Tercihimiz kitap olmalı, TV değil
Zamanlarının olmadığından şikâyet eden insanlar, özellikle akşamları televizyona mahkûm oluyorlar. Bazı insanlar, aileleriyle, misafirleriyle sohbet etmek yerine TV seyretmeyi tercih ediyorlar. Ondan sonra da uykularını iyi alamıyorlar. Sabah namazları tehlikeye giriyor. Çok defa kalkamıyorlar. Hatta işe de geç kalıyorlar. Hem dünyada, hem de ahirette zarara giriyorlar. Çünkü televizyon erken yatmalarına dahi izin vermiyor. Böylece ibadetinde en büyük rakibi (düşmanı) televizyon oluyor. Halbuki erken yatılsa, hem teheccüd, hem de sabah namazına kalkma imkânı bulacaklar.
Çocuklarının kitap okumamalarından, ders çalışmamalarından şikâyet eden ailelerin, kendileri de bu sihirli hipnoz kutusundan uzak kalmaları gerekiyor. Anne baba yumuşak koltuklarda oturup dizi film, maç seyrederken, niçin ders çalışsın ki çocuk?
Türkler, dünyada TV’ye zaman ayırma sıralamasında üçüncülükten ikinciliğe çıkmışlar. Birinci olmayız inşallah.
TV’nin zararları hakkında hergün yeni veriler, yeni bilgiler kamuoyuna ulaşıyor. Bunlardan bir kaçını siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum:
Televizyon beyni öldürüyor
“Ege Ünv. Diş Hekimliği Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Fizyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, ‘Televizyon beyni öldüren bir araçtır. TV seyretmeyin, çocuklarınıza da seyrettirmeyin. Bunun yerine zihin geliştiren aktivitelere zaman ayırın’ dedi.” (23.5.2007 tarihli basın)
“Ekran başında ömür tüketen kadınlar”
Bu başlık, 21.5.2007 tarihli Yeni Asya’nın Sivil Toplum sayfasında yayınlandı. RTÜK’ün “Kadınların Televizyon İzleme Eğilimleri” adlı çalışmasının sonuçlarına göre; Türkiye genelinde yapılan projeksiyonda, kadın izleyicilerin günde yaklaşık 4.5 saatini ekran başında geçirdiği, bu ortalama sayının daha da vahimi, yaklaşık yüzde 20’lik bir kitlenin 6 saat veya daha fazla televizyon izlediği. Bu süre, kişinin gün içinde uyanık kaldığı sürenin yarısına yakın.
Kadın izleyiciler illere ve gelir grubuna bağlı ayrım gözetmeksizin yüzde 56.6 oranıyla en fazla “çocuklara, kadınlara ve güçsüzlere uygulanan fiziksel şiddet” görüntülerinden rahatsız oluyor. Bu oranın hemen ardından rahatsız oldukları görüntüler, cinsellik ve müstehcenlik içerenler. (Son zamanlarda tecavüz edilip komşu erkek çocuklarınca öldürülen 6 yaşlarındaki kız çocuklarının katillerinin, TV’deki bu pespayelikten tahrik olmadıkları söylenebilir mi?)
Muhtevası ne olursa olsun bir toplum, ekran önünde hayatını böyle tüketiyor.
“Bebeklere siyonizm propagandası”
“0-3 yaş arası bebeklerin ilgiyle izlediği, izlemek ne kelime, adeta kilitlendiği, gördükleri her şeyi de fotoğraf makinesi gibi kaptığı bu kanal, bir İsrail kuruluşudur ve jeneriklerinden de görüleceği gibi programlar Yahudiler tarafından hazırlanmaktadır. Bebeklere yönelik bu kanalda, siyonizmin simgeleri olan Yedi Kollu Şamdan ve Davut Yıldızı gibi simgeler yayınlanmakta, bunlar da usta bir şekilde beyinlere kazınmaktadır.
“Bununla da kalınmamakta, tavşanlı bir çizgi filmde, masada oturan tavşanlar eşliğinde ‘Bu kırmızı şarap, hadi şerefe’ şeklinde animasyonlar yayınlanmaktadır.” (5.5.2007 gece 01.00; 6.5.2007 gece 01.42 ve 11 Mayıs akşamının kayıtlarındaki yayınlar)
Bu çizgi film daha önce TRT’de idi. Şimdi, CNBC-e’de yayında.
Küçük yaşta TV izlemenin bazı çocuklarda obeziteye sebep olduğu, bazı davranış bozukluklarının kaynağında da TV olduğu bilim adamlarınca dile getiriliyor. Yine çocukların beyinsel ve zihinsel gelişimlerini de TV’nin olumsuz etkilediğinde bilim adamları hemfikir. (Suavi Kemal, 16.05.2007, Milli Gazete)
Van Y.Y.Ü. yapılan bir araştırma:
Bu üniversitenin Radyo Televizyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Cereci yönetiminde, iletişim eğitimi gören öğrenciler tarafından 21 ilde yaşayan televizyon izleyicileri ile yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, televizyon alışkanlıkları, ülkenin sosyo-kültürel yapısına da yansıyan davranışları ortaya çıkarmış. 760 izleyici, televizyonun toplum ahlâkını bozduğu görüşünde bu araştırmaya göre. (26.05.2007 tarihli basın).
“TV’lerdeki müstehcenlik kadınları rahatsız ediyor.” (1.8.2007, Yeni Asya)
“Televizyon şiddeti özendiriyor”
Kocaeli Üniversitesinden yapılmış bu araştırmada, kadınlar arasında “televizyonun şiddete özendirerek, topluma zarar verdiği”, erkekler arasında ise “örf ve âdetlere zarar verdiği” görüşlerinin yaygın olduğu ortaya çıkmış. (15.6.2007, Milli Gazete)
“Eğlence programları kilo aldırıyor. Televizyondaki programdan ne kadar zevk alırsak, o kadar çok yiyoruz.” (4.6.2007, Güneş)
***
Esra Nuray Sezer, Yeni Asya’da çıkan 15.4.2007 tarihli yazısında, rahmetli Mehmet Emin Birinci Ağabey’in şu sözlerini nakletmişti: “Bacılar, ezan mı okundu, ocağın altını kapatın, çamaşır yıkanıyorsa makineyi kapatın, ne olursa olsun hemen namazı kılın, gıybet etmeyin ve televizyon seyretmeyin; ben size âhirette kefilim, eteğimden tutun.”
Okuduğum enteresan bir olayı da, 25.5.2007 tarihli Yeni Asya’da İbrahim Sayan anlatıyor: “Beni şok eden hadise, Manisa Turgutlu’da yaşandı. Akşam namazına yakındı. Hanım mutfakta yemek hazırlamakla meşguldü. Ben bu arada salonda risâle okuyordum. Orta 1’de okuyan en küçük kızım, okuldan gelir gelmez televizyonu açtı ve çizgi film seyretmeye başladı. Ben de kendisine iki kere kapat dedim, risâle okuyorum. Beni duymazlıktan geldi. Üçüncü kez biraz sertçe kapatın dedim. Yine kapatmayınca aniden televizyon tak etti, kendiliğinden kapandı. Birden ne olduğunu anlayamayan kızım korktu ve mutfağa annesinin yanına koştu.
“Televizyon ne mi oldu? Onu biz de bir türlü anlayamadık. Tamirciye götürdüm. Tamirci uzun bir uğraştan sonra pes etti. Açıkça ‘Ben bunu yapamıyorum’ dedi. İkinci bir tamirciye götürdüm. Bir hafta uğraştıkdan sonra yapabildi.”
Evet o kadar çok işi var ki Müslümanların, televizyon karşısında vakit öldürmeye kesinlikle zamanları yok. Meyve Risâlesi’nin Dördüncü Meselesi, çok çok okunmalı. Dünyanın faniliği, geçiciliği ve aldatıcılığı unutulmamalı. Müslümanların sıkıntılarının en önemli sebebi bana göre Rabbimizin bize hazinesinden verdiği 24 saati iyi kullanamayışımız. Peygamberimiz (asm) buyuruyor: “Allah bir kuluna altmış sene ömür vermişse daha o kulun mazereti kalmaz.” Ama maalesef yaşlı Müslümanlar da zamanlarının çoğunu mâlâyani şeylerle ve televizyonla geçiriyor. Maalesef, şeytan bize, dünyanın ahiretin tarlası olduğu gerçeğini unutturuyor, dünyada ebedî kalacakmışız gibi yanlış bir zan veriyor.
[email protected]
|
Emir Sultan’ın tasarrufu ve Edremit notları
Kıymetli bir ağabeyimizin dâveti üzerine Edremit’e gitmek için Ankara’dan yola çıktık. Yola çıkışımız biraz geç saatte olunca, Bursa Karayolları Bölge Müdürlüğünde geceledik. Sabahleyin açık hava ve san’at müziği eşlinde güzel bir kahvaltı ettik.
Bursa’dan hep gelip geçmiştik. Hiç vaktimiz müsait olmamıştı. Bunu düşünerek Ulu Cami’yi bir görelim diye düşünürken, eşim Bursa’da bir öğretmen arkadaşını aradı. “Emir Sultanı ziyaret edin” hatırlatması bizi adeta daha sonra olacaklarla kuşattı. Dilimden “Emir Sultanı ziyaret edip emirlerini alalım” dökülüverdi.
Bundan sonrası adeta manevî bir elin tasarrufunda gerçekleşti. Hemen yanı başımızda kahvaltı eden aileden sonradan adının İhsan olduğunu öğrendiğimiz bir ses: “Kusura bakmayın istemeden kulak misafiri oldum. Bursa’nın içinde birçok yol yapımı devam ediyor. Hem sanırım ilk gelişiniz. Biz de Emir Sultan’a gideceğiz, isterseniz bizi takip edebilirsiniz” demez mi. Tabiî memnuniyetle kabul ettik. Zira, bir gece evvel Bursa Devlet Hastanesinde nöbeti olan bir arkadaşımı ziyarete taksiyle gitmiştim fakat yollar o kadar karışık ki, aynı yolu bulacağımdan emin olamadım.
Önde İhsan beyin oğlu Maruf’un kullandığı araba önde, biz arkada olmak üzere bir sağa bir sola dönerek uzun sayılabilecek bir yol gittik. Bu arada bizim oğlandan “Baba emir Sultan kim?” diye sordu. Ne yazık ki hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız ortaya çıktı. Ben de şöyle cevap verdim. “Her şehrin bir manevî tasarruf sahibi vardır. Konya’da Mevlânâ, Ankara’da Hacı Bayram gibi... Bursa’da ise Emir Sultan Hazretleri.... “
Bunu söylerken enteresan bir şeyin farkına vardım. Biz kendisini ziyarete niyet edince adeta mihmandarını göndererek tasarrufun devam ettiğini gören gözlere göstermişti..
Emir Sultan, Yeşil Türbesi ve Ulu Camii ziyaretlerini müteakip, bu kalplerindeki nur yüzlerine vurmuş üç güzel insanın çaylarını içtikten sonra hayır duâları ile Bursa’dan ayrıldık...
Edremit-Burhaniye yol ayrımında (hem termal, hem otel, hem devre mülk) ENTUR tesislerinde misafir ediliyoruz. Alternatif ve ailece gelinip kalınabilecek bir tesis bayan-erkek ayrı termal havuzları, şifalı termal suları bizim için ideal bir yer olduğunu söylemem gerekiyor.
Edremit-Akçay tarafına gelindiğinde Akçay’ın karşısında Kızılkeçili (aslı Kızılkeçeli olmakla bozularak Kızılkeçili olmuş) ve birkaç km uzağında köy meydanında ağaçlar altında parka girerek bol ve zengin çeşitli kahvaltısını tatmanızı öneriyorum.
[email protected]
|