Yeni değil, senelerden beri Türkiye’de yargı bağımsızlığının bulunduğunu, ama yargının tarafsızlığı konusunda sorunlar olduğunu yazıyorum.
Yargının siyasi bir silah gibi çalışmasının en utanç verici örneği elbette Yassıada mahkemesiydi. Sonra, askeri müdahale dönemlerindeki mahkeme kararlarını, utanç verici profesör fetvalarını, Genelkurmay brifinglerini ayakta alkışlayan yargıçları gördükçe, siyasi kararları inceledikçe daha bir gördüm ki; Türkiye’de “yargının tarafsızlığı kültürü” maalesef yeterince yerleşmemiştir!
“Koruma kollama” ideolojisi yargıda da hayli etkilidir. Bu sadece benim kanaatim değil. Dünya bilim literatüründe çok saygın bir yeri olan çeşitli hukukçularımız da bunu belirtiyor. Mesela AİHM’deki Türk yargıç Rıza Türmen de 31 Ekim 2006 günlü açıklamasında, “Türk hâkimlerinde düşünce özgürlüğü anlayışının eksik” olduğunu, buna karşılık “devleti koruma güdüsünün ağır bastığını” söylüyor.
Devleti korumak
Devleti elbette koruyalım ama nasıl? Fransa’da Dreyfus Davası’nda Genelkurmay’ın talimatıyla verilen haksız mahkûmiyete isyan eden ünlü yazar Emile Zola’nın sözüdür:
- Cumhuriyetin şerefi, adaletidir!
Türkiye gibi Fransa’da da bizim gibi yargının tarafsızlığı değil, devlete hizmet etmesi kültürü güçlüydü. Devrim, her iki ülkede de “kuvvetler birliği” ilkesiyle gerçekleşmiş, yani yargıyı da devrimci siyasetin emrine vermişti. Zamanla iki ülke de kuvvetler ayrılığına geçti. Ama yargıya siyasi ödev yükleyen anlayış, şu veya bu ölçüde devam etti.
Dale van Kley’in yayımladığı “The French Idea of Freedom” adlı akademik eserde belirtildiği gibi, Devrim’in kavramları bir “devlet dini” haline getirildi, yargı da bu yönde işletilerek hürriyet ve çeşitlilik gibi liberal değerleri reddeden bir yargı kültürü oluşturuldu. (Sf. 123-153)
Anglosakson geleneğindeki “tarafsız yargı” ve “sınırlı devlet” kültürleri yakın zamana kadar Fransız geleneğinde gelişmemiş, yargının ideolojik tarafgirliği yargıya güveni sarsmıştı!(Sf. 218-239)
Fransa bunu aştı, biz tam aşamadık. Merhum Ecevit, bunu “Bizde yargı devrimci, ilerici unsurların elindedir” diye ifade etmişti!
Hâkim ve hakem
Fransız yargısı bu sorunları aştı. Ama bizim hâlâ bazı sorunlarımız var.
“Özelleştirme Atatürkçü ekonomiye aykırıdır... Batı tipi laiklik savunulamaz... Laiklik özgürlüğe kıydırılamaz... Atatürk ilke ve inkılaplarına uymayan her hareket irticadır...”
Bilimsel ve felsefi hiçbir içeriği olmayan bu ‘siyasi’ sloganları yargı kararlarından, yargı konuşmalarından aldım!
“Yargının tarafsızlığı” ilkesiyle bağdaşmayan, açıkça devletçiliği, laikliğin Jakoben yorumunu ve kapalı ekonomiyi savunan birçok yargı kararı vardır.
Peki yargı tarafsızlığı nedir? Prof. Ergun Özbudun diyor ki:
“Yargının tarafsızlığını futbol hakemine benzetmek mümkün: Hakem kural koyamaz, konulmuş kuralları tarafsızlıkla uygular. Yargı da kural koyamaz, yorum yoluyla kuralları değiştiremez. Yasama organının koyduğu kuralları tarafsız olarak uygular...”
Yargı, tarafsızlık ilkesine titizlikle uymazsa, siyasi ve sosyal ihtilafları çözen tarafsız bir hakem olamaz, aksine, siyasi ve sosyal sorunları derinleştirir. Tarihimizde bunun da örnekleri çoktur maalesef.
Milliyet, 26.5.2007
|