Şu anda Türkiye’nin yaşadığı gibi, uluslararası bir gerginlik olduğunda; her devlet, her hükümet, halkı arkasında görmek ister.
Çünkü böyle bir destek olmadan kararlı adımlar atamazlar. Ayrıca kendi pozisyonlarını savunurken, halkın taleplerini karşı tarafa (düşmana, müttefike, vb.) kah bir “mecburiyet”, kâh bir “mazeret” olarak sunarlar: Mesela “Halkı tutamıyorum” derler.
Bu gerçeği akılda tutarak Milli Güvenlik Kurulunun açıklamasına baktığımızda şu bölüm önem kazanıyor:
“Birlik ve beraberliğimizi zedelemeyi amaçlayan terör saldırılarına karşı, halkımızın her zaman olduğu gibi, sağduyusunu koruyacağına ve kardeşlik duygularına zarar verecek davranışlardan kaçınarak, teröre gereken yanıtı vereceğine olan inanç bir defa daha vurgulanmıştır.”
***
Bu nokta gerçekten önemli: Hem şehitler, hem de savaş hali toplumu germiş durumda. Herkes acil eylem bekliyor.
Ancak toplumdaki bu ruh halini, kendi politikaları çerçevesinde kullanmak, yönlendirmek isteyenler var.
Peki, kim bunlar?
Hatırlarsanız seçimlerden önce Güneydoğu’dan gelen şehit cenazeleri gündemdeki ilk sıraya oturmuştu.
Camilerde “Katil hükümet” sloganları işitiliyor, bu sesler ve görüntüler medya aracılığıyla tüm Türkiye’ye yayılıyordu.
Daha önce halkta böyle bir tepki yoktu halbuki... Gözyaşları arasında terör lanetleniyor, sorunun çözülmesi isteniyor ama “Katil hükümet” diye bağıran olmuyordu.
Bunun üzerine gösteriler incelendi ve acılı kitleyi yönlendiren kışkırtıcılar olduğu saptandı.
Bunlara karşı ne yapılabilirdi?
Emniyet, cenazeleri kameraya çekmeye başladı. Böylece provokasyonu yapanlar saptanabilecekti.
Tedbir işe yaradı: Kameraları gören kışkırtıcılar bir anda ortadan kayboldu. Böylece hükümet karşıtı sloganlar son buldu.
***
Şimdi aynı kışkırtıcılar yine sahnede. Bir kez daha halkın hassasiyetini kaşıyorlar.
Mesela “ Meclis’i basarız, 23 kişiyi asarız” yazan bir pankart gördük. Kim bunlar?
“Siyasetin” yerine, “linç etmeyi “ koymaya çalışan; halkın oylarıyla oluşmuş, demokrasinin en temel kurumu olan Meclis’i hedef alanlar kim?
İlkokul öğrencilerini meydanlara sürenler kim? Kaynağı belirsiz bildirilerle, yaydıkları söylentilerle kitleleri aşırı heyecanlara yönlendirenler kim?
Tek tek isim sayamam tabii ama neler yapmaya çalıştıklarını apaçık görüyoruz:
- ABD’den İngiltere’ye, Irak’tan İsrail’e yürütülen diplomatik çabaları, “vakit geçirme” olarak sunuyorlar.(...)
- Toplumu; demokrasinin bir işe yaramadığına, sorunların “siyasetle” değil, “şiddet” kullanarak halledileceğine inandırmak istiyorlar.
- Türk vatandaşları, Kürt vatandaşlarına karşı kışkırtarak, “kavgayı” ve “yağmayı” teşvik ediyorlar. Böylece, “Bu toplum yönetilemiyor, bize otoriter bir rejim gerekli” fikrini oluşturmayı amaçlıyorlar.
- (...) “Biz siyaset yapmıyoruz, Türkiye’yi düşünüyoruz” iddiasındalar ama bal gibi “şehit kanı üzerinden” siyaset, hem de iğrenç bir siyaset yapıyorlar.
Sabah, 26 Ekim 2007
|