Geniş bir yelpaze içine yerleşen siyasî görüşlerin toplumun farklı kesimlerinde taraftar bulması son derece doğal. Demokrasi, bu farklı siyasî görüşlerin teşkilatlanarak rekabete girmesine fırsat tanıyor.
Bizim karşılaştığımız sorun, bu rekabetin medenî ölçülerin dışında silahlı müdahaleye konu olması. Elbette üzerine üniforma giydirdiğiniz, ülkeyi korumak için silah verdiğiniz güvenlik mensuplarının da siyasî görüşleri ve inançları olacak. Sorun da burada ortaya çıkıyor: Silahlı koruma görevi verdikleriniz siyasî inançlarını ellerindeki silahları kullanarak savunmaya kalktıkları zaman ne olacak?
Dört askerî müdahalenin bize gösterdiği üzere, sorun çözme yeteneği olmayan, hatta yönetilemeyen, geri, kaba ve ilkel bir ülke olmaya mahkûm olacaksınız. Eğer sınırlayıcı kurallar ve sağlam bir denetim kuramaz iseniz, silahlı güç, siyasî görüşlerini ellerindeki silahı da kullanarak savunmaya girişir. Türkiye’deki askerî müdahalelerin tamamı, ordu içindeki çeteleşmeler aslında silahın siyaset için seferber edilmesinden ibarettir.
Bir grup genç subayın kendi aralarında bir cunta kurarak, kendilerine yurdu savunmak için verilmiş silahları ve emirlerindeki askerleri kullanarak bundan tam 47 yıl önce devlete el koymaları, tam olarak bir silahlı gasp olayı idi. Cuntayı, eşkıya çetesinden farklı kılan, kendilerine verilmiş devlet imkanlarını kullanmalarından ve sonuçta iktidarı ele geçirmelerinden kaynaklanır. 27 Mayısçıları idam edilen 21 Mayısçılardan farklı kılan tek şey, yaptıkları işin netice alıp almamasından ibarettir. 27 Mayıs 1960’ta tarihimizin en talihsiz faciası yaşandı. Yüzyılların birikimi olan devlet geleneğimiz bıçakla kesildi ve yeni yetme bir devlet haline geldik. Devlet ile halk arasındaki güven ortadan kalktı. 1960’lı ve 70’li yılların kardeş kavgasının cepheleri kuruldu. Türkiye bugün sahip olduğu her şeyi 27 Mayıs ve arkasından gelen askerî müdahalelerin yıkıcı atmosferine rağmen başarmıştır.
Eğer ben marjinal ideolojilere iman etmiş bir fanatik isem, şiddet yöntemlerine başvurmadığım sürece fikirlerim birer fantezi olarak kalacaktır. Peki bu marjinal fikirler yurdu savunma görevi için ellerinde silah bulunduran kişilerin iman ettikleri fikirler olursa? O zaman ülkenin düzeni, hatta güvenliği için ciddi bir tehdit ve tehlike mevcut demektir. Bu söylediklerim bir faraziye değil. Ulusalcılık adı verilen, Mussolini faşizmi ile 3. Dünya solculuğunun bir sentezi olan marjinal fikir, bugün daha ziyade üniforma sahipleri tarafından savunuluyor. Otokratik ve hiyerarşik fikirler, emir-komuta içinde hayatlarını sürdürenlere her zaman sıcak gelmiştir. Çeteleşmenin altında da bu fikirler bulunuyor. Karşı karşıya olduğumuz en dehşet verici şey, sadece silahlı gücün değil silahlı güçten destek alan bu marjinal faşizan fikirlerin siyaset üzerindeki vesayet iddiasıdır.
Bu manzara ne siyasî kültürümüzün, ne de askerî kurumların toplum üzerindeki itibarının eseridir. Ordunun “anayasal düzeni koruma ve kollama” görevinin de bu vesayet iddiası ile alâkası yoktur. Rejim tartışmaları, laiklik gerginlikleri bu marjinalliğe sadece destek sağlamak için kullanılmaktadır. Bu yasadışı durumun demokratik sistemlerin araçları kullanılarak ortadan kaldırılması elzemdir. Devlet içindeki bütün kurumların demokratik denetim altına alınması ve silahlı güç ile siyasî alan arasında aşılmaz duvarlar oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde ülkeyi korumakla görevli silahlı güç, kontrolsüz ve hedefsiz bir serseri mayın gibi ülke menfaatlerine vereceği bilinçsiz zararların müsebbibi olacaktır.
27 Mayıs Darbesi, 47 yıldır bir millet olarak ödediğimiz ağır bedellerin müsebbibidir. Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi. Kardeş kavgasında kaybettiklerimiz de dahil yaşadığımız fenalıkların müsebbibi 27 Mayıs cuntasıdır. Geçmiş ders almak içindir. Yeni kayıpları önlemek istiyorsanız, elinde silah bulunanların siyasî görüşlerinin değerini, elinde silah bulunmayanlarınki ile eşit hale getireceksiniz. Allah göstermesin, bir de seçim sonuçlarını etkilemek için psikolojik harekat planları üzerinde çalışan bir orduya sahip olduğunuzu düşünün. İşte o zaman Balkan Savaşları arefesinden daha kötü bir durumdasınız demektir. 27 Mayıs rezaletinden ders çıkartanlar arasında, giydiği üniformanın amacı ve anlamı üzerinde düşünenler de olmalıdır.
Zaman, 27.5.2007
|