Bir öğretmen grubuna sorulmuş: “Hocalarla ilgili fıkra bilen var mı?” Çoğu el kaldırmış. “İyi yönleri ile ilgili fıkra bilen?” Bu kez el kaldıran olmamış.
Bana göre bir mini testti, “hoca” kavramının benim toplumumda zihinlerde çağrıştırdığı şeyler konusunda. Sorunun sorulduğu topluluğa iyi dikkat etmek gerekir. Bu, toplumumuzun elit grubudur. Toplumun saygın bir düzeyine sahip ve genç dimağları eğitip şekillendiren bir kesimidir. “Hoca” kavramıyla ilgili olumsuz fıkraları biliyor, ama “hoca” nın iyi yönleriyle ilgili hikâyeleri ise bilmiyor ya da bilmek istemiyor.
Neden bu? Aslında herkes kendi içinde bunu analiz etmesi gerekir. Ben kendi iç dünyamda nerden kaynaklandığını düşünmeye başladım. Benim fikir jimnastiğim, içinde yaşadığım toplumumun karakter yapısı hakkında az çok bilgi edinmeme de yardım etti.
Önce, “hoca” kavramı lügatte ister “din hizmetleri ile görevli kimse” ve isterse “öğretmen” anlamıyla kullanılmış olsun, iki kullanımda da bilgi ve güzel davranışları çağrıştırması gerektiği açık. Yani “hoca” bir diğer anlamıyla toplumda bireylere yön veren lider… Böyle olunca “hoca” kavramı toplumun büyük kesiminde yüce şeyler çağrıştırması gerekir. Hatta gönül ister ki, toplumun her kesiminde “hoca” kavramı bilgiyi, karakteri, güzel davranışları, saygınlığı, güven ve rahatlığı çağrıştırsın. Şu kadar var ki, hoca ile öğretmen işlevleri açısından toplumumuzda birbirinden ayrılmıştır.
Ama yukarıdaki gerçekten hareket ettiğimizde bunu görmüyoruz. Bir öğretmen kitlesinin genel kanaatinin bu noktada olması üzüntü verici. Nereden kaynaklandığını düşünmedim değil. Bütün bu öğretmen kesiminin dine soğuk olduklarını kabul etmek doğru değil elbette. Ama “hoca” kavramı konusunda olumsuz propagandanın rüzgârına maruz kalmadıklarını söylemek de olmaz. Onlar gerek eğitim süresince, gerek okudukları kimi kitaplarda ve gerekse okumuşların genel yargılarına baktıklarında bu havayı teneffüs ettikleri de bir gerçek.
Oysa, din hizmetleri ile görevli hocaların topluma zarar verdiklerine ilişkin deliller son derece az. Topluma en az zarar verendir onlar; buna karşılık ahlâk ve karaktere olumlu etkileri noktasında ise bir lider konumundadırlar. Aslında madalyonun öbür tarafına bakıldığında da toplumun büyük kesiminin onlara karşı saygılı olduğu gözlenmektedir. O halde öğretmen kitlesi gibi elit bir kesimin kulağında hep olumsuz fıkraların kalmasının sebebi nedir? Üstelik öğretmenlikle hocalık arasında yakın bir ilişki varken. Öğretmen, eğitim politikaları doğrultusunda hoca da dinin emirleri ışığında bireyleri aydınlatmaya çalışan iki insan. Buna karşılık hoca birilerinin tenkit oklarına daha çok maruz. Bu hücum okumuş kesimce daha yoğun yapıldığını görünce de dikkatimizi daha çok çekmektedir.
Nedir sebebi? Düşündüm de birkaç sebep buldum: (1) Eğitim sisteminin dine karşı lâkayt kalışı ve okumuş kitlenin bu sistemin ürünü olması. (2) Dinsizliğin birilerince romanlara varıncaya kadar kitaplarla sistemli bir şekilde yaygınlaştırılmaya çalışılması. (3) Tehlikeli emellerin gerçekleşmesi için toplumda hocaların itibarının kırılması. Çünkü, onların itibarı ortadan kalkınca dinin fonksiyonu en aza inmeye başlar. (4) Dini yaşamayanların gözünde hocalar birer uyarıcıdırlar, yanlış yolda olduklarının uyarıcıları. (5) Hocaların fıkralar yoluyla kritiği, dine lâkayt olanlar için bir rahatlamadır. Çünkü onlar böyle ise bizim halimize bir şey söylenemez diye avunabilirler. (6) Ateist ideolojinin toplumda yer bulması için dini yaygınlaştırmada otorite olarak gözüken hocaların eksiklerinin her vesileyle söylenerek haklı bir dayanağı olduğunun gösterilmesi. (7) Dine lakayt olanlar da kendi günahlarında yalnız olmamak için “hoca”ların eksiklerini deşifre etmeleri.
Daha birçok sebep sayılabilse de doğrudan dine bir şey söylemekten korkanlar, dini temsil ettiği için “hoca”yı hedef olarak seçme yolunu tercih ediyorlar. Din, insan fıtratından doğan bir gerçek. Tarih boyunca dinsiz bir millete rastlamak mümkün değil. Din kurumuna düşman olmak demek insanın psikolojik yapısını hiçe saymak demektir. Bu zamana kadar dinin gereksizliğini ileri sürenler çok az olmuştur. Böyle bir iddiada bulunan da yaşadığı toplum tarafından dışlanmıştır.
Din görevlisi pozisyonunda olanların hiç mi eksikleri yok. Birey olarak elbette vardır. Ama bu eksiklik, hiçbir zaman başkalarına onlara hücum hakkını doğurmaz. Onların bir ise başka kesimlerin kusurları on mislidir. Çoğunluğa göre hüküm verildiğine göre “hoca”ların saygınlığı her zaman toplumda diri tutulması gerekmez mi?
|