|
|
|
Sosyal güvenlikte açık büyüyor |
Sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen yıl 17,6 milyar YTL olan açığın, bu yıl 26,4 milyar YTL’ye çıkacağı tahmin ediliyor. Sosyal güvenlik açığının ise 2008 yılında 28,8 milyar YTL’ye yükseleceği öngörülüyor.
Devlet Planlama Teşkilâtı (DPT) raporundan derlenen bilgilere göre, bu yıl sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirleri 53 milyar 725 milyon YTL olarak olarak tahmin ediliyor. Kuruluşlarının 2008 gelirlerinin ise 60 milyar 98 milyon YTL’ye çıkması öngörülüyor.
Gelir kalemlerinin en önemli ayağı olan prim tahsilatlarının bu yıl 45,1 milyar YTL, önümüzdeki yıl ise 50,8 milyar YTL’ye ulaşması bekleniyor.
Sosyal güvenlik kuruluşlarının bu yıl 80,1 milyar YTL oranında giderinin olacağı tahmin ediliyor. Giderlerin 2008 yılında ise yüzde 10,9 oranında artarak 88 milyar 902 milyon YTL olması öngörülüyor. Böylece gelir-gider kalemi incelendiğinde sosyal güvenlik kuruluşlarının bu yılı 26 milyar 443 milyon YTL zararla kapatacağı tahmin ediliyor. 2008 yılında ise kuruluşların zararının daha da artarak 28 milyar 804 milyon YTL’ye ulaşacağı öngörülüyor. 2007 yılında 26,4 milyar YTL’lik zararının 25 milyar 971 milyon YTL’sinin bütçeden karşılanması bekleniyor. 2008 yılındaki zararın karşılanması için ise bütçeden, 2007 yılından itibaren emeklilere yapılan ek ödemelerle birlikte 37 milyar 31 milyon YTL transfer edilecek.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının SSK, Bağ-Kur ve Emekli sandığı harcamalarını içeren sağlık giderleri bu yıl geçen yıla kıyasla yüzde 15,9 oranında artarak 20,3 milyar YTL’ye çıkacak.
|
/ ANKARA
29.10.2007
|
|
|
KESK: GSMH’den en az payı alan kamu çalışanı Türkiye’de |
KESK tarafından yapılan araştırmada, Türkiye’nin, Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırıldığında Gayri Safi Millî Hasıla’dan (GSMH) kamu çalışanına en az pay ayıran ülke olduğu belirtildi.
2008 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanırken, KESK-AR tarafından yapılan araştırmada, Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerinin GSMH’dan kamu çalışanlarına ayırdıkları paylar karşılaştırıldı.
AB ülkelerinde kamu çalışanlarının GSMH içindeki payı 2006 yılında 10,67 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 6,55 olarak gerçekleştiği ifade edilen araştırmada, AB ülkelerinde GSMH içinde kamu çalışanlarına ayrılan payın, Türkiye’dekinden 1,63 kat daha fazla olduğu belirtildi.
Araştırmaya göre, geçen yıl kamu çalışanlarına ekonomiden en büyük pay ayıran ülke yüzde 17,36’lık oranla Danimarka oldu. Bu oran, Türkiye’deki payın 2,6 katına karşılık geliyor. Danimarka’yı yüzde 16,06 ile İsveç takip ediyor. Türkiye’nin ayırdığı payın 2 katından fazla pay ayıran diğer ülkeler arasında yüzde 14,53’le Portekiz, yüzde 13,85’le Malta, yüzde 13,84’le Finlandiya ve yüzde 13,14’le Fransa bulunuyor.
Araştırmada, 2008 Merkezi Yönetim Bütçesi tasarısında personel giderlerinin payının GSMH’ye oranının yüzde 6,79 olarak belirlendiği ifade edilerek, “Türkiye artan kamu çalışanı ihtiyacına, çalışanların içinde bulunduğu sıkıntılara rağmen personel giderlerini baskı altına almaya devam ediyor” görüşüne yer verildi.
|
/ ANKARA
29.10.2007
|
|
|
Memurun fazla mesaisine 5 Ykr zam |
Devlet memurlarının fazla mesaî ücretleri yeni yılda yüzde 5 oranında zamlanarak, 90 Yeni Kuruş’a yükselecek. Yurtiçi gündelikler ise yüzde 5 ile yüzde 7,9 arasında artacak.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda önümüzdeki hafta görüşülmeye başlanacak 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına göre, memurların fazla çalışma ücreti, yeni yılda yüzde 5 oranında artış görecek. Halen 85 YKr olan saat başı fazla çalışma ücreti, 1 Ocak 2008’den itibaren 90 YKr olarak uygulanacak.
|
/ ANKARA
29.10.2007
|
|
|
Borçlanarak zenginleştik |
Osmanlı Devleti’nden, dörtte üçü köylerde yaşayan ve tamamen iptidai şartlarda üretim yapan bir tarım toplumu devralan Türkiye Cumhuriyeti, 84’üncü yaşını doldururken, arada yaşadığı ekonomik kriz dönemlerine rağmen bu dönemde kaydettiği büyümeyle dünyanın 20 büyük ekonomisi arasına girerken, vatandaşlarının ortalama refah düzeyini 145 kat artırmayı başardı.
Mynet.com’un haberine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılında 12.5 milyon olan nüfusu aradan geçen 84 yılda yaklaşık beş katlık artışla 73 milyona geldi. Kuruluşta nüfusun dörtte üçü köylerde yaşarken, bu denge tersine döndü. Yenilmiş, topraklarının büyük bölümünü yitirmiş, yıkılmış, harap bir imparatorluğun arta kalan toprakları üzerinde kurulduğunda; kara sabana dayalı ve kendi ihtiyacını karşılayacak üretimi yapmaktan bile uzak bir tarım toplumu olan Türkiye, aradan geçen sürede bir yandan Osmanlı’nın borçlarını öderken, aynı zamanda hızla kalkınarak 2000’li yıllarda sanayi ihracatçısı ve bölgesinin en güçlü ekonomisi haline geldi.
MİLLİ GELİRDEKİ ARTIŞ HIZI
İYİ, AMA YETERLİ DEĞİL
Türkiye nüfusunun 4.9 katlık artışla 12 milyon 475 bin kişiden 2007 projeksiyonlarına göre 73 milyon 875 bine çıktığı 1923-2007 döneminde gayri safi milli hasıla (GSMH) ise dolar bazında 864 kat arttı. Türkiye’nin 1923 yılında 565 milyon dolar olan milli geliri bu yılın tümünde 489 milyar dolara ulaşıyor. Ekonomide var olan yapısal sorunlar ve bazı yıllarda yaşanan krizlere rağmen büyümesini sürdüren Türkiye’nin 1923’te sadece 45 dolar olan kişi başına milli gelirinin bu yılın tümünde 6 bin 625 dolar olması bekleniyor. Buna göre Türk halkının ortalama refah düzeyini gösteren kişi başına gelirde 84 yıldaki artış 145 kata ulaşıyor.
İHRACAT 100 MİLYAR DOLARI AŞTI
Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu 1923 yılında 51 milyon dolarlık ihracat ve 87 milyon dolarlık da ithalat gerçekleştirdi. Uzun yıllar korumacı ekonomi uygulayan Türkiye 24 Ocak kararlarıyla 1980’den sonra ekonomisini dünyaya açarak, ihracata dayalı büyüme modelini benimsedi. 1996 yılı başından itibaren AB ülkeleri ile gerçekleştirilen gümrük birliği de Türk sanayiini uluslar arası pazarlarda tam rekabete açtı. 2000’li yıllarda dış ticaret hacmindeki büyüme daha da hızlandı.
Ancak bu süreçte ihracat ve ithalatta rekor artışlar yaşanırken, Türkiye’nin dış açıkları da hızla büyüdü. 2006 yılında ihracat 85.5 milyar, ithalat 139.6 milyar dolara ulaştı. Eylül sonu itibariyle son bir yılda 100 milyar doları aşan ihracatın bu yılın tümünde 104 milyar olması, ithalatın da 166 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Buna göre dış ticaret açığı 62 milyar dolara ulaşacak. Cari işlemler açığı da bu yıl 34 milyar dolar dolayında bekleniyor.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında toplam ihracatın üçte ikisini tütün, kuru üzüm, pamuk, incir, fındık oluşturuyordu. Bu dönemde temel tüketim mallarını bile üretemeyen sadece tarım ürünleri ihraç edebilen bir ülke konumunda bulunan Türkiye’nin gelinen aşamada 100 milyar doların üzerinde beklenen yıllık ihracatının yüzde 80’den fazlasının sanayi ürünleri oluşturuyor. Türkiye 200’den fazla ülkeye ihracat yapıyor.
BORÇLAR DA HIZLI BÜYÜDÜ
Türkiye Cumhuriyeti, dış borçlanmaya ilk kez 1932 yılında başvurdu. Türkiye’nin anılan yıl sadece 46.5 milyon dolar olan dış borcu, 1 milyar dolar sınırını ilk kez 1965 yılında aştı. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren hızlı bir artış gösteren dış borç stoku bu yılın Haziran sonu itibariyle 226 milyar dolara kadar çıktı.
1933’ten itibaren içerden borçlanma yoluna giden Türkiye’nin iç borç stoku 1980’li yıllara kadar sembolik düzeylerde seyretti. Özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren adeta katlanarak artmaya başlayan iç borç stoku, bu yıl Eylül sonu itibariyle 258 milyar YTL’ye ulaştı.
|
/ ANKARA
29.10.2007
|
|
|
|