Bir çılgınlık olmazsa, koskoca ABD “Ortadoğu’daki en büyük rakibi” İran karşısında “içeriden darbe” yiyerek bir yenilgi aldı.
ABD yönetiminin, “İran tehlikesi” ne dair “İsrail uyumlu” tezleri, bizzat ABD istihbarat örgütleri tarafından, artık “arkadan” mı dersiniz yoksa “tam alnından” mı, vuruldu.
Uzun süredir engellenen ve 16 teşkilatın sorumluluğunu taşıyan “Ulusal İstihbarat Raporu” nun çıkması, hem de “İran’ı tehlike saymadan” yayınlanması, “istihbarat camiası ile ordunun darbesi” diye adlandırılabildi.
Yıllarca, Türkiye de dahil, dünyanın dört tarafında darbe organize eden süper devletin iç darbesi.
Şöyle bir şey:
İsrail’le de uyum içinde, İran’ın en büyük tehlike sayıp “önleyici saldırı” ve savaş planlayan “sivil” yönetime karşı, işlerinin ciddi kısmı savaş olan istihbaratçılar ile askerler “barış” a şans veriyorlar.
Bazen, “tehlike” nin ne olup olmadığını hakikaten bilmek, savaşın ne olup olmadığını bizzat yaşamak, haksız gerekçelerle öldürmek kadar gencecik askerlerin tabutunu memleketine getirmek “başka bir yol” gösterebiliyor.
*
Çünkü, bir de şu var:
“Tek kutuplu” dünyada, tek taraflı güç ve tarz dayatmaya soyunan “neo-muhafazakâr Amerikan zihniyeti”, çuval filan geçirirken, çuvallamanın acı tadını da aldı.
Amansız gücün arkasındaki kofluk;
Acayip silahların arkasında o silahları tutacak, bir işgal yürütebilecek sayı ve nitelikte asker çıkarmaktaki zorluk;
En güçlü “küresel” devletin arkasındaki ekonomide “küresel çürüklük”;
En mağrur halkın kendi iç mağduriyetleri sonunda düştüğü yorgunluk;
“Sonsuz özgürlük” denirken o “sonsuz boşluk”;
Küresel kültürel hakimiyete rağmen o büyük küresel nefret;
Ahaliyi de, devletin bir kısmını da yıldırabiliyor.
*
Üstelik bir de acayip bir şey olmuşsa:
İran’ı tehlikeye sayanlar, bakın neler yapmıştı:
1. Şii İran’ın en büyük düşmanlarından Sünni Taliban’ı vurdular.
2. Şii İran’a karşı silahlandırıp saldırttıkları Saddam’ ı temizlediler.
3. Şii çoğunluğa rağmen Sünnilerin yönettiği Irak’ta, “İran’a yakın” Şiilerin önünü açtılar.
4. Hizbullah, Hamas ve (Fars) İran’ın ( Ahmedinecad’ ın) Sünni Arap ülkelerinde, Sünni Araplar arasında dahi, “başkaldıran, onuru dik tutan, mazlumlara örnek” duruşlarıyla (ve vuruşlarıyla) popüler saygınlık kazanmasına sebep oldular.
Eh bunca akıl, strateji, başarı için de “süper büyük devlet” olmak gerekiyormuş!
Ankara’nın bu durumu ne kadar kavradığı, ne kadar çaktırmadan idare ettiği, ne kadar tahmin ettiği de herhalde zamanla daha iyi ortaya çıkacak!
*
Bir şans daha
Burada; hükümet ile Genelkurmay, hakikaten, “dağa çıkışın durdurulması, dağdan inişin teşvik edilmesi” amacıyla, yeni bir açılımda uzlaşarak birlikte adım atma aşamasına gelmişse;
Topraklarımızın acılarının bitmesi yolunda atılabilecek her adımın bir kıymeti olabileceğini düşünmeliyiz belki.
Muhalefet elbette öncelikle karşı çıkmak içindir. Ama tam olarak nelere karşı olduklarını iyi kavramalı ve anlatmalılar.
Bir uçta CHP ve MHP, bir uçta DTP;
Tam olarak ne istediklerini, çatışma, savaş, acı, nefret, terör, şiddet süreçlerinden, eski yolların çıkmaza vurduğu o felaketten “başka hangi uzlaşılmış yollar” la çıkılabileceğini de söylemeliler.
*
Irak’ta 1 milyar dolarlık ABD silahının “kayıp” olduğu belirlendi. Ayrıntılı raporu yakında açıklanacak.
Binlerce tüfek, makineli, havan, tabanca uçuvermiş. Elden ele geçivermiş.
Bunların, “bu toprakların çocukları” nı kırdırmak, burayı şimdi fiyasko içinde kokuşan bazı ABD tezgâhlarında çekiştirip büzüştürmek için de kullanıldığını, “ABD’ye yanaşık” durmuş iktidar da, Genelkurmay da; “ABD’liler tarafından Türkiye ve İran’a karşı terör tetikçisi kullanılmış” örgütün siyasi akrabaları da iyi değerlendirmeli.
Kendi hayatımıza, kendi barışımıza, kendi kardeşlik ve huzurumuza, kendi aklımız ve vicdanımızla şans verebilmeliyiz!
Sabah, 11.12.2007
|