Bu YÖK kendini ne sanıyor acaba? Bütün dünyayı kendi ideolojik gözlüklerinden gören ve herkesi kendileri gibi görmek isteyen YÖK yönetimi bir acayipliğe daha imza attı.
Yurtdışında öğrenim görmüş kişilerin öğrenim gördükleri üniversitelerden aldıkları diplomaların denklikleri ile ilgili yapılan yeni bir düzenleme ile YÖK dünyada eşi benzeri görülmeyen, acayip mi acayip bir tuhaflığı hayatımıza sokuyor. Bakın ne diyorlar: “Yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin programlarında; programın müfredatı ile ilgisi olmayan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Temel İlkeleri ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 4’üncü ve 5’inci maddelerinde belirtilen amaç ve ilkelerine aykırı dersler bulunması halinde, alınan diplomalara denklik verilmez.”
Nasıl ya... Bu ne demek şimdi? Diyelim ki, Amerika’nın, Avrupa’nın ya da dünyanın diğer büyük üniversitelerini bitirdiniz. Büyük başarı kazandınız ve ülkenize dönüp öğrendiklerinizi kendi ülkenizde kullanmak istiyorsunuz. Ne yapacaksınız? Önce YÖK’e başvurup diplomanıza denklik alacaksınız. Ama YÖK sizin karşınıza “Size diploma veren okul TC Anayasası’nın temel ilkeleri ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 4 ve 5. maddelerinde belirtilen amaç ve ilkelere aykırı olduğu için diplomanıza denklik vermiyoruz...
Haydaaa... Evet, 11 Mayıs’ta yayınlanan yönetmelikte yer alan cümle böyle. Nasıl olur demeyin. Oluyor işte. Ve tabii ki burası Türkiye... YÖK bu!
Nasıl YÖK’ü yöneten seculer fundamentalistler üniversitelerimizi bilimin ilkelerine göre değil bir yerel ideolojinin ilkelerine göre yönetiyorlarsa, dünyadaki bütün üniversitelerin kendileri gibi olmalarını istiyorlar. Eğer yurtdışında bir okulda okuyorsanız o okulun Atatürkçü ilkelere göre yönetilmesi gerekiyor. Bir de TC Anayasası’nın temel ilkelerine göre eğitim vermesi gerekiyor. Çaktınız köfteyi!
İyi de... Bu sübjekif ilke YÖK’e denklik konusunda tamamen objektif olmayan bir kısım ideolojik kurallara göre davranma yetkisi veriyor... Kaldı ki, Türkiye’de bile bazı konuların anayasaya uygun olup olmadığını, Atatürk ilkelerine ters düşüp düşmediğini tartışıp duruyoruz. Zaten bu konularda bütün Türkiye’de bir mutabakat olsaydı o zaman bugün yaşadığımız sorunlarımız da olmazdı. Yerel bir ideolojiyi uluslararası dolaşıma sokmanın bir yolu mu? Değil tabiî, asla mümkün olmaz böyle bir şey. Ama YÖK öğrencileri ideolojik olarak ayırabilmek için böyle bir yönetmelikle dünyadaki bütün üniversitelere Atatürk ilke ve inkılapları ile TC Anayasasının temel ilkelerine uymaları gereğini bildiriyor. Valla çok acayip bir mantık, müthiş derecede acayip bir uygulama. İşte Türkiye’den bir acayiplik daha...
Silah üzerine yemin ettirerek üye kaydeden Kuvayi Milliye Derneği yöneticilerinin bu davranışlarında herhangi bir suç kastı görülmedi. Adam yemin ettirirken “ölmek de var öldürmek de var” diyor ama bilirkişi bu ifadelerde suç kastı görmüyor. Fikri Karadağ ve arkadaşları hakkında Dernekler Kanunu’na muhalefetten yürütülen soruşturma bu konudaki bilirkişi raporu ile kapanıyor.
O halde artık silah üzerine, ölmek ve öldürmek üzerine yemin etmek serbest... Üstelik bu serbesti ulusalcıların hiç de takdir etmediği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kişilere tanıdığı eleştiri sınırları içinde olduğu için serbestmiş!
Bugün, 16.5.2007
|