Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Darbe insanlık suçudur, zamanaşımına girmez

Hukukçu Ergin Cinmen, 12 Eyül darbecilerini koruyan Anayasa’daki geçici 15. maddenin kalkmasıyla yeni bir hukukî tartışmanın başlayacağını öngörüyor: Darbeciler yargılanabilir mi, yargılanamaz mı?

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) anayasa hazırlık çalışmalarını yürüten Prof. Dr. Ergun Özbudun, taslaklarında geçici 15. maddenin kalkması önerisinin de yer aldığını, ama bunun “12 Eylül’le hesaplaşma gibi algılanmaması” gerektiğini söyledi; “Zaten bir suç işlenmişse, zaman aşımına uğramıştır” dedi.

Cinmen teknik olarak suçun işlendiği dönemdeki yasalar dikkate alındığında zaman aşımından söz edilebileceğini söylüyor ama bir başka olasılığı da dile getiriyor: “Yeni Ceza Yasası’na (TCK) göre ‘insanlığa karşı suçlar’da zaman aşımı yok. 15. madde kalkarsa, işte bu tartışma başlayacak.”

Cinmen bu tartışmanın başlamasının bile önemli olduğuna, açık bir tartışmanın başlamasının 12 Eylül zulümlerini yeniden gündeme getireceğine dikkat çekiyor.

Peki 12 Eylül döneminde yapılanlar insanlığa karşı işlenmiş suç sayılabilir mi? Cinmen, bu soruyu “Elbette” diye cevaplıyor. Cimmen’e göre TCK’de Madde 77 insanlığa karşı suçları tanımlıyor: Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturuyor. Bu maddede sıralanan suçlan şunlar:

“Kasten öldürme. Kasten yaralama. İşkence, eziyet veya köleleştirme. Kişi hürriyetinden yoksun kılma. Bilimsel deneylere tabi kılma. Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı. Zorla hamile bırakma. Zorla fuhşa sevketme. (...) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez. “

Öldürme, yaralama, işkence, özgürlüğünden alıkoyma, cinsel saldırı zaten 12 Eylül’ün hem de “siyasal, felsefi, ırkî, dinî saiklerle” ve “bir plan doğrultusunda sistemli olarak” gerçekleştirdiği eylemler.

Genel “bilânço” ise şöyle: Gözaltının işkenceyle eşanlamlı olduğu 12 Eylül döneminde Adalet Bakanlığı’nın resmî rakamlarına göre 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Açlık grevinde, çatışmada, işkencede ve sebebi belli olmayan şekillerde kuşkulu ölümlerin toplamı 419 kişi. 210 bin dâvâda 230 bin kişi yargılandı. 50 kişi idam cezasıyla öldürüldü. 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim görevlisi ve 47 yargıcın işine son verildi.

“Milli Güvenlik Konseyi”nin beş generalinden Jandarma Komutanı Sedat Celasun 1998’de, Kara Kuvvetleri Komuıtanı Nurettin Ersin 2005’te öldü. Geriye hâlâ suçunu övebilen Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer kaldı. Geçici 15. madde aslında yalnızca darbe liderlerini korumuyor. MGK’nin kurduğu hükümet ve Danışma Meclisi üyeleri, onların kararlarını uygulayan herkes bu kapsamda. Cinmen, 15. maddenin kaldırılmasının 12 Eylül’le hesaplaşmak ya da darbecileri yargılamak için tek başına yeterli olmayacağını, düşünüyor.

/ İSTANBUL

12.09.2007


 

EŞİTLİKÇİ ANAYASA

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 12 Eylül düzeninin, ancak eşitlikçi, demokratik bir anayasa ile aşılabileceğini belirterek, yeni anayasa tartışmalarının yoğunlaşacağı önümüzdeki günlerde siyasetin üzerindeki militarist gölgelerin kaldırılmasının yanı sıra başka temel parametrelerin de gözetilmesi gerektiğini savundu.

Koramaz, yaptığı yazılı açıklamada, üzerinden 27 yıl geçmiş olsa da 12 Eylül’ün unutulacak, üzeri örtülecek bir tarih olmadığını kaydederek, ‘’Zira 12 Eylül 1980, toplumsal tarihimizde devletin, siyasetin, ekonomi ve toplumsal yaşamın yeniden yapılandırıldığı önemli bir dönemeç olmuştur’’ dedi.

12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen askerî müdahaleyle 1961 Anayasası’nın ortadan kaldırıldığını, siyasete köklü darbeler vurulduğunu, yasama, yürütme, yargı süreçlerinin tekleştirildiğini, ekonominin 24 Ocak Kararları doğrultusunda uluslar arası sermaye lehine yeniden yapılandırıldığını öne süren Koramaz, toplu sözleşme düzeninin ilga edilerek, toplumsal muhalefetin zor araçlarıyla sindirildiğini iddia etti.

Koramaz, şunları kaydetti: ‘’Kültürel ve psikolojik düzlemlerdeki tahribat had safhaya ulaşmıştır. Bireysel çıkarın toplumsal çıkarın önüne geçirildiği, planlama, kalkınma ve sosyal devlet gereklerinin terk edildiği, gelir-bölüşüm ilişkilerinde adaletsizliklerin geliştirildiği, finans-para-rant politikalarının yatırımların önüne geçirildiği, sanayileşme ve kamu işletmeciliği birikimlerinin özelleştirme furyasıyla talan edildiği, neo liberal politikalara geçiş yapıldığı, uluslar arası sermayenin egemenliğindeki küreselleşme süreçlerine entegre edilen bir süreç yaşanmıştır. Bütün bunlar, dönemin en önemli toplumsal dinamiği olan emekçiler ile yurtsever toplumcu güçlerin terör-işkence-hapis-sürgün ve benzeri yöntemlerle üstüne gidildiği bir ortamda gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül Türkiye’yi geri götürmüş, yol açtığı ekonomik, sosyal, siyasal tahribatlar ülkemizi kötürüm kılmıştır. Bu nedenle 12 Eylül toplumsal belleğimizden silinmeyecektir.’’

YENİ ANAYASAYA BAKIŞ

Koramaz, yeniden yazılmakta olan Anayasaya ilişkin de görüş belirtiği açıklamasında, ‘’Yeni Anayasa tartışmalarının yoğunlaşacağı önümüzdeki günlerde siyasetin üzerindeki militarist gölgelerin kaldırılması yanı sıra çok temel başka parametreler de gözetilmelidir’’ dedi.

Demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa ile sosyal hukuk devletinin gerçekten egemen kılınabileceğini ve 12 Eylül Anayasası ve düzeninin gerçekten aşılabileceğini vurgulayan Koramaz, şunları kaydetti: “Ekonomi ile dış politika ülke ve halk çıkarlarına göre ancak böylece düzenlenebilir. Türkiye’nin siyasal, sosyal yaşamı ancak böylece normalleşebilir. Başka türlü bir normalleşme mümkün değildir. Olsa olsa, neo liberal politikaların savunucularının kendi içlerindeki bir cepheleşmenin tezahürleri, bugüne kadar olduğu gibi toplumun önüne bir kez daha yanıltıcı bir biçimde sunulur.’’

/ ANKARA

12.09.2007


 

Ankara’da bomba paniği

Ankara’da Sıhhiye Pazarı yanındaki çok katlı otoparktaki panelvan türü bir araçta patlayıcı madde bulunduğu şüphesi üzerine otopark çevresinde geniş güvenlik tedbirleri alındı.

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, Sıhhiye’deki çok katlı otoparkta “patlayıcı madde yüklü’’ bir aracın bulunduğu ihbarı üzerine harekete geçen polis, otoparkın çevresinde bulunan Aksu Caddesi, Tuna Caddesi ve Marmara Sokağı’nı yaya ve araç trafiğine tamamen kapattı.

Polis ses yayın aracından, otoparkta şüpheli bir durum olduğu belirtilerek, ‘’Otopark civarına geçiş yapmayın. Güvenliğiniz için bölgeden uzaklaşın’’ anonsları yapıldı. Vatandaşlar, güvenlik şeridiyle kordon altına alınan bölgeden ayrılmaları konusunda polis tarafından ikaz edildi. Olay yerine gelen bomba imha ekipleri patlayıcı detektör köpekleriyle şüpheli aracı inceledi. Bomba imha ekipleri araç üzerinde çalışmalarına devam ederken, bölgeye tedbir amaçlı olarak itfaiye ve 112 Hazır Acil ekipleri çağrıldı. Aracın otoparkın ikinci katında olduğu öğrenildi. Olay yerine gelen Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, yaptığı açıklamada ‘’otoparkta şüpheli araç bulunduğu ihbarı üzerine’’ gerekli tedbirleri aldıklarını söyledi.

Emniyet yetkilileri, ABD’ye yönelik 11 Eylül saldırılarının yıldönümü olması dolayısıyla şehirde birçok tedbir alındığını hatırlatarak, olayın da bu kapsamda soruşturulduğunu kaydettiler. Emniyetin titiz çalışması sonrasında Ankara’da büyük paniğe sebep olan bomba yüklü araç etkisiz hale getirildi. Araçta yapılan incelemede 300 kilogram TNT Sodyum Nitrat patlayıcı ele geçirildi. Ankara’da şu ana kadar ele geçirilen en yüksek miktardaki patlayıcı uzman ekipler tarafından etkisiz hale getirildi.

Araçta bulunan patlayıcı maddenin düzeneği yaklaşık 3 saat süren çalışma sonucunda etkisiz hale getirildi.

Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, olay yerinde bekleyen gazetecilerin yanına gelerek, bomba ile ilgili çalışmaların tamamlandığını söyledi. Yılmaz, bomba ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı’nda gerekli incelemelerin yapıldığını belirterek, bombaya ilişkin kesin sonuçların bu incelemenin tamamlanmasının ardından Ankara Valiliği tarafından açıklanacağını kaydetti.

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, Sıhhiye Pazarı yanındaki çok katlı otoparka bırakılmış 06 VMP 11 plakalı, mavi renkli bir araç içerisinde patlayıcı madde bulunduğu tesbit edildi. Yapılan sorgulama sonucunda aracın plakasının çalıntı olduğu belirlenirken, söz konusu plakanın gerçekte ait olduğu aracın sahibinin polise ‘’çalıntı ihbarında’’ bulunduğu öğrenildi.

Öte yandan, Ziya Gökalp Caddesi 16 no’lu bina önünde şüpheli bir çanta bulunduğu ihbarını alan polis, söz konusu yerde de güvenlik tedbiri aldı. Bomba imha ekiplerinin incelediği çanta, fünye ile patlatıldı. Çantadan giyim eşyası çıktığı öğrenildi.

Ankara Valisi Kemal Önal, Sıhhiye pazarı yanındaki çok katlı otoparktaki bomba yüklü aracın detektör köpeklerin tepki vermesi üzerine tesbit edildiğini belirterek, sahte plakalı, ‘’Vito’’ tabir edilen araç üzerindeki çalışmaların sürdüğünü bildirdi. Vali Önal, ‘’Ankara polisinin başarılı ve titiz çalışması, muhtemel bir felâketi önlemiştir’’ dedi.

Olay yerine gelen Ankara Valisi Önal, konuyla ilgili olarak gazetecilere yaptığı açıklamada, 11 ve 12 Eylül’ün hassas günler olduğunu, bu sebeple bu günler öncesinde polisin il genelinde yaygın güvenlik tedbirleri aldığını, bu faaliyetlere uzman ekipler ve detektör köpeklerin katıldığını belirtti.

“CİVARDAKİ EVLER BOŞALTILDI’’

Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Önal, ‘’Araç, polisin 11 Eylül nedeniyle daha önceden alarma geçmesi nedeniyle bulundu değil mi?’’ şeklindeki sorusu üzerine, bu tip çalışmaların aralıksız sürdürüldüğünü kaydetti. Belli günlerde bu çalışmaların yoğunlaştığını ifade eden Önal, ‘’Dün akşam da daha önceden planladığımız şekilde çok geniş bir alanda arama faaliyetlerimizi sürdürüyorduk’’ dedi. Önal, çalışmalarda elektronik cihazlarla bomba ve uyuşturucuya duyarlı köpeklerin kullanıldığını anlatarak, bu olayda da aracı detektör köpeğin bulduğunu yineledi.

Bir soru üzerine Kemal Önal, aracın bulunmasından sonra, gerekli önlemlerin alınarak, civardaki evlerin boşaltıldığını bildirdi. Otopark çevresindeki yolların trafiğe kapatıldığını anlatan Önal, şehir trafiğinde herhangi bir sorun yaşanmadığını kaydetti.

Kemal Önal, şüphelenilen bir grup olup olmadığının sorulması üzerine, bunu söylemek için çok erken olduğunu belirtti.

/ ANKARA

12.09.2007


 

Gümüşhane’de trafik faciası

Gümüşhane’de önceki gün meydana gelen kazada ölenlerin sayısı 8’e yükseldi.

Gümüşhane’de önceki akşam Torul’dan Bahçecik köyüne yolcu taşıyan minibüs ile Trabzon’dan Gümüşhane’ye giden kamyonun çarpıştığı kazada, ağır yaralanan Cevdet Çelik’in de (57) tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesiyle ölü sayısı 8’e yükseldi.

Kazada yaralanan Efe Kaya, Fatih Kaya, Niyazi Kılıç ve Sebahattin Çubukçu’nun KTÜ Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’nde, Safiye Öztürk ile Yaşar Kılıç da Gümüşhane Devlet Hastanesi’nde tedavi altında tutuluyor.

/ GÜMÜŞHANE

12.09.2007


 

İlk teravih ilk sahur

İslâm aleminin kutsal ayı Ramazan bugün akşam kılınacak ilk teravih namazıyla başlayacak ve gece yarısından sonra sahura kalkılacak. Ramazan’da orucu en erken Iğdırlılar, en geç de Çanakkaleliler açacak.

Ramazan’ın ilk günü Ankara’da 19.12’de, İstanbul’da 19.28’de, İzmir’de 19.33’de, Çanakkale’de 19.37’de, Iğdır’da ise 18.27’de iftar yapılacak. İlk gün İstanbul’da 14 saat 22 dakika, İzmir’de 14 saat 15 dakika, Ankara, Iğdır ve Çanakkale’de de 14 saat 19 dakika, son gün ise Ankara, Çanakkale ve Iğdır’da 13 saat 3 dakika, İstanbul ve İzmir’de ise 13 saat 4 dakika oruç tutulacak. Kadir gecesi, 8 Ekim Pazartesi günü kutlanacak. 11 Ekim Perşembe günü son oruç tutulacak ve 12 Ekim’de Ramazan Bayramı başlayacak.

Öte yandan, çalışanların Teravih namazlarına katılımını sağlamak için teravih namazının saatleri il ve ilçe müftülüklerince düzenlenecek. Başşehirde teravih namazı, yatsı ezanı saatine 15 dakika ilave edilerek kılınacak. Buna göre, Ankara’da ilk teravih namazı için ezan 20.46’da okunacak.

/ ANKARA

12.09.2007


 

Sigaradan Ramazan’da kurtulun

Merkezi Konya’da bulunan Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, Dünya Sağlık Örgütünün, son yıllarda inanç temelli organizasyonlarla halk sağlığının iyileştirilmesi projelerinin bütün dünyada giderek arttığını söyledi.

Dinî inanç temelli organizasyonlardan, özellikle ABD’de sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların terk edilmesinde etkin şekilde yararlanıldığını ifade eden Zengin, bu çalışmalardan oldukça başarılı sonuçlar alındığını vurguladı.

Prof. Dr. Zengin, Dünya Sağlık Örgütünün, dünyanın çeşitli yerlerinde din adamlarıyla işbirliği yaparak, sadece sigara ve alkol bağımlılığından kurtulmak için değil, inançlar gereği utanıldığı için bazı rahatsızlıklarda doktora gidilmemesi, AIDS hastalığını önlemek için erkek çocuklarında sünnetin yaygınlaştırılması, Afrika’daki kız çocuklarının ise sünnet ettirilmesinin engellenmesi gibi konularda önemli başarılar elde ettiğini vurguladı.

Benzer bir durumun oruç tutulduğu için gün boyu hiçbir şeyin yenilip içilmediği Ramazan ayı için de geçerli olduğunu anlatan Zengin, şunları kaydetti: ‘’Sigaranın kanserin en önemli nedenlerinden biri olduğu, her vesileyle dile getiriliyor. Hatta, sigaraların üzerinde bile yol açabileceği büyük tahribatlar kalın harflerle yazıldığı için, zararlarını tekrar tekrar anlatmaya sanıyorum gerek yok. Buna rağmen sigara kullanılmaya devam ediliyor, hatta ülkemizde bağımlıların sayısı gün geçtikçe artıyor. Öte yandan pek çok kişi ise bu illetten kurtulmaya çalışıyor. Bu açıdan Ramazan ayını da sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlarımız için bir şans olarak görüyorum. Sigara içmeye teşvikin en az olduğu Ramazan ayı, bu zararlıyı bırakmak için çok iyi bir fırsattır.’’

Prof. Dr. Zengin, sigarayı bırakan kişinin Ramazan ayında çevresinde sigara içen kişilerle karşılaşmadığı için, bırakmaya karar verdiği sigaraya yeniden başlama ihtimalinin azaldığını, güçlü bir şekilde irade gösterilmesi durumunda ise Ramazan sonrası da rahatlıkla sigara içilmemeye devam edilebileceğini vurguladı.

Sigaraya başlamada ve içmeye devam etmede, sigaraya ulaşmanın kolay olmasının da büyük etkisi olduğunu dile getiren Zengin, ‘’Sigaranın fiyatı da bu zararlıyla tanışma ve kullanmaya devam etmede çok önemli bir faktör. Bu nedenle AB ülkelerinde artık sigaranın fiyatı son derece yüksek. Bu durum, sigara tiryakiliğini azaltıyor. Bu nedenle ülkemizde sigaranın fiyatı yükseltilmelidir’’ diye konuştu.

Prof. Dr. Zengin, bütün sigara tiryakilerini, Ramazan ayıyla oluşan sigarayı bırakmayı kolaylaştırıcı ortamdan yararlanarak, sigarasız, dumansız, sağlıklı bir hayata dâvet etti.

/ KONYA

12.09.2007


 

Çiçek: Yeni anayasa taslağı henüz netleşmedi

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türkiye’de demokrasinin kökleştiğini, Parlamento’nun günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek yepyeni bir anayasa yapabileceğini kaydederek, ‘’AK Parti, bilim adamlarından gelen taslağı kendisi yönünden bir değerlendirme yapıyor, yaptı. ‘Bu taslak bizim taslağımız’ diyebileceğimiz bir noktaya henüz gelmedik’’ dedi

Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıklamalarda bulunan Bakan Çiçek, gazetecilerin sorularını cevapladı. Yürürlükteki anayasanın 71 maddesinin değiştiğini, 175 maddelik anayasanın neredeyse yüzde 40’ının değişmiş olduğunu ifade eden Çiçek, şöyle devam etti: “Dolayısıyla bu anayasanın bütünlüğü kalmadı. İhtiyaç hasıl oldukça 1, 5, 10 madde değiştirildi. Bu anayasa 1980 öncesi sıkıntıları dikkate alarak güvenlik öncelikli bir anayasa olarak hazırlanmıştır ve bir tepki anayasasıdır. Halbuki günümüz dünyasında hem özgürlükleri korumak, daha fazla teminat altına almak hem de güvenliği dikkate almak, yani ya özgürlük ya güvenlik açmazından Türkiye’yi kurtarmak gerekiyor. Bugüne kadar da zaten sivil bir parlamento bir anayasa hazırlığı yapmadı, yapamadı. Her defasında askerî müdahalelerden sonra yapıldı. Düşünüyoruz ve inanıyoruz ki artık Türkiye’de demokrasi yerleşmiş, kökleşmiştir. Parlamentosu da günün ihtiyaçlarına cevap verecek, çağdaş gelişmeleri dikkate alan bir anlayışla yepyeni bir anayasa yapabilir.’’

Çiçek, referandum sürecinin devam ettiğini belirterek, ‘’21 Ekim’de referandum yapılacak. bunun yapılması gerekiyor, çünkü işleyen bir süreç’’ dedi. Çiçek, yeni anayasa taslağını bundan ayırmak gerektiğini sözlerine ekledi.

/ ANKARA

12.09.2007


 

YSK, oy verme saatlerini belirledi

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de öngören anayasa değişikliği paketinin 21 Ekim 2007 Pazar günü gerçekleştirilecek halk oyuna sunulmasında oy verme saatlerini belirledi.

YSK’nın Resmî Gazete’nin dünkü mükerrer sayısında yayımlanan kararına göre, oy verme işlemi, Adıyaman, Ağrı, Artvin, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Kars, Malatya, Kahramanmaraş, Mardin, Muş, Ordu, Rize, Siirt, Sivas, Trabzon, Tunceli, Şanlıurfa, Van, Bayburt, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır ve Kilis illerinde 07.00-16.00, diğer illerde 08.00-17.00 saatleri arasında olacak.

/ ANKARA

12.09.2007


 

Gümrüklerde referandum başladı

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de öngören Anayasa değişikliği paketinin halk oyuna sunulmasıyla ilgili, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararıyla dün sabah itibariyle Kapıkule ve İpsala sınır kapılarında da oy verme işlemine başlandı.

Kapıkule 1. Gümrük İlçe Seçim Kurulunca, Kapıkule’de giriş, çıkış ve gara konulan 3 sandıkta saat 08.00’de oy verme işlemi başladı. İlk oyu, 20 yıldır Almanya’nın başşehri Berlin’de çalışan Selim Özçetin kullandı.

Edirne Vali Yardımcısı ve Kapıkule Mülki İdare Amiri Abdülkadir Yazıcı da yaptığı açıklamada, Kapıkule’de, İl Seçim Kurulu’nun talimatı doğrultusunda giriş, çıkış ve gara birer sandık konulduğunu ifade etti. Yazıcı, 6 aydan fazla yurt dışında kalan ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan vatandaşların yurda giriş ve çıkışlarda oylarını kullanabileceklerini belirtti. İpsala Sınır Kapısı’nda ise bir sandıkta oy verme işlemine başlandı. Oy verenlerin pasaportlarına, oylarını kullandıklarına dair damga basıldı.

Bu arada İstanbul Atatürk Havalimanında oy verme işlemi başladı. Atatürk Havalimanında saat 07.00’de başlayan oy verme işlemleri, dış hatlar gidiş katında 7 ve geliş katında 8 olmak üzere toplam 15 sandıkta 300 görevli nezaretinde yapılıyor. Atatürk Havalimanında 24 saat boyunca yapılabilecek oy verme işlemi, halk oylamasının yapılacağı 21 Ekim 2007 Pazar günü saat 17.00’de sona erecek.

Oy verme işleminde, beyaz renk üzerine “evet’’, kahverengi renk üzerine “hayır’’ ibareleri bulunan birleşik oy pusulaları kullanılıyor.

/ EDİRNE

12.09.2007


 

Erdoğan’ın hakaret dâvâsı reddedildi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a ‘’sayın’’ dediği haberleri üzerine yaptığı yazılı açıklamada, ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ iddiasıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aleyhine açtığı 20 bin YTL’lik dâvâ reddedildi.

Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dâvânın duruşmasına Bahçeli’nin avukatı Hamit Kocabey ile Erdoğan’ın avukatı Muammer Cemaloğlu katıldı. Avukat Cemaloğlu, önceki iddialarını tekrarlayarak dâvânın kabul edilmesini talep etti.

Bahçeli’nin avukatı Kocabey de dâvâ konusu yazılı açıklamanın bütünü incelendiğinde yazının sert eleştiri mahiyetinde olduğunun anlaşıldığını ifade ederek, siyasilerin sert eleştirilere katlanmaları gerektiği yönünde Yargıtay içtihatları bulunduğunu belirterek, dâvânın reddine karar verilmesini istedi. Yargıç Hüsamettin Makas, dâvânın reddine karar verildiğini açıkladı.

Başbakan Erdoğan’ın avukatları Fatih Şahin ve Muammer Cemaloğlu tarafından açılan dâvânın dilekçesinde, Bahçeli’nin, 21 Mart 2007 tarihinde yayınladığı yazılı basın açıklamasında, ‘’Erdoğan’ın şahsiyet haklarına saldırı kastıyla tamamen gerçek dışı ithamlarda ve fevkalade ağır hakaretlerde bulunduğu’’ iddia edilmişti.

Bahçeli’nin ifadelerinin eleştiri ve ifade özgürlüğü hak ve görev sınırlarını aştığı savunulan dilekçede, dâvâ konusu yazılı basın açıklamasında yer alan ifadelerden dolayı manevi tazminata hükmedilmesinin şartlarının oluştuğu belirtilerek, Bahçeli’den yasal faiziyle birlikte 20 bin YTL manevi tazminat talep edilmişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin avukatı Hamit Kocabey de cevap dilekçesinde, ülkeyi yönetmek isteğinde olanların toplum içinde edindikleri imajdan kolay sıyrılamayacaklarını belirterek, siyaset sahnesindeki kişilerin kendilerine yönelen alkışlar kadar bazen sert eleştirileri de karşılamak durumunda olduklarını kaydetmişti. Bahçeli’nin eleştirilerinin, Erdoğan’ın beyanları ile ilgili olduğu ifade edilen cevap dilekçesinde, ‘’Erdoğan’ın beyan ve düşüncelerinin mevcut Anayasa’nın temel hükümlerine aykırı olduğu’’ savunuldu.

/ ANKARA

12.09.2007


 

‘Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet var’

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos’un, uzun zamandır, Kıbrıs sorununun çözümünü oyalama ve zamana havale etme politikası belirlediğini ve bu politikayı ileri götürmeye devam ettiğini söyledi.

KKTC Cumhurbaşkanı Talat, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı kabul etti. TBMM Başkanı Toptan, görüşme öncesinde yaptığı açıklamada, dünyanın Kıbrıs’ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı demokrasi gerçeğini bilmesi gerektiğini vurguladı.

Toptan, Kıbrıs Türklerine uygulanan haksız izolasyonların kaldırılması, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barış için Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC tarafından sarf edilen çabalara destek olunması gerektiğini söyledi.

İlk yurt dışı ziyaretini KKTC’ye yaptığını belirten Toptan, Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs’ın geleceğine olan inancını bir kez daha yerinde gördüklerini, dün geldikleri KKTC’de yararlı temaslar yaptıklarını anlattı.

KKTC’nin refahı, mutluluğu ve aydınlık geleceği için Türkiye’nin, bugüne kadar gösterdiği gayretleri bundan sonra da TBMM başta olmak üzere bütün kurumlarıyla göstereceğini kaydeden Köksal Toptan, Kıbrıs Türkünün sosyal alan, ekonomi, üniversiteler ve turizm alanında gösterdiği gelişmeden mutluluk duyduklarını söyledi.

KKTC Cumhurbaşkanı Talat da Toptan’ı aralarında görmekten memnun olduklarını ifade ederek, her zaman TBMM’nin desteğine ihtiyaçları olduğunu kaydetti.

/ LEFKOŞA

12.09.2007


 

Meclis’te odasız vekil kalmadı

TBMM’de daha önceki kurada oda çıkmayan 19 milletvekili, çekilen ikinci kura sonucu odalarına kavuştu.

Bakanlar Kurulu üyeleri ile Meclis Başkanlık Divanı ve TBMM İhtisas Komisyonları Başkanlarının belli olması ve bunların kendi makam odalarına geçmeleri nedeniyle, boşalan odalar için TBMM İdare Amiri Ahmet Küçük başkanlığında kura çekildi.

AKP’li Mehmet Ocakden, Orhan Karasayar, Ayşe Nur Bahçekapılı, Muharrem Selamoğlu, Bayram Ali Bayramoğlu, Dilek Yüksel, CHP’den Hulusi Güvel, Necla Arat, Esfender Korkmaz, Çetin Soysal, Mehmet Şevki Kulkuloğlu, Şahin Mengü, Rahmi Güner, MHP’den Yılmaz Tankut, Ali Uzunırmak, Necati Özensoy, Mehmet Akif Paksoy, Hakan Coşkun ve DSP’den Süleyman Yağız kura çekimi sonucu odalarına kavuştu.

/ ANKARA

12.09.2007


 

RTÜK Başkanı Akman: Bu dersler, çocuklarımızı koruyacak

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman, ilköğretim 6, 7, ve 8. sınıflarında seçmeli olarak okutulacak ‘’medya okuryazarlığı’’ dersinde TV, radyo, gazete ve internetin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini asgariye indirebilecek, olumlu etkilerini de daha da artırabilecek bir bilincin kazandırılmasının hedeflendiğini bildirdi.

RTÜK ile Millî Eğitim Bakanlığının işbirliği sonucu hayata geçirilen “Medya Okuryazarlığı Projesi’’ kapsamında Özel Okullar Birliğine üye ilköğretim okullarında “medya okuryazarlığı’’ dersi okutacak öğretmenlere yönelik tanıtım toplantısı, Odakule’deki İstanbul Sanayi Odası (İSO) toplantı salonunda yapıldı.

Toplantıda konuşan RTÜK Başkanı Akman, projenin 2 yıl gibi kısa bir sürede Türkiye’nin dört bir yanında uygulanabilir hale geldiğini ifade ederek, şunları söyledi:

“Ülkemizin 72 milyonluk nüfusunun 26 milyonunu 0-19 yaş oluşturuyor. Bu dilim arasında ilköğretime devam eden çocuklarımızın sayısı ise 14 milyon. 14 milyon evladımız Türkiyemizin her tarafından özel, resmî kurumlarda eğitim alıyorlar. Hedef kitle olarak, 6, 7 ve 8. sınıftaki 4 milyon öğrenciyi aldık. 120 bin sınıfta okuyan bu evlâtlarımız bu 3 yıl içinde herhangi bir sene medya okuryazarlığı dersini eğer seçerlerse kendilerine kitle iletişim araçlarının her türüyle ilgili, onlara nasıl ulaşabilecekleri, onlardan aldıkları bilgi ve mesajları nasıl analiz edebilecekleri, analiz ettikleri bu bilgileri nasıl kendi hayatları için değerlendirip kullanabilecekleri ve başkalarına aktarabilecekleri konularında bir kabiliyet kazandırmayı amaçlıyor ve hedefliyoruz.’’

/ İSTANBUL

12.09.2007


 

Bağcılar Ramazan’a hazır

Bağcılar Belediyesi’nin geleneksel hale getirdiği “Ramazan Çadırı İrfan Sofrası” faaliyetleri bu yıl da dopdolu.

Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı, Ramazan Çadırı’nda düzenlediği basın toplantısında bu 12’incisi düzenlenen faaliyet hakkında bilgi verip programı tanıttı. Başkan Çağrıcı bugüne kadar Bağcılar’da keşke yapılmasaydı denilecek bir proje yapılmadığını belirterek, belediye hizmetlerinin yanı sıra kültürel hizmetlere de önem verdiklerini kaydetti.

Ramazan çadırının da bu kültür hizmetlerinden birisi olduğu ifade eden Çağrıcı’nın verdiği bilgiye göre Türkiye’nin en büyük Ramazan Çadırının kurulduğu Bağcılar’da, Ramazan ayı boyunca her akşam 2 bini aşkın vatandaş iftarını açıp, Yörük çadırında çaylarını yudumlayacak. Kitap ve hediyelik eşya fuarında alış verişini yapabilecek. Çocuklar da dev lunaparkta keyifli vakit geçirecek. Çadırda düzünlenecek panellerde Türkiye gündemindeki konuları her akşam seçkin ilim-fikir adamları ve gazetecilerinin katılımıyla kamuoyuyla paylaşılacak. Ramazan ayı boyunca tanınmış san'atçılar Ramazanın ruhuna uygun konserler verecek.

Ramazan Çadırında çocuklar, engelliler için özel geceler, şiir gecesi, yetimler gecesi, Yeşilay gecesi, komşuluk haftası, tüketici hakları gibi konuların ela alınığı paneller gerçekleştirilecek. Hukuk ve sivil anayasa gibi konular da Ramazan çadırında konuşulacak konulardan birisi.

İnönü Mahallesi Mehmet Akif Bulvarındaki Molla Gürani Parkında 21 bin metrekare alan üzerine kurulan dev çadır sahasında kadın ve erkek mescidleri, mutfak, reji ve canlı yayın odaları, WC’ler, 30 adet satış standı, lunapark, 300 araçlık otopark, misafirlerin ağırlanacağı bin metrekarelik büyük çadır ve 100 metrekarelik Yörük çadırı bulunuyor. Çadır tanıtımında İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, Bağcılar Kaymakamı İrfan Balkanlıoğlu, Bağcılar Müftüsü Mustafa Derin ve diğer yerel yöneticilerde hazır bulundu.

Mustafa GÖKMEN / İSTANBUL

12.09.2007


 

Çocuklar sahipsiz kalmayacak

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın AB ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) desteğiyle 7 ilde yürüttüğü ve Kasım ayında tamamlanması öngörülen ‘’Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması Projesi’’, bu tarihten sonra da valiliklerce sürdürülecek.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü Çalışan Çocuklar Bölümü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Çankırı, Kastamonu, Sinop, Ordu, Erzurum, Van ve Elazığ’da Kasım 2005’te başlayan projenin, Kasım 2007’de tamamlanması planlanmıştı. Ancak bakanlık yetkililerinin, projenin bu tarihten sonra da sürdürülmesi için başta valilikler olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar nezdinde yaptıkları girişimlerden sonuç alındı. Bu girişimler sonucunda, projenin gelecek dönemde valiliklerin koordinasyonunda sürdürülmesi sağlandı.

‘’GÖZÜMÜZ ARKADA DEĞİL’’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü Çalışan Çocuklar Bölümü Başkanı Murat Ayhan Başaran, yaptığı açıklamada, projeye bin 500 çocuğa ulaşma hedefiyle başladıklarını, ancak 5 bine yakın çocuğa ulaşma başarısını elde ettiklerini anlattı.

Projenin AB ve ILO tarafından örnek gösterildiğini bildiren Başaran, şunları kaydetti: ‘’Çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri olarak tarif ettiğimiz işlerde çalışan ya da çalışma riski bulunan çocuklarımızın, eğitimlerine ve projenin yürütüldüğü illerde oluşturduğumuz merkezlere devam etmelerini sağladık. Bu merkezlerde çocukların bir yandan eğitimlerine destek olurken, bir yandan da onları drama, sinema, yüzme, yelkencilik gibi sosyal ve sportif faaliyetlere yönlendirdik. Bunda da büyük başarı elde ettik. Meselâ Elazığ’daki çocuklarımızdan oluşan hentbol takımı, Türkiye birinciliği kazandı. Projenin bitmesi büyük kayıp olurdu. Ama artık gözümüz arkada kalmayacak. Valilikler ve illerdeki diğer yetkililer projeye sahip çıktı.’’ Başaran, 7 merkezde toplam 21 uzman ve 50 civarında gönüllünün verdiği desteğin de süreceğini bildirdi.

PROJE KAPSAMINDA

100 BİNE YAKIN HANE TARANDI

AB’nin 5.3 milyon avroluk mali, ILO’nun ise teknik desteğiyle yürütülen ‘’Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması Projesi’’ kapsamında, projenin uygulandığı illerde bugüne kadar 99 bin 356 hane tarandı.

Tarımda, gezici ve mevsimlik işlerde, sokakta ve KOBİ’lerde çalışan 6-14 yaş grubundaki çocuklar tesbit edilerek, bu çocukların proje kapsamında oluşturulan il proje koordinasyon ofislerine devam etmeleri sağlandı. Eğitime devam edemeyen çocuklar ise aynı zamanda okula yönlendirildi. Proje ofislerinde çocukların eğitim masraflarına yardımcı olmak amacıyla önlük, çanta, kırtasiye malzemeleri gibi birçok okul eşyası yardımı dağıtıldı. Aynı zamanda çocukların kişisel bakımları için gerekli malzemeler de proje ofisleri tarafından sağlandı.

Ayrıca eğitim amaçlı verilen takviye kurslarla, çocukların hem derslerindeki eksikliklerini giderecek hem de sosyal, kültürel yönlerini geliştirecek aktiviteler gerçekleştirildi.

/ ANKARA

12.09.2007


 

Namaza kılmak her Müslümanın en tabiî hakkı

Namaz Gönüllüleri Platformu’ndan yapılan açıklamada, namaz kılmanın her Müslümanın en tabiî hakkı olduğu belirtilerek “Namaz belli vakitlerde farz kılınmıştır. Keyfimize göre onu erteleyemeyiz, kazaya bırakamayız. Namaz bir hayat tarzıdır. Buna saygı gösterilmelidir” denildi.

Platform’dan yapılan açıklamada, son zamanlarda bazı basın yayın organlarında, yolculuk esnasında mola verip namaz kılan ve Cuma namazlarında camilere sığmayıp dışarılara taşan insanların ibadet hakkına saygı duymak yerine bunların, bir “gösteri” ya da bir yaşam biçimini başkalarına “dayatma” şeklinde yorumlanarak sunulmasının halkın büyük tepkisine yol açtığı belirtildi. Açıklamada, yıllardan beri şehirlerarası otobüslerin çeşitli dinlenme tesislerinde ihtiyaç molası verirken yolcuların namaz kılma sürelerini de dikkate aldığı ve bundan yolcuların ve firmaların rahatsız olmadığı kaydedilerek şöyle denildi:

“Hal böyle iken, bir yolcu otobüsünün birkaç yolcunun namaz kılması için on dakika mola vermesini namaz kılanları töhmet altında bırakacak şekilde sunmak, kasıtlı ve namaz gibi kutsal bir ibadet üzerinden yanlış mesajlar vermeye yönelik bir haberciliktir. Mübarek Ramazan ayı öncesinde bir yandan dinî eserler için kupon dağıtırken bir yandan da bilgisizce ‘namazı kazaya bırakmayı’ tavsiye etmek, ‘o zaman uçakta da okyanus üzerindeyken inip namaz molası verelim’ türü yazılar yazmak namazı ve namaz konusunda duyarlı olan insanlara karşı nezaketsizliktir.” Namaz Gönüllüleri Platformu ayrıca, bu gibi yayınlar sebebiyle yaptıkları açıklamaların şuraya ya da buraya çekilmesinden üzüntü duyduklarını belirterek, beyanlarını tam olarak bir kez daha tekrarladı: “Namazı ve namaz kılanları hedef alan bu tür kasıtlı haberler namaz kılanları töhmet altında bırakan çok tehlikeli bir tutumdur. Namaz kılmak her Müslümanın en tabiî hakkıdır. Namaz belli vakitlerde farz kılınmıştır. Keyfimize göre onu erteleyemeyiz, kazaya bırakamayız. Namaz bir hayat tarzıdır. Buna saygı gösterilmelidir. Namaz bir Müslüman için hayatın olmazsa olmazıdır; yemekten içmekten daha önemlidir. İmanı olan bir insanın, namaz kılınmasından ya da namaz için bir yerde durulmasından rahatsız olması düşünülemez. Bu bir dayatma değil hak aramadır. Biz bu ihtiyaca cevap veren firmaların tercih edilmesini ve bilet alırken otobüslerin molalarının namaz vakitlerine uygun olup olmadığının araştırılmasını tavsiye ediyoruz. Ayrıca bu tür kasıtlı haberler üreten gazetelere karşı demokratik tepkilerini göstermeleri yönünde halkımıza çağrıda bulunuyoruz.”

/ İSTANBUL

12.09.2007


 

Jandarma karakoluna taciz ateşi

Tunceli’de jandarma karakoluna teröristler tarafından taciz ateşi açıldı.

Edinilen bilgiye göre, Tunceli’nin Ovacık ilçesine bağlı Yeşilyazı Jandarma Karakolu’na gece 03.00’te terör örgütü PKK üyeleri tarafından taciz ateşi açıldı. Güvenlik güçlerinin karşılık verdiği olayda herhangi can ya da mal kaybının yaşanmadığı kaydedildi. Kaçan teröristlerin yakalanması için bölgede operasyon başlatıldığı öğrenildi.

/ TUNCELİ

12.09.2007


 

Nanoteknoloji ile deterjansız hijyen

ODTÜ’lü araştırmacıların nanoteknoloji çalışması, mikrop tutmayan yüzeylerin ucuza üretilmesinin yolunu açtı.

Araştırmacılar, Türkiye’de bol miktarda rezervi bulunan zeolit madeni ile gümüşü nanoteknolojik yöntemlerle işleyip polimerlere katarak kompozit malzemeler elde etti. Projenin laboratuvar aşaması tamamlandığında hastane ve okul döşemelerinde su ve deterjan kullanmadan hijyen sağlanması öngörülüyor. Malzemenin, iplik halinde sentezlenmesi ile mikrop üretmeyen kumaşlar da üretilebilecek.

/ ANKARA

12.09.2007


 

Okulu müdür ve müdür yardımcısı boyadı

Iğdır’da bir ilköğretim okulunun badanasını okul müdürü ve müdür yardımcısı 10 günde yaptı.

Iğdır merkeze bağlı Küllük köyündeki Küllük Köyü İlköğretim Okulu’nun badanası, Okul Müdürü Özer Ucum, Müdür Yardımcısı Cemalettin Çatak ve okulda görevli memur Kenan Yarış tarafından yapıldı. Okul Müdürü Ucum, boyaların İl Millî Eğitim Müdürlüğünce alındığını belirtti. Boyaları döküldüğü için okulun duvarlarının çok kötü göründüğünü ifade eden Ucum, şöyle konuştu: ‘’Boya yapılmasına ihtiyaç vardı. İşçi masrafları için ödenek olmadığından badana yapma görevini biz üstlendik. Okulu benimle birlikte müdür yardımcısı ve okulda çalışan memur arkadaşımız boyadı. 250 öğrencinin okuduğu 6 derslikli okulumuzun badanasını 10 günde tamamladık.’’

Müdür Yardımcısı Çatak ise geçen yıl boyanmayan okulu yeni eğitim-öğretim yılı için boyayıp hazırladıklarını söyledi.

/ IĞDIR

12.09.2007


 

İstanbul’da trafik kazaları: 2 ölü, 3 yaralı

Üsküdar ve Bakırköy’de meydana gelen trafik kazalarında 2 kişi öldü, 3 kişi yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Kadıköy yönüne giden ve alkollü olduğu öne sürülen Selami Erdemir’in (43) kullandığı 35 HKL 34 plakalı otomobil, E-5 Karayolu Acıbadem mevkiinde emniyet şeridinde ilerleyen Uğur Yağız’ın (26) kullandığı 34 DL 7897 plakalı motosiklete çarptı. Kaza sonucu otomobilin altında kalan motosiklet sürücüsü Yağız, olay yerinde öldü. Yağız’a çarptığı yerden yaklaşık 200 metre sonra durabilen Erdemir de, kazada yaralanarak Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

Bu arada, Bakırköy Sahil Kennedy Caddesi’nde gerçekleşen diğer kazada da, Vedat Taşkın Orkunoğlu’nun (31) kullandığı 34 ZE 8476 plakalı minibüs, yol kenarındaki bölüme park edilen otomobile çarptı. Çarpmanın etkisiyle yan yatan minibüsün sürücüsü Orkunoğlu, olay yerinde öldü. Orkunoğlu’nun yanında bulunan arkadaşları Üzeyir Teke (27) ile Hüseyin Yazan (30) da yaralı olarak İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü.

/ İSTANBUL

12.09.2007


 

Arazözlere bilgisayardan takip

Marmaris Orman İşletme Müdürü Enver Demirci, yangına müdahale eden arazöz ve iş makinelerini, üzerlerine takılı çipler sayesinde uydu aracılığıyla bilgisayardan izlediklerini bildirdi.

Enver Demirci, yaptığı açıklamada, yangına daha etkin müdahale edebilmek için arazöz ve iş makinelerinin bilgisayar ortamında takip edilmesini sağlayan bir sistem uyguladıklarını kaydetti. Sistem sayesinde yangına müdahale sırasında arazöz ve iş makinelerini daha organize şekilde yönlendirdiklerini kaydeden Demirci, şöyle konuştu:

‘’Orman Genel Müdürlüğü, orman yangınları açısından hassas bölgelerde araç ve filo takip sistemi uyguluyor. İlk etapta Ankara, İzmir, Denizli, Aydın ve Muğla’da hayata geçirilen sistemle iş makinelerimizi bilgisayar başından takip ediyoruz. Arazöz ve iş makinelerimize takılı çipler sayesinde yangına müdahale eden araçları uydu aracılığıyla bilgisayardan izliyoruz. Araçların hangi bölgede olduklarını, kaç kilometre hızla ilerlediklerini, durup durmadıkları bilgisayar ekranında görebiliyoruz.’’

/ MARMARİS

12.09.2007


 

Halk, adalet talep etmiyor

Yargı Çalışanları Derneği, “Yargının Sorunları” başlıklı panelde yargı çalışanlarını bir araya getirerek farklı bir yeni adlî yıl açılışı gerçekleştirdi.

Programın açılış konuşmasını yapan YARDER Başkanı İbrahim Başyurt, yargının ayakta durmasında hakim ve savcılar dışındaki personelin de önemi olduğuna dikkat çekerek, “Yargı üçlü sacayağı değil dört ayak üzerine oturtulmalı” dedi. İstanbul Baro Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Durakoğlu ise, halkın adalet talebinde yetersiz kaldığına dikkat çekti.

Kadırga Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 2007-2008 Adlî Yıl Açılış Programı’nda konuşan Av. Mehmet Durakoğlu, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını, savcının güvencede olmadığını belirtti. Durakoğlu, “Ekmek gibi hava gibi adalete ihtiyacımız var ama halk bunu talep etmiyor. Böyle yürüdüğü için siyasiler de kendi egemenlik alanlarını hukukla kısıtlamak istemiyorlar. Bu durumda yargı bağımsızlığı gerçekleşemez” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 40 bin hakim savcı olması gerekirken 4500-5000 hakim savcı ve personelin işleri yürüttüğünü söyleyen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökçen ise, “Adliyemiz her şeye rağmen kamu kurumları içerisinde en temiz kurumlardan birisidir” dedi.

İzmir Seferihisar Adliyesi İcra Müdürü Mehmet Cesur Göçmen de, “Yargılama usulünün değişmesi, icra iflâs yasası gibi konularda değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerektiği tartışılmaz, ancak bunlardan daha az gerekli olmayan birşey de personel rejiminde değişikliktir” dedi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

12.09.2007


 

Damacana pompasında bakteri tehdidi

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü mikrobiyoloji uzmanları tarafından yapılan bilimsel araştırma, temiz ve zararsız gibi görülen damacana pompalarının insan sağlığını nasıl tehdit ettiğini gözler önüne serdi.

Pompaların sık sık dezenfekte edilmemesi halinde, tüpün iç kısmına tutunup üreyebilen bakterilerin oluştuğunu, bunun da su yoluyla bulaşabilen hastalıklara sebep olduğunu tesbit eden uzmanlar, pompaların en az 15 günde bir dezenfekte edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Pompaların mikrobiyoloji yönden ne durumda olduklarını görmek amacıyla bilimsel araştırma yapan OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Özkanca, yaklaşık 1 ay süren araştırmasında çarpıcı sonuçlar elde etti. Prof. Dr. Özkanca, 20 numuneden aldığı 60 örneklemede damacana pompalarının ağız kısımlarının ve tüp içlerinin insan sağlığını tehdit eden Bacillus sp türü bakterilerin (Biyofilm üreten bakteriler) üremesine imkân sağladığını belirledi. Bakterilerin insanlara bulaşmasının bir yolunun da su olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Özkanca, tehlikenin damacana sularında değil, pompalarda olduğuna dikkat çekti.

/ SAMSUN

12.09.2007


 

Uyku ruh sağlığının aynası

Uykunun, kişinin fizyolojik olduğu kadar psikolojik durumunu da yansıttığı, bu sebeple uykunun verdiği sinyallerin iyi değerlendirilmesi gerektiği bildirildi.

Konuyla ilgili bilgi veren Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çelikkol, ‘’Uykularınız düzenliyse genellikle ruh sağlığınız da yerinde demektir. Aşırı uyku ya da uykusuzluk, ruhunuzun derinliklerinde bir sorun olduğunun, belki bir ruhsal bozukluk içinde olduğunuzun göstergesidir’’ diye konuştu.

Prof. Dr. Çelikkol, olağan uyku saatinde yatağa girildiğinde uyumakta güçlük çekilmesi veya sabah erken uyanılması, sık uyku bölünmesi hallerinde de benzer sorunların varlığına dikkati çekerek, şunları söyledi: ‘’Karmaşık rüyalar, kâbuslar, dehşet içinde uyanma, en azından bilinç dışınızdaki karmaşanın habercisidir. Sabah kötü biçimde uyanıp, nefes alamaz durumda olmanız, hatta elinizi kolunuzu bile kıpırdatamamanız, uyku felci halidir ve ruhsal sorunlarınıza işaret eder. Sorunlu ruh hali, karmaşık, rahatsız edici rüyalarla kendini gösterir. Rüyaya bağlı iyi haberler beklerseniz veya kötü bir durumla karşılaşılacağınıza inanırsanız, birçok gününüzü iyi bir haber veya bir felâket beklentisi içinde dolduracaksınız demektir. Gerçekteyse rüyalar, uzak yakın geçmişinizin hatta en uzak geçmişinizin, çocukluk sevinçlerinizin, korkularınızın, istenmediği için farkında olmadan bilinç dışına ittiğinizin anılarınızın bir biçimde ve genellikle sembolik olarak bilinç alanına fırlamasıdır. Geleceğinizle değil, geçmişinizle ilgilidir.’’

UYKUSUZLUK ÇEKEN BİRİ

ENİNDE SONUNDA ÇÖKER

İnsan yapısının gün boyu koşup, çalışıp, didinip, düşünüp, hayata her an şahitlik ettiğini ifade eden Prof. Dr. Çelikkol, şöyle dedi: ‘’Uykuda, gün boyu zihnimize ulaşan bilgilerin, duyguların da tasnif edilmesi, önem sırasına konması, önemli bölümünün çöp tenekesine atılması gerekir. Böyle bakınca uyku sadece bedenen ve ruhen dinlenme amacına yönelik değildir, aynı zamanda düzenleme, tamir etme için de gereklidir. Böyle olunca, uykusuzluk çeken kişi sadece bedenen ve ruhen dinlenememiş olmaz, eninde sonunda çöker.’’

Yatar yatmaz uyuyamama, tedirgin ve delikli uyku, sabah erken uyanma, kötü rüyalar, kâbus, uyku terörü, uyku felci, ani uyku basmasının süreklilik göstermesi, hayatı etkilemesi halinde ciddiye alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Çelikkol, bunun ya başlı başına bir ruhsal bozukluk ya da önemli bir ruhsal bozukluğun önemli belirtilerinden olduğunu, her ikisi için de tedavi aranması gerektiğini söyledi.

/ İZMİR

12.09.2007


 

Mevsim geçişlerinde kalbinize dikkat edin

Mevsim geçişlerinin çeşitli rahatsızlıklara sebep olabileceğini belirten uzmanlar, kalp krizi riskine karşı kalp hastalarını dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.

Özel Hayat Hastanesi Kardiyoloji Uzman Doktoru Sebahattin Elçi, sonbahar mevsimine girdiğimiz şu günlerde mevsim geçişlerinin kalp krizi risklerini arttırdığına dikkat çekti. Gün içinde saat 06.00 ile 12.00 arasında kalp krizinin daha çok görüldüğüne dikkat çeken Elçi, “Vücudun biyolojik ritmini koruyup, düzenlemede en önemli unsur olduğu kabul edilen melaton hormonu, beyinde sadece 23:00 ile 05:00 saatleri arasında salgılanmaktadır. Melatonin düzeyi sabah 06:00’dan sonra azalır, gece yüksek seviyelere ulaşır. Melatonin aynı zamanda bir mevsim ayıracıdır. Gecelerin kısa, gündüzlerin uzun olduğu yaz döneminde melatonin salgılanmasında azalma görülür” diye konuştu.

Stresin kalp krizini tetiklediğini vurgulayan Elçi, şöyle devam etti: “Melaton hormonunun azalmasıyla stres oluşur. Bu da kriz riskini artırır. Kalp hastalıklarından korunmak için kardiyolojik risk faktörlerinin en aza indirilmesi gerekir. Stresin yanı sıra, hipertansiyon, şeker hastalığı, sigara içmek ve obezitenin kalp krizi riskini arttırmaktadır.”

Günde 1 saat yapılan bir yürüyüş kalp hastalığından yüzde 40 oranında koruduğuna değinen Elçi, düzenli spor yapan 60 yaşındaki bir kişinin kalbi spor yapmayan 20 yaşındaki bir kişinin kalbinden daha sağlıklı olduğunun altını çizdi. Sporun felç riskini de yüzde 25 azalttığını belirten Elçi, ‘kalbinizi korumak için spor yapın’ tavsiyesinde bulundu.

/ BURSA

12.09.2007


 

Osmanlı’dan günümüze Ramazan’ın ‘güllü aş’ı: Güllaç

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş ve yükselme dönemlerinden bu yana geleneksel Türk mutfağı içinde yer alan güllaç, o dönemlerde kömür ocaklarında saç tavalara dökülürdü. Demetler haline getirilen güllaç yaprakları, kamıştan yapılmış sırt küfelerinde Osmanlı saray mutfağına ve paşa konaklarına taşınır, ahçılar tarafından değişik biçimlerde hazırlanarak konuklara sunulurdu.

İstanbul’dan Saffet Abdullah Güllaçları’nın Satış Müdürü Erdal Arseven, Osmanlı’nın geleneksel tatlısı güllaca, tatlının yapımı sırasında kullanılan gülsuyu sebebiyle ‘’güllü-aş’’ denildiğini, bunun da zamanla güllaca dönüştüğünü söyledi. Arseven, güllacın, Kanuni Sultan Süleyman’ın çocukları için yapılan sünnet düğünü mönüsünde yer aldığının bilindiğini anlattı.

Herhangi bir katkı maddesi içermeyen güllacın, mısır nişastası, un ve sudan üretildiğini söyleyen Arseven, bu tatlının, hazırlanan hamurun tavalara dökülmesiyle yapıldığını belirterek, ağırlığı 30 gram olan ince ve yuvarlak bir yapraktan oluşan güllacın üzerindeki desenin tam olması gerektiğini söyledi.

PÜF NOKTASI

‘’Güllaç alırken markalı ürünlere ve üretim izni olan firmaların ürünlerine öncelik verilmelidir’’ diyen Arseven, iyi bir güllaç pişirmenin püf noktalarını şöyle sıraladı: ‘’Güllaç tatlısı, bol süt kullanılarak yapılmalıdır. Tatlısı yapıldıktan sonra güllaç yaprakları hava ile temas etmemelidir. Ilık olması gereken süt, yaprakların kabarık tarafından dökülmelidir. Güllaç, yerken ağızda dağılmalıdır.

Bizce bu kadar tabiî bir tatlının süslemesi de güllacın tabiatına uygun şekilde olabildiğince sade olmasıdır. En fazla ceviz, fındık, fıstık veya kiraz şekeriyle süslenmesi uygun olur. Güllacın, kivi gibi değişik meyvelerle süslenip süslenemeyeceğine dair sorular alıyoruz. ‘Niyetin, güllaç mı yoksa kivi yemek mi?’ olduğunu düşünmek lâzım.’’

Erdal Arseven, içerdiği karbonhidratlar sebebiyle vücut hücrelerinin fonksiyonları ve metabolik faaliyetlerin devamı için gerekli enerjinin kısa sürede ve kolayca elde edilmesini sağlayan güllacın, vücudun dokularında depolanmayan muhtevasıyla diyet yapanların da güvenle tercih edebilecekleri bir tatlı olduğuna işaret etti.

‘’İftarın ilk lokması zeytin, son lokması güllaçtır’’ diyen Arseven, güllacın iftarda yenildiği zaman sindirim sistemini rahatlattığını, sahurda yenildiğinde de kolay hazmedilen iyi bir enerji kaynağı olma özelliklerini taşıdığını ifade etti.

GÜLLAÇ YAPMAK ÇOK KOLAY

Klasik güllaç tarifine göre ise 3 kilogram süt, 1 kilogram şekerle kaynatılarak, ılık hale getirilir. Güllaç yaprakları, parlak tarafı üste gelecek şekilde tek tek bu karışımla ıslatılarak, tepsiye yerleştirilir. Orta kısmına dövülmüş ceviz veya fındık konulur. Kalan güllaç yaprakları teker teker sütlü şerbet ile ıslatılarak tepsiye yerleştirilir.

Kalan süt, güllacın üzerine dökülür, yarım saat kadar bekletilir. Üzeri isteğe bağlı olarak, dövülmüş fıstık, nar tanesi, vişne tanesi, dondurma gibi malzemelerle süslenir, servis edilir.

/ ANKARA

12.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri