Askeri muhtıra, siyasi sistemin kilitlenmesi, mitingler, 1 Mayıs, seçimler derken gözden kaçan kimi tehlikeli adımlar atılıyor…
Hukuk mantığını zorlayan, ileriye dönük kimi siyasi tuzaklarla dolu düzenlemeler gerçekleştiriliyor...
Bunlardan birisi de YÖK’ün Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle ilgili...
İlk bakışta yaşanan bunca devasa sorun yanında bu tür başlık taşıyan bir yönetmelik telaffuzu bile insana marjinal ve sıradan gelebilir.
Ne var ki, yönetmelikte yapılan değişiklik gerek şekil gerek içerik itibariyle ülkede yaşanan sorunların tam öbeğine oturuyor.
Bir yandan “ülkenin yasalardan çok yönetmelikler, genelgeler ve protokollerle yönetildiğine” işaret ediyor. Diğer yandan “YÖK gibi kuruluşların yasa gücünde kural koyma yetkisinin vardığı nokta”yı ifade ediyor.
Önce yapılan değişikliğe göz atalım...
26519 sayılı, 11 Mayıs 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni yönetmeliğin 7. maddesinin 3/a alt maddesi şu hükmü getiriyor:
“Yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin programlarında; programın müfredatı ile ilgisi olmayan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel İlkeleri ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 4’üncü ve 5’inci maddelerinde belirtilen amaç ve ilkelerine aykırı dersler bulunması halinde, alınan diplomalara denklik verilmez…”
Yükseköğretim Kanunu’nun 4 ve 5. maddeleri, özetle, yüksek eğitimi kuşatan unsurları “Atatürk milliyetçiliği”, “Türk olmanın şeref ve mutluluğu”, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilme ve bunları davranış haline getirme”, “milli kültür, örf ve âdetler” gibi kavramları açıklıyor.
Yüksek öğrenimin amacını, bu “değerler” çerçevesinde tanımlıyor.
Dünyanın yıllarca önce çöpe attığı, “devlet ilmi, sosyalist bilim, milliyetçi bilim” gibi “sıfatlı gariplikler”i canlı tutmaya çalışan bir sistemin, bu yetmezmiş gibi kendini yenilemeye ve alanını genişletmeye çalışması kabul edilebilir bir durum değildir.
Türk üniversitelerini “garnizon” haline getiren, 12 Eylül’ün “askeri cumhuriyet modeli”nin özünü yansıtan hükümlerin önde gelenleridir, YÖK Yasası’nın 4. ve 5. maddeleri…
Türkiye yetmiyor YÖK şimdi de bu maddeleri Türk öğrenciler açısından ABD, Almanya, İngiltere üniversitelerine uygulamaya çalışıyor, dışarıya el atıyor. Öğrencinin aldığı dersleri bire bir denetlemeye soyunuyor.
Örneğin Harvard’ta okudunuz, aldığınız derslerden birisini veya dersi veren hocayı “denklik heyeti” Atatürkçülüğe aykırı ya da Anayasa’nın temel ilkelerine aykırı buldu, bu durumda diplomanız onaylanmayacak demektir.
Yurdışında diyelim Nakşibendilik hakkında, diyelim Kürt sorunu üzerine, diyelim tesettür sorunuyla ilgili bir ders aldığınız, aldınız derste resmi görüşlere uymayan bir çalışma yaptınız, başınız belada demektir…
Ve bu konuda bir kurum yönetmelik üzerinden yeni bir kural, özgürlük alanını daraltabiliyor…
Ve kimileri, örneğin İzmir’de miting alanlarında nutuk atanlar bu özgürlük olarak tanımlayabiliyor…
Peki neden?
Çünkü bilim ve bilgi, size en aykırı durumları bile görmenize, öğrenmenize, anlamanıza imkân veren, bu oranda sizi dönüştüren bir bilinmezlik sandalıdır.
Çünkü bilim ve bilgi koşulsuz özgürlük gerektirir, koşulsuz özgürlük ve yaratıcılık üretir. Özgürlük ve yaratıcılık sadece kişiye değil, sistemi, toplumu, devleti de dönüştürür.
Bilgi ve bilim bunun için kimileri için korku ve öfke odağıdır…
Ve Türkiye’nin ürettiği insan malzemesi bunun için çapsızdır ve ülkenin başı bunun için dertten kurtulmaz…
Yeni Şafak, 16.5.2007
|