Hürriyetten nefret mi doğar?
Başörtüsü, temel hak olan bir inanç hürriyetidir. Bu inanç hürriyeti Avrupa Birliği normlarında da ilk maddelerde yer alır. Yani başörtüsü meselesi az ya da çok AB ilişkilerimizi de etkilemektedir.
Yasağın AB müktesebatına ters düştüğü, sırf bu yüzden müzakerelerin bile durdurulacağına dair görüşler de vardır. Görüyoruz ki, bu yüz kızartıcı yasak her hâliyle önümüzde koca bir engel olarak durmaktadır.
Bir yandan da yapılan anketlerde çıkan başörtüsü kullanımındaki artış oranları, başörtüsü bağlama şekillerinden karakter tahlilleri!, başörtülü kızın elindeki gazeteden siyasî fikir tesbitleri gündemi oldukça meşgul etmektedir. Hatta başörtülü kızın yüzünden nefret okuma teknikleri geliştirmekte maharet kazananlar da var!
İsmini vermek istemediğim, saygı duyduğumuz bir köşe yazarı yazısında soruyor: “Türban siyasal bir simge olmaktan çıkıp bir nefret simgesi haline mi dönüşüyor?” diye. Kendisi de bu konuda bir hayli endişeli ve tedirginmiş. Hatta son günlerde bu soru yakasına yapışmış, gece gündüz bunu düşünüyormuş.
Sayın yazarımızın sorusuna cevap vermek, üzerime vazife olmadığından bu soruya ben cevap vermek istemiyorum. Şahsî düşünce ve görüşleri de bizi ilgilendirmiyor. Düşünce hürriyeti denen bir şey var.
Ben sadece başörtüsü hürriyetinden bahsetmek istiyorum.
Evet, başörtüsü bir hürriyettir. Hem de temel hürriyetlerdendir. Hak ve özgürlüktür. Başörtüsü Allah’ın kesin olarak emrettiği, âyet ve hadislerle de sabit bir ibadet şeklidir. Ayrıca gayet çağdaş, insanî bir görünüm şeklidir.
Başörtüsü fıtrî ve kutsal bir değerdir. Bu yasağın, hukuka, dine ve insan onuruna aykırı olduğu herkesçe bilinir. Hukukî bir dayanağının olmadığı yasağı uygulayanlar tarafından da kabul edilip zaman zaman beyan edilmiştir.
Başörtüsü bir düşünce ve yaşam hürriyetidir. Böyle bir hürriyet “yasak” değil, ancak “yasal” olmalıdır. Buna da belki şu an için yasağı kaldırmak maksadıyla ihtiyaç vardır. Esasında başörtüsü yasa ile yasaklanamayacağı gibi, yasa ile yasal olmasının da gereği yoktur. Zira kanunla engellenip, kanunla serbest bırakılacak bir şey değildir. Doğuştan gelen, yemek, içmek gibi fıtrî ve temel bir hürriyettir.
Böyle bir hürriyet asla siyasal sembol ya da bir suç âleti olamaz. Ancak inancın ve hürriyetin sembolü olabilir. Şimdi ben de bir soru sormak istiyorum: Böyle bir hürriyetten nefret edilir mi ya da “hürriyetten nefret mi doğar?”
|