Mardin, güneydoğunun şiirsel şehirlerinden biridir. Bu güzide şehrin; ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin ve net olarak bilinmese de, Subariler zamanına kadar dayandığı bilinmekte. Şehre ilk girişte dikkati çeken, Mardin kalesi ve bu kalenin eteklerinde üst üste kurulu, ufak bir sarsıntı ile yıkılacakmış gibi duran taştan yapılmış evlerdir. (Mardin kalesinin bir diğer adı da “KartalYuvası”dır )
Mardin; 1895 yılında, Antakya patriği İgnatios Behnam Banni tarafından Süryani patrikhanesi olarak yapılan ve sonrasında müzeye çevrilen tarihi binası, leziz ev yemekleri, çok eski tarihe dayanan camileri, insan hayatını doğum anından ölüm anına kadarki zamanı inşa ettikleri çeşme ve havuzlarıyla dikkati çeken kiliseler ile tanınmakta.
Süryani, Ermeni, Yezidi gibi farklı inançlara sahip insanların kardeşlik mefhumuyla birlik ve beraberlik içinde yaşamaları bu şehri cazip hale getiriyor. Mardin şehrini diğer şehirlerden ayıran farklı özelliklerden bir tanesi de, Türk, Kürt ve Arap halkının bir arada bulunması ve bunların işbirliği içerisinde olmalarıdır.
Mardin yalnız merkezi ile değil; çevre ilçeleri ile de kültürel bir ildir. Nusaybin, Mazıdağı, Derik, Midyat, Kızıltepe, savur, yeşilli, Ömerli gibi ilçeleri ve her bir ilçesinin de birçok kiliseleri, camileri, medreseleri, tarihi yapıları ile bu ilçeler bir birinden farklı özelliklere sahip.
Bu güzide şehrin iklimi; sert karasal iklimdir. Yazları oldukça kurak ve sıcak, kışları ise soğuk ve kar yağışlıdır. İçine girildiğinde kendinizi 16. yüzyılda hissedileceğiz bir hava üzerinizde oluşturmaktadır.
Deyrulzafaran manastırı başta olmak üzere Dara harabeleri, Kasım Paşa medresesi, Ulu Camisi başta olmak üzere, hemen hemen bütün mahalle ve sokakları gezilmeye, görülmeye değer bir şehir. Geçmişte birçok uygarlığa beşiklik yapmış bir şehirdir Mardin.
Damaklara farklı bir lezzet sunup, insanı büyüleyen ev yemekleri ile de ünlü bir şehir olan Mardin; Lebeniye çorbası, içli köftesi (diğer ismi ile İkbebet), Aya köfte (Irok), mercimekli köfte (Bello), Sembusek, Mumbar (İşkembe) vb. yerli yemekleri ile mırra kahvesi, harire tatlısı ve yemekleri ile tanınmış olup, bu tatlı ve yemekler özel gün ve gecelerde yapılmaktadır. Bu yemeklerin lezzetli olmasında Mardin hanımlarının payı oldukça fazladır.
Eski çağlardan beri günümüze kadar gelen testi -Çanak- çömlek, demircilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk ve gümüşçülük başta olmak üzere birçok işlemeler geçmişten günümüze yapıla gelen el sanatları Mardin şehrinde mevcuttur.
Gençlik yıllarında Molla Said de 1892 yılında Mardin’e gelmiş, kısa bir süre sonra da Mardin’in aşiret reisi Mustafa Paşayı hidayete davet etmiş, kendisini yaptığı zulümlerden vazgeçirtmeye çalışmıştır. Molla Said’in siyasi hayata ilk girişi de 1895 yılında Mardin’de 18 yaşındayken başlamıştır. İleriki zamanlarda ise yaşanan sıkıntılar yüzünden, Selanikli Enis paşa tarafından elleri kelepçelenerek Bitlis’e sürgüne gönderilmiştir. Bu sürgün Said Nursî’nin hayatında ki ilk sürgün olmuştur.
Antik bir şehir olan Mardin’i bir yazıya sığdırmak elbette ki mümkün değildir. Kısacası bu güzide şehir gezmek, görmek gerekir kanaatindeyiz. Ünlü bir şairin dediği gibi biz de deriz: “Mardin benim diyarım, havasına yanarım”
[email protected]
|
Edirne’de, Tunca ve Meriç nehirleri üzerindeki köprülerin restorasyonu sürdürülüyor. Edirne Valisi Nusret Miroğlu, tarihi köprülerde restorasyon çalışmaları kapsamında onarılan Meriç Köprüsü’nün restorasyonunda sona yaklaşıldığını söyledi.
Miroğlu, orijinaline sadık kalınarak restore edilen tarihi Meriç Köprüsü’nde son rötuşların yapıldığını belirtti. Edirne merkez ve Karaağaç Mahallesi arasında ulaşımın sağlandığı Meriç Köprüsü’nün kısa süre sonra trafiğe açılacağını ifade eden Miroğlu,
‘’Edirnelilere kültürel mirasların korunması adına yapılan çalışmalarda, sabırlı davranışlarından dolayı teşekkür ediyorum. Tarihi kültürel miraslarımız olan eserlerin gelecek nesillere aktarılması noktasında restorasyonu yapmalıydık. Yapılan çalışmalarla köprü, tarihimizi yansıtacak şekilde orijinaline sadık kalınarak onarıldı. Tarihi Meriç Köprüsü’nde çalışmalarımız tamamlanma aşamasına geldi. Meriç Köprüsü’nde son rötuşlar yapılıyor’’ dedi.
Tunca Köprüsü’nde de çalışmaların devam ettiğini anlatan Vali Miroğlu, şunları söyledi: ‘’Tunca Köprüsü’nün restorasyonuna, nehir debisinin yükselmesiyle gecikmeli başlamıştık. Ama programda bir sapma olmayacak. Köprünün onarımını söz verdiğimiz sürede bitirmek için çalışıyoruz.’’
|
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Gösteri Sanatları Merkezinde ön kayıtlar başladı. Kültür A.Ş’den yapılan yazılı açıklamada, tiyatro eğitiminde 14 yılı geride bırakan merkezin tiyatro yazarlığı, oyunculuk ve çocuk kursu alanlarında başvuruları almaya başladığı bildirildi.
Açıklamada, alanında deneyimli ve uzman hocalar eşliğinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ve Mecidiyeköy Kültür Merkezinde tiyatro eğitimi veren merkezin, geleneksel Türk tiyatrosu ve batı tipi tiyatrodan harmanladığı dersleriyle geleneksel ile modern arasında köprü kurmayı hedeflediği belirtildi. Açıklamada, merkezde 2 yıllık bir dönemde gençlere tiyatro yazarlığı bölümünde tiyatro yazarlığı, mitoloji, senaryo yazım teknikleri ve dramaturgi, oyunculuk bölümünde ise oyunculuk, dans ve hareket, diksiyon, tiyatro kuramları, dünya tiyatro tarihî, geleneksel Türk tiyatrosu, gelenekselden moderne tiyatro arayışları, Karagöz-kukla, şan-müzik, doğaçlama ve metin çözümleme gibi derslerin verildiği dile getirildi. Kurslara katılmak isteyenlerin ‘’www.kultursanat.org’’ adresinden ya da Mecidiyeköy Kültür Merkezinden alacakları bir form ile ön kayıt yaptırmaları gerektiği kaydedildi.
|
Tarihî ve turistik zenginlikleri ile ön plana çıkan Bitlis’in Ahlat ilçesinde kazı çalışmaları devam ediyor.
Çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Nakış Karamağaralı, daha önceki yıllar başlanan cami, zaviye ve çifte hamam kazılarına devam edileceğini belirtti.
Arkeolojik kazıların yanı sıra önemli projeler de başlattıklarını ifade eden Doç. Dr. Karamağaralı, gün ışığına çıkarılan eserlerin restorasyonunu da yapacaklarını belirtti.
2006 yılında kazı çalışması tamamlanan Selçuklu Mezarlığı’nın geçici yerleşim alanı ile bu yıl tamamlanmasını planladıkları Çifte Hamam’ın restorasyonunun yapılacağını ifade eden Karamağaralı, “Bunu yanı sıra Selçuklu Mezarlığı’ndaki mezar taşlarının temizleme, koruma ve restorasyonuna yönelik kapsamlı bir proje başlattık. Bununla ilgili fotogrametrik ölçüm ve tesbitler yapmış bulunmaktayız” dedi. Selçuklu Mezarlığı’nın çevre düzenleme projesi’nin ivedilikle tamamlanması gerektiğini de kaydeden Doç. Dr. Karamağaralı, “Böylece Ahlat’ın şöhretini borçlu olduğu Selçuklu Mezarlığı bu iki büyük projenin peş peşe uygulanması sonrasında layık olduğu değere ve görüntüye kavuşmuş olacaktır” diye konuştu.
|