|
Türkiye’nin çabalarıyla UNESCO’nun, doğumunun 800. yıldönümü vesilesiyle 2007’yi ‘Mevlânâ yılı’ ilân ettiği Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin hoşgörü iklimi, New York’u da kucakladı. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Semazen ekibi New York’ta bir gösteri düzenledi. Manhattan’da gerçekleştirilen Mevlevi ayini çoğunluğu Amerikalı olan izleyicilerden büyük ilgi gördü.
UNESCO’nun 2007’yi Mevlânâ yılı ilân etmesi vesilesiyle Türkiye, dünyanın dört bir yanında büyük düşünürün yüzyıllar öncesinden açtığı “Hoşgörü ve Birlik” yolunu anlatma çabasında. 2007 yılı içerisinde dünyanın farklı 30’dan fazla şehirde gösteri düzenleyecek olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ekibinin son durağı New York oldu.
The Town Hall salonunda binden fazla insana hitaben yapılan Sema ayinine Mevlânâ’nın ırkları, renkleri ve dünyevî kalıpları aşan özde birlik mesajları iletildi. Mevlânâ ve onun öğretisi üzerine açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Ahmet Arı, dünyanın böyle bir barış diline çok ihtiyaç duyduğunu dile getirildi. Tasavvuf’un kökeninin İslâm olduğu gerçeğine dikkat çeken Prof. Dr. Arı, bu öğretinin insanın manevî yönünü ortaya çıkaran bir yol olduğunu vurguladı.
Türk kültürüne Mevlânâ’nın derin etkileri olduğunun altını çizen Türkiye’nin New York Başkonsolosu Mehmet Samsar, onun insanlığa sunduğu engin hoşgörünün iyi anlaşılmasını istedi. Dünya barışı için Mevlânâ’nın öğretilerine ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Samsar, “Ancak bu sese kulak vererek gerçek aşkı anlar ve birbirimize karşı saygıyı öğrenebiliriz” dedi. Mevlânâ’nın insanlar arasında din, dil, ırk gibi hiçbir ayrım yapamadan herkese kucak açtığına değinen Samsar, gerçek sevginin de bu olduğunu söyledi.
UNESCO’yu temsilen geceye katılan kurumun New York Direktörü Helene-Marie Gosselin, Mevlânâ’nın dile getirdiği aşkın ölümsüzlüğü konusuna değindi. Gosselin, “UNESCO olarak Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin dünya genelinde 800. doğum yılı kutlanmalarına eşlik etmekten gurur duyuyoruz” diye konuştu. Birleşmiş Milletler’in oluşturduğu ‘Medeniyetlerarası İttifak’ projesinin ancak bu büyük düşünürün öğretisi ile sağlanabileceğinin altını çizen Gosselin, insanca bir hayat için Mevlânâ’nın açtığı yolun takip edilmesi gerektiğini ifade etti. Gosselin, konuşmasını Mevlânâ’nın şu ölümsüz dizleri ile ve yedi öğüdü noktaladı:
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Konuşmaların ardından kürsüye gelen Kültür ve Dışişleri Bakanlıkları bünyesinde oluşturulan Mevlânâ faaliyetleri koordinasyonu ekibinden olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç da semazen ayini hakkında bilgi verdi. Her ayinde dört dönüşün olduğu ve her birinin farklı bir aşama olduğuna dikkat çeken Kılıç şöyle devam etti; “İlk dönüş anlamayı ifade eder. İkincisi Allah’a ibadeti zikreder. Üçüncü dönüş aşkı. Son olan dördüncü sema ise Allah’a dönüşü ifade eder.”
Kılıç, Sema ayininde kullanılan ney, ud, kanun gibi müzik enstrümanların ifade ettiği sembolik değerleri de tek tek anlattı. “Semazenlerin giydiği siyah cübbeler ‘Ben bir hiçim’ demek anlamına gelir” diyen Prof. Dr. Kılıç’ın konuşmasının ardından sahneye gelen semazen ekibi, okunan kaside ile ayine başladı. Neyin mistizm dolu sesi salonu doldururken ardından okunan kaside ile semazenler ayinlerinin ilk dönüşüne başladı. Dördüncü ve son dönüşün tamamlanmasının ardından okunan Kur’ân-ı Kerim ile gösteri tamamlandı.
| 
