Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Sosyal yardımlaşmanın “Kale”si

Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Kale Camii’nin minaresinin altındaki yitik taşı ile avlusunda yer alan sadaka taşı, dönemin sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışını gözler önüne seriyor.

Sivas’ta tarihi Çifte Minareli Medrese, Şifahiye Medresesi ve Buruciye Medresesi gibi 3 önemli eserin bulunduğu parkta yer alan Kale Camisi, mimari yapısıyla dikkat çekiyor. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan caminin minaresinin altındaki yitik taşı ile avlusunda yer alan sadaka taşı, dönemin sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışını gözler önüne seriyor.

Sivas Kale Camisi 1580 yılında III. Murat Han’ın Vezirlerinden Mahmud Paşa tarafından yaptırıldı. Asıl ibadet alanı kare planlı olan caminin üzeri kurşunla kaplı tek kubbe ile örtülü. Kubbeye geçişler dıştan onikigen tambur ve üzerinde onaltıgen kasnak ile sağlanmış. Beden duvarları, kasnak tamburu kesme taştan inşa edilen caminin mihrap ve minberi mermerden yapılmış.

Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan caminin her iki yanında bulunan ve örneği çok az görülen iki taş dikkati çekiyor. Yapıldığı dönemlerde sosyal yardımlaşmanın ve dayanışmanın önemini gösteren bu taşlara sadaka ve yitik taşı adı veriliyor.

Sadaka taşı cami avlusunun doğusunda bulunurken, yitik taşı minarenin altında oyuk şeklinde yer alıyor.

O dönemde sadaka vermek isteyenlerin sadakalarını bu taşın içerisine yerleştirdiğini belirten yetkililer, sadakaların yerleştirilmesinde özellikle gece yarısının seçildiğini, ihtiyaç sahibi kişilerin bu taşın içerisinden sadece ihtiyacı kadarını aldığını kaydettiler.

Minarenin altındaki yitik taşında ise kaybolan eşyaların teşhir edildiğini, yitik taşının kişilerin kayıp eşyasını bulmasını sağladığını anlatan yetkililer, yitik taşlarının kayıp eşyaları bulan vatandaşlar için bir fazilet ve merhamet sembolü olarak bilindiğini belirttiler.

Sadaka ve yitik taşı unutulmaya yüz tutan sosyal, kültürel ve tarihi değerlere birer örnek olarak gösteriliyor.

DANİMARKALI BREGENDORF HAYRAN KALDI

Danimarka’da bir danışmanlık firmasında çalışan Linda Bregendorf, Sivaslı olan iş arkadaşı Gülay Topçu ile birlikte gezmeye geldiği kentte, tarihi Kale Camisi’ni de ziyaret etti.

Caminin mimari özelliklerine, sadaka taşı ve yitik taşına hayran kalan Bregendorf ve Topçu’ya tarihi yapı hakkında bilgi veren Öğüt, caminin 1580 yılında yapılmasının ardından eserin avlusuna sadaka taşı, minaresinin altına ise yitik taşı konulduğunu söyledi.

O dönemde varlıklı insanların zekat, fitre, sadaka ve diğer hayırlarını sadaka taşı aracılığıyla yaptıklarını belirten Öğüt, ‘’Durumu iyi olan insanlar zekat, fitre, sadaka ve hayırlarını bu taşın içine bırakırmış. Çok ince düşünülmüş, sadakayı veren ile alanı yüz yüze getirmemek için çok ince fikirli bir taş. Bu taşın her iki tarafı delik. Sadakayı veren ile alan yüz yüze gelmiyor’’ diye konuştu.

Dinen sadaka, fitre ve zekat alan insanların rencide olmamasının çok önemli olduğunu anlatan Öğüt, ‘’Bizim dinimize göre ölçü şudur: Sağ elin verdiği sadakayı sol el bilmeyecek’’ dedi.

Sadaka veren kişilerin sadakasını gece vaktinde bıraktığını, ihtiyacı olan kişilerin de ihtiyacı kadar olan miktarı gece saatlerinde aldığını ifade eden Öğüt, ‘’O günkü insanlarda birbirine güven, itimat varmış. İnsanlar sadakayı aldıktan sonra, ihtiyacından arta kalanı geri bırakırlarmış. İhtiyacı ne kadarsa o kadarını alırlarmış, fazlasını almazlarmış. Onun için bizim ecdadımız, Osmanlı Devleti 600 sene ayakta durmuş’’ diye konuştu.

Minarenin altındaki yitik taşının ise çok orijinal bir taş olduğunu anlatan Öğüt, ‘’Buluntu eşyaları asıl sahiplerine kavuşturmak için çok ince düşünülmüş bir taş. İnsanların bir şeyi kaybolduğu zaman gelir buraya bakarlarmış. Eğer buluntu eşya kendilerine ait ise alırlarmış, yoksa bırakıp giderlermiş’’ dedi.

Günümüzde hırsızlık ve benzeri olayların artışına dikkat çeken imam Öğüt, bu taşların o dönemdeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışını gözler önüne serdiğini kaydetti.

Caminin hemen yanına o dönemde hamam da inşa edildiğini anlatan Öğüt, ‘’Bu da İslam dininin temizliğe verdiği önemi gösteriyor’’ dedi.

İmam Öğüt’ün verdiği bilgilerin ardından Türk arkadaşı Gülay Topçu aracılığıyla eser ve taşlar hakkındaki görüşlerini dile getiren Bregendorf, ‘’Çok güzel bir cami, gösterişli değil ama, içi çok güzel. Kişisel olarak çok etkilendim’’ dedi.

Özellikle sadaka ve yitik taşının kendisini çok etkilediğini anlatan Bregendorf, ‘’Gerçekten çok etkilendim. Yıllar önce yapılan şeyi biz günümüzde kanunla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Eskiden kanun olmadığı halde insanlar bunu kendi kendilerine yapıyorlarmış. Şimdi kanun olduğu halde bu işleri beceremiyoruz’’ diye konuştu.

25.09.2007


 

Karagöz’e sahip çıkılsın

Karagöz ve kukla san’atçılarından Mahmut Hazım Kısakürek, Türk gölge oyunu klasiklerinden olan Karagöz ve Hacivat karakterlerini yaşatma çabasının, ramazan aylarındaki iftar çadırlarında ve düzenlenen bazı özel eğlence programlarındaki gösterilerle yaşatılmasının mümkün olmadığını söyledi.

Karagöz’ün yaşamın her diliminde mutlaka yer alması gerektiğini belirten Kısakürek, izleyici kitlesinin ağırlıklı bölümünü oluşturan çocukların Karagöz’le bezenmelerinin sağlanması gerektiğini ifade etti.

Kısakürek, ABD’nin bir takım çizgi kahramanlarının tişörtlere, halılara, defter ve kitaplara işlendiğini ve aynı zamanda medya aracı olarak kullanıldığını anımsatarak, ‘’Örneğin, Miki Maus’un yaratıcısı çok kötü salaş bir dükkanda farelerin içinde yaşarken yarattığı bir karakterdi. Şimdi Miki Maus dünyada hemen akla gelen çizgi film ve çizgi kahramanı oldu. Karagöz ve Hacivat bir çizgi kahraman veya halk kahramanı değildir ama, aynı uğraşın onlar için de verilmesi gerekir’’ dedi.

Böyle davranılması halinde Karagöz ve Hacivat’ın hayatın içerisinde daha uzun soluklu yaşama fırsatı bulacağını anlatan Kısakürek, şöyle konuştu:

‘’Karagöz ve Hacivat, Türk halk kültürünün geleneksel gösteri sanatlarında bir başlangıç ve çıkış noktasıdır. Hatta ve hatta Türk tiyatrosuna yeri gelmiş önderlik etmiş, ona renk katmış ve yol göstermiştir. Aynı zamanda Türk geleneksel sanatlarının içinde kukla sanatı yokken, Karagöz sanatı, gümbür gümbür girmiştir. Buna rağmen günümüzde zorda olsa yaşatılmaya çalışılıyor ve ramazandan ramazana hatırlanıyor. Karagöz, halka söyleyecek sözü olan bir san’at dalıdır. Bir hiciv sanatıdır. Hiciv sanatı, aynı zamanda sosyal eleştiriyi de beraberinde getirir. Onun için gündemi günceli takip eden bu sanatı yaşatmak için, sadece ramazan ayında değil, bütün bir yıla dağıtmak zorundayız.’’

25.09.2007


 

Adıyaman’da İslâm’da kardeşlik konferansı

Yeni Asya Gazetesi Adıyaman Temsilciliği ve Adıyaman Belediyesi’nin Adıyaman Demokrasi Parkı’nda birlikte düzenlediği “İslâm’da Kardeşlik” konulu konferans geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirildi.

Aziz Yusufoğlu hocanın Kur’ân tilavetiyle başlayan konferansta Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yard. Dç. Dr. Cüneyt Gökçe İslamiyette insan hakları ve kardeşlik konusunda konuştu. Beğeni ile dinlenen konferansın ardından Adıyaman Belediye Başkanı M. Necip Büyükarslan konuşmasından dolayı Gökçe’ye bir buket çiçek hediye etti. Konferansı dinlemeye gelenler daha sonra Yeni Asya Temsilciliğince kurulan kitap sergisini de ziyaret etti.

Ali KARABİBER / ADIYAMAN

25.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri