Greenpeace Akdeniz Ofisi tarafından Akdeniz’in aşırı ve yasa dışı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği gibi tehditlerle karşı korunması için ‘’deniz parkları’’ ağı oluşturulmasına yönelik çalışma başlatıldı.
Greenpeace Akdeniz Ofisi Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, yaptığı açıklamada, su altı parkları olarak da adlandırılan rezerv alanlarının temel amacının, nesli azalan türlere barınma alanı oluşturmak, deniz ve çevre koruma konusunda bilinçlendirmek, bilimsel araştırmalar yapmak, eğitim ve koruma faaliyetleri gerçekleştirmek olduğunu söyledi.
Üç kıtayı birleştiren ve son derece zengin deniz yaşamına sahip olan Akdeniz’in verimini, deniz yaşamını ve ekosistemini, sağlıkları ve yaşamları ona bağımlı olan milyonlarca insan için korumak adına acilen bir deniz parkları ağı oluşturulması gerektiğini belirten Dökmecibaşı, bu konuda rapor hazırladıklarını ifade etti.
Akdeniz’in, pek çok canlı türüne ve önemli ekosistemlere ev sahipliği yapan, zengin ve çeşitliliği olan bir çevre olduğuna işaret eden Dökmecibaşı, ‘’Büyük bölümü açık deniz konumunda olan Akdeniz, aşırı avlanmadan tahrip edici balıkçılık yöntemlerine, kirlilik ve iklim değişikliğine kadar insan faaliyetlerine dayalı pek çok tehdidin etkisi altında. Bu durum sürekli olarak, Akdeniz’in sunduğu paylaşılan bir kaynağın ve hazinenin yok olmasına neden olmakta’’ dedi.
DENİZ YÖNETİM ANLAYIŞI
Akdeniz için deniz parkları ağının oluşturulması sürecine özellikle kıyılarda yaşayan topluluklar başta olmak üzere tüm paydaşların katılımının sağlanmasının ve önerilerin gözden geçirilmesi gerektiğine işaret eden Dökmecibaşı, daha sonra şunları kaydetti:
‘’Deniz rezervlerinin yarar sağlayabilmesi, söz konusu alanı çevreleyen denizdeki yaşamın da ekolojik olarak duyarlı bir şekilde idare edilmesine bağlıdır. Denizin büyük bölümünün sürdürülebilir ve adil bir şekilde idare edilebilmesi için bazı temel değişikliklere ihtiyaç vardır. Var olan deniz yönetim anlayışı (denizlerin özgürlüğü) prensibine dayanır. Bu yüzden denizler için özgürlük yaklaşımı, denizden alınabileceklerin sınırlı olması gerektiğinin farkındadır ve şimdi ve gelecekte tüm insanlığın yararı için derin denizler için sürdürülebilir ve adil bir yönetim talep eder. Hiçbir tür tek başına var olmaz.
Çevresindeki habitat üzerinde yarattığı etkiyi hesaba katmayan balıkçılık yönetimleri kusurludur. Trolle avlanma gibi yöntemler önemli üreme alanlarını yok ederek sadece türler için değil tüm ekosistem için felakete götüren sonuçlar doğurur.’’
|