Emekli askerî hakim Dr. Ümit Kardaş, ‘e-muhtıra’ya soruşturma açabilecek kimsenin olmadığını belirterek, “Böyle bir rejim yok. Bu, demokrasi falan değil, bizdeki, nev’î şahsına münhasır bir sistem. Parlamento var, organlar var ama bunların üstünde askerî vesayet var” dedi. Tempo dergisinin bu haftaki sayısında Cemal Subaşı’na konuşan Dr. Ümit Kardaş, derin devlete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Emekli askerî hakim Dr. Ümit Kardaş, ‘e-muhtıra’ya soruşturma açabilecek kimsenin olmadığını belirterek, “Böyle bir rejim yok. Bu, demokrasi falan değil, bizdeki, nev’î şahsına münhasır bir sistem. Parlamento var, organlar var ama bunların üstünde askerî vesayet var” dedi.
Tempo dergisinin bu haftaki sayısında (26 Haziran 2007) Cemal Subaşı’nın sorularını cevaplandıran Dr. Ümit Kardaş, derin devlete ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
Kardaş, derin devletin, devletin ta kendisi olduğunu belirterek, “Osmanlı’dan devam ettirdiğimiz bir anlayıştır. Kolaylıkla hukuk dışına çıkabilen, halka güven duymayan, siyaset müeyyidesini yapan, askerin siyasete müdahalesinin olağan olduğu gelenekten geliyor. Cumhuriyetin ilanından sonraki kırılma noktası ise çok partili döneme geçiştir. Demokrat Parti, seçimleri henüz kazanmıştı ki, generaller İsmet Paşa’ya ‘Ne yapalım’ diye sordu. Daha işin başında yani. Bizde devletin milleti vardır. Ordunun da bir devleti vardır. Her devletin bir ordusu ve milleti vardır, ama bizde tam tersidir. Bu, elbette demokrasiye aykırı. Bu durumu tersine çevirmemiz lâzım” dedi.
KORKU ÜZERİNDEN İKTİDAR
Derin devletin ülkeyi dizayn çalışması 2007’de de devam ettiğini kaydeden Ümit Kardaş, “‘E-muhtıra’ için birileri uyarı diyor. Hayır, darbedir. Bu, Meclis’in işleyişine müdahaledir ve Anayasa’ya göre suçtur” diye konuştu.
Kardaş, ‘e-muhtıra’ya soruşturma açacabilecek kimsenin olmadığını ve siyasi iradenin, Silahlı Kuvvetler’le bir uzlaşma zemini aradığını söyledi.
Kardaş, şöyle devam etti: “Böyle bir rejim yok. Bu, demokrasi falan değil, bizdeki, nev’î şahsına münhasır bir sistem. Parlamento var, organlar var ama bunların üstünde askeri vesayet var. Meclis’in iradesi bile değişebiliyor, iç güvenlik zaten askerileşmiştir. Doktor bile militarize edilmiş vaziyette, hemen her şey askerileştirilmiş. Bu, milliyetçilik dalgası üzerinden oluşturulan bir şey. Halka korku salınıyor ve bunun üzerinden asker gücünü devam ettiriyor. Çünkü askerin böyle bir tehlikeye ihtiyacı var. ‘Ben olmasam ülke bölünecek, ben olmasam şeriatçılar gelecek, kıtır kıtır kesecek, idareyi alacak’ gibi... Bu korkular üzerine iktidarını sürdürmeye çalışıyor.”
ORDU, ZATEN İKTİDARDA
Türkiye’de, “CHP-ordu ittifakı biraz da tarihseldir” diyen Kardaş, “Meselî ordu artık direkt darbe yapma düşüncesinde değil. Zaten iktidarda. Darbe yapması gerekirse, bunu e-darbelerle oluşturuyor. Ayrıca ittifaklarını da kuruyor. CHP-ordu ittifakı biraz da tarihseldir. CHP siyasi partidir ama müttefik olarak görünmektedir. Yargının bir bölümünü etkilemektedir. Yandaşı Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve bürokratlar da mevcut. Ordu üzerinden siyaset yapan da var. İktidar olamıyor ama gücünü ordu üzerinden göstermeye çalışıyor. Bunlar birbiriyle girift” diye konuştu.
“SİYASİ İRADE VESAYETİN ÖNÜNE GEÇMELİ”
Ümit Kardaş, Kürt sorununun tarihsel bir sorun olduğunu ifade ederek, “Osmanlı’nın bir döneminde görmüyorsunuz; çünkü özerklik verilmiş. Ama sorun cumhuriyetle birlikte başlıyor, çünkü tek kimlik üzerine devlet kuruyorsunuz. Sadece Türk diyorsunuz, başka hiçbir unsuru barındırmıyorsunuz Kürtler her zaman dolaylı yönden yönetilmiştir, aşiretler aracılığıyla. Devletin işine geldi. Aşiretlerin bazılarıyla ilişki kurarak, diğerlerinin üzerine gitmiş. Bugün de öyle. 1980’de işkenceler kurumsallaşmıştı. İnsanlar 90 gün gözaltında kalıyordu. Benim de o dönemde savcı olarak mücadelelerim oldu, ama tek başına bir yere kadar. Nitekim iade edildim. Benim orada gözlemlerim var. Neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Devletin bu yaklaşımı milliyetçiliği azdırdı. Bu tutuma karşın siyasi partiler de sorunu çözecek bir altyapı oluşturamıyor. ‘Düz ovada siyaset’ diye bir ses geldi, uyarılar üzerine anında susuldu. Vesayet olduğu sürece, siz hiçbir sorununuzu tartışamazsınız. Çözüm, soruna çare olacak paketini açıklayan bir siyasî iradenin, vesayetin önüne geçip, ‘Ben gerekirse senden öneri alırım’ demesidir.”
DERİN DEVLETİ, SİYASİ İRADE YOK EDER
Derin devleti yok etme yolunun siyasî partilerden geçtiğini kaydeden Ümit Kardaş, şöyle davam etti: “İktidara gelen hükümetlerin irade göstermesi lâzım. Mesela Şemdinli’yi yargılayamıyorsunuz. Çünkü bunu askeri mahkeme yargılar deniyor, böyle bir şey olur mu? Bunu tartışmak lazım; askeri yargı alanı çok geniş. Adeta koruma getiriyor. Genelkurmay Başkanı’nı yargılayamıyorsunuz meselâ. Çünkü yargılayabilecek iki kıdemli üye olması lâzım. Genelkurmay Başkanından daha kıdemli iki tane üye. Daha kıdemli kimse yok ki. Yani teknik olarak yargılanamıyor. Gerçekten demokrasiye inanmış bir hükümet, bunun değişliğini yapmaz mıydı? Anayasaya göre askerin siyasî beyanı, telkini suçtur.”
|