Soru:
Sözler (s. 357-8)’de geçen “...lâm’ı hem kendi mânâsını, hem fî mânâsını, hem ilâ mânâsını ifade eder” sözünü açıklar mısınız?
Cenâb-ı Hak Yasin Sûresi’nin 38. âyetinde şöyle buyurmuştur: “Güneş de kendi müstakarrında cereyan eder. Bu Aziz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir.” Allah bununla ilmini ve kudretini göstermekle izzetini ve azametini ilân etmektedir.
Arapça, çok zengin ve grameri çok anlamları ifade eden çok geniş muhtevalı bir dildir. Bazen bir harfin ve harekenin çok farklı anlamları vardır. Bediüzzaman Hazretleri “Mu’ciz’ât-ı Kur’âniye Risâlesinde” Kur’ân’ın lâfzındaki camiiyyeti anlatırken “Güneş istikrarı için akıp gider” âyetinde geçen “Li-müstekarrin” kelimesindeki “lam” harfinin üç anlama gelebileceği, her birinin de farklı anlamlar içerebileceğine dikkat çeker.
Bunlar:
1. Lam’ın kendi anlamı olan “için, sebebiyle” anlamında,
2. “Fi” mânâsında “de, da, içinde, yörüngesi içinde” mânâsında,
3. “İla” mânâsındaki “e, a, belirlenen yere kadar” anlamındadır.
Bediüzzaman’a göre lam’ı kendi mânâsında, yani “illet” ve “zarfiyet” mânâsında “dikkatli bir hakîm” anlar. Şâyet bu anlam esas olursa “Güneş kendi müstekarrı içinde sisteminin istikrarı ve düzeni için hareket eder” anlamı çıkar. Yani Cenâb-ı Hak hikmeti gereği sebepleri perde yaptığından gezegenleri de çekim kuvvetiyle güneşe bağlamıştır. Bu çekim kuvveti için ise Güneşin kendi merkezindeki hareketini bir sebep kılmıştır. Âyetten bu anlamı çıkarmak için astronomiden anlayan, fakat sebepleri perde bilen dikkatli bir İslâm bilgini olmak gerekmektedir.
Âyetteki lam’ı “fi” mânâsında anlayan ise astronomi bilen bir filozoftur. Bu ikinci mânâ esas olduğunda âyetten “Güneş kendi merkezinde ve yörüngesi üzerinde hareket etmesiyle, etrafında kendisine bağlı olan gezegenlerin de yörüngelerinde düzenli olarak hareket etmelerini sağlar” hükmü çıkarılır.
Lam’ın üçüncü mânâsı ise “ilâ”dır. Lam’ı ilâ mânâsında hem avam, hem de âlim biri farklı şekillerde anlarlar. Genel olarak “ilâ” harf-i cerinin kullanıldığı yerlerde ifade ettiği anlam, hareketin sürekliliğini ifade eden bir fiilin sona erişidir. Güneşi hareketli bir lamba ve soba olarak değerlendiren avamdan biri âyetten güneşin hareketinin bir gün sona ereceğini ve faydası dokunmayacak bir şekle geleceğini anlar. Âlim ise güneşi yalnız bir lamba olarak değerlendirmez. Aslında güneşin cereyanının gece-gündüz, bahar-yaz değişimlerine sebep olduğunu bilir. Yeryüzündeki ve güneş sistemindeki istikrarın ve intizamın, güneşin bu cereyanına bağlanmasını hayranlıkla izler.
Yani üçüncü anlam esas olursa âyetten “Güneş kendisi için belirlenen bir karar yerine gidip ulaşana kadar yörüngesinde akıp gider” anlamı çıkarılabilir.
Peygamber Efendimizin (asm) bir hadisinde güneşin her akşam Arşa gidip secde ettiği ve izin alarak geri geldiğinden bahsedilmiştir. (Bkz: Müslim, 1:139; Buhari, 4:1806, 2703; Müsned, 5:158,177) Bediüzzaman bu hadisin hakikatine Muhakemât isimli eserinde açıklık getirmiştir. (bkz: Muhakemat, s. 53) Aslında her gün Arşa gidip secde eden güneş değil, güneşi temsil eden Şems ismindeki melektir. Güneşin şuursuzca yaptığı her türlü tesbih ve ibadetlerini, güneşi temsil eden Şems isimli melek her akşam melek diliyle Cenâb-ı Hakk’a sunmaktadır. Melekût âlemindeki misâlî güneşe benzediği ve güneşi temsil ettiği için bu meleğe Şems ismi verilmiştir.
[Risâle-i Nur Enstitüsü
Soru&Cevap Köşesi]
Tel: 0212 513 11 10
http://www.risaleinurenstitusu.org
|