|
|
|
Sorular yasakla cevaplanamaz |
Hakkari’deki terör saldırısıyla ilgili olarak televizyon yayınlarına hükümetin talebi ve RTÜK’ün kararıyla getirilen yasak eleştiriliyor. Olayın nasıl gerçekleştiği, istihbarat zaafının söz konusu olup olmadığı, saldırıya uğrayan karakola takviyenin gecikip gecikmediği, kendileriyle irtibat kurulamadığı Genelkurmay’ca bir gün sonra açıklanan askerlerin PKK’nın eline nasıl geçtiği gibi soruların dile getirilip cevaplarının beklendiği bir ortamda böyle bir yasağın konulması özellikle dikkat çekti.
Yasağı “tipik bir sansür uygulaması” olarak niteleyen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Başbakan tarafından görevlendirilen Devlet Bakanınca, uygulanması için RTÜK’e gönderilen başvuruda, karara dayanak gösterilen kanun maddesinde ifade edilen gerekçelere hiç değinilmediğini, sadece RTÜK’ün yetkisinde bulunan yayın ilkelerinden söz edildiğini bildirdi. Cemiyet, getirilen sansürün, yabancı televizyonların Türkiye’yi de kapsayan yayınları karşısında etkisiz kalacağını vurguladı.
|
25.10.2007
|
|
|
Kargaşaya fırsat vermeyelim |
“Bölücü terörün bütün hedefi, içimizde huzursuzluk çıkarmak, bir kargaşa meydana getirmektir” diyen Meclis Başkanı Köksal Toptan, buna hiç kimsenin fırsat vermemesi gerektiğini söyledi. Son günlerde terör olayları nedeniyle ortaya çıkan toplumsal çatışma riskine dikkat çeken Toptan, “Böyle bir oyuna gelirsek, işte o zaman bölücü terör örgütünün varmak istediği nokta konusunda ona destek olmuş oluruz” dedi.
TBMM Başkanı Köksal Toptan, “Bölücü terörün bütün hedefi, içimizde huzursuzluk çıkarmak, içimizde bir kargaşa yaratmaktır. Buna hiçkimsenin fırsat vermemesi gerekmektedir” dedi.
Parlamento muhabirleriyle kahvaltıda biraraya gelen Meclis Başkanı Toptan, son günlerde terör olayları sebebiyle ortaya çıkan toplumsal çatışma riskine dikkat çekti. Teröre karşı ortaya çıkan tepkinin Türk-Kürt çatışmasına neden olacağına dair endişelerin hatırlatılması üzerine Toptan, “Belki terör örgütünün de hedefi budur. Türkiye içinde bir çatışma ortamı yaratmak, insanlarımızı birbirine en azından küs haline getirmektir” diye konuştu.
Bunun Türkiye’de daha önce de sağ-sol şeklinde, alevi-sünni şeklinde denendiğini ifade eden Toptan, şimdi ise etnik ayrımcılığa dayanarak bu çatışmanın körüklendiğini kaydetti. TBMM Başkanı Toptan, şöyle konuştu:
“Ama geçen deneyimlerimizde de gördük ki bizim insanımız bu oyuna hiçbir dönemde gelmedi. Hatırlayın, bundan 10-15 yıl önce, yani terör örgütünün çok etkin olduğu dönemlerde, mahallelere kadar küslük havası girdi. Ama halkımız o dönemlerde de bu oyna gelmedi. Niye gelmiyor, çünkü bu devleti, kurtuluş savaşında, Doğulusu, Batılısı, Kuzeylisi, Güneylisi hep birlikte kuran, böyle bir bilinç etrafında biraraya gelen insanlar, bugün bu devleti beraber koruma şuurunu gösteriyorlar.”
Toptan, münferit olayların önümüzdeki süreçte, özellikle büyük şehirlerde yaşanabileceğine dikkati çekerek, “Benim vatandaşlarımızdan ricam, sakın ola bu oyuna gelmesinler, kimse gelmesin. Böyle bir oyuna gelirsek, işte o zaman bölücü terör örgütüne varmak istediği nokta konusunda ona destek olmuş oluruz. Herkesin sağduyulu bir şekilde devletin bütün organlarının, hükümetin, silahlı kuvvetlerin, diğer organlarımızın, terörle mücadele konusunda en doğru, en akıllı, en rasyonel kararları alıp uygulayacağından kimsenin şüphesi olmasın. Herkese sorumluluk düşüyor” diye konuştu.
GÜL'ÜN SÜRESİ 5,
BİZİMKİSİ 4 YILA İNDİ
Meclis Başkanı Toptan, referandumdan sonra oluşan durumla ilgili görüşlerini açıklarken ise şunları söyledi:
“Sadece bir hukukçu olarak kişisel görüşlerimi söyleyebilirim. Bence, milletvekilliği süresi 4 yıla inmiştir. Yani 4 yıl sonra milletvekilliği genel seçimi yapılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı süresi de 5 yıla inmiştir. Sayın Abdullah Gül, aday olduğu takdirde ikinci 5 yıl için seçilebilir. Yani Anayasada yapılan değişiklik, bence getirmiş olduğu hükümlerle yürürlüğe girmiştir, uygulanması gereken şekilde yürürlüğe girmiştir. 22 Temmuz seçimler yapıldığına göre, o zaman yaklaştığında (milletvekili genel seçimi), YSK 3 ay önce seçim sürecini başlatır. ‘Sayın Abdullah Gül’ün istifa etmesi lazımdır’ şeklindeki bir iddianın kesinlikle bir hukuki dayanağı olamaz.’’
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
Gül: Tepkiler birliğimize zarar vermesin |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ülkemizin içinde bulunduğu dönemin istismara ve yönlendirmelere açık olduğunu belirterek, “Verilen tepkilerin tarihten gelen birlik ve kardeşliğimizi zedelemeyecek şekilde ifade edileceğine inancım tamdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, yaptığı açıklamada, terör saldırıları sebebiyle askerlerimizin şehit olmasının üzüntüsü içinde olduğunu kaydederek, şehitlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Gül, “Bu tür müessif olaylar karşısında devlete ve topluma düşen şehitlerimizin geride bıraktıklarına sahip çıkmak, millet olarak onların ailelerinin yakınları olmaktır” dedi.
Toplumun içinde bulunduğu öfke halinin istismar ve yönlendirmelere de açık olduğunu belirten Gül, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin çeşitli yerlerinde meşru zeminde yürütülen gösterileri ve terör örgütünü hedef alan açıklamaları, şüphesiz bu ülkeye en derin bağlarla bağlı olan herkes büyük memnuniyetle karşılamaktadır. Ancak bu tür dönemlerin, istismara ve yönlendirmelere açık olduğunu unutmamak gerekiyor. Şunu özellikle belirtmek isterim ki, terörün verdiği tahribatın boyutları ne olursa olsun terörle mücadele, hukuk zemininde ve ancak devlet tarafından sürdürülebilir. Bunun bilgi ve bilincinde olan aziz vatandaşlarımızın tepki ve üzüntülerini tarihten geleceğe uzanan birlik ve kardeşliğimize zarar vermeyecek şekilde ifade edeceklerine ve bu kritik günlerin meydana getirdiği acı ve heyecanları kötüye kullanacak kişilerin emellerine alet olmayacaklarına olan inancım tamdır. Vatandaşlarımı bu bilinç içinde davranmaya davet ediyor, aziz şehitlerimize bir kere daha rahmet diliyorum.”
|
Cemil YÜZER
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
Gül’ün ilk MGK toplantısı |
Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında ilk toplantısını dün yaptı. Gül, saat 14.00’te başlayan toplantıdan önce, MGK üyelerine Çankaya Köşkü’nde öğle yemeği verdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, MGK üyesi bakanlarla sabah Başbakanlık Resmi Konutu’nda bir toplantı yaptı. Erdoğan ve bakanlar bu toplantının ardından Köşk’e çıktılar. MGK’nın 2 ayda bir yapılan olağan toplantısının dünkü gündeminde Hakkari’deki saldırıdan sonra gelinen nokta, dış temaslar ve alınması gereken önlemler değerlendirildi.
Gül’ün ilk kez başkanlık ettği toplantıya, önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ettiği, Gül’ün ise atamasını onayladığı yeni MGK Genel Sekreteri Tahsin Burcuoğlu da ilk kez katıldı.
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
Şemdinli’deki hatamız affedilemez |
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Şemdinli olayının üzerine gitmemekle hata ettiklerini söyledi.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TESEV) tarafından Taksim Elite Otel’de düzenlenen “Küresel bir araştırma: Güvenliği sağlarken insan haklarını korumak” başlıklı toplantıya AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk ve AB Delgasyonu Türkiye Siyasi Birimi Danışmanı Diego Mellado katıldı. AKP’li Fırat, konuşmasında, Türkiye’deki gerginliklerin temelinde halkın egemenliği olduğunu ifade ederek, “Tartışma bunun içindir. Çünkü 82 Anayasası’na baktığınız taktirde 6. madde çok enteresan bir maddedir. 1924 Anayasası, 1921 Anayasası’nın çok çok gerisine düşmüş bir şeydir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ çok güzel bir laf. Ama egemenliğin kimin tarafından kullanılacağını tarif eden ikinci cümleye geçtiğiniz zaman, egemenliğin, Anayasada belirtilen kurumlar tarafından kullanılacağı ifade ediliyor. Bu kurumlara dönüp baktığınız zaman, bunun içerisinde TRT var, RTÜK var, hatta belki Alkol Üst Kurulu bile var” dedi.
“LAİKLİK DE CUMHURİYET DE TEHLİKEDE DEĞİL”
Demokratik bir ülkede egemenliğin kaynağı olan halktan vekalet almak ve belli süreçler içerisinde o halka hesap vermek gerektiğini belirten Fırat, Türkiye’de kavganın egemenliğin kullanımıyla ilgili olduğunu söyledi. Bunun saptırıldığını ve demokrasinin var olup olmadığının tartışılmamasına rağmen cumhuriyetin ve laikliğin var olup olmadığının, tehlikede olup olmadığının tartışıldığına dikkat çeken Fırat, şöyle konuştu:
“Aslında bana göre Türkiye’de tehlikede olmayan iki tane şey var, birincisi cumhuriyet. Çünkü bu ülkeyi yönetenlerin o noktaya gelebilmeleri ancak cumhuriyet rejimiyle mümkün. Bir insanın kendisinin varlığını inkar edebilmesiyle ancak cumhuriyete karşıtlık olabilir. İkincisi; laiklik, bence Türkiye’de tehlikede değildir. Çünkü size laik olmayan yüzlerce cumhuriyet sayabilirim ama siz bana laik olmayan demokrasi sayamazsınız. Çünkü demokrasinin olmazsa olmazı laikliktir.”
Türkiye’de sanal bir dünya oluşturulduğunu ve halkın o sanal dünyaya inandırıldığını, orada kavgaya tutuşturulduğunu dile getiren Fırat, “Aslında kavganın temelinde demokrasi vardır. Halkın egemenliği vardır. Ve kavga bunun üzerine bir türlü getirilememektedir. O bakımdan inanıyorum ki bu anayasa çalışmamız faydalı olmuştur” dedi.
Fırat “AKP olarak hiçbir zaman herşeyi doğru yaptık, herşeyi güzel yaptık ve herşeyden sonuç aldık gibi” bir iddiada olmadığını da ifade ederek şöyle devam etti:
“Olsa bu defa Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ihtiyaç olmazdı çünkü bitirmiş olurduk problemleri. Problemler bitmediğine göre bunların bir kısmı bizim hatamızdan, bir kısmı imkansızlıklardan ve şartlardan doğan olaylardır. Şemdinli’yi bana sorarsanız hatadır. Büyük bir hatadır. Affedilemeyecek olan bir hatadır. Ama olmuş olan birşeydir. Yani şimdi geriye dönme imkanımız var mı? Aynı suda iki kez yüzme imkanınız yok. Ama belki o gün gerekleri yapılsaydı, başka türlü hareket edilseydi, belki başka türlü sonuçlar doğardı Türkiye’de. Ben bunları savunma mecburiyetinde hiçbir zaman hissetmedim kendimi, etmiyorum da.”
ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA ADIM BEKLİYORUZ
AB Delgasyonu Türkiye Siyasi Birimi Danışmanı Diego Mellado da Türkiye’nin AB üyeliği konusunda önümüzde uzun bir süreç olduğunu ifade ederek, “Türkiye’de çok önemli adımların atıldığını biliyoruz. Bugün hala yetkililerle, sivil toplum kuruluşları ile birtakım konular üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bununla birlikte Türkiye’nin temel haklar konusunda hala atması gereken adımlar var. İfade özgürlüğü, din özgürlüğü gibi konularda adımlar atması gerektiğini düşünüyor AB” diye konuştu.
EN BÜYÜK GÜVENLİK RİSKİ OLUŞABİLİR
Konuşmasına son günlerde yaşanan şiddet olaylarından duyduğu üzüntüyü dile getirerek başlayan DTP Eş Başkanı Aysel Tuğluk da Kürt meselesinin çözümsüz olarak algılanmasının güvenlik sorunu oluşturduğunu ifade etti. Şiddete son verilmesi, çatışmazlık sürecinin sağlanmasının bütün siyasi partilerin öncelikli görevi olduğunu belirten Tuğluk, “Siyasi sınırları tartışma konusu yapmadan siyasi ve sivil tüm güçler ortak çözüm bulmalıdırlar” dedi.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
25.10.2007
|
|
|
Kürt yönetiminden PKK’ya: İlân ettiğin ateşkese uy |
Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi, terör örgütü PKK ile Türkiye arasında devam eden soruna ilişkin, “Terörün her türlüsünü kınıyoruz” açıklamasını yaptı.
Kürt yönetimi başkanlığı sözcülüğünden yapılan yazılı açıklamada Kürt yönetiminin soruna karşı duruşu madde madde ifade edildi. Açıklamada PKK’ya da ilan ettikleri ateşkese uyma çağrısında bulunduldu. Peyamner ajansında da yer alan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“PKK ile Türkiye arasında devam eden sorun konusundaki tutumu kısaca aşağıdaki maddelerde belirtildiği gibidir. Biz siyasi hedeflerimize ulaşma noktasında şiddetin esas alınamayacağı inancındayız; Irak Anayasasına bağlıyız. Bundan dolayı Irak topraklarının bölgeleriyle beraber komşu ülkelere karşı bir saldırı merkezi olmasını hiçbir şekilde kabul etmeyiz; PKK’ya şiddete sığınmama ve çalışma programlarında silahlı çalışmaya girmemeleri çağrısında bulunuyoruz. Çünkü şimdiki merhalede çalışma için en iyi yol siyasi, fikri, medya ve diplomatik çalışmadır; (Onlar) Faydası olmayan şeylerden kendilerini uzak tutmalılar; Onlara ilan ettikleri ateşkese bağlı kalmaları ve bir daha savaşa dönmemeleri çağrısında bulunuyoruz; Nereden gelirse gelsin biz her türlü terör olaylarını şiddetle kınıyoruz. Çünkü Kürdistan halkı kendisi terörün elinde kurban vermiştir. Biz her zaman halkımız ve bölgedeki bütün halklar için demokrasi, barış, istikrar ve ilerleme adına çalıştık. Ve de teröre karşıyız.”
|
/ ERBİL
25.10.2007
|
|
|
Kürtlere ABD çağrısı |
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın danışmanı ve Irak koordinatörü David Satterfield, Kuzey Irak’taki PKK teröristlerine karşı bölgesel Kürt yönetiminin bir eylemde bulunmamasından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi.
David Satterfield, Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin, PKK eylemlerini kınayan açıklamalarının ‘’iyi, ancak yetersiz’’ olduğunu belirtirken, ‘’Burada eylem gerekiyor. Bu terörist gruba yönelik anlamlı bir eylem gerçekleştirilmeden çok uzun zaman geçti. Kürt liderler, bunu bizden ilk kez duymuyorlar. PKK’ya karşı birşey yapılmamasından memnun değiliz’’ dedi.
Bir grup gazeteciye konuşan Satterfield, Türkiye’nin olası sınır ötesi operasyonuna ilişkin olarak da, ‘’Sınır ötesi bir operasyonun Kürt, Irak veya Türk çıkarlarına hizmet edeceğine inanmıyoruz’’ diye konuştu.
ABD’nin, terör örgütü PKK’ya karşı ne tür eylemlerde bulunulmasını beklediği ve bunun askeri eylemleri içerip içermediği yönündeki bir soruya karşılık Satterfield, ayrıntı vermekten kaçındı ve Iraklı Kürtler’i, ‘’PKK’nın, bölgesel Kürt yönetiminin topraklarında operasyon yapma yeteneğini kısıtlamaya’’ çağırdı.
Son dönemde artan PKK saldırılarına dikkati çeken Satterfield, saldırıların artmasının, Kürt liderlerinin harekete geçmesini gerektirdiğini dile getirdi. Bir gazetecinin, bu sorunun çözülmesine dair umutlu olup olmadığı sorusuna karşılık Satterfield, ‘’Keşke umutlu olduğumu söyleyebilseydim’’ cevabını verdi.
|
/ WASHINGTON
25.10.2007
|
|
|
AB’den Türkiye’ye dayanışma mesajı |
Avrupa Birliğinin üst düzey yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda PKK’nın son saldırılarını bir kez daha kınarken, Türkiye’ye terörle mücadelede dayanışma mesajı gönderdi.
Avrupa Parlamentosundaki Türkiye tartışmasından önce konuşan AB dönem başkanı Portekiz’in Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Lobo Antunes, “Terör örgütünün son saldırılarını kınıyoruz ve Türk halkına tam dayanışma mesajı gönderiyoruz” dedi.
AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de PKK’nın son terör saldırlarını kınadıkları belirtti ve “Türkiye’nin, halkının güvenliğini koruma ihtiyacını anlıyoruz” ifadesini kullandı. Olli Rehn, Türkiye ve Irak yetkililerinin sınır güvenliği sorununu diyalog yoluyla çözmelerini ümit ettiklerini söyledi.
|
/ BRUKSEL
25.10.2007
|
|
|
İsrail, Türkiye’yi oyalamaya devam ediyor |
İsrail’in Suriye’ye düzenlediği operasyon sırasında Türk sınırları içine düşen yakıt tankı ile ilgili İsrailli yetkililerin önümüzdeki günlerde bir açıklama yapacağı bilgisi, yeni bir oyalama taktiği olarak yorumlandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile yaptığı görüşmede, Türkiye-İsrail ilişkilerinin ve Orta Doğu barış sürecinin ağırlıklı olarak ele alındığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, Erdoğan-Olmert görüşmesinde ağırlıklı olarak, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Orta Doğu barış süreci ele alındı. Bu konuda, Türkiye’nin Orta Doğu barış sürecine yapacağı katkılar üzerinde duruldu. Görüşmede ayrıca, Erdoğan’ın Olmert’e, Haremüşşerif’teki kazılarla ilgili gönderilen teknik heyetin hazırladığı ve UNICEF’e sunduğu raporu takdim ettiği belirtildi. Erdoğan-Olmert görüşmesinde, İsrail-Filistin sorununun çözümüne Türkiye’nin katkısının da ele alındığı, bu konuda neler yapabileceğinin konuşulduğu da bildirildi.
Öte yandan, İsrail’in Suriye’ye düzenlediği operasyon sırasında Türk sınırları içine düşen yakıt tankı ile ilgili İsrailli yetkililerin önümüzdeki günlerde bir açıklama yapacağı öğrenildi. Bu bilgi, İsrail’in yeni bir oyalama taktiği olarak yorumlandı.
|
/ LONDRA
25.10.2007
|
|
|
Hastalar hak peşinde |
ANKARA- Sağlık Bakanlığına bağlı devlet hastanelerindeki hasta hakları birimlerine Ocak-Ağustos 2007 döneminde toplam 44 bin 987 başvuru yapıldığı, başvurulardan 8 bin 779’unun hasta hakları kurullarında görüşülerek karara bağlandığı, 36 bin 208’inin ise yerinde çözümlendiği bildirildi.
Sağlık Bakanlığından alınan bilgiye göre, Bakanlığa bağlı hasta hakları birimlerine bu yılın ilk 8 ayı içinde toplam 44 bin 987 başvuru yapıldı. Başvurulardan 8 bin 779’u hasta hakları kurullarında görüşülerek karara bağlandı. Hasta hakları kurullarında görüşülüp karara bağlanan başvurulardan yüzde 54’ü için ‘’hasta hakları ihlali yok’’, yüzde 13’ü için ‘’hasta hakları ihlali var’’ yönünde karar çıktı. Başvuruların yüzde 6’sı için ‘’sistemden kaynaklanan sorun’’, yüzde 4’ü için ‘’teknik konu’’, yüzde 3’ü için ‘’adli konu’’, yüzde 5’i için ‘’hazırlık aşamasında’’, yüzde 3’ü için ‘’kurulda’’ ve yüzde 12’si için de ‘’kapsam dışı’’ kararı alındı. Başvurulardan 36 bin 208’i ise yerinde çözümlendi.
Hasta hakları birimlerine yapılan başvuruların yüzde 45’i ‘’hizmetten genel olarak faydalanamamaktan’’ yakınıyor. Başvuruların yüzde 27’sini ‘’saygınlık ve rahatlık görememe’’, yüzde 6’sını ‘’bilgilendirilmeme’’, yüzde 1’ini ‘’başvuru ve dava edememe’’, yüzde 1’ini ‘’güvenliğin sağlanamaması’’, yüzde 1’ini ‘’mahremiyete uyulmama’’, yüzde 1’ini ‘’sağlık personelini seçme’’ ve yüzde 18’ini de diğer şikayetler oluşturuyor.
Başvurular içinde yüzde 61 oranında hekimler, hekimler içinde de yüzde 37 oranında uzman hekimler hakkında ve yüzde 39 oranında diğer sağlık çalışanları hakkında şikayette bulunuldu.
HASTA HAKLARI NELER?
Türkiye’de hasta hakları, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, Hasta Hakları Yönetmeliği ve Hasta Hakları Uygulama Yönergesi ile düzenlendi. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 1998 yılında yayımlanmasına rağmen, 2003 yılına kadar uygulamada herhangi bir düzenleme yapılmadı. Çalışmalar, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın talimatı üzerine 2003’te başlatıldı. Hasta hakları uygulamasına fiilen 15 Şubat 2004’te 38 ilde 60 devlet hastanesinde başlandı. 2005 yılında revize edilen Hasta Hakları Uygulama Yönergesi’nin yayımlanmasından sonra bütün devlet hastanelerine hasta hakları birimi ve kurulu oluşturma zorunluluğu getirildi. Şu an için yurt genelindeki tüm devlet hastanelerinde hasta hakları birimleri ve kurulları mevcut bulunuyor.
Özel hastanelerdeki hasta hakları uygulamaları ile ilgili olarak da Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nde bağlayıcı hükümler bulunuyor, ilgili hükümlere göre iş ve işlemler yürütülüyor. Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre, hasta ve hasta yakınlarının hizmetten genel olarak faydalanma, bilgilendirme ve bilgi isteme, sağlık kuruluşunu ve personelini seçme ve değiştirme, mahremiyete saygı gösterilmesi, hastanın rızası ve izin, dini vecibeleri yerine getirebilme ve dini hizmetlerden faydalanma, insani değerlere saygı gösterilmesi, saygınlık görme ve rahatlık, ziyaret ve refakatçi bulundurma ve müracaat, şikayet ile dava hakkı bulunuyor.
BAŞVURULAR İNTERNETLE
Sağlık alanındaki yeniliklerle beraber artık hemen hemen bütün hastanelerde ‘’Hasta Hakları’’ birimleri mevcut. Türkiye genelindeki başvuruların kaydı internet ortamında yapılıyor. Hasta hakkı ihlaline uğrayan vatandaşlar, internetten http://www.saglik.gov.tr/sbhastahaklari/sikayet.aspx adresinden başvuruda bulunabiliyorlar. Şikayetlerin tümü, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Hasta Hakları Şubesi tarafından takip ediliyor.
Öte yandan, Sağlık Bakanlığı, ‘’Hasta Hakları ve Uygulamaları Konusunda Toplumu Bilinçlendirme Projesi’’ ile hasta ve yakınlarına, üniversite öğrencileri ve öğretim üyelerine, lise öğrencileriyle kamu kurum ve kuruluşları çalışanlarına hasta hakları eğitimi veriyor.
‘’Hastaneye Yatan Hastaların Hasta Hakları ve Uygulamaları Konusunda Bilgilendirilmesi Projesi’’ ile yatarak tedavi gören hasta ve hasta yakınları, hastanenin işleyişi ve özellikle de hasta hakları konusunda bilgilendiriliyor.
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
İSKİ’nin su zammı mahkeme yolunda |
Tüketiciler Birliği, İSKİ’nin suya yaptığı zammın iptali için Bölge İdare Mahkemesine başvuracak.
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Nazım Kaya, Bölge İdare Mahkemesi önünde yaptığı basın açıklamasında, yapılan hesaplamalara göre çekirdek bir ailenin aylık su tüketiminin 10 metre küpten fazla olduğunu belirtti.
Kamusal hizmetlere ilişkin fiyat belirlenirken temel kriterin, enflasyon veya kanıtlanması şartıyla maliyet artışı olması gerektiğini kaydeden Kaya, ‘’Örneğin ortalama 15 metre küp su tüketen bir aile, eski tarifeye göre KDV dahil 27,70 YTL öderken, yeni tarife ile 48,60 YTL ödemek zorunda kalacaktır’’ dedi.
Kamusal hizmet bedellerine bu kriterler dışında yapılan bütün zamların Tüketiciler Birliği tarafından yargıya götürüldüğünü ve açılan bütün davalarda zamların iptaline karar verildiğini anlatan Kaya, ‘’Bu nedenle İSKİ’nin hayat için vazgeçilmez olan su bedeline yaptığı insafsız zammın iptali için idari yargıya başvuruyoruz. Sattığı suyun bedeline ortalama yüzde 75 oranında zam yapan İSKİ’nin bu insafsız zammına yargının ‘dur’ diyeceğini umut ediyoruz’’ diye konuştu.
|
/ İSTANBUL
25.10.2007
|
|
|
Irak heyeti bugün Ankara’da |
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Bağdat ziyareti sırasında verilen karar çerçevesinde, üst düzey bir Irak heyetinin bugün Ankara’ya gelmesi bekleniyor.
Irak’ın Ankara Büyükelçiliği yetkililerinden edinilen bilgiye göre, bugün gelmesi planlanan heyette Irak Dışişleri ve İçişleri bakanlıkları yetkilileri yer alacak. Babacan’ın önceki günkü Bağdat ziyareti sırasında Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Ankara’ya üst düzey bir heyet göndermek istediklerini belirtmiş, Babacan ise Bağdat dönüşü bu heyete ilişkin olarak şunları söylemişti:
“Biz, bu heyetin mutlaka somut önerilerle Ankara’ya gelmesini, aksi halde böylesine bir ziyaretin hiçbir faydası olmayacağını ilettik. Yetkilendirilmiş, üst düzey ve somut önerilerle gelecek bir heyetin ancak tarafımızdan kabul göreceği ve görüşmelerin sonuç getirebileceğini açıkça belirttik.”
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
ABD'den, Türkiye’ye gemi rüşveti |
ABD Temsilciler Meclisinin Dışişleri Komitesi, üç savaş gemisinin hibe, bir geminin de düşük fiyatla satılması yoluyla Türkiye’ye transferini öngören bir yasa tasarısını kabul etti.
Tasarı, toplu ve sesli oylama sonucu benimsendi. Dört geminin transferinin kesinleşmesi durumunda Türkiye’nin maddi kazancının 480 milyon doları aşması bekleniyor. Tasarı uyarınca, Perry sınıfı iki fırkateyn ile Osprey sınıfı bir kıyı tipi mayın avlama gemisinin, Türkiye’ye hibe edilmesi öngörüyor. Ayrıca bir adet daha Osprey sınıfı mayın avlama gemisinin, gerçek değerinin çok altında, 27 milyon dolara Türkiye’ye satılması planlanıyor. Tasarının yasalaşarak yürürlüğe girmesi için, Temsilciler Meclisi genel kurulunun yanı sıra Kongre’nin üst kanadı Senato’da kabul edilmesi ve ardından Başkan George Bush tarafından imzalanması gerekiyor.
|
/ WASHINGTON
25.10.2007
|
|
|
MHP binasında patlama |
Gaziosmanpaşa’da bir iş hanında meydana gelen patlama maddi hasara yol açtı.
Edinilen bilgiye göre, Sultançiftliği eski Edirne Asfaltı’nda yer alan ve 4. katında MHP Sultançiftliği Teşkilatının da bulunduğu 5 katlı bir iş hanının en üst katında saat 10.00 sıralarında patlama meydana geldi.
Bir duvarın çökmesine de yol açan patlamada, bu katta bulunan Sultançiftliği Ülkü Ocağı Dergisi Temsilciliğinin de camları kırıldı. Patlamanın ardından olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri, patlamanın nedenini araştırıyor. Gaziosmanpaşa Kaymakamı Ferhat Çağlar, olay yerindeki incelemesinin ardından yaptığı açıklamada, patlamanın binanın ara boşluğundaki tuvaletin bulunduğu bölümde oluştuğunu belirterek, olay anında içeride kimsenin bulunmadığını bildirdi.
|
/ İSTANBUL
25.10.2007
|
|
|
Referandum sonuçları ay sonu ilân edilecek |
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın, 21 Ekim Pazar günü yapılan halk oylamasının kesin sonuçlarının 30 veya 31 Ekim’de ilan edileceğini bildirdi.
Aydın, gazetecilerin soruları üzerine, yasada itirazlar için tanınan yasal süreler bulunduğuna işaret etti. Aydın, buna göre halk oylamasının kesin sonuçlarının 30 veya 31 Ekim’de ilan edileceğini söyledi. YSK, daha önce internet sitesinden geçici sonuçları ilan etmişti.
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
10 bin sözleşmeli öğretmenin ataması Aralık’ta |
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 10 bin sözleşmeli öğretmen atamasının 2007 Aralık ayı içinde yapılmasının planlandığını bildirdi.
Çelik, yaptığı açıklamada, öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla 10 bin sözleşmeli öğretmen atayacaklarını kaydetti.
Sözleşmeli öğretmen atamasını “Öğretmenler Günü” olarak kutlanan 24 Kasım’da yapmayı planladıklarını, bunun için Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı ile de görüştüklerini söyleyen Çelik, ancak atamaların bu tarihe yetişmeyeceğini söyledi. “24 Kasım’da 10 bin öğretmen ataması yapılabilse bu öğretmenlerimize bir jest olur. Ama 10 gün sonra olursa bu, jest yapılmadığı anlamına gelmez. Atamalar, 24 Kasım’a yetişmeyecek” diyen Çelik, atamaları 2007 Aralık ayı içinde yapmayı planladıklarını ifade etti.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2007 yılı için ayrılan 40 bin öğretmen kadrosunun 30 binini kullandı. Bunlardan 10 bini kadrolu 20 bini sözleşmeli olarak atandı.
|
/ ANKARA
25.10.2007
|
|
|
En büyük düşman cehalet |
İslâmî İlimler Araştırma Vakfı ve Türk-Asya Stratejik Araştırmalar Merkezince İstanbul Okmeydanı’ndaki Grand Cevahir Otelinde düzenlenen ‘’Eğitimde İşbirliği ve Kalkınma’’ konulu “İslâm Ülkelerinde Eğitim Kongresi’’nin açılışında konuşan İSAV Başkanı Prof. Dr. Ali Özek, İslâm dünyası için en büyük problemin cahillik olduğunu söyledi.
İslâmî İlimler Araştırma Vakfı (İSAV) ve Türk-Asya Stratejik Araştırmalar Merkezince (TASAM) Grand Cevahir Oteli’nde düzenlenen ‘’Eğitimde İşbirliği ve Kalkınma’’ konulu ‘’İslâm Ülkelerinde Eğitim Kongresi’’nin açılışında konuşan Prof. Dr. Ali Özek, eğitimin sadece ‘para’ işi olmadığını da belirterek, “Bazı İslâm ülkeleri eğitime iyi bütçe ayırıyorlar, ama hem erkek hem de kadına eğitim imkânı sağlamak lazım. Hz. Peygamberimiz (asm) böyle yapmıştır. Çünkü öğrenmek herkes için gereklidir” şeklinde konuştu. Katılımcılara da teşekkür eden Prof. Özek, kongreni başarılı olmasını diledi. Kongrenin açılışına katılarak bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de, “İslâm dünyasının temel problemi, cahillik, fukaralık ve bunun sonucu ortaya çıkan ihtilaflardır. Cehalet hepimizin baş belası’’ dedi. Çelik, İslâm ülkelerinin birbirleriyle dost olması gerektiğini, kişilerin bireysel muhasebe yaptıkları gibi, toplumların, devletlerin ve İslâm ülkelerinin de muhasebe yapmaları gereğini söyledi. Çelik, 13. asırdan sonra, İslâm dünyasının derin bir kış uykusuna yattığını belirterek, ‘’Avrupalılar bizden aldıkları çekirdekleri büyük bir meyve bahçesine çevirdiler. Şimdi bu meyveleri Avrupalılardan alıyoruz’’ dedi. “İslâm dünyasının temel problemi, cahillik, fukaralık ve bunun sonucu ortaya çıkan ihtilaflardır’’ diyen Hüseyin Çelik, ekonomik güç ve zenginliğin, toplumu bir arada tutan unsurlardan olduğunu anlattı.
Çelik, ‘’Cehalet hepimizin baş belası. İslâm dininin doğru öğrenilmemesi ve öğretilmemesinden doğan yanlış akımlar ve radikalizm vardır. Batıda İslâm fobisi gelişmiştir. İslâm denince, aklına terör gelen batılılar vardır’’ dedi. Çelik, batılıların bu konuda haklı olmadıklarını, İslâm dininin barıştan geldiğini dile getirerek, ancak, İslâm dünyasına ilişkin böyle bir imajın oluşmasına bazı Müslümanların katkı sağladığını bildirdi. İslâm dünyasının, ‘’Müslüman terörist olmaz’’ dediğini de vurgulayan Çelik, ‘’Eğer bir Müslüman eline silâhı alıp başka birinin canına kıyıyorsa, terörist olur. Radikal akımların gerçek İslâm’dan nasip almadıklarını düşünüyorum’’ diye konuştu.
Bakan Çelik, İslâm aleminde farklılıklara tahammül eden ve bunu zenginlik kabul eden demokratik bir anlayışın oluşması gerektiğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Ümit Meriç: Yasağın
kalkması için çalışılmalı
Yeni Asya’nın eğimin önündeki engellerle ilgili sorularını cevaplayan Prof. Dr. Ümit Meriç de, Kongrenin çok önemli bir amaçla düzenlendiğini ve büyük bir önem arzettiğini belirtti. Meriç, kızların eğitimi ve eğitimde fırsat eşitliği gibi konularda sorunların olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. Meriç, en kısa zamanda bu sorunların aşılması için acil çalışmalar yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
MESAJLARDA KİM, NE DEDİ?
TBMM Başkanı Köksal Toptan, toplantıya gönderdiği mesajda ‘’Bu süreçte İslâm dininin daha iyi öğrenilmesinin küresel barışa, farklı dinler ve kültürler arasında uyum ve işbirliğine büyük katkı sağlayacağı kanaatindeyim’’ dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da gönderdiği mesajda, kongrenin başarılı geçmesini diledi. Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu da gönderdiği mesajda, kongrede sunulan görüşlerin dünya barışına ve İslâm ülkelerinin eğitim problemlerine çözüm getirecek yeni anlayışlara zemin hazırlamasını temenni ettiğini kaydetti.
Kur’ân eğitimine yaş sınırı anlamsız
Konferansa verilen arada Yeni Asya’nın eğitime ilişkin yöneltiği soruları cevaplayan Bangladeşli öğretim üyesi çift de gazetemize Türkiye’deki eğitim sorunlarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundular. Bangladeş Dhaka Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Selina Banu, Türkiye’de gerçekleşen bu konferansta özellikle kızların eğitilmesi konusunda bir makale tebliğ edeceğini belirterek, kendi ülkesinde bilhassa kızların eğitimine özen gösterildiğini kaydetti.
Banu, Türkiye’deki başörtüsü yasağıyla ilgili bazı şeyleri gazetelerden duyduğunu ancak yasağın bu kadar yaygın ve mağdur edici olduğunu yeni öğrendiğini ve bu durumun kendisini çok şaşırttığını ifade etti. Ülkesinde inanç ve eğitim hakları konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını ifade eden Banu, seküler (laik) bir eğitim sistemine sahip olmalarına rağmen inanç ve din eğitimi de verdiklerini belirtti. Bangladeş’te Budist öğrencilere Budist hocalar, Müslüman öğrencilere Müslüman hocalar tarafından ilgili derslerin öğretildiğini belirten Banu, Bangladeş’teki Kur’ân öğretiminin de 4-5 yaş gibi küçük yaşlardan itibaren medreselerde verildiğini söyledi. Türkiye’de Kur’ân eğitimine getirilen 12 yaş sınırlamasının da pedogojik olarak anlamsız olduğunu ifade eden Banu, “Eğer din ve ahlak kültürü ve Kur’ân dili öğrenilecekse bu mutlaka erken yaşlarda olmalıdır. En basitinden 12 yaşına gelmiş bir öğrencinin Kur’ân telafuzunu tam olarak öğrenebilmesi pedagojik anlamda çok zordur” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Selina Banu’nun eşi İslâm Teknoloji Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şahcihan Mian Tapan, ise Kongrede İslâm Ülkelerinde Eğitim Reformları konusunda bir sunum gerçekleştireceğini belirterek, Türkiye’deki eğitimin önündeki engellerin kendisini çok şaşırttığını vurguladı.
“Türkiye İslâm ülkesi değil mi? Nasıl olur da bu meselede öğrencilerin önüne engeller çıkarılır. Bu çok şaşırtıcı” diyen Prof. Dr. Şahcihan Mian Tapan, dinî eğitim ve fen eğitimlerinin bir arada verilmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Kur’ân ve dinî öğretim moral ve ahlak bakımından çok gereklidir. Bu sebeple okullarda küçük yaşlardan itibaren hem pozitif bilimin hem de dinî eğitimin bir arada verilmesi zorunludur” dedi.
Yeni Asya Bakanlara engelleri sordu
İslâm Ülkelerinde Eğitim Kongre’sinin açılış konuşmalarının ardından Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran Pakistan Milli Eğitim Bakanı Ashraf Javed, Türkiye’deki eğitim önündeki yasakların derhal kaldırılması gerektiğini söyledi.
Pakistan Milli Eğitiminde eğitim önünde herhangi bir engel bulunmadığının altını çizen Javed, bu meselenin Türkiye’nin iç işlerine ait bir sorun olduğu için fazla bir yorumda bulunmak istemediğini, bu sorunun asıl muhatabının Türkiye Milli Eğitim Bakanı olduğunu ifade etti.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ise Yeni Asya’nın bu konudaki ısrarlı sorularını cevapsız bıraktı. Soruların asıl muhatabının kendisi olduğunu ifade eden Çelik, Türkiye’deki eğitim sorunları, başörtüsü yasağı ve katsayı meselesi konusunda herhangi bir açıklamada bulunmadı. Çelik’in açılış konuşmasında da Türkiye’deki eğitim yatırımları ve gelişmelerden bahsettiği halde eğitimin sorunlarına değinmemesi de dikkat çekti.
|
Umut YAVUZ
/ İSTANBUL
25.10.2007
|
|
|
Nuh'un Gemisi maketini yazılarla kirlettiler |
Greenpeace üyelerinin yaptığı Nuh’un Gemisi maketi üzerine ziyaretçiler tarafından yazılan yazılar, Iğdır Valiliğince temizletildi. Ağrı Dağı’nda yaptırılan maket bazı ziyaretçilerin üzerine çeşitli yazılar yazması sonucu zarar görmüştü.
Iğdır Valisi Saffet Karahisarlı AA muhabirine yaptığı açıklamada, Nuh’un gemisi maketinde boya ve vernikle gerekli temizlik çalışmasının yapıldığını belirtti. Maketteki yazıların tamamen silindiğini ifade eden Karahisarlı, ‘’Gemiye yazı yazılmaması konusunda uyarı yazısı astık’’ dedi.Nuh’un Gemisi maketine çok sayıda ziyaretçinin geldiğini kaydeden Karahisarlı, şunları söyledi:‘’Iğdır’ın tanıtımı için önemli unsurlardan biri olan makete zarar verilmemesi için gerekli özeni gösteriyoruz. Aldığımız tedbirlerin ardından vatandaşlarımızın artık gemi maketine yazı yazmadığını görüyoruz. Bu durum bizi mutlu ediyor.’’Greenpeace’in küresel ısınmaya dikkati çekmek ve dünya liderlerine çağrıda bulunmak amacıyla Ağrı Dağı’nda yaptığı, Nuh Peygamber’in tufandan kurtulduğu geminin benzeri, 31 Mayısta düzenlenen törenle açılmıştı.
|
/ IĞDIR
25.10.2007
|
|
|
Konya'da polis vatandaş el ele |
Yaklaşık 1 yıl önce hayata geçirilen Toplum Destekli Polislik Projesi kapsamında bugüne kadar 50 bin vatandaşa ulaşılan Konya’da, 1,5 yıl içinde faili meçhul olaylarda yüzde 10’a yakın azalma oldu.
Konya Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amiri Menderes Ateş, yaptığı açıklamada, toplumun katılımıyla daha kaliteli güvenlik hizmetinin sunulması amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan Toplum Destekli Polislik Uygulaması Projesi’nin pilot illerden biri olan Konya’da da 2006 yılının nisan ayında uygulamaya başladığını söyledi. Proje kapsamında Konya’nın merkez Selçuklu ilçesindeki 11 mahallede 26 toplum polisinin görev yaptığını ifade eden Ateş, ‘’Toplum bilincinin üst seviyeyi çıkarılabilmesi için her gün görev alanlarımızda toplumla iç içe çalışıyoruz. Görevli polisler, sorumlu oldukları mahallenin ve mahalledeki yaşayanların sorunlarıyla bire bir ilgileniyor, çözüm bulmaya çalışıyor’’ dedi.
|
/ KONYA
25.10.2007
|
|
|
Sağlık Bakanlığından sezaryen uyarısı |
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, doğum hizmetlerinin ulaşılabilirliğinin ve kalitesinin artırılmasına yönelik bütüncül bir yaklaşım oluşturma amacıyla hazırladığı ‘Doğum Eylemi Yönetim Rehberi’ni bir genelge ile kullanıma sundu.
Rehberde, sezaryenle doğumun azaltılmasına yönelik çabaların artırılması vurgulandı. Sezaryen ile doğumun cerrahi bir girişim olduğu, tıbbi gerekçelerle yapılmasının amaçlandığı belirtildi. Rehberde; “Sezaryen planlanırken, gebeye ve gebeliğe özgü yararları ve riskleri göz önüne alınmalıdır. Annenin istemi, sezaryen için tek başına yetkerli bir neden olmamakla beraber, kişiye ait aşırı korku, endişe, panik gibi psikolojik durumların varlığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durumlarda yeterli ve doğru danışmanlık verilmelidir. Sezaryen kararı, her hastanın bulguları bireyselleştirilerek verilmelidir. Tüm tıbbi müdahalelerde olduğu gibi, sezaryen olgularında bilgilendirilmiş ve aydınlatılmış hasta onama formu alınmalıdır” ifadelerine yer verildi.
|
/ BURSA
25.10.2007
|
|
|
İkinci santrale isyan |
Yatağan’ın Turgut beldesi Hacıbayramlar köyünde yapımı planlanan santral, halkın tepkisine yol açtı.
Özel bir şirket tarafından yapılması öngörülen termik santral, Yatağan’a 10 kilometre uzaklıkta. Uzun yıllar, Yatağan termik santralinin bacalarından arıtılmadan bırakılan gazı soluyan çevre sakinleri, yeni termik santral projesine isyan etti.
Çevre sakinleri, “İlk termik santral yüzünden yıllarca sıkıntı çektik. İkincisi kömür yakacakmış. Eğer baca gazı arıtma tesisi olmazsa her şeye sıfırdan başlayacağız demektir. Biz sanayi düşmanı değiliz ama sağlığımız önemli” dediler.
Hacıbayramlar Köyü Muhtarı Ahmet Tavas ise “Buraya bundan böyle ölüm sahası diyeceğiz. Çünkü köyümüzde bugüne kadar 20 kişi kanserden öldü. 22 yıldır bu sorunları yaşadık. İkinci santralin yapılmasının bir yarar getireceğini sanmıyoruz. Birincisi yapıldı ve çevre bitti. Bu yöreyi iyice bitireceğiz diyorlarsa o başka...” dedi.
Yeni termik santralın yapımı için başka bir yer bulunmasını isteyen Yatağanlılar, bu dikkate alınmazsa yeniden eylem yapacaklarını belirtti.
|
/ MUĞLA
25.10.2007
|
|
|
Dünya nüfusu yaşlanıyor |
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada en hızlı büyüyen yaş grubunun, 60 yaş ve üstü yaşlı nüfusu olduğu belirtiliyor. Dünyada bugün 650 milyon olan 60 yaş ve üstü yaşlı nüfusunun, 2050’de 2 milyara ulaşacağı, bu nüfusun yüzde 80’inin gelişmekte olan ülkelerde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Yaşlı nüfusun artmasında, kentleşme de önemli rol oynuyor. Bugün dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşarken, 2030’da yüzde 60’tan fazlasının şehirlerde yaşaması bekleniyor. Japonya ve Fransa gibi ülkelerde 80 yıldan fazla olan yaşam beklentisi süresi, gelişmekte olan ülkelerde de uzuyor. Şili, Kosta Rika, Jamaika, Lübnan, Sri Lanka ve Tayland gibi ülkelerdeki bir çocuğun yaşam beklentisi, 70 yılı aşıyor. Ülkeler arasında sağlık şartlarındaki eşitsizlik, hayat beklentisinde de büyük farklılıklar meydana getiriyor. Meselâ Japonya’da hayat beklentisi 82.2 yaş iken, birçok Afrika ülkesinde hayat beklentisi 40 yaşın altında bulunuyor. Bir ülkedeki sosyo ekonomik eşitsizlikler de hayat beklentisinde önem arz ediyor. Mesela ABD’de, üst sosyo-ekonomik gruptakilerin hayat beklentisinin, alt sosyo-ekonomik gruplara göre 20 yıl daha fazla olduğu kaydediliyor.
|
25.10.2007
|
|
|
İklim değişikliği arıları da etkiledi |
Küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan iklim değişikliği arıları da olumsuz yönde etkiledi. Edirne merkez ve bağlı ilçelerinde arı kovanlarının kışlatma öncesinde çok zayıf sayıda olduğu tespit edildi.
Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri, 2007 yılı bal üretim sezonunda iklimde yaşanan değişiklikler, sıcakların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, buna bağlı olarak nektar kaynaklarında görülen azalmalar, polen ve bal verimini olumsuz yönde etkilediğini açıkladı.
|
25.10.2007
|
|
|
Çamaşır mandalıyla gül aşıladı |
Mersin’in Tarsus ilçesinde, ayda 100 bin dolayında fidan yetiştiren firma, anaç gül aşılamasında çamaşır mandalından yararlanarak diğer yöntemlere göre yüzde 40 daha yüksek başarı sağlıyor.
Yenice beldesinde kurulu tarım ürünleri firmasında görev yapan Ziraat Mühendisi Fatma Kara, genel olarak gül fidanı üretiminde bu alanda faaliyet gösteren firmaların ‘’göz aşısı’’ olarak adlandırılan aşılama yöntemini kullandıklarını belirtti. Araştırmalar sonucunda, aşılamada çamaşır mandalından yararlanarak başarıyı artıracaklarını tespit ettiklerini anlatan Kara, uygulamadan son derece memnun kaldıkları için firmanın şimdi tamamen bu yönteme geçtiğini söyledi.
Türkiye’de, ‘’mandal yöntemi’’ni uygulayan tek firma olduklarını belirten Kara, şöyle konuştu: ‘’Yaklaşık 20 dönümlük kapalı alanda anaç çubuklar üzerinde gül fidanı üretiyoruz. Uyguladığımız yöntem, diğerlerine göre, yüzde 40 daha fazla verim sağlıyor. Aşılanacak çubukları çamaşır mandallarıyla gövdeye tutturuyoruz. Böylelikle aşının gövdeyle kaynaşması daha başarılı oluyor ve elde ettiğimiz verim de artıyor. 60 gün içinde fidanlar ekilebilir duruma geliyor.’’
Ayda 100 bin dolayında gül üretimi yaptıklarını anlatan Kara, en büyük müşterilerinin ise belediyeler olduğunu kaydetti.
|
25.10.2007
|
|
|
|