|
|
|
Laiklik din düşmanlığı değildir |
Türkiye İmam Hatipliler Vakfı Başkanı Ahmet Ağırbaşlı, laikliği bazılarının yanlış algıladığını ve bu şekilde anlaşılmasını istediğini kaydederek, laikliğin ateizm ya da din düşmanlığı olmadığını söyledi.
YÖK’ün raporunda kız öğrencilerin İHL’lerde okumamaları gerektiği izlenimi verildiğini belirten Ağırbaşlı, ‘’Yıllarca muhafazakâr ve dindar kesimleri kız çocuklarını okutmamakla, gericilikle suçlayanlar, şimdi de kızların okumasını engellemeye çalışıyor. Kızlar okumak istiyor. Bırakın okusunlar’’ dedi.
Ağırbaşlı, YÖK’ün raporuna yönelik eleştirilerinin ardından, İmam Hatip Liseleri (İHL) Mezunları ve Mensupları Derneği eski Başkanı İbrahim Solmaz’ın İHL dışındaki liselerle ilgili söylediği ileri sürülen sözlere değindi. Solmaz’ın bununla ilgili basın toplantısı düzenlediğini ve ifadelerinin çarpıtıldığını açıkladığını hatırlatan Ağırbaşlı, “Çarpıtılıp çarpıtılmadığını bilemem. Onun söyleyeceğini tahmin etmiyorum’’ diye konuştu.
|
07.06.2007
|
|
|
Günlüklere yansımıştı |
7 erin şehit olması ve 8’inin yaralanmasıyla sonuçlanan son karakol baskını sonrası, askerlerinin emniyetini sağlayamayan güvenlik teşkilâtı sorgulanıyor. Sınırlarımızı korumakla yükümlü bir kurumun, kendi karakollarını bile koruyamaması bir güvenlik zaafı olarak değerlendiriliyor. Üst düzey komutanların, ‘günlük’lere yansıyan ifadeleriyle, görevlerini ihmal edip siyasete daha fazla zaman ayırmalarının bu zaafiyette başlıca rol oynadığı belirtiliyor.
TERÖRDEN BESLENENLER VAR
Mehmet Altan Star’da yayınlanan dünkü köşesinde karakollarımızın nasıl böyle kolayca basılabildiğini sorarak, askerin ülke savunması yerine, siyaset konuşmasının bu sonucu doğurduğunu yazdı. Bugün’den Nuh Gönültaş da terörün başını ezmek için Kandil Dağına harekât düzenlemeyi tartışan askerî yetkililerden siyaset yapmak yerine terörü durdurmalarını istedi. İç ve dış bazı mihrakların akan kanı istismar ettiğine dikkat çekilerek, terörle mücadele için özel olarak yetiştirilmiş birliklere ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
|
07.06.2007
|
|
|
Kurşunlar annelere |
Türk Anneler Derneği Genel Başkanı Gül Baysal, Tunceli’deki jandarma karakoluna saldırıyı ‘’nefretle kınadıklarını’’ belirterek, ulusal ve uluslararası kamuoyunu terör örgütlerine karşı duyarlı olmaya çağırdı..
Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a, Tunceli’deki jandarma karakoluna yapılan saldırı sebebiyle birer mesaj gönderdi.
Mesajlarında, terör belâsından yine anaların yüreklerinin yandığını ifade eden Baysal, Tunceli’deki hain saldırıya yüreklerin dayanmadığını bildirdi.
Baysal, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki insanlar başta olmak üzere tüm vatandaşların terörizmden tarifi olanaksız zararlar gördüğünü, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu binlerce vatandaşın teröre kurban verildiğini belirtti.
Gül Baysal mesajlarında daha sonra şunları kaydetti:
‘’Türkiye’de terörizme karşı kararlı ve başarılı mücadele sürmektedir. Ancak nihai başarının işbirliği ve dayanışma ile mümkün olabileceği de bir gerçektir.
Demokrasi, farklı kültürlere sahip olsa dahi asgari müştereklerde birleşmeyi gerektirir. Demokratik hakların elde edilmesinde herkes, teröre taraf olmadan, geçmişte yaşanan acı tecrübeleri unutmadan, barış ve huzur ortamının sürmesi için mücadele etmelidir. 7 fidanımızın acısıyla sesleniyorum;
Demokrasinin, insan haklarının, laikliğin ve sosyal refahın önündeki en büyük engelin ‘terör’ olduğu gerçeğini bir kere daha tekrarlarken, ulusal ve uluslararası kamuoyunu terör örgütlerine karşı duyarlı olmaya çağırıyorum.
Yeter, yeter, yeter artık... Evlatlarımız ölmesin, analar ağlamasın.
Fidanlarımıza sıkılan kurşunları Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik, beraberliğine, anaların kalbine saplanmış olarak kabul ediyor, tüm teşkilatımız adına nefretle kınıyorum.’’
ŞEHİT ANALARINA
Gül Baysal, şehit analarına hitaben yayınladığı mesajda da şöyle dedi:
‘’Gözünden yaş yerine kan gelen yüce Türk anası, ne yüce varlıksın sen. Şehidimin kanından rengini alan şanlı bayrağımıza sarılı evladını bağrına basarken ‘vatan sağolsun’ diyerek, erişilmesi güç yükseklerdesin...
Tüm analar adına, milletimiz adına Allah’ın sabrının yanından ayrılmaması en büyük dileğimizdir.
‘Vatan sana minnettar’ cümlesinin mimarı analarımız...Derin saygılarımızla’’
|
07.06.2007
|
|
|
Liste düzeltmesi için son iki gün |
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 23. dönem milletvekili genel seçimine ilişkin belirlediği seçim takvimine göre, milletvekili aday listelerini 4 Haziran Pazartesi günü YSK’ya veren siyasi partilerin, listelerdeki eksiklikleri tamamlamaları için 2 günleri kaldı.
Seçim takvimine göre, siyasi partiler, milletvekili aday listelerini 4 Haziran Pazartesi günü YSK’ya teslim etti. Bağımsız aday olacakların il seçim kurullarına yapacakları başvurular da aynı gün sona erdi.
YSK, siyasi partilerin milletvekili aday listelerini incelemeye başladı.
Siyasi partilerin, YSK’nın belirttiği eksiklikleri 8 Haziran’a kadar tamamlaması gerekiyor. Seçim takvimine göre, önceki gün sandık kurullarının oluşum işlemleri de tamamlandı. Oluşumda görev alanlara ilgili hususlar bildirilecek ve seçim işlerinde görevlendirilecekler eğitime alınacak.
|
07.06.2007
|
|
|
Vekiller ‘liste şoku’ yaşıyor |
Liste dışı kalan vekiller kırgınlıklarının yanı sıra, liste şoku yaşıyor. AKP’li vekiller, ‘En fazla 50 kişi liste dışı kalırdı.
150’nin üzerinde isim olması şaşırttı’ şeklinde konuştu. AKP’den listeye giremeyen vekiller tepkilerini sert sözlerle de dile getirdi. Liste dışı kalan vekiller kırgınlıklarının yanı sıra, liste şoku yaşıyor. AKP’den listeye giremeyen vekiller tepkilerini sert sözlerle de dile getirirken CHP’de listeye giremeyen vekiller ise ‘çok sürpriz olmadı’ yorumunu yaptı.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
MHP koalisyona kapalı |
MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, seçim öncesi ittifak, seçim sonrası koalisyon düşüncelerinin olmadığını vurgulayarak, seçimlerden sonra MHP’nin Meclise girmesi halinde hiçbir partiyle koalisyon kurmayacağını açıkladı.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), 9 Haziran Cumartesi günü Adana mitingiyle seçim kampanyasını resmen başlatıyor. Seçimler için 22.9 milyon YTL (22.9 trilyon TL) bütçe ayıran MHP, propaganda döneminde kullanacağı söylemler ve meydanları süsleyecek afişleri hazırladı. Bahçeli, Adana mitinginden sonra partisinin seçim bildirgesini kamuoyuna açıklayacak. MHP’nin basın ve propagandadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, MHP muhabirleri ile sohbet toplantısında biraraya geldi. MHP’nin tek başına iktidar olma ve ülkeyi yönetme iddiasında olduğunu belirten Şandır, Türkiye’yi yönetecek kadrolara aday listesinde yer verdiklerini söyledi. “Türkiye’nin temsilcilerini Meclis’e taşıyacağız” diyen Şandır, ilk mitingi 9 Haziran’da Adana’da gerçekleştireceklerini ifade etti.
Şandır ayrıca, seçim öncesi ittifak, seçim sonrası koalisyon düşüncelerinin olmadığını vurgulayarak, seçimlerden sonra MHP’nin Meclis’e girmesi halinde hiçbir partiyle koalisyon kurmayacağını açıkladı.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
AKP, bürokratını unuttu |
AKP’nin, aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılan Kültür ve Turizm Bakanlığı eski Müsteşarı Mustafa İsen’i listeye almayı unuttuğu ortaya çıktı.
AKP’nin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) vermesinin ardından tartışmalar sürüyor. Aday listeleri belirlenirken ilginç bir olayın yaşandığı da öğrenildi. AKP’den aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılan Kültür ve Turizm Bakanlığı eski Müsteşarı Mustafa İsen’in listede yer almaması bürokrasi çevresini şaşırttı. İsen’in aday listeleri belirlenirken Bursa başta olmak üzere bazı illerin garanti sıralarına yerleştirilmesinin planlandığı, ancak yaşanan karışıklıkta İsen’in isminin unutulduğu belirtildi.
İsen’in listede yer almaması parti kurmaylarını da şaşırttı. İsmi unutulan İsen’in seçimlerden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki görevine dönmesi bekleniyor. Başbakan Erdoğan, istifa eden bürokratlardan da sadece 5’ini garanti sıralara yerleştirdi. Başbakanlık eski Müsteşarı Ömer Dinçer’i İstanbul 2. Bölge 7. sıradan, Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı Necdet Ünüvar Adana 3. sıradan, Sağlık Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Rüstem Zeydan Hakkari 1. sıradan, DSİ eski Genel Müdürü Veysel Eroğlu Afyonkarahisar 2. sıradan, Milli Eğitim Bakanlığı eski Müsteşarı Necati Birinci İstanbul 2. Bölge 10. sıradan aday gösterildi.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
AKP’nin tek engelli adayı Lokman Ayva |
ANKARA - AKP listesindeki tek engelli aday İstanbul Milletvekili Lokman Ayva oldu. Meclis’in diğer engelli vekili Gürsoy Erol ise liste dışı kaldı.
Türkiye’nin yedi bölgesinden yedi engelli aday çıkarmayı hedefleyen AKP, listeye tek engelli aday almış oldu. AKP’nin aday listesinde yer bulabilen tek engelli aday İstanbul Milletvekili Lokman Ayva oldu. Görme engelli Ayva, İstanbul 2. Bölge 7. sıradan aday gösterildi. AKP’nin ortopedik engelli vekili İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol ise listeye giremedi. AKP’de aday adayı olan 46 engelli listede yer bulamazken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘işaret dili’ tercümanı Nurben Cin de listeye giremedi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen engelli aday adayları Lokman Ayva ile birlikte davul zurna eşliğinde AKP Genel Merkezi’nde adaylık başvurusu yapmıştı.
|
/ ANKARA -
07.06.2007
|
|
|
Yazıcıoğlu'na Özbaş vekalet edecek |
Partisinin seçimlere katılmama kararı üzerine Sivas’tan bağımsız milletvekili adayı olan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yerine Genel Başkan Yardımcısı Av. Edip Özbaş vekalet edecek.
22 Temmuz’da yapılacak seçimlerde memleketi Sivas’tan bağımsız aday olduğu için BBP Genel Başkanlığı görevinden istifa eden Yazıcıoğlu’ndan boşalan koltuğa Edip Özbaş vekaleten oturdu.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Bir dönem böyle geçti |
İki partinin girdiği 22. Dönem Parlamentosu, zaman içinde temsil edilenlerle birlikte dönemi 7 partiyle kapattı. AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinde, 1987 genel seçiminden beri ilk kez tek başına iktidara gelen parti oldu. Uzun aradan sonra sadece iki parti (AKP ile CHP) Meclise girebildi.
AKP, yüzde 34.28 oy oranıyla 363 milletvekili, CHP ise 19.39 oy oranı ile 178 milletvekili çıkarırken, aralarında Mehmet Ağar, Edip Safter Gaydalı, Sabahattin Cevheri, Ülke Güney’in de bulunduğu 9 milletvekili ise bağımsız olarak Meclise girdi.
3 Kasım seçimi, Cumhuriyet tarihinin en büyük ‘’siyasi tasfiyesine’’ sahne oldu. DSP, MHP, ANAP, DYP ve SP barajı aşamadığı için Meclis dışında kaldı. AKP’den 13, CHP’den ise 11 kadın milletvekili Meclise gelirken, 550 kişilik parlamentoda kadınların temsil oranı yüzde 4.36’da kaldı. YSK, Siirt’in Pervari ilçesi Doğanköyü’nde toplam 706 seçmenin kayıtlı olduğu 17, 18 ve 19 numaralı sandıklarda sandık kuralları usulünce oluşturulmadığı için oy kullanılmadığı gerekçesiyle seçimin yenilenmesine karar verirken, CHP Milletvekili Ekrem Bilek, AKP Milletvekili Mervan Gül ve bağımsız seçilen Fadıl Akgündüz’e ait milletvekili tutanaklarını da iptal etti.
Hakkındaki mahkumiyet kararı sebebiyle 3 Kasım seçimlerine katılamayan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart 2003 Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi sonucu Parlamentoya girdi. Erdoğan ile Öner Gülyeşil ve Öner Ergenç’in de seçilmesiyle AKP’nin Meclisteki sandalye sayısı 363’ten 365’e çıktı.
VEKİL OLARAK GİRDİLER,
GENEL BAŞKAN OLDULAR
Seçimde Meclis dışında kalan DYP, Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar’ın katılımı dolayısıyla 2002 sonundan itibaren Mecliste temsil edilmeye başladı. Ağar, 14-15 Aralık 2002 tarihlerinde yapılan DYP 7. Olağan Kongresinde Genel Başkan seçildi. DYP ile Mecliste temsil edilen parti sayısı, 3’e yükseldi.
Anavatan Partisi (ANAP) Hakkari Bağımsız Milletvekili Mustafa Zeydan’ın partiye katılımıyla 11 Nisan 2003’den itibaren TBMM’de temsil edilmeye başlandı. Mecliste temsil edilen parti sayısı 4’e yükseldi. Ancak Zeydan’ın istifa ederek AKP’ye geçmesi sonucu, ANAP tekrar Meclis dışında kaldı. CHP İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk, CHP’den istifa ettikten sonra HYP’yi kurdu ve genel başkan oldu. Böylece HYP de Mecliste temsil edildi. Siyasi yaşamına Anavatan Partisi’nde başlayan, 3 Kasım seçimlerinde AKP’den milletvekili seçilen Erkan Mumcu, Mart 2005’te hem Kültür ve Turizm Bakanlığı görevinden hem de AKP’den ayrıldı. Mumcu’nun, Anavatan Partisi Genel Başkanı olmasının ardından bu parti yeniden temsil edilmeye başladı. Mumcu’nun ardından, istifalar durmadı. Hem AKP hem de CHP’den ayrılan milletvekillerinin katılımlarıyla Anavatan Partisi, Mecliste 3. grup oldu. CHP içinde bazı muhalif milletvekilleri, partiyle yollarını ayırdı. Meclisteki sandalye dağılımı istifalar ve parti değiştirmelerle sürekli olarak değişti.
İSTİFA VE ÖLÜMLER
Enerji Bakanlığı ihalelerine ilişkin yolsuzluk iddialarında adı geçen Cemal Kaya hakkında dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlanması üzerine TBMM üyeliğinden, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Derviş ise BM Kalkınma Programı Başkanlığı’na seçilmesi nedeniyle milletvekilliğinden istifa etti. AKP Kütahya Milletvekili Halil İbrahim Yılmaz, 22. Dönem parlamentosunun kaybettiği ilk milletvekili oldu. Yılmaz, 27 Temmuz 2004’de Ankara’da vefat etti. AKP Ağrı Milletvekili Mehmet Melik Özmen, AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, CHP Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili ve Gaziantep Milletvekili Ömer Abuşoğlu, TBMM Başkanvekili ve CHP Bursa Milletvekili Ali Dinçer, Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder vefat etti. Meclis’te boş sandalye sayısı 9’a yükseldi.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Öger: AB hata yaptı |
Avrupa Parlamentosunun (AP) Alman sosyalist üyelerinden Vural Öger, AB’nin Türkiye’ye ‘’pozitif sinyaller’’ vermeyerek ve ‘’kararlılık’’ göstermeyerek hatalar yaptığını söyledi.
AP’nin 2004 seçimlerinden bu yana görev döneminin yarısını tamamlaması çerçevesinde 3 yıl boyunca yaşadığı olay ve deneyimleri değerlendiren Öger, ‘’Avrupa’nın geleceğinin inşa edildiği bir yapı içerisinde olmak güzel’’ derken, AB kurumlarında 2004’te var olan ‘’Türkiye heyecanı’’nın artık görülmediğini söyledi.
Parlamento içinde ‘’genişleme yorgunluğu’’ ve ‘’Türkiye yorgunluğu’’ hissettiğini ifade eden Öger, bunların ‘’tartışılmak bile istenmeyen konular’’ haline geldiğini, gelişmelerin ‘’teknik sürece bırakılmak istendiğini’’ ifade etti.
Türkiye’de son dönemde bir ‘’kriz’’ yaşandığını savunan ve ‘’AB’nin çifte standartlı tutumu bu kriz çıkmazında rol oynadı’’ diyen Vural Öger, Alman gazetelerinde çıkan makalelerden örnekler vererek, AB’nin Türkiye’de ‘’karizmasını kaybettiği’’ ve ‘’bir karar vermek durumunda olduğu’’ görüşlerine işaret etti.
‘’AB’ye destek 3 sene önce yüzde 70 kadardı, şimdi yüzde 40’a düştü. AB nerede hata yaptığını düşünmeli. AB pozitif sinyaller verseydi ve kararlılık gösterseydi bu sorunlar yaşanmazdı’’ diyen Öger, Türkiye’nin en öncelikli kozunun ‘’demokratik ve laik bir ülke’’ olması olduğunu söyledi.
Türkiye-AB ilişkilerinde her iki tarafın da duygusallıktan uzak kalması gereği üzerinde ısrarla duran Öger, AB’ye katılımda teknik süreç devam ederken, Türkiye’de devlet, hükümet ve halkın yeni projeler üreterek sürece katkıda bulunmasını istedi.
Katılım müzakerelerinin başlamasının ‘’Türkiye tarafından yakalanmış büyük ve tarihi bir şans’’ olduğunu savunan, ‘’Bir kulübe girerken o kulübün koşullarını kabul etmek gerekir’’ diyen Öger, referandum yapılsa Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin katılımına da karşı çıkılacağını belirtti. Türkiye’deki asker yapısının AB’liler tarafından anlaşılmadığını, bunun anlatılması gerektiğini kaydeden Öger, bu yapının Şili, Yunanistan ve İspanya cuntaları ile mukayese edilemeyeceğini, Türkiye’de askerlerin koyduğu bazı ‘’kırmızı çizgiler’’ olduğunu anlattı. Öger, ‘’Herhangi bir askeri müdahale bizi AB’den kesip atar’’ dedi.
AP’nin dışişleri ve dış ticaret komisyonlarına da üye olan Vural Öger, küreselleşmenin önüne geçilemeyeceği görüşünü savunurken, Kıbrıs sorununun AB değil BM çatısı altında çözüm bulabileceğini tekrarladı. Öger, AB’nin bu dosyada geçmişte yaptığı hataların farkında olduğunu, Türkiye karşıtlarının Kıbrıs konusunu kullandıklarını belirtirken, ‘’AB’nin büyük ülkeleri ve ABD isteseler bu sorunu hemen çözerler’’ diye konuştu. AB’nin içinde bulunduğu karışıklık sürecinde Türkiye dosyasının ‘’kafaları iyice karıştırdığını’’ belirten Vural Öger, AB’nin kendi bünyesinde ‘’devrime ihtiyacı olduğunu’’ ifade etti.
|
/ BRÜKSEL
07.06.2007
|
|
|
Slovakya AB desteğini tekrarladı |
Slovakya’nın İlk Cumhurbaşkanı Michal Kovac, Slovakya’nın Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu desteklediğinin bilindiğini belirterek, ‘’Avrupa Konseyi’nin Kasım 2006 tarihinde Türkiye’nin müzakere süreci konusunda aldığı kararı mantıklı bir uzlaşı olarak dikkate alıyoruz’’ dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen ‘’İstanbul Forum: Eğitim-Teknoloji-İnnovasyon’’ toplantısında konuşan Kovac, Slovakya’nın AB’nin genişleme sürecini her zaman desteklediğini ve bu desteğini sürdürmeye devam edeceğini söyledi.
Kovac, bu süreci Avrupa’nın birleşmesi olarak algıladıklarını ifade ederek, şöyle dedi:’’AB’nin bütçe ve diğer kurumsal sorunlarının genişlemeyi durdurmasına veya geciktirmesine imkan verilmemesi bakımından bunların çözülmesi gerekmektedir. Slovakya’nın Türkiye’nin AB’ye entegrasyonunu desteklediği bilinmektedir. Avrupa Konseyi’nin Kasım 2006 tarihinde Türkiye’nin müzakere süreci konusunda aldığı kararı mantıklı bir uzlaşı olarak dikkate alıyoruz. Türkiye’yi gerekli reformların kabul edilmesi konusunda destekliyoruz.’’
Kovac, bu forumu Türkiye ile diğer aday ülkelerin AB’ye girebilmesi için gerekli temel ekonomik kriterlerin tamamlanmasına yönelik bir adım olarak gördüğünü belirtti.
|
/ İSTANBUL
07.06.2007
|
|
|
Washington Times: AKP’nin iki büyük hatası bulunuyor |
Washington Times gazetesi, AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana iki büyük hatasını tezkere ve cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaptığını yazdı. Gazete, genel seçimler sonrasında gelecek yeni iktidarın da ABD ile ilişkileri belirleyeceğini kaydetti.
Gazetede yayınlanan bir makalede, yaklaşan seçimlerle belirlenecek yeni hükümetin de İran konusunda ABD ile işbirliği yapıp yapmayacağını, yaparsa bunun ne şekilde olacağını belirleyeceği vurgulandı.
Amerika’da gerek Demokratlar gerekse Cumhuriyetçilerin Saddam Hüseyin’i indirme konusunda fikir birliğinde olduğunu ancak bunu nasıl yapılması gerektiği konusunda farklı düşündükleri belirtilen makalede, Washington’un yeni yönetiminin de İran konusunda böyle bir karar verebileceği ifade edildi. Makalede, “aynen gelecek Türk hükümetinin ABD-Türkiye ilişkilerinin nasıl değişmeye devam edeceğini belirleyecek olması gibi” ifadeleri yer aldı.
Amerika’nın Eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in Türkiye’yi, tezkereyi onaylamadığı için Amerika’nın askeri kayıplarından sorumlu tuttuğu ifade edilen makalede, tezkere müzakerelerini yürüten eski diplomat ve şu anda da MHP’nin milletvekili adayı olan Deniz Bölükbaşı’nın bir süre önce katıldığı bir televizyon programında bu kararın Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olduğunu söylediği belirtildi.
AKP’nin 1980 darbesinden bu yana Türkiye’nin ilk tek partili iktidarı olduğu vurgulanan makalede, 2002 yılından bu yana ülkeyi yöneten partinin iki durumda hata yaptığı ifade edildi. Makalede bu hatalar Amerikan askerlerine izin vermemek ve istenen cumhurbaşkanı adayını çıkaramamak olarak sıralandı. AKP hükümetinin, cumhurbaşkanı, ordu, Anayasa Mahkemesi ve YÖK ile kavgalı olduğu ifade edilen makalede, ABD gelecek sefer yardım istediğinde Türkiye’nin ne yapacağının belli olmayacağı bu yüzden itimat edilmemesi gerektiği yorumu yapıldı.
|
07.06.2007
|
|
|
İstikrarlı bir Türkiye, Avrupa’nın menfaatinedir |
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in yazdığı, “Avrupa’nın Gelecek Sınırları” adlı kitap Türkiye’de yayımlandı. Geçen yıl İngilizce çıkan kitap, 1001 Kitap Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilerek yayımlandı.
Rehn, “AB’nin ne olduğu, Türkiye’nin AB üyelik müzakereleri sırasında karşı karşıya olduğu zorluklar ve büyük fırsatların neler olduğu konularında doğru bilgi sunmaya özellikle bu zamanlarda büyük ihtiyaç var. Bu kitabı tam da bu nedenle yazdım” diye konuştu.
Rehn, Türkçe baskı için hazırladığı önsözde, katılım müzakerelerinin hiçbir suretle teknik bir durum olmadığını, tam tersine vatandaşların ve sivil toplumun daha organik bir entegrasyon ve daha iyi karşılıklı anlayış için çalışmalarını içeren bir süreç olduğunu belirtiyor.
Rehn, önsözde şu görüşlere yer veriyor: “İstikrarlı, demokratik ve refah içindeki bir Türkiye, Avrupa Birliği’nin çıkarınadır. Avrupa projesinin kurulduğu aynı değerler ve politikaları paylaşan bir Türkiye, dünyanın en istikrarsız bölgelerden birine istikrar getiren bir Türkiye AB’nin çıkarınadır.”
Olli Rehn, AB ve Türkiye’nin birbirlerine ihtiyaçları olduğunu vurgulayarak, “İşte bu yüzden Türkiye’nin AB’ye katılımını destekliyoruz. Güvenlik, ekonomi, enerji ve uygarlaşma meselelerinde ortak değerleri ve çıkarları paylaşıyoruz” diyor.Ayrıca, imtiyazlı ortaklığın hiçbir biçiminin AB-Türkiye ilişkilerinin bugüne kadar başarmış olduklarının ötesine geçemeyeceği vurgulanan kitapta, “imtiyazlı ortaklık konusunda kendimizi kandırmaya son vermeliyiz” ifadesi yer alıyor.
|
/ İSTANBUL
07.06.2007
|
|
|
Diyanet: Hac organizasyonu kontrol altında |
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanı Seyfettin Ersoy, “Türkiye’deki hac organizasyonunun kontrol dışına çıkması gibi bir hadise kesinlikle doğru değil. Her şey başkanlığın kontrolü altındadır” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanı Seyfettin Ersoy, ‘’Türkiye’deki hac organizasyonunun kontrol dışına çıkması gibi bir hadise kesinlikle doğru değil. Her şey başkanlığın kontrolü altındadır. Hiç kimse bu konuda zan ve tahmine dayalı bilgilere aldanmasın’’ dedi.
Ersoy, Türkiye’deki hac organizasyonu düzenleme yetkisinin Bakanlıklar Hac Kararnamesi çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığına verildiğini, 1979’dan beri de hac organizasyonunu gerçekleştirdiğini hatırlattı. Ersoy, ‘’Kararnameye göre hac organizasyonu düzenleme yetkisi ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetiminde A Grubu seyahat acentalarınca düzenlenmektedir’’ dedi.
Seyahat acentaları ile ilgili kriterlerin kararnamede bulunduğunu kaydeden Ersoy, hac organizasyonu ile ilgili diğer kriterlerin de Turizm ve Kültür Bakanlığı ile Diyanet tarafından belirlendiğini ifade etti.
Ersoy, bu sebeple acentaların Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığının belirlediği kriterler çerçevesinde müracaat ettiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
‘’Hangi acentanın hangi şartlarda hac organizasyonu düzenleyeceği de Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulunca belirleniyor. Kurul kararı neticesinde acentaların hacılara yersiz vaatlerde bulunmaları, usulsüz kayıt etmeleri mümkün değil. Türkiye’deki hac organizasyonunun kontrol dışına çıkması gibi bir hadise kesinlikle doğru değil. Her şey başkanlığın kontrolü altındadır. Hiç kimse bu konuda zan ve tahmine dayalı bilgilere aldanmasın.’’
Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulunca kayıt ilkeleri henüz duyurulmadığını söyleyen Ersoy, ‘’Bunlar net değilken birilerinin ortaya çıkıp da bu işlerle ilgili açıklama yapma, ‘’perişan oluyoruz, batıyoruz’’ deme yetkisi yok. Bunlara itibar edilmemesi gerekiyor’’ dedi.
“ACEMİ ACENTALARIN SAHADA İŞİ YOK”
Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nda 2007 yılı başında yıllık 40 bin dolar döviz getirisi olması şartında değişiklik yapıldığını belirten Ersoy, şöyle konuştu: ‘’Bu değişiklik sadece hac organizasyonu için değil, turizm faaliyetleri yapan acentalar için de söz konusu. Değişiklikle A grubu seyahat acentası olabilmek için döviz getirisi şartı yerine sigorta sistemi getirildi. Yani hac kararnamesinde bir değişiklik yok. Sadece hac organizasyonu düzenleyecek acentaların tabi oldukları kanunda döviz girdisi serbest bırakıldı. Hac organizasyonu serbest bırakıldı gibi bir takım yorumlar yapılıyor. Bunun konuyla alakası yok. Yani dolandırıcılara gün doğdu gibi bir mukayeseye gitmemek gerekiyor.’’
HACI ADAYLARINA UYARILAR
Hac kayıtları konusunda çalıştıklarını belirten Ersoy, çalışmaların tamamlanmasıyla kurulun toplanacağını söyledi. Resmi kayıt tarihi ilan edilmeden vatandaşların kendilerine gelen hiç kimseye aldanmamaları gerektiğini ifade eden Ersoy, ‘’Vatandaşlarımız pasaportlarını, nüfus bilgilerini, kimliklerini, TC kimlik numaralarını ve vergi numaralarını hiç kimseye vermesinler. Kurul toplandıktan sonra Diyanet İşleri Başkanı kamuoyunda her şeyi duyuracak ve bütün valiliklere kayıt esaslarıyla ilgili bilgileri bildirecek’’ diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan resmi bir açıklama olmadan çıkabilecek haberlere aldanmamaları gerektiğini vurgulayan Ersoy, ‘’Bu tür haberlere itimat etmesinler. Bu konuda en büyük yetki Diyanet İşleri Başkanlığınındır. Denetim onundur. Kayıt ilkeleri de henüz açıklanmamıştır’’ dedi.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Gençlerden toplumsal barışa bakış |
“Gençlerin Gözüyle Toplumsal Barış” başlıklı panelde konuşan gençler, din, milliyet ve kuşak farklılıklarının toplumsal barışla ilişkisi ve medyanın bu konudaki etkisini ele aldı.
Demokrat Hanımlar Derneği Genel Merkezi'nin düzenlediği "Gençlerin Gözüyle Toplumsal Barış" panelinde gençler toplumsal barışın önündeki engelleri masaya yatırdı ve buna dair çözüm önerileri sundu.
Yeni Asya Vakfı Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen panelin ilk konuşmacısı Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği öğrencisi Bedia Nur Yanmaz, dinlerin toplumsal barışa etkisi üzerine bir sunum yaptı. Bilim, teknoloji ve iletişimdeki muazzam ilerlemelere rağmen farklı dinlere mensup insanların birarada yaşamaları konusunun sosyal bilimcilerin en temel problemi olmaya devam ettiğini ifade eden Yanmaz, "‘İslam şiddet dinidir’ iddiası ise şüphesiz dinler arası çatışmayı hızlandıran ve dünya barışını zedeleyen en önemli faktörlerden biridir. İslâm'ın sözde şiddet dini olduğu iddiasının dinî ve siyasî birçok sebebi bulunmakla birlikte, dinî metinleri okuma ve algılama şekli de bu sebepler arasında zikredilebilir" dedi.
ÖRNEK BİR METİN,MEDİNE VESİKASI
Bir arada yaşama tecrübesinin İslâm'ın ilk dönemlerinden başlayarak Osmanlı'nın son dönemlerine kadar İslâm tarihinde bulunabileceğini söyleyen Yanmaz, Medine'ye hicret edildikten sonraki aylarda Mekkeli muhacirler ile Medineli ensarın aile reislerinden bir şura oluşturulduğunu hatırlattı. Bu şuranın hazırladığı yirmi üç maddelik sözleşmenin daha sonra Medine'li Yahudileri, Hıristiyanları, müşrik Arapları ve çeşitli kabilelerle tüccarları kapsayarak elli iki maddeye çıkarıldığını anlatan Yanmaz, "Farklı halkların taleplerine cevap vermek üzere hazırlanan bu Medine Vesikası ilk İslâm Anayasası olması bakımından da önem arzetmektedir" dedi. Yanmaz, bu sözleşmede, "Herkes hiçbir baskı olmadan istediği dini inancı, siyasi ya da felsefi seçimi yapmakta özgürdür" gibi önemli maddeler yeraldığına da dikkat çekti.
Dinî değerlerin farklılıklarını kabulleniş ve bütün dinlerin temelini teşkil eden insan hayatını anlamanın, barışla birlikte küresel refaha da zemin hazırlayacağını söyleyen Yanmaz, Bediüzzaman'ın ifadesiyle 'ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalatını ef'alimizle izhar etmek'le dünya barışını sağlamamız gerektiğini vurguladı.
MİLLî FARKLILIĞIN HİKMETİ, DAYANIŞMA
Yöneticiliğini Nuran İşeri'nin yaptığı panelde, İstanbul Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümü öğrencisi Tuba Karaoğlu, toplumsal barış açısından milliyetçiliği ele aldı. Allah katında tek üstünlüğün, takva, yani Allah korkusunda olduğuna dikkat çekerek konuşmasına başlayan Karaoğlu, Kur'ân-ı Kerim'de "Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık" denildiğini, Bediüzzaman'ın da bu ayeti, sosyal hayata dair münasebetleri bilmemiz ve dayanışma halinde olmamız için farklı milletlerde yaratıldığımız, şeklinde tefsir ettiğini anlattı.
Peygamber Efendimizin (asm) de "İslâmiyet, cahiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği kaldırmıştır" sözüyle ırkçılığın menfiliğine işaret ettiğini dile getiren Karaoğlu, "Bediüzzaman'a göre de milliyet fikri, İslâmiyete yardımcı olmalı, kale olmalı, zırh olmalı, fakat dinin yerine geçmemelidir. Çünkü İslâmiyetin verdiği uhuvvet ve kardeşlik içinde bin kardeşlik vardır" şeklinde konuştu.
Medya ‘yansız’ kalarak çatıştırıyor
Eğitimci Nurdan Gökgöz ise medyanın toplumsal barışı nasıl etkilediğine değindi. Medyanın görevinin muhatabını haberdar etmek olduğunu açıklayarak konuşmasına başlayan Gökgöz, bugün medyanın sınırını aşarak yargıç olduğunu, insanların onurunu kırdığını, haysiyet ve şerefle oynadığını dile getirdi. Bugün hakim olan medyanın çatışmadan beslendiğini de söyleyen Gökgöz, "Medya tarafları ekranda canlı yayında kendince 'yansız' kalarak çatıştırırken 'sağduyu'yu temsil eden konumu kendisine ayırmaktadır" dedi.
Habercilerin, nefret söylemlerini kullanmamak, şiddeti teşvik etmemek, şiddetli eylemleri romantize etmemek, dili şahsiyetsizleştirmemek gibi sorumlulukları olduğunun altını çizen Gökgöz, "Bediüzzaman, 'Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı. Hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onların sözleri kalb-i umumi-yi müşterek-i milletten bitarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini vicdanınızdaki hissi diyanet ve niyet-i halise tazim etmeli' demektedir. Medyanın bu gerçekleri gözönüne alarak artık kendine çeki düzen vermesini temenni ediyorum" sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Aile, çocuğu fert olarak görmeli
Marmara Üniversitesi Ekonometri Bölümü öğrencisi Nurgül Seçgin ise kuşak çatışmasıyla ilgili bir sunum yaptı. Kuşak çatışmasının genellikle gençlik dönemindeki fertlerle onların ebeveynleri arasında görüldüğünü anlatan Seçgin, empatinin bu konuda çok önemli olduğunu vurguladı. "Dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğun bir fert olduğunu, onun da kendi düşüncesi, hakları, söz söyleme özgürlüğü, kişiliği olduğunu kabul etmek, gerektiğinde bir büyük gibi davranarak ondan özür dilemek, kişiliğinin oluşmasına yardımcı olmak gerektiğidir" diyen Seçgin, böylece gencin kendisine saygı duyulduğunu anlayacağını ve iletişim kanallarının açılmış olacağını söyledi. Bazı ailelerde, ebeveynin çocukları kendi misyonlarını devam ettirecek fertler gibi yetiştirme çabası içinde olması, gencin ise yepyeni misyonuyla hayata karşı farklı bir duruş sergilemesinin çatışma sebebi olduğuna dikkat çeken Seçgin, "Burada yapılması gereken, gence yolun nasıl çizileceğini gösterip kendi yolunu çizme özgürlüğünü tanımaktır" dedi. Seçgin, her iki tarafın da karşı tarafın durumunu algılama ve beklentileri konusunda saygılı olmaları gerektiğinin altını çizdi.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
07.06.2007
|
|
|
Sesten rahatsız oldu, fabrikanın şartelini indirdi |
Rize’de bir çay fabrikasından gelen sesten rahatsız olan bir kişi, fabrikaya enerji veren şarteli indirdi.
Rize’nin Güneysu İlçesi Dumankaya Köyü’nde bulunan bir çay fabrikasının sesinden rahatsız olduğunu söyleyen A.Ç. isimli kişi, fabrikaya giderek enerji veren şarteli indirdi. Fabrikada çay üretimi dururken, A.Ç isimli şahıs belindeki silahı çıkartarak, “Fabrikayı çalıştırmayacaksınız. Gürültü yapmayacaksınız. Kendine güvenen şarteli kaldırsın” şeklinde tehditler savurdu. A.Ç isimli şahıs daha sonra olay yerini terk etti. Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili inceleme başlattı. A.Ç. isimli şahsın aranmasına devam ediliyor.
|
/ GAZİANTEP
07.06.2007
|
|
|
Ankara mahallelerinde şenlik var |
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, geleneksel hale getirdiği “Mahallede Şenlik Var” panayırları, Cumartesi günü başlıyor.
Doksan gün açık kalacak panayırların özellikle dar gelirli vatandaşlar için yapıldığını belirten Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bu faaliyeti israf olarak görmediğini söyledi.
Başkentlilerin hiçbir maddi külfet altına girmeden eğlenmesi amacıyla gerçekleştirilen “Mahallede Şenlik Var” panayırları bu yıl da Ankara’nın bütün mahallelerinde kuruluyor. 9 Haziran Cumartesi günü Etimesgut’un Elvankent ile Kuşcağız semtlerinde başlayacak panayırlarda mini konserler, tiyatro eserleri, midilli atlar, trenler, akülü arabalar ve şişme oyuncakların yeralacak.
Panayırların her yıl bir önceki yıllara oranla çok daha renkli geçtiğini belirten Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, şenliklerin özellikle dar gelirli vatandaşların, çocuklarıyla birlikte ücretsiz ve gönüllerince eğlenebilmelerini sağlamak amacıyla yapıldığını vurguladı. Gökçek, “Pek çok aile, imkanları el vermediği için ne kendileri ne de çocukları lunaparka gidebiliyor. Bu yıl da her yıl olduğu gibi her mahalleye ulaşmaya çalışacağız. Bunların hiçbirini israf olarak düşünemiyorum” dedi.
|
Ahmet TERZİ
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Bakan Yılmaz: Devletin amacı insana hizmet etmek |
Ulaştırma Bakanı İsmet Yılmaz, ‘’Türkiye’nin çözülemeyecek hiç bir sorunu yoktur ama bir sorunu çözmek için bir süreç gerekir. Bu da insanımızın sabırlı olmasını gerektiriyor’’ dedi.
Amasya-Suluova ray otobüsü seferlerinin başlanması dolayısıyla düzenlenen törene katılmak üzere Amasya’ya gelen Bakan Yılmaz, törenden önce Vali Mehmet Celalettin Lekesiz ve Belediye Başkanı İsmet Özarslan’ı makamlarında ziyaret ederek, bir süre görüştü.
Daha sonra Amasya Garı’nda düzenlenen törene katılan Bakan Yılmaz, devletin amacının insana hizmet etmek olduğunu söyledi.
Hizmetin olmadığı yerde devletin varlığından bahsedilemeyeceğini ifade eden Yılmaz, ‘’Amacımız millete birinci sınıf hizmet etmek. Çünkü demokratik rejimlerde en temel değer insandır. Demokrasi varsa insanların değeri vardır. O bakımdan Ulaştırma Bakanlığı olarak diyoruz ki insanımızın bir günü bir önceki gününden daha iyi olsun’’ diye konuştu. Türkiye’nin son dönemde büyük ilerleme kaydettiğini belirten Bakan Yılmaz, hava yolu ulaşımında yaşanan gelişmelerin Avrupa’yı geride bıraktığını söyledi. Gelecek dönemde de demir yolu ulaşımında benzer bir atılımla Avrupa’yı yakalamayı amaçladıklarını belirten Yılmaz, ‘’40 yıllık ihmali 4 yılda bitirebilmek mümkün değil’’ dedi.
|
/ AMASYA
07.06.2007
|
|
|
Şener: Türkiye katılım müzakere sürecine başlamış bir ülke |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “Hükümetimizin vizyonu 1 Ocak 2014 tarihinin ülkemizin AB üyelik tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündedir” dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Hilton Otel’de düzenlenen “Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi” konferansına katıldı. Konferansta konuşan Şener, Türkiye’nin 3 Ekim 2005 tarihinden itibaren artık sadece aday ülke olmadığını, katılım müzakereleri sürecine fiilen başlamış bir ülke olduğunu dile getirdi. Gelinen bu aşamanın hükümetin Avrupa Birliği (AB) yolunda attığı başarılı adımların sonucu olduğunu ifade eden Şener, “2006 yılı içinde tamamlanan tarama sürecinin ardından ‘Bilim ve Araştırma’ faslının müzakeresi açılmış ve geçici olarak kapatılmış, ‘İşletme ve Sanayi Politikası’ faslında müzakere açılmış, ayrıca 4 fasılda müzakerelerin açılması beklenmektedir” diye konuştu.
Abdüllatif Şener, Avrupa Komisyonu’nun önerisiyle Ek Protokol’ün tam uygulanması şartına bağlı olarak aralarında ‘Mali Hizmetler’ faslının da bulunduğu 8 faslın müzakeresinin askıya alındığını söyleyerek, “Söz konusu 8 fasılla ilgili yaklaşımımız, bu alanlardaki teknik diyalog ve çalışmaların aynı hızda devam ettirilmesi ve varsa açılış kriterlerinin yerine getirilmesi yönündedir” dedi.
|
/ İSTANBUL
07.06.2007
|
|
|
Kanalizasyonu yok, festivali var |
Yaz mevsimiyle birlikte birçok köy ve kasabada festival ve şenlikler başladı. Yörenin tanıtımını yapmak için düzenlendiği iddia edilen festivaller, eğlenceden öteye geçemiyor. Bununla birlikte, altyapısı olmayan ve yolları bozuk beldeler bile festival düzenliyor.
Yörenin ve beldenin uluslar arası tanıtımını yapmak gerekçesiyle düzenlenen festivaller için binlerce YTL harcanıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, daha önceki açıklamalarında altyapısı olmayan beldelerin festival düzenlemesine tepki göstermişti. Kanalizasyonu olmayan belediyenin festival hakkı olmadığını söyleyen Bakan Koç, altyapıyı tamamlamadan düzenlenen festivallerin ekonomik yük getirdiğini ifade etmişti.
Memleketi Aydın’da bir festivalde yaptığı konuşmada, “Ben genellikle festivallere karşıyım. Belediye başkanları telefon edip, ‘Festival düzenleyeceğiz, ödenek gönder’ diyor. Oysa bu istekte bulunan belediyelerin çoğunda kanalizasyon ve arıtma tesisi yok. Be arkadaş, sen önce onları tamamla, sonra festival yaparsın” şeklinde tepkisini dile getiren Koç, sözkonusu etkinlikleri göz boyamak olarak nitelemişti.
Festival zengini iller arasında İzmir (57), İstanbul (48), Sivas (40), Tokat (38), Ordu (33), Trabzon (32), Mersin (28), Denizli (25), Afyonkarahisar (25), Kocaeli (24), Isparta (23) Giresun (22), Amasya (21), Çanakkale (21), Kastamonu (20), Rize (19) yer alıyor.
Çoğu il ve ilçede meyve, sebze, hayvan ve bunların ürünleri, tabiî varlıklar ve el sanatlarına yönelik bazı şenlik ve festivaller şöyle: Kiraz, bal, kuru üzüm, katmer, ayran, vişne, kaymak, aşure, lale, gözleme, dut, kavun, üzüm, kaz, arı, çilek, pancar, incir, kestane, şeftali, zeytin, nar, ceviz, fındık, tütün, ayçiçeği, lahana, pirinç, tarhana, çekirdeksiz sultaniye üzümü, biber, elma, balık, çeltik, kayısı, pestil, fındık, kuşburnu, gül, halı, dut pekmezi, Şile bezi, mermer, şarap, dondurma, hindi, yoğurt, kilim, patlıcan, mesir, Antep fıstığı, yaban çileği, çınar, kelaynak, peynir.
|
/ DENİZLİ
07.06.2007
|
|
|
Bilgisayarlar halka açılmalı |
Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, üç aylık yaz tatiline sayılı günler kaldığını, 15 milyon öğrenci ve yüz binlerce öğretmen uzun yaz tatiline hazırlandığını belirterek, “Böylece 27 bine yakın okulda bulunan 29 bin 264 bilgisayar ve teknoloji sınıfının kapısına da kilit vurulacak” dedi.
Milyonlarca öğrencinin, gencin ve vatandaşın tatile gidemediği veya çok kısa süreli gidebildiği düşünüldüğünde, okullarımızda atıl vaziyette duran bilgisayar ve teknoloji sınıflarının halkın eğitim, bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi için altın değerinde bir fırsat oluşturduğunu söyleyen Avcı, “BT sınıfları yaz tatilinde de açık kalsın” projesini Milli Eğitim Bakanlığı’na teklif etti. Avcı, 22 Temmuzda yapılacak genel seçimlerin telaş ve koşuşturması içinde unutulmaması gerektiğini dile getirdi.
|
Recep GÖREN
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Çayın zayıflattığı ispatlandı |
Çinli bilimadamları, şişmanlık hastalığına (obezite) yakalanmış insanların ‘çay’ içerek zayıflayabileceklerini açıkladı.
China Daily gazetesinin haberine göre, araştırmacılar yaklaşık 5 yıllık bir çalışmanın ardından özellikle obez çocukları çayın zayıflattığını tespit ettiklerini belirtti.
Nanjing Pediatri Enstitüsü yetkilisi Guo Xirong, gazeteye yaptığı açıklamada, “Çayın içerisinde yer alan ve doğal antioksidan olarak işlev gören polifenol bileşimi, şişmanlama ile savaşan obez çocuklara yardımcı oluyor ve yağlanmayı azaltıyor” dedi.
Xirong, sürekli içilen çayın, metabolizmayı etkileyen şişmanlatıcı yağların seviyesini ayarladığını ve obeziteyi kontrol altına aldığını belirtti. Çin kültüründe, binlerce yıldır özellikle ülkenin güneydoğusunda üretilen ve içilen ‘Oolong’ cinsi çayın insanları zayıflattığına inanılıyor.
|
/ PEKİN
07.06.2007
|
|
|
Gökyüzünde bir kahverengi cüce var |
Bilim adamları, yüzey sıcaklığı Güneş’in sadece onda biri olan yıldız benzeri bir gök cismi keşfetti. İngiliz astrofizikçilerin keşfettiği yalnız gök cisminin şimdiye dek görülen en soğuk “kahverengi cüce” olduğu belirtildi.
Kahverengi cüceler, yıldızlar arası gaz bulutlarının çökmesiyle oluşan, ancak yıldız olmalarını sağlayacak nükleer tepkimeyi başlatamayan gök cisimleri. Bunlar, yeteri kadar ısınamayıp sönerler.
Keşfi yapan Londra’daki Imperial College astrofizikçileri, “J0034-00” adı verilen kahverengi cücenin yüzey sıcaklığının sadece 600-700 Kelvin (400C) olduğunu kaydetti.
Cetus takımyıldızında bulunan ve göreceli olarak hafif olan J0034-00’ın yeşilimsi bir gök cismi olduğunu belirten bilim adamları, bu gök cisminin Jüpiter’in 15 ila 30 katı kütleye sahip ve çaplarının da aynı olduğunu kaydetti. Astrofizikçiler, gök cisminin Dünya’dan uzaklığının yaklaşık 50 ışık yılı olduğunu tahmin ediyor.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
OKS sınavı 10 Haziran’da |
Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler liseleri, Polis Koleji ve özel okullarda okumak isteyen öğrencilere yönelik Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), 10 Haziran 2007 Pazar günü yapılacak.
Sınav, 81 il, 53 ilçe ve 7 yurt dışı sınav merkezi (Lefkoşa, Riyad, Cidde, Medine, Trablus, Bakü ve Aşgabat) olmak üzere toplam 141 sınav merkezinde, 2 bin 458 binada, 41 bin 853 salonda yapılacak. Saat 10.00’da başlayacak ve tek oturumda gerçekleştirilecek sınav 120 dakika sürecek.
Velilere sınav semineri
Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğünce, Psikolog Doğan Cüceloğlu’nun katılımıyla çocuğu sınava girecek anne babalara yönelik ‘’Sınavı Kazandıran Aile’’ konulu seminer düzenlendi. MEB Şura Salonu’nda düzenlenen seminere, Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta ve çok sayıda kişi katıldı.
|
/ ANKARA
07.06.2007
|
|
|
Bursa sağanak yağışa teslim |
Bursa’da 2 gündür aralıklarla devam eden sağanak yağış, öğle saatlerinde doluya dönüşünce sokaktaki vatandaşlar zor anlar yaşadı.
Şehir merkezinde önceki akşam ve dün öğle saatlerinde etkisini gösteren yağış, vatandaşları yazlık kıyafetleriyle sokakta yakaladı. Bazı vatandaşlar, binaların saçak altına saklanırken, kimileri ise yağmura aldırış etmeden yürümeye devam etti. Dün öğle saatlerinde ise dolu yağdı. Vatandaşlar, fındık büyüklüğündeki doludan zarar görmemesi için otomobillerini yol kenarına çekip yağışın bitmesini bekledi. 5 dakikalık dolu yağışı daha sonra yağmura dönüştü. Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri, şehir merkezinde metrekareye 22 kilogram yağış düştüğünü açıkladı.
|
/ BURSA
07.06.2007
|
|
|
Nikâh şekeri yerine nikâh fidanı |
Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Vakfı (ÇEKÜL), nikâhlarda şeker yerine dağıtılmak üzere fidan yetiştirdi.
ÇEKÜL’den yapılan yazılı açıklamada, çiftler için nikâh törenlerini unutulmaz kılmak üzere geleneksel bir armağan haline gelen nikâh şekeri yerine, davetlilere armağan edilebilecek küçük fidanlar üretildiği bildirildi. Açıklamada, çiftlerin davetlilere nikâh şekeri yerine vereceği fidanlardan elde edilecek gelirle de yine ÇEKÜL Vakfı ağaç ormanlarında ‘’Nikâh Şekeri Korusu’’ oluşturulacağı ifade edildi. Küçük bir koru oluşturmak için en az 70 fidan alınması gerektiği belirtilen açıklamada, nikâha hazırlanan çiftlerin detaylı bilgileri ‘’www.cekulvakfi.org.tr’’ internet adresi veya 0212 249 64 64 numaralı telefondan alabilecekleri kaydedildi.
|
/ İSTANBUL
07.06.2007
|
|
|
Dünya eriyor |
Buzulların erimesinin, deniz seviyelerinin yükselmesi, seller, içme ve tarım sularının azalmasıyla dünya nüfusunun yüzde 40’ını etkileyebileceği bildirildi. Bu arada Himalayalarda 50 sene sonra buzul kalmayacağı ifade ediliyor.
Dünya Çevre Günü’nün bir gün öncesinde yayınlanan 70 bilim adamının çalışmasıyla hazırlanan bir BM raporunda, ısıyı uzaya yansıtarak gezegeni serinleten buz tabakalarının erimesinin küresel ısınmayı hızlandırabileceği de belirtildi. BM Çevre Programının yöneticisi Achim Steiner, buzların çoğunun kutup bölgeleri ve Grönland gibi ücra bölgelerde olmasına rağmen, erimenin dünya çapında hissedileceğini vurguladı.
Dünya Çevre Günü ana faaliyetlerine evsahipliği yapan Norveç’in Tromsö şehrinde açıklanan rapora göre, buzların erimesi, çoğunluğu Asya’da yaklaşık 1.5 milyar kişiyi etkileyebilecek. Tahminlere göre, Asya’daki dağlardaki kar ve buzulların kaybından dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı etkilenebilecek. Kuzey Yarımküre’de Mart ve Nisan aylarındaki kar miktarının son 30-40 yılda yüzde 7-10 oranında azaldığı belirtilen raporda, son 30 yılda kışın deniz buzunun yüzde 6-7, yazın yüzde 10-12 oranında azaldığı, yüzde 10-15 oranında da inceldiği kaydedildi.
HİMALAYA’DA BUZ KALMAYACAK
Bunun yanısıra küresel ısınma yüzünden Himalaya dağlarında 50 yıl sonra buzul kalmayacağı öne sürüldü. Nepal’in başşehri Katmandu’da toplanan iklim konferansına katılan BM Çevre Programı yetkilisi Surendra Shrestha, Himalaya buzullarının hızla erimekte olduğunu, sıcaklıkların artmaya devam etmesi halinde 50 yıla kadar buzul ve karların tamamen eriyeceğini söyledi.
Pakistan, Hindistan, Çin, Nepal ve Butan’dan geçen 2400 km uzunluğundaki Himalaya dağ zincirinin buzulları Asya’nın 9 büyük nehrini besliyor. 1.3 milyar insan, bu su yollarına bağımlı olarak yaşıyor. Uzmanlara göre, 50’li yıllarda Nepal’de dağ göllerinin sayısı bir düzine kadardı. 2000 yılında yapılan sayımda ise 2400 göl tespit edildi. Şimdi bunların 14’ü taşmak üzere.
|
/ OSLO
07.06.2007
|
|
|
|