Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Yeni Asyacılar DP’ye

Nurcuların ikinci büyük kolunu Yeni Asyacılar grubu oluşturuyor. Bu grubun lideri Mehmet Kutlular. (Yeni Asya’nın notu: Risale-i Nur ekolünde “liderlik” yoktur.) Cemaata yakın yayın organı ise Yeni Asya gazetesi... Cemaat lideri Kutlular’ın, Said-i Nursi’nin ölümünün 39. yılında Kocatepe Camii’nde okutulan mevlidin ardından 1999 depremiyle ilgili yaptığı açıklama büyük tepki yaratmıştı. Kutlular, “Deprem, Allah’ın insanlara yönelik bir uyarısıydı” demişti. Bu sözleri nedeniyle yargılanan Kutlular, Ankara 1 No’lu DGM tarafından 2 yıl 1 gün hapis cezasına mahkûm edildi. ...

Yeni Asyacıları Gülen cemaatinden ayıran en önemli özellik, siyasi duruştaki farklılık. Yeni Asyacılar, Demokrat Parti’den (DP) hiç vazgeçmedi. DP’nin devamı olduğuna inandıkları partilere destek verdiler. 1980 sonrasında da DYP’yi desteklemeyi sürdürdüler. Bugün de Mehmet Ağar’lı DP’yi destekliyorlar.

AKP’nin şirinliği tutmaz

Mehmet Kutlular, DP ile onun devamı olduğunu düşündükleri partilere olan desteğin nedenini, şeyhleri Said-i Nursi’ye bağlıyor. (Yeni Asya’nın notu: Nurculuk tarikat olmadığı gibi, Said Nursî de şeyh değildir.) Kutlular, demokratlığın Islam diniyle uzlaştığını belirtiyor. Kutlular, destekleri karşılığında hiçbir şart ileri sürmediklerini vurguluyor. Hiçbir partiden beklentileri olmadığını söyleyen Kutlular’la seçim sürecini konuştuk. Işte, Kutlular’ın yanıtları:

*Sol partilerde sağ adaylar, sağ partilerde sol eğilimli adaylar var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP, kendi politikasının iflas ettiğini gördüğü için sağdan adaylar alıyor. CHP, değişime ihtiyaç duyuyor. Sağa yaklaşıyor. Sağ ise geniş bir yelpaze. Milliyetçiden, dini kullanana kadar herkes var. AKP’de aynı. O da bu şekilde iktidarı koruyamayacağını anladı. Özellikle askeri cenaha şirin görünmek istiyor. Ancak her ikisi de tutmayacak. Tabanları bunları reddedecek.

*AKP, sağ kesimin beklentilerine cevap verebildi mi?

Hayır, veremedi. Çünkü, bizim sağ dindar kesim ikinci sınıf insan muamelesi gördü. Bu yüzden çekingenler. AKP geldiğinde, ‘Biz bedel ödemeye hazır değiliz’ dedi ve olay bitti zaten. Kendi tabanını memnun edecek başörtüsü, imam hatip, YÖK gibi hiçbir soruna el atmadılar. Önceki seçimde oy veren dindar kesimin pek çoğu bu seçimde oy vermeyecek.

*Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde başörtüsünden dolayı yaşanan kriz AKP’nin işine yaradı mı?

Bence yaramadı. Tam ters bir etki yapacak. Kendi tabanı böyle algılar. Ama, geniş taban oyun olduğunu görüyor. Anayasa Mahkemesi’nin bunu iptal edeceğini herkes biliyor, bunlar mı bilmiyordu? Önceden önlem almadılar. Bağımsızları yanlarına çekebilirlerdi. Mehmet Ağar’a, ‘Sizden yardım istediler mi?’ diye sordum. ‘Hayır’ cevabını verdi. Seçime böyle girmek istediler.

*Hep, Demokrat Parti çizgisinde oldunuz. Bu seçim yine aynı çizgide mi devam edeceksiniz?

Çizgimizi hiç değiştirmedik. Misyonlar belli. Ben Müslüman olarak milliyetçiliğin yanında yer alamam. Irkçılık yoktur dinimizde. CHP’nin misyonu da belli. Bizim demokrat, hürriyetçi misyonumuza aykırıdır. Tüm darbelerde CHP askerin yanındadır. Demokrasi evrenseldir, dine de uygundur. Dört halife seçimle gelmiş. Benim bağlı olduğum Said-i Nursi, ‘Meşrutiyeti alkışladım’ diyor. Tek parti döneminde sürgüne uğradı. Demokrat Parti gelince, ‘En uygun burasıdır, ehvenişer olan budur. Oyunuzu DP’ye verin’ diyor. Bizim için bugün de böyledir.

*Mehmet Ağar DP misyonunu taşıyabilir mi?

Bir ziyaretinde Mehmet Ağar’a, ‘Senin demokratlığın nereden geliyor?’ diye sordum. ‘1960 ihtilalinde, benim babam Menderes’in Adana Emniyet Müdürü olarak atadığı insandır. Menderes yargılanırken babam da tevkif edildi. Ben hapishanelere yemek taşıdım’ dedi. Bu adamdan demokrat olur. 27 Mayıs’ın ıstırabını yaşamıştır. Söylemlerinde de demokrasi aleyhine kötü sözleri yok.

*Tarikat ve cemaatlerin seçimlere etkisi ne olabilir?

Bir partiyi iktidar yapacak kadar güçleri yoktur. Ama, bir partiye barajı aştıracak kadar etkileri vardır. Ancak, ben, çok tarikat ve cemaatin AKP’ye oy vermeyeceğini düşünüyorum.

*Fethullah Gülen cemaati AKP’ye yakın duruyor mu?

Geçen seçimde değildi. Geçen seçimde DSP, YTP hatta CHP’ye yakındı. Neden? Hocanın bir kaseti servise verildi. Gülen ABD’ye gitti. Devlet, o döneme kadar kendisini destekliyordu. Sonra, asker tepki gösterince, onu destekleyen Ecevit bile korktu. Gülen, hâkim gücün yanında olmak ister. Geçmişte DSP’yi desteklemesinin sebebi de askere Ecevit’in yakın olmasıydı. Kendisini savunabilecek insanlara ihtiyacı var.

Milliyet, 11.7.2007

Kutluların notu:

Benimle yapılan röportaj kısaltılarak yayınlanırken benim kullandığım ifadelere sadık

kalınmamış

Ömer ERBİL

12.07.2007


 

Danıştay saldırısını şimdi konuşsak...

Türkiye demokrasisi, ne yazık ki, şiddetin, Demokles’in kılıcı gibi tepesinde salınmasından kurtulamadı. Şiddet ve arkasından normal demokratik yollarla sorunlarla başa çıkamamanın sonucunda olağanüstü hâl arayışları ve “milli güvenlik rejimine” teslim olarak özgürlüklerden vazgeçmek şeklindeki formül, 1960 sonrası siyasî hayatımızı özetlemektedir.

Türkiye, 1980 sonrası süreçte, Güneydoğu Anadolu’daki şiddet hareketleri istisna edilirse, yaygın bir siyasî şiddet olayı yaşamadı. Ancak kritik zamanlarda, mesela, Danıştay saldırısı benzeri ajitasyonlarla siyasî iklimin bozulmasını engelleyecek bir olgunluk da gelişmedi.

Bugün Ümraniye’de bir evde bulunan el bombaları etrafında gelişen çete soruşturması derinleştikçe, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması hadisesi ile Danıştay saldırısının ardında emekli askerlerin etrafında teşekkül eden “ulusalcı” çetelerin olduğu ortaya çıkıyor. Hatırlarsanız, Danıştay saldırısında okul dışında türban takan bir öğretmenin sürülmesi hadisesinde öğretmenin itirazını reddeden dairenin toplantı halindeyken basılması neticesinde bir hakim öldürülmüş birkaçı da yaralanmıştı. Bunun üzerine bir kısım medya ve başta Cumhurbaşkanı Sezer laiklik vurgulu çok sert açıklamalar yapmış ve adeta hükümeti suçlamışlardı. Maktul hakimin cenaze töreni, estirilen bu havada hükümet aleyhtarı bir gösteriye dönüştürülmüş ve hatta camii avlusunda bakanlar kovalanmıştı. İşin tuhafı Cumhurbaşkanı Sezer’in bu gösterileri tasvip ederek, tepkinin devam etmesi gerektiğini açıklamasaydı. Çete soruşturmalarında çetenin vurucu timi bomba atar cinayet işlerken, “sivil toplum” timinin de gösterilerde ajitasyon yaptığı meydana çıkıyor. Gün geçtikçe bu saldırıların ve gösterilerin bir darbe tertibinin parçası olduğu anlaşılıyor.

Bu gelişmeler karşısında bir kısım medyanın, Cumhurbaşkanı Sezer’in ve olay daha tazeyken bir hukuk adamına yakışmayacak bir tarafgirlikle açıklama yapanların şimdi hükümetten ve bilhassa camii avlusunda kovalanan bakanlardan özür dilemesi gerekmiyor mu? Ve asıl şimdi çeteler aleyhine gösteriler, tabii medeni bir şekilde, yapılması gerekmiyor mu? Bundan bir süre önce ABD’deki Neo-conlarla Hudson Enstitüsü’nde Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın öldürülmesi ve yüzlerce kişinin bombalama sonucunda öldürülmesi halinde ordunun Kuzey Irak’a müdahalesiyle olabilecek gelişmeleri tartışan ve hatta PKK liderlerinin Türkiye’ye teslim edilmesinin AK Parti’ye yarayacağı için ertelenmesini isteyen resmi görevlilerin varlığı haber konusu olmuştu. İnsan düşünmeden edemiyor, Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay saldırısını planlayan çetelere bu görevleri veren 1 Numara ve onun arkasındakiler, benzeri “beyin fırtınası” toplantıları da yapmışlar mıdır? Yaptılarsa kimlerle yapmışlardır? Bu rezilliklerin de ortaya saçılması yakındır.

Danıştay saldırısının zanlısı bir polisin cesareti ve şansı sayesinde yakalanmasıydı, bugün hangi noktada olurduk? Bu tim daha hangi cinayetlere, bombalamalara imza atardı? Bu soruşturma nerede tıkandı? Niye bu kadar geç ilerliyor? Bu çeteleri kim koruyor? Rahip Santoro’nun, Hrant Dink’in ve Malatya’da katledilen misyonerlerin soruşturmaları neden ilerlemiyor? Dink’in soruşturması kamuoyunun duyarlılığı ve ısrarı sayesinde ilerleyince karşımıza yine devlet içinde çöreklenmiş bir çetenin ve Danıştay saldırısını azmettirenlerin çıkması tertibin büyüklüğünü gösteriyor.

Bugün, 11.7.2007

Murat YILMAZ

12.07.2007


 

Asker, emekli çetecileri dışlamalı

Medyada çıkan haberlere bakılacak olursa, Genelkurmay Başkanlığı son derece önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Bu haberlerin ne oranda doğru olduğunu bilemiyorum. Araştırma yaptım, ancak kimseye tam olarak doğrulatamadım. Eğer bu haberler doğru ise, Genelkurmay Başkanlığı uzun süredir özlenen bir yaklaşım değişikliği ile karşımıza çıkıyor olacaktır.

Buna göre Genelkurmay, yasa dışı olaylara karışan, bir takım karanlık işler örgütleyen guruplara katılan veya destek veren emekli subaylara, hatta eski komutanlara yaptırım uygulamaya hazırlanıyor.

Gazetelerde, TV’lerde sık sık aynı manzaralarla karşılaşıyoruz. Bir dernek kurulmuş, silah üstüne yemin ediyor… Diğer bir dernek vatan-millet adına son derece karanlık olaylara karışıyor… Öbürü, ülke bütünlüğü adına insan öldürebiliyor… Büyük bölümü yasa dışı işlere giriyorlar… Bu yetmiyormuş gibi, vatan aşkı ile gözlerimizi boyayıp, perde arkasında çek-senet mafyası oluşturuyorlar… Bütün bunların arasında da emekli subayların, eskiden önemli komutanlıklar yapmış emekli askerlerin isimleri çıkıyor.

Bu tip karanlık çetelerin içinden subayların bulunması ve isimlerinin bu şekilde kamuoyuna yansıması bu çetelerin sanki TSK’nın komutasında ve korumasındaymış izlenimi yaygınlaşıyor. Polislerin arasında yüzlerini saklayarak karakollara götürülen emekli subaylar, kamuoyunda söylenti halinde dolaşan ve çok önemli bazı emekli komutan adlarının karıştığı çetelerin haberleri, TSK’yı gerçekten yıpratıyor. Kamuoyundaki saygınlığı darbe yiyor. Oysa herkes çok iyi biliyor ki, Genelkurmay bu yönde bir sinyal verse, bir adım atsa, bazı emekli askerlerin bu tip olaylara karışmasının önü alınır. Oysa uzun süredir Genelkurmay emeklileriyle ilgili hiçbir tartışmaya girmemiş, sessizliğini korumuştu. Hatta kuşku ve kaygılar artmıştı. Galiba artık bıçak kemiğe dayanmış olacak ki, harekete geçme hazırlığından söz ediliyor.

Genelkurmay “Ne yapalım, adamlar emekli olduktan sonra bizimle ilgileri kalmıyor. Biz bir şey yapamayız” diyemez. Hele “Bunlardan bazılarını TSK’dan atmıştık. Medya bu insanlara emekli asker dememeli” yaklaşımı hiç kabul edilemez. Herkes çok iyi biliyor ki, emekli olsa dahi (ihraç edilmiş olanlar hariç) askerin ilişkisi bitmiyor. Emeklilik ayrı bir kulüp gibidir. Ordu evleri, dinlenme kampları, davetleri ve bazıları için de lojmanlarıyla, emeklilerin Genelkurmay ile ilişkileri tümüyle kesilmez. Genelkurmay’ın kaşlarının çatılması, ne kadar sivil elbise giyerlerse giysinler, bazılarının hazır ol duruşuna geçmelerine yeter.

Milliyet, 11.7.2007

Mehmet Ali BİRAND

12.07.2007


 

Karışık işler

Devlet dediğimiz mekanizmanın açıkta, aleni olan yüzü bulunduğu gibi, örtülü katlarının da bulunduğunu bilirim, hatta bulunması gerektiğini anlarım... Bu, sadece Türkiye’ye mahsus bir hal değil, pek çok ülkenin gerçeğidir. Söz konusu örtülü yapının bazen iç kamuoyunu yönlendirmek, bazen dış dünyaya işaret vermek, bazen olayların yönünü değiştirmek için devreye girdiği de sır sayılmaz.

Örtülü yapılar kimi zaman basına belge-bilgi-delil sızdırarak, kimi zaman işadamlarının, şirketlerin, siyasi grupların arkasında, düşünce kuruluşlarının şemsiyesi altında çalışırlar. Daha da ötesi, hemen hepsi silah kullanılmasını gerektiren durumlar için özel olarak seçilip yetiştirilmiş elemanlara sahiptirler. Geçmişte yaşananların devletleri getirdiği nokta şu: Hiçbir devlet bu tür örtülü yapıların kontrolden çıkıp ‘çete’leşmesine izin vermez, veremez, vermemeye çalışır. Zira bilinir ki bu tür ‘ bulaşıklıklar’ frensiz bisiklete oturup bir tur pedal çevirmeye benzer... İstenen noktaya varılıp ‘dur’ denilince duran cinsten değildir sözünü ettiğimiz bisiklet. Düşmemek için sürekli pedal çevirmeyi gerektirir. Yani elinizi verdiğinizde kolunuzu kaptırırsınız.

Bunlara vatan, millet aşkıyla yol verilmiş olması sonucu değiştirmez, doymazlar!

Esas olarak paraya değil güce taliptirler. Zaten güç sonuçta kendiliğinden parayı da getirir.

Yasaların çerçevelediği sınırın dışında kalıp devlet kalkanının gerisinde devlet gücünü kullanmanın, emir verip almaya alışmış insanların bir kısmına hayal edemeyecekleri düzeyde tatmin sağladığı şüphesizdir. Bunları söylerken bilinmeyen bir şeyi dillendiriyor, sır ifşa ediyor değilim. Geçmişte tanık olduğumuz hadiselerin ortak karakteri budur.

Ancak ‘Sauna Çetesi’ diye isimlendirilen gruptan başlayarak, son iki yılda yaşadıklarımızın bildiğimiz dokudan farkını yeterince gördüğümüz şüphelidir. Evet, önümüzde kritik bir seçim süreci var, dikkatler sandığa, oradan çıkacak sonuca göre cumhurbaşkanlığı seçimine yönelmiş durumda ama ‘yakalandılar’ deyip geçtiğimiz kimi hadiseler var ki, bunları anlamlandırıp üzerine gitmemenin faturası ağır olabilir.

Bugün karşımıza çıkan ve biribiriyle irtibatsızmış gibi görünen yapıların 10 sene önce Binbaşı Cem Ersever çevresinde gelişen olayları hatırlatan, ama Susurluk ve sonrasında uzantı niteliğindeki hadiselerde görülenlerden farkı var. İki sene zarfında gerçekleştirilen baskınlarda ele geçen belgelerin niteliğine bakarak söylüyorum bunu. Şayet doğruysa -umarım değildir- üzerinde ‘çok gizli’ kaydı bulunan bazı dokümanların CD kayıtları, ‘devlet güvenliğiyle birinci derecede ilgili sır’ niteliğinde belgeler, hatta ‘Türkiye’de gerçekleşecek bir askeri müdahalenin iyi olacağına dair yorumların yabancı basında -özellikle Amerikan basınında- yer almasını sağlamaya dönük niyet ve girişimleri içeren evrak vs. var son zamanlarda yakalanan çetelerin arşivinde ele geçen evrak arasında.

Bu gruplara mensup kimi kişilerin üzerinden istihbarat elemanı olduklarına dair kimlik kartlarının çıkmasını ‘Kendilerine ve faaliyetlerine resmiyet izlenimi vermek için sahte kart üretmişler’ diyerek geçiştirebilirsiniz. Subay, polis üniforması giyerek adam dolandıran, maddi/manevi çıkar sağlayan yok mu? Pekâlâ ele geçen kartlara da böyle bakılabilir. Farklı yerlerde farklı gruplar içinde olan herkesin üzerinden aynı kartın çıkmasına ‘tesadüf’, Başbakan’ın evinin bulunduğu bölgenin krokisinin neredeyse her çetede çıkmasına ‘manidar’ deyip geçmek mümkün mü?.. Keza şayet ele geçen arşiv ve belgelere ilişkin iddialar doğruysa bunun özel olarak sorgulanması gerekir.

Ne yazık ki basında bu çetelerin evlerinde ele geçen silahlar ön plana çıkıyor. Otomatik, uzun menzilli silahların, bombaların varlığı elbette önemli; ama ‘çete’ deyip geçtiğimiz gruplara geçmişte meslekleri icabı ateşli silahlar kullanan, emekli olduklarında veya içinde bulundukları yapıyla ilişkileri kesildiğinde hasbelkader bir araya gelip mafyavari şantaj, gasp, tehdit, haraç işleriyle meşgul adi suçlular diye bakmak; vatan-millet hayrına çalıştıklarına dair söylemlerini çıkar amaçlarına hayali kılıf bulma çabası diye görmek hata olur.

Radikal, 11.7.2007

Avni ÖZGÜREL

12.07.2007


 

DP Meclise girer

En çok merak ettiğim sonuç ise Mehmet Ağar’ın başında bulunduğu DP’nin alacağı oy ve sandalye.

Şurası açıkça görülüyor:

Sahaya giden arkadaşlarımızın çoğu, “DP’nin barajı aşması” konusunda şüpheci bir yaklaşım sergiliyor.

Gerçekten öyle mi?

Bu, Hürriyet’in başında geçirdiğim dördüncü seçim oluyor.

Son iki seçimdir kamuoyu anketi yayınlamıyoruz.

Köşe yazarı arkadaşlarımız, kendi köşelerinde bazı anketlere yer veriyorlar.

Yaşadığım tecrübelerden sonra ben daha temkinli hareket etmeyi tercih ediyorum.

Ortada şöyle bir durum var.

Son iki seçimdir araştırma şirketlerinin hemen hepsi, bir partide yanılıyorlar.

Geçen seçimde birçok, anket Genç Parti’nin barajı aşacağı sonucu veriyordu.

Oysa aşamadı.

Anketlerin bir partinin sonuçları üzerinde yanılması, tabii ki sandalye dağılımını da köklü biçimde değiştiriyor.

İşte o nedenle Ağar ve DP’nin alacağı sonucu merakla bekliyorum.

Çünkü bu parti, geçen seçimde en güçsüz döneminde barajın kıl payı altında kaldı.

Anadolu’da güçlü bir örgüte sahip olduğu söyleniyor.

Yani DP’nin Meclis’e girmesi şaşırtıcı olmaz.

Ayrıca Mehmet Ağar’ın karizmasını da unutmamak lazım.

Hürriyet, 11.7.2007

Ertuğrul ÖZKÖK

12.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004