilinde sahneye çıkmak üzere Antalya’daki otellerle sözleşme imzalamıştı.

/ ANTALYA

23.12.2007


 

CHP, 22 Temmuz'u sindirememiş

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, “22 Temmuz seçimlerini içimize sindiremedik, daha çok söyleyecek sözümüz var. Bu seçimde yasalar çiğnenmiştir” dedi.

Öymen, partisinin Bursa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, TSK’nın teröristlere hak ettikleri dersi vermek üzere sınır ötesi operasyona başladığını hatırlatarak terörün bertaraf edilmesi için CHP olarak her türlü desteği vereceklerini vurguladı.

Öymen, şöyle konuştu:’’Ülkemizin birliğine, vatandaşlarımızın can güvenliğine kasteden bu terör örgütü mutlaka bertaraf edilecektir. Bu milleti bu terör örgütü belasından kurtaracağız. CHP olarak başından beri kararlı ve istikrarlı bir mücadele içindeyiz.’’

Onur Öymen, 22 Temmuz seçimlerinde CHP’ye haksızlık yapıldığını, yasaların çiğnendiğini öne sürerek, bu konuyla ilgili çeşitli açıklamalarının olacağını belirtti.

Öymen, 1983 yılından bu yana her seçim dönemi seçmen sayısının ortalama 3.5 milyon civarında arttığını, 22 Temmuz seçimlerinden önce ise 1 milyon azaldığını kaydeden Öymen, şunları söyledi:’’Acaba neden? Türk toplumunun nüfusunda büyük bir azalma mı oldu? 22 Temmuz seçimlerini içimize sindiremedik, daha çok söyleyecek sözümüz var. Bu seçimde yasalar çiğnenmiştir. Seçim Kanunu’nun 152. maddesi para ve menfaat vaadiyle oy talebinde bulunanlara 1 ile 3 yıl arası hapis cezası verileceğini söylüyor. Türkiye’de bu seçimlerde harcanan paranın haddi hesabı yok. Vatandaşlara oy karşılığı dağıtılanları biz bilmiyor muyuz? Ama bir dava dahi açılmamıştır, acaba neden?’’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, yerel seçimlerde seçim oyunlarına izin vermeyeceklerini sözlerine ekledi.

/ BURSA

23.12.2007


 

Bakan Mehdi Eker: Tarımsal desteklerde değişiklik yapacağız

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, 2008 yılından itibaren tarımsal desteklerde önemli değişikler yapılacağını, bu çerçevede ürüne göre bölgesel destekleme farklılığı getirileceğini açıkladı.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, AKP hükümeti olarak iktidarı devraldıkları günden beri tarımsal desteklemeleri 3 kata yakın artırdıklarını ve tarımsal destekler içindeki doğrudan gelir desteği (DGD) payını indirdirdiklerini söyledi.

DGD’nin küçük çiftçiyi korumadığını, daha çok büyük toprak sahiplerine yaradığını ifade eden Eker, ‘’DGD’nin toplam içindeki payını yüzde 40’lara kadar düşürdük. Bunun yerine verimliliği ve kaliteyi artıracak desteklere ağırlık verdik. DGD’nin payı önümüzdeki dönem daha da azaltılacak’’ diye konuştu.

2008 yılından itibaren tarımsal desteklerin verilme şeklinde radikal değişiklikler yapılacağını belirten Bakan Eker, verimliliğe ve bölgesel ürün desenine göre destek verileceğini vurguladı. Bakan Eker, ‘’2008 yılından itibaren bölgesel desteğe geçilecek. Ürüne göre bölgesel destekleme farklılığı getirilecek’’ dedi.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Tohumda “yerli üretime zorlama" kararı alındı

Tohumluk firmalarının tepkisine karşın, firmaları yerli üretime zorlamak amacıyla, tohum ithalatındaki gümrük vergisi muafiyetinin kaldırıldığı belirtildi.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri, tohum ithalatında gümrük vergisi muafiyetinin kaldırılması konusunda yaptığı değerlendirmede, çiftçinin kaliteli tohuma uygun şartlarda ulaşmasını sağlamak amacıyla 1993 yılından beri tohumluk ithalatında gümrük vergisi muafiyeti uygulandığını hatırlattılar. Bu sürede çok sayıda yerli tohum firması kurulmasına karşın, bu firmaların kendi çeşitlerini geliştirmek yerine tohum ithal edip satmayı tercih ettiğini anlatan yetkililer, bu firmaları yerli üretime yönlendirmek amacıyla ithalattaki gümrük vergisi muafiyetini kaldırma kararı aldıklarını bildirdiler.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Temel sağlık kanunu yeni yılda Meclis'e gelecek

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, gelecek yılın ortalarına doğru Bakanlığı’nın Teşkilat Kanunu’nu, yıl sonunda ise Temel Sağlık Kanunu’nu Meclis’e götürmeyi planladıklarını söyledi.

1920’lerden itibaren yapılan temel sağlık kanunlarının tekrar gözden geçirilerek, tek bir başlık altında temel kanun haline dönüştürüleceğini belirten Akdağ, ‘’Sağlık Bakanlığı’nı daha çok kural koyucu, denetleyici, rehberlik yapıcı, geri bildirimleri alarak gerekli kuralları yenileyici bir merkezi otorite olarak geliştireceğiz’’ dedi.

Akdağ, yaptığı açıklamada, 2008 yılında bazı önemli yasalarda değişiklikler yapacaklarını söyledi.

Gelecek yılın ortalarına doğru Sağlık Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nu, yıl sonunda ise Temel Sağlık Kanunu’nu Meclis’e götürmeyi planladıklarını anlatan Akdağ, ‘’1920’lerden itibaren yapılan temel sağlık kanunları tekrar gözden geçirilerek, tek bir başlık altında temel kanun haline dönüştürülecek’’ diye konuştu.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Kaz Dağları’nda geri adım yok

Kaz Dağlarında, altın ve gümüş için, 13 işletme ve 24 arama ruhsatı verildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, DTP Diyarbakır Milletvekili, Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş’ın, Kaz Dağları’nda altın ve değerli maden aramasına ilişkin soru önergesine yazılı cevap verdi.

Bakan Güler’in verdiği bilgiye göre, Kaz Dağlarının bir bölümünün bulunduğu Çanakkale’de 9 firmaya, 8 işletme, 18 de arama ruhsatı verildi. Bu firmalar, çeşitli yerlerde 18 altın, 6 altın ve gümüş, bir kurşun, bakır, çinko, gümüş, altın projesi ve bir de altın, molibden, bakır, gümüş, çinko ve kurşun için arama ve işletme ruhsatı aldı. Balıkesir’de ise 5 işletme ve 6 arama ruhsatının; 8’i altın için 3’ü altın ve gümüş için verildi.

Cevher olarak altının çıkartılması sırasında siyanür kullanılmadığını bildiren Güler, teknolojinin sunduğu imkanlar ve artan çevresel duyarlılık sonucunda, Türkiye’de yapılan arama faaliyetlerinde ve işletmeye açılan altın madenlerinde ileri düzeyde çevre önlemleri alınması sonucunda, bu alanda gelişmiş ülke standartlarının yakalandığını belirtti.

Bakanlığın yaptığı kontrollerde, madenciliğin, sahalarda gerekli yerlerden izinlerin alınarak yapıldığının belirlendiğini vurgulayan Güler, ilgili kurumlarca yapılan incelemelerde de mevzuata aykırı bir durum tespit edilmediğini ifade etti.

Güler, ‘’Ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasının sağlanabilmesi açısından madenciliğimizin geliştirilmesi, mevcut kaynakların en iyi şekilde kullanımı, kaynakların atıl durumda bırakılmaması ve bilinmeyen kaynakların belirlenerek üretilmesiyle ülke sanayisinin gelişmesine hız verilmesi gerektiği tartışılmaz bir gerçektir’’ dedi.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Eski müsteşara soruşturma

Danıştay 1. Dairesi, eski Milli Eğitim Bakanı Müsteşarı, AKP İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, müsteşarlık görevinde bulunduğu dönemde üç ayrı eyleminden dolayı Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in soruşturmaya izni vermemesine ve şikayeti işleme koymamasına ilişkin kararlarını kaldırarak, dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

Milli Eğitim Bakanı Çelik’in, soruşturma izni vermeme ve şikayeti işleme koymamama kararlarına itiraz edilmesi üzerine dosya, Danıştay 1. Dairesine geldi.

Daire, Bakan Çelik’in soruşturma izni vermemesine ilişkin iki kararı ile şikayeti işleme koymamama kararını kaldırdı ve dosyaları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

/ ANKARA

23.12.2007


 

GAP turizmde markalaşıyor

‘’Işığın Yükseldiği Yer’’ olarak da adlandırılan Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ‘’Mezopotamya’yı Keşfedin’’ konseptiyle bir turizm markası haline getirilecek.

Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen ve BM Kalkınma Programı ile GAP Bölge Kalkınma İdaresiyle iş birliği içinde yürütülen ‘’GAP Girişimci Destekleme Merkezleri Projesi’’ kapsamında, ‘’GAP Bölgesi Rekabet Gündemi Turizm Sektörü Raporu’’ hazırlandı. Güneydoğu Anadolu’nun, ‘’Dünyanın bir numaralı eko-organik ve kültürel turizm merkezi’’ olarak belirlendiği raporda, bölgenin turizmde avantajları tek tek sıralandı. İlk insan uygarlıklarının yükselişine tanıklık eden Mezopotamya’nın, modern zaman turistleriyle, arkeolojik sahalar, geleneksel köyler, dini mekanlar, efsaneler, folklor ve el sanatlarıyla bağlantı kurmasının hedeflendiğine işaret edilen raporda, bölgenin turizmde cazibe merkezleri de Nemrut Dağı (Adıyaman) ve (Harran) Şanlıurfa ile Mardin, Hasankeyf ve Diyarbakır olarak gösterildi.

/ İSTANBUL

23.12.2007


 

Kürt meselesini yanlış politikalar körükledi

Avustralya’nın Melbourne şehrinde Avustralya Nur Vakfı tarafından düzenlenen “Geçmişten Günümüze Türk-Kürt Meselesi” konulu konferansı gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz sundu.

Yoğun bir katılımın olduğu programda açılış konuşmasını Avustralya Nur Vakfı yönetim kurulundan Mustafa Gök yaptı. Sonrasında Kazım Güleçyüz Risale-i Nur ışığında Türk- Kürt meselesini ele aldı. Öncelikle bu meselenin Bediüzzaman Said Nursî’nin tavsiyelerine kulak verilerek çözülebileceğini, ancak hala o altın tavsiyelere kulak tıkandığından bahsetti.

Konuşmasının devamında en büyük problemin eğitimsizlik olduğunu kaydeden Güleçyüz, Bediüzzaman Hazretlerinin bunu “bizim üç düşmanımız var cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak” şeklinde formülleştirdiğini belirtti.

Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra projesinin önemine ve üstadın bu konudaki gayretlerine değinen Güleçyüz projenin öneminin maalesef yeterince anlaşılamadığını söyledi.

Güleçyüz, Üstadın Risale-i Nur’da bahsettiği bir hadiseyi nakletti:

“Ben Van’da iken hamiyetli bir Kürt talebeme dedim ki: ‘Türkler İslâmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyet ile bakıyorsun?’ dedim.

Dedi: Ben müslüman bir Türkü, fasık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alakadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.

Bir zaman geçti (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksül amel ile o da Kürtçülük damarıyla başka mesleğe girmiş. Bana dedi: ‘Ben şimdi gayet fasık, hatta dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türke tercih ediyorum.’

Ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaatim geldi ki, Türkler bu millet-i İslâmiye’nin kahraman bir ordusudur.”

Yanlış politikalarla Türk Kürt meselesinin daha da körüklendiğine değinen Güleçyüz, Kürtleri yok saymanın meseleyi daha da büyüttüğüne işaret etti.

Konferansın ikinci bölümünde salonda bulunan dinleyicilerin soruları cevaplandırıldı.

Gülnihal SAADET / AVUSTRALYA

23.12.2007


 

21 bin soru hazırladılar

Yılda yaklaşık 5 milyon kişiye sınav düzenleyen Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), geçen yıl 21 bin 720 soru hazırladı. Soruları denetlemek için 135 öğretim üyesi 10 bin 229 saat çalıştı.

ÖSYM’nin 2006 Yılı Faaliyet Raporu’ndan derlenen bilgilere göre, ÖSYM, bir yılda yaptığı çalışmaları rakamlara döktü.

Rapora göre, kurum geçen yıl Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) dahil toplam 34 sınav düzenledi. Bu sınavlarda yöneltilen test soruları, kurumun bünyesindeki Araştırma Geliştirme Değerlendirme Müdürlüğünde görevli uzmanlar tarafından hazırlandı. Testlerin geliştirilmesinde 85 öğretim üyesi de görev aldı. Toplam 34 sınav için 21 bin 720 soru hazırlandı ve toplam 134 adet test geliştirildi. Soruların denetlenmesi için üniversitelerden gelen 135 öğretim üyesi toplam 10 bin 229 saat çalıştı.

Sorulardan hatalı bulunan 20’si daha sonra iptal edildi. Kullanılmayan sorular, soru bankasında arşivlendi.

/ ANKARA

23.12.2007


 

Doğu’da Sibirya soğukları

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Sibirya üzerinden gelen soğuk hava kütlesinin etkisi devam ediyor.

Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, bölgede gece ölçülen en düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Kars ve Ağrı’da 17, Erzurum’da 16, Iğdır ve Ardahan’da 7, Erzincan’da da 4 derece olarak ölçüldü.

Kuvvetli buzlanma nedeniyle uyarıda bulunan yetkililer, hava sıcaklıklarında yarından itibaren 2-3 derecelik bir artışın beklendiğini bildirdiler.

/ ERZURUM

23.12.2007


 

Buzlar bayramdan sonra çözülecek

Bolu Valisi Ali Serindağ, Bolu Dağı Tüneli Viyadükleri üzerine monte edilen buz çözücü sistemin bayramdan sonra faaliyete geçeceğini bildirdi.

Vali Ali Serindağ, Bolu Dağı Tüneli Viyadükleri üzerine kurulması gereken buz çözücü sistem üzerinde çalışmaların devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:

‘’Buz çözücü sistem sadece dördüncü viyadük, tünel giriş ve çıkışlarında kuruldu. Bu bölgelerde kurulan sistem, bayramda manüel olarak çalıştırılacak. Üçüncü ve ikinci viyadüklerde sistemin kurulması için çalışmalar devam ediyor. Sistem bütün olarak bayramdan sonra faaliyete geçecek. Şu aşamada sadece dördüncü viyadük üzerinde bu sistem çalışacak.’’

/ BOLU

23.12.2007


 

Uludağ’da kar inceldi

Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden Uludağ’da kar kalınlığının dün yapılan ölçümlerde 88 santimetre olduğu bildirildi. Bayram boyunca güneşli havanın hakim olduğu Uludağ’da hava sıcaklığı -2 derece civarında.

Uludağ Meteorolyoji İstasyonu yetkilileri, bayram boyunca kar yağışı geçişinin olmadığı Uludağ’da önümüzdeki günlerde de kar yağışı beklenmediğini açıkladı. Yetkililer, geçtiğimiz hafta yağan kar nedeniyle halen pistlerde kar kalınlığının kayak yapabilmek için yeterli seviyede olduğunu bildirdi.

Bayram öncesi bir metreyi aşan kar kalınlığının güneşli havanın da etkisiyle 88 santimetreye düştüğü Uludağ’da kayakseverler gün boyunca pistlerden inmiyor. Bayram öncesi otellerde doluluk oranlarının yüzde 100’ü bulduğu Uludağ’da tatilciler, günlerinin büyük bölümünü kayak yaparak geçiriyor. Özellikle çocuklar kayak öğretmenlerinin yolunu tutuyor.

/ BURSA

23.12.2007


 

Süt çocuklarına bal yedirmeyin!

Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, süt çocuklarına bal yedirilmemesi gerektiğini söyledi.

Clostridium botülinumun doğada; dışkı, toz, toprak, taze veya pişirilmiş tarım ürünlerinde bulunan bir mikroorganizma türü olduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, bu bakteri türünün sporlu olduğunu, sporların sadece kaynatılmayla ve besinlerin korunmasıyla ilgili alınan tüm önlemlere rağmen varlıklarını devam ettirdiğini anlattı. Buna karşın C. botülinum toksininin (zehiri) ışığa duyarlı olduğunu ve 80 derecede 10 dakika kaynatılmakla parçalandığını ifade eden Prof. Dr. Küçüködük, "Botülinum toksini, bilinen en güçlü zehirdir. Toksin, beyin ve sinirleri etkileyerek ve solunum kaslarının felcine yol açarak ölüme neden olur" dedi.

Süt çocuklarında oluşan hastalığa infantil botülizm denildiğini, sporların ağız yoluyla alınması sonrası bağırsakta çoğalmaları ve botülizm toksini üretmeleri sonucu hastalığın geliştiğini kaydeden Prof. Dr. Şükrü Küçüködük, "Olguların yüzde 95'inde yaş 3 hafta ila 6 ay arasındadır. Hastalığa neden olan kaynak dışkı veya tozlu hava yoluyla olabilmektedir. En önemli risk faktörleri bağırsak geçişinin yavaş(günde bir dışkı altında) olması ve sporlardan arındırılmamış bal alımıdır. Anne sütü bu mikroba karşı koruyucu olup hastalığın ölümcül seyretmesinden 3-30 gün sonra infantil botülizm bulguları gelişir. Bunlar; tuvaletini yapamama azlığı veya yokluğu, beslenme güçlüğü, uykuya eğilim, huzursuzluk, zayıf sesle ağlama ve hareketlerde azalma, göz ve göz kaslarında felç durumları, ağızda tükürük salgısında artma, yutamama ve solunum kaslarında felç gelişimidir" diye konuştu.

23.12.2007


 

Yuva çocuklarını unutmayalım

Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mehmet Emin Korkmaz, ‘’Yuvalarımızda barındırdığımız çocukların yalnızca sevgi ve şefkate ihtiyacı var. Bayram da bunun değerlendirilmesi için iyi bir fırsat’’ dedi.

Korkmaz, yuvalarda barınan çocukların barınma, beslenme, sağlık ve eğitim alanlarına ilişkin ihtiyaçlarının bütünüyle karşılandığını söyledi. ‘Yuvalarımızda barındırdığımız çocukların yalnızca sevgi ve şefkate ihtiyacı var’’ diyen Korkmaz, vatandaşların boş vakitlerinin bir bölümünde yuvaları ziyaret ederek, kimsesi olmayan ya da ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocukların büyük mutluluk yaşamasına vesile olabileceklerini söyledi. Çocuklar için çok önemli olan sevgi ihtiyacının karşılanmasında topluma büyük görev düştüğünü ifade eden Korkmaz, ‘’Kurban Bayramı da bu anlamda çok önemli ve bunun iyi değerlendirilmesi gerekir’’ diye konuştu.

Yuvalarda barındırılan çocukların korunması ve topluma yararlı bireyler olarak yetiştirilmeleri görevinin yalnızca devletten beklenmemesi gerektiğine dikkati çeken Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Devlet bu çocukların barınma, beslenme, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını karşılıyor. Sivil toplum kuruluşları bu hizmetlerin karşılanmasına destek olabilir. Çocukların sevgi ve ilgi ihtiyacının karşılanmasında asıl görev, vatandaşlara özellikle de kadınlara düşüyor. Kadınlar boş vakitlerinde yuvalarımızı ziyaret ederek çocuklarımıza gerçekten büyük mutluluklar yaşatabilirler. Bu ziyaretler, yalnızca bayram gibi özel günlerde değil her zaman gerçekleştirilmeli.’’

Yurt ve yuvalara yapılan ziyaretlerde, hediye konusunda da seçici davranılmasını isteyen Korkmaz, şunları kaydetti:

‘’Buraları ziyarete gelen vatandaşlarımız, hediye almayı düşünebilirler. Tabi ki bu hediyelerin seçiminin çok dikkatli yapılması gerekir. Bu hediyeler, çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun olması gerekir. Bir de alınan hediyeler, yurt ve yuvalarda görevli olanlara verilmeli ve dağıtım bunlar vasıtasıyla yapılmalıdır.

Örneğin, bir oyuncak alınmak isteniyorsa ziyaret edilecek yuvalı çocukların yaşları, cinsiyetleri konusunda önceden bilgi sahibi olunması ve hediyenin de bunu uygun olarak seçilmesi gerekir. Eğer vatandaşlarımız ziyaret öncesinde bizimle temasa geçebilirlerse kendilerine hediye konusunda yardımcı olup, ihtiyaçları önceden bildirebiliriz.’’

/ GAZİANTEP

23.12.2007


 

Rahatlayayım derken felç olmayın

Günümüzde boyun ve bel rahatsızlığı hastalıklarının çok sık rastlanan bir duruma geldi, hastalığın yaş ve iş farkı gözetmeksizin herkesin başına gelebiliyor.

Yoğun iş stresi ile bunalan, masa başında uzun süre kalan kişilerin rahatlamak maksadıyla ''boyun kütletme'', ''parmak çıtlatma'', ''berberde ya da hamamda masaj'' yaptırma yoluna gitmeleri, boyun ve sırt ağrısı çekenlerin ''ayakla çiğnetme' ve ''kupa vurma' gibi bilimsel olmayan yöntemlerin kullanılması kısa süreli fayda sağlama bile felce dahi sebep olabiliyor. Bu tür uygulamalar sırasında omuriliğin geçtiği kanallarda daralma oluştuğu için basınçla sinirlerin daha da sıkışmasına neden olabiliyor. Boyun kütletme boyun fıtığına neden olup, vücutta kalıcı ve iş gücünden mahrum bırakabilecek kötü sonuçlar doğurabiliyor.

23.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri