Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Demirel: Bırakın halk seçsin

Bahçeşehir Üniversitesinde konuşan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunun bir noktaya geldiğini belirterek, “Türkiye bunu tartışacak. Ama ben bu tartışmaya diz boyu giri-yorum. Bırakın halk seçsin” dedi.

Demirel, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde düzenlenen “Global Liderlik Forumu”nun kapanışında bir konuşma yaptı. Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da cevaplayan Demirel, “Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin bir mahsuru var mıdır?” sorusu üzerine, “Ben 20 yıla yakın zamandır, Türkiye’de cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini savunuyorum” diye konuştu. Türkiye’de halkın muhtarını, belediye başkanını, milletvekillerini seçtiğini, seçtiği milletvekillerinin hükümeti kurduğunu, ancak cumhurun başını seçemediğini ifade eden Demirel, hukukçuların “Bu sistem parlamenter sistemse, cumhurbaşkanını halk seçerse, bu sisteme uygun olmaz” mütalaâlarına katılmadığını vurguladı. “Bu safhada başkanlık sistemine geçilsin demiyorum” diye konuşan Demirel, “Peki parlamenter sistem işlemiyorsa, halkın istediklerini vermiyorsa bunu ne kadar savunabilirsiniz? Eğer sistem işlemiyorsa sırf parlamenter sistem olduğundan dolayı onu savunmaya devam edemezsiniz” dedi.

Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki cumhurbaşkanını seçemeyişiniz iyi mi? 11. cumhurbaşkanını seçemediniz. 1980’lerde de Türkiye seçemedi cumhurbaşkanını. Her cumhurbaşkanlığı seçimi geldiğinde kabus oluyor Türkiye’de. 10 cumhurbaşkanından 6’sı asker kökenli. Gelin cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu Türkiye’de tartışma konusu olmaktan çıkaralım. (Cumhurbaşkanlığı öyle bir yerdir ki halk yanlış bir seçim yaparsa işin içinden çıkamayız) diyenler var. Burada halka güvensizlik başlıyor. Ben buna isyan ederim. O zaman halkın mantalitesine, olgunluğuna inanmıyorsunuz. (Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir) diyorsunuz, ona da inanmıyorsunuz. Bu yanlıştır. Bu iş bir noktaya gelmiş şimdi. Türkiye bunu tartışacak. Ama ben bu tartışmaya diz boyu giriyorum. Bırakın halk seçsin.” DP ruhuyla yola devam Demokrat Parti (DP) adı altında birleşme kararı olan Doğru Yol Partisi (DYP) ve Anavatan Partisi’nde (Anavatan) Demokrat Parti ile yola devam etmekte kararlı. Demokrat Parti eski Genel Başkan Yardımcısı Cemal Şen’in geçtiğimiz cuma günü çalışma saati bitimine çok az bir zaman kala, İçişleri Bakanlığı’na Demokrat Parti’nin kuruluşuyla ilgili dilekçe vermesi, kafaları karıştırırken konuya ilişkin bir açıklama yapan DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, korsan Demokrat Parti girişimini eleştirdi. Ağar, “Aşılır bunlar, önemli değil. Hukuki bir süreç. Demokrat Parti ruhuyla yolumuza devam ediyoruz. Önemli olan isim değil, partinin ruhu” dedi. Ağar, en kısa sürede yeni bir isim bularak, tek çatı altında yollarına devam edeceklerini söylerken, isim krizine yol açanları da sert bir dille eleştirdi. Bunun hukuki bir süreç olduğunu ifade eden Ağar, ellerinde çok sayıda isim alternatif olduğunu söyledi.

Yeni Asya / İSTANBUL

15.05.2007


 

Önemli olan partinin ruhu

Demokrat Parti çatısı altında birleşme kararı alan DYP ve Anavatan Partisi, DP’nin iktidara geliş yıldönümünü ortak bir programla kutladı. “Demokrasi Günü” adı altında düzenlenen faaliyete her iki partinin liderleri ve milletvekilleri ile merkez sağda siyaset yapmış tanınmış isimler katıldı. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar yaptığı konuşmada, “Demokrat Parti ruhuyla yolumuza devam ediyoruz. Önemli olan isim değil, partinin ruhu” dedi.

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Bu coğrafyada bizi bin yıldır var eden bütün değerleri kavga ettirerek, zıtlaştırarak siyaset yapan AKP’yi de CHP’yi de demokrasi yoluyla, millet eliyle, bu siyaseti mahkûm etmek için biriz, beraberiz, Demokrat Parti’yiz’’ dedi. DYP Lideri Mehmet Ağar ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu Demokrat Parti’nin iktidara gelişinin 57. yıl dönümü ve “14 Mayıs Demokrasi Bayramı” nedeniyle düzenlenen törende konuştular.

Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda Demokrat Parti’nin iktidar oluşunun 57. yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene DYP ve Anavatan partililer katıldı. Tören salonuna birlikte gelen Anavatan Partisi Genel Başkanı Mumcu ve DYP Lideri Ağar yaptıkları konuşmalarda Demokrat Parti’nin hizmetlerini anlatırken, seçim startını da vermiş oldular.

AĞAR: İKTİDARA 68 GÜN KALDI

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, AKP ve CHP’yi toplumu kutuplara ayırmakla suçlayarak, “Bunlar zıtlaşma siyaseti yaptılar. Türkiye AKP iktidarından çok büyüktür. Artık özlediğimiz Türkiye’ye kavuşacağız. Artık özlediğimiz meydanlarda kucaklaşma yolundayız. Meydanlarda milletimize anlatacak çok şeyimiz var. Türkiye yepyeni bir yoldadır. DP iktidarına 68 gün kaldı. DP yeniden iktidar olacak” dedi.

Siyasetin asil bir hizmet olduğunu vurgulayan Ağar, siyaseti milletin değerleri üzerinden yapacaklarını ifade etti. Ağar, “Cumhuriyet değerlerinin, milletin değerlerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Biz herkesin sesini duyduk. Biz bir bütünün ayrılmaz parçalarıydık. Yel oldu, sel oldu ayrı yerlere düştük. Bu büyük sevda bizi yine bir araya getirdi. Artık biriz, biziz beraberiz” diye konuştu.

DP, milletin üzerine kalkan olacağını ve Türkiye’yi zorlayan kavganın içinden çekip kurtaracağını söyleyen Ağar, “22 Temmuz seçimlerinde halkın, ‘kutuplaşan Türkiye mi, yoksa kucaklaşan Türkiye mi’ sorusunun cevabını verecek” diye konuştu.

MUMCU: KENDİLERİNİ DEMOKRASİ

MAĞDURU GÖSTERECEKLER

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ise, hükümeti eleştirerek “354 kişilik çoğunlukla halka gitmeye sonunda mecbur kaldılar. Biz, Cumhurbaşkanını halk seçsin dedik, ama dinletemedik. Şimdi bundan bir pay çıkararak kendilerini demokrasi mağduru olarak göstermek istiyorlar. Bu demokrasiye yapılan bir haksızlıktır. Cumhurbaşkanı konusunda da son söz milletin olacak. Bu da bizim başarımızdır” dedi.

Erkan Mumcu, her makam ve mevkiye seçilmenin yolunun milletten geçtiğini, ancak şimdi bu fırsatı kendi ganimetlerine çekmek isteyenlerin olduğunu söyledi. Mumcu, “Artık devlet otoritesiyle yönetilen millet değil, milli iradeyle yönetilen bir iktidar istiyoruz” dedi.

Anavatan Partisi ve DYP’yi “denize akan nehirlere” benzeten Mumcu, “Büyük nehirler önüne çıkan engelleri ikiye bölürler. Tam denize akacakları sırada bir araya gelirler. 12 Eylül’ün ayırdığı büyük damar yeniden denize akacak. İki nehrin suları birbirine nasıl karışırsa, Anavatan ve DYP kimlikleri de öylesine birbirine karışacak Yolumuz, Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırma yoludur, kutuplaşmadan gruplaşmadan kurtarma yoludur.”

Toplantıya, partililer ve yöneticilerin yanı sıra eski eski DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Bayar da katıldı. Salondaki platformun arkasına Ağar ve Mumcu’nun resimlerinin önüne, ‘’Olmazı olur yapan yol arkadaşları’’ yazılı pankart asıldı. Ayrıca salonun girişine Adnan Menderes, Celal Bayar ve Turgut Özal’ın resimleri asıldı. Ağar ve Mumcu, törenin ardından el ele ve Türk bayraklarıyla fotoğraf çektirdiler.

Yeni Asya / ANKARA

15.05.2007


 

Sezer: Birleşme değil, birbirini teslim alma çabası var

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, CHP ve DSP’nin güç birliğini öteden beri hem savunduklarını, hem de talep ettiklerini ifade ederek, “CHP ve DSP birbirini teslim alma çalışması yerine, bugünkü iktidardan, kötü gidişten, AKP’den Türkiye’yi kurtarabilecek güçlü yapıyı ortaya koyma çalışmasını, iradesini becerebilmelidir” dedi.

Zeki Sezer, Atatürk Havalimanı’nda, İzmir’deki Cumhuriyet mitingi ve solda birlik çalışmaları hakkında gazetecilere açıklamalarda bulundu. İzmir mitingi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Sezer, şunları kaydetti: ‘’Derdimiz çok. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü büyük tehdit altında, laik demokrasi tehdit altında. Bu sorunları aşabilmek için de güçlü bir yapıya ihtiyaç var. Bu güçlü yapıyı ortaya koyabilmenin bugünkü siyasal ortam koşullarında önde gelen bir koşulu da güç birliklerini hayata geçirebilmektir ki soldaki iki önemli parti olan CHP ve DSP’nin güç birliğini öteden beri hem savunduk hem talep ettik. Şimdi de o konuda görüşmeler yapılıyor. Ama bu aşamada şu olmalı diye düşünüyorum; CHP ve DSP birbirini teslim alma çalışması yerine, bugünkü iktidardan, kötü gidişten, AKP’den Türkiye’yi kurtarabilecek güçlü yapıyı ortaya koyma çalışmasını, iradesini becerebilmelidir. Bunun için de sağduyuyla, iyi bir şekilde, içtenlikle çalışıyoruz. Olması gereken şu; bakınız CHP tek başına anamuhalefet. Çok güçlü bir milletvekili sayısıyla parlamentoda. AKP Türkiye’ye karşı yanlışlıklar yapıyor. Ona karşı bir umut yaratabilmiş olsaydı, bugün bize gerek olmazdı.’’

/ İSTANBUL

15.05.2007


 

ANAVATAN Yargıtay'a başvurdu

Anavatan Partisi, ‘’Demokrat Parti’’nin isim hakkının kendilerinde olduğunu belirterek, demokrat parti adı altında parti kurulması girişiminin geri çevrilmesi istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve İçişleri Bakanlığına başvurdu.

Alınan bilgiye göre, Anavatan Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Keçeciler ve Salih Uzun imzasıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ve İçişleri Bakanlığı’na konuya ilişkin dilekçe gönderildi.

Demokrat Parti’nin 08 Mayıs 2005 tarihinde yapmış olduğu Olağanüstü Büyük Kongresi’nde Anavatan Partisi ile birleşmek amacıyla kapanma kararı verdiği, aynı kongrede Demokrat Parti’nin isim, amblem gibi hakları da dahil olmak üzere tüm hak, alacak, borç ve mallarının Anavatan Partisi’ne devredilmesinin açık bir dille karar altına alındığı belirtilen dilekçede, şöyle denildi: ‘’Tüm bu vesaikten anlaşılacağı üzere; Demokrat Parti tüzel kişiliği Anavatan Partisi tüzel kişiliğinde mündemiç olup Demokrat Parti isim ve ambleminin kullanım hakkı hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak biçimde Anavatan Partisi’ne aittir. İsim ve amblem de bir haktır ve hukukun genel ilkeleri bakımından güvence altında olduğu izahtan varestedir. Anavatan Partisi’nin rızası dışında bu ismin kullanılması hukuki dayanaktan yoksundur.

Ayrıca, ‘Demokrat Parti’ ismi Türk siyasi hayatında büyük bir geleneği temsil etmektedir. Bu geleneğin iki ana damarını oluşturan Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi’nin, Demokrat Parti adı altında birleşme iradeleri her iki partinin Genel Başkanları tarafından 05 Mayıs 2007 tarihinde kamuoyu ile paylaşılmıştır.”

Dilekçede, basın yayın organlarından öğrenilen otuz kişi tarafından ‘’Demokrat Parti’’ adı altında bir parti kurulması girişiminin geri çevrilmesi istendi.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Adıyaman’da bütünleşmeye tam destek var

ANAVATAN Partisi Adıyaman İl Başkanı Celalettin Bozkurt, parti olarak bütünleşmeyi, millete ve ülkeye karşı duyulan sonsuz sevgi, bağlılık ve tarihsel sorumluluk duygularıyla gerçekleştirdiklerini söyledi.

Partisinin DYP ile birleşmesini değerlendiren Bozkurt, geçmişin yanılgılarına düşmeden, kavagaları bir yana bırakarak yepyeni bir başlangıç yapmak istediklerini kaydetti.

Kamuoyunun görmeye alışık olduğu olumsuz örneklerin aksine, makam mevki yarışmasına girmeyeceklerini vurgulayan Bozkurt, “Bu bütünleşmeye tam ve samimi olarak destek olacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bu birleşme, milletimizin büyük bir endişe ile yaklaştığı kamplaşma duygusunu da geride bırakacaktır.” dedi.

/ ADIYAMAN

15.05.2007


 

Baykal: Karar sayın Sezer'in

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DSP ile mutabakat sağladıkları çerçeve içinde her an el ele vermelerinin mümkün olduğunu belirterek, ‘’Karar, Sayın Sezer’in ve arkadaşlarının... Tabii Sayın Sezer’in olsa mesele yok. Galiba onun ötesinde parti içindeki çeşitli kesimlerin de mutabakatı gerekiyor’’ dedi.

Baykal, NTV’de canlı yayına katılarak, soruları yanıtladı. İzmir’deki mitinge katılmalarına rağmen DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile bir araya gelmediklerine işaret edilerek, DSP ile yürütülen işbirliği çalışmalarında bir sıkıntı olup olmadığının sorulması üzerine Baykal, ‘’Arzu ettiğimiz hızda ve kararlılıkta bir gelişmenin maalesef ortaya çıkmadığını ifade etmek durumundayım’’ dedi.

Merkez sağda olduğu gibi, iki partinin tek çatı altında bir araya gelmesini önerdiklerini, ancak ‘’bu konuda direnç olduğunu görünce daha yumuşak bir işbirliği modelini benimseyebileceklerini söylediklerini’’ anlatan Baykal, ‘’Biz çerçeve mutabakat onaylansın diye bekledik, ama DSP’nin kendi içinde bir tartışma yaşandığı anlaşılıyor. Tartışmanın sonunda bir türlü arzu ettiğimiz noktaya gelinmedi’’ diye konuştu.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Tuğcu: Yanlış anlaşıldım

Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Anayasa değişikliklerinin referanduma sunulması konusunda yaptığı açıklamaların yanlış anlaşıldığını söyledi. Tuğcu, “CHP’nin başvurusunu bu hafta görüşecek misiniz?’’ sorusuna da “Muhtemelen’’ cevabını verdi.

Tuğcu, Anayasa Mahkemesine gelişinde bir gazetecinin ‘’Bakü’de yaptığınız açıklamalar ciddî tartışma yarattı’’ sözleri üzerine, ‘’Yanlış anlaşıldı. Onu açıklayacağım, yazılı açıklayacağım’’ dedi.

CHP’NİN BAŞVURUSU GÜNDEME ALINDI

Bu arada Anayasa Mahkemesi, CHP’nin cumhurbaşkanı seçiminin takvimini düzenleyen TBMM Kararı’nın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı dâvâyı bugün görüşecek.

Anayasa Mahkemesi Heyeti, CHP’nin açtığı dâvâyı bugün yapılacak toplantının gündemine aldı. CHP’nin açtığı dâvânın dilekçesinde, cumhurbaşkanı seçim takviminin, ‘’3’er gün arayla 4 tur’’ esasına uygun olmadığı ve bu şekilde TBMM İçtüzüğü’nün ilgili hükümleri ile Anayasa’nın 102. maddesinin 3. fıkrasının ihlâl edildiği iddiasına yer veriliyordu.

TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün, ‘’11. Cumhurbaşkanı adaylığından çekildiğine’’ ilişkin dilekçesi okunarak cumhurbaşkanı seçiminin yapılmasına imkân kalmadığı, seçimle ilgili bundan sonraki oylamaların iptal edildiği belirtilmişti.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Sağanak yağış sel oldu

Türkiye’nin bazı bölgelerinde halk yağmur duâsına çıkarken, önceki gün Diyarbakır, Urfa, Niğde ve Kayseri’de görülen şiddetli yağış su baskınlarına sebep oldu.

Ülke genelinde görülen yağış azlığı sebebiyle bazı illerde vatandaşların yağmur duâsına çıktığı önceki günlerde Diyarbakır, Şanlıurfa, Niğde ve Kayseri’de şiddetli yağmur ve dolu, halkı olumsuz etkiledi.

Diyarbakır’da meydana gelen şiddetli yağış sebebiyle çok sayıda ev ve işyerini su bastı. İtfaiye yetkililerinden alınan bilgiye göre, önceki gün başlayan yağmur ve dolu sebebiyle başta Bağlar ve Şehitlik beldeleri olmak üzere şehrin büyük kesiminde 300 kadar ev ve işyeri, sular altında kaldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Hakkı Bilici, itfaiye ekiplerinin de katıldığı çalışmalarda ev ve iş yerlerindeki suların tahliye edildiğini söyledi. Bazı ev ve iş yerinde büyük miktarda maddî kayıp olduğunu belirten Bilici, su baskınından etkilenen vatandaşlara gıda yardımı yapıldığını dile getirdi. Diyarbakır Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkilileri ise, önceki iki gün bölgede etkili olan yağışların son 24 saatinde metrekareye 30 kilogram yağış düştüğünü kaydettiler.

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde de, zaman zaman etkili olan yağış sebebiyle kimi evleri su bastı. Şiddetli yağış, ilçedeki hayatı olumsuz yönde etkilerken, ilçenin Eyvanat, Hasan Çelebi ve Şair İbrahim Rafet mahallelerinde kanalizasyon şebekesinin tıkanması sonucu yaklaşık on evin zemin katlarını su bastığı bildirildi.

Kayseri ve Niğde’de de sağanak yağış sonrası bazı ev ve iş yerlerinin bodrum katlarını su bastı. Niğde’de ayrıca 5 bin dekar ekili alan su altında kaldı.

/ DİYARBAKIR

15.05.2007


 

Sıcak uyarısı

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Kayhan, “Yaz ayları, mevsim normallerinin 1-2 derece üzerinde geçecek.

Yağışların da mevsim normallerinin bir miktar altında olacağını tahmin ediyoruz” dedi. Uzun süreli kuraklık, arkasından yağışlar, buna bağlı sel ve taşkınlar ve kuvvetli sıcak hava dalgalarını kapsayan meteorolojik hadiselerin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Kayhan, “Türkiye’nin son 10 yılına baktığınız zaman, meteorolojik hadiselerde bir artış olduğunu görüyoruz. Bunun da kuvvetlenerek devam etmesini bekliyoruz” dedi.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Milletvekili adaylarına beden dili dersleri

Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş, milletvekili adaylarına seçmenlerine hitap ederken başlangıç ve bitiş mesajlarını çok iyi planlamalarını, mesajlarını duygusal içeriğe uygun jest ve mimiklerle desteklemelerini tavsiye etti.

Baltaş, genel seçimlerde milletvekili adaylarına, seçim çalışmaları sırasında seçmenlerini etkilemek için beden dillerini nasıl kullanabileceklerine ilişkin önerilerde bulundu.

Beden dilinin, insanların duygularını dünyaya ilettiği dil olduğunu ifade eden Baltaş, ‘’Göz teması, mesafe, bedensel temas, giyim, kullanılan aksesuarlar, içinde bulunulan mekânın düzenlenmesinin’’, iletişimin sözel olmayan ögeleri olduğunu belirtti. Topluluk önünde konuşacak kişilerin başlangıç ve bitiş mesajlarını çok iyi planlamaları ve güçlü görünmeleri gerektiğini vurgulayan Baltaş, konuşmacıların başlangıçtaki gerginliklerinden kurtulmaya çalışmalarını tavsiye etti.

Milletvekili adaylarına başlangıç konuşmalarını çok fazla prova etmelerini öneren Baltaş, ‘’Çünkü insan beyninde en iyi başlangıçlar ve sonlar kalıyor. Tanımadığınız insanlardan oluşan 20 kişilik bir topluluğa girseniz, baştaki iki kişiyle sondaki üç kişinin ismini aklınızda tutarsınız’’ dedi.

İnsanların duygularına hitap edilmesinin, verilen mesajların etkisini arttırdığını dile getiren Baltaş, bunun sadece duygulara hitap edilmesi anlamına gelmediğini, konuşmalardaki mantıksal muhtevanın duyguya iliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Baltaş, insanların duygularını anlamanın ve bunu belirtmenin, söylemin gücünü, dolayısıyla iletişimin gücünü arttırdığını ifade etti.

/ ANKARA

15.05.2007


 

25 yaştakiler bir dahaki seçime

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın, 25 yaşında seçilmenin mevcut yasalar çerçevesinde 22 Temmuz’daki milletvekili genel seçiminde uygulanamayacağını bildirdi.

Aydın, YSK’ya gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı.

Seçilme yaşının 25’e indirilmesinin bu seçimde uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin soruya Aydın, mevcut yasalara göre 25 yaşın bu seçimde uygulanmayacağına Kurul’un karar verdiğini bildirdi. Bu yönde bir yasal değişiklik yapılması halinde uygulamanın yapılabileceğini ifade eden Aydın, ‘’Anayasal bir düzenleme yapılırsa -ki bağımsız adaylar için böyle bir düzenleme yapıldı- tabiî o da daha yasalaşmadı’’ dedi.

Aydın, 25 yaşında seçilme uygulamasının mevcut yasalar çerçevesinde 22 Temmuz’daki milletvekili genel seçiminde uygulanamayacağını yineledi.

Seçmen kütüklerinin güncellenmesi konusundaki sıkıntıların hatırlatılması üzerine de Aydın, şöyle konuştu: ‘’Hiçbir sıkıntımız yok. Bu konuda bilen bilmeyen konuşuyor. Seçmen kütüklerimiz çok sağlıklı, şu anda da askıda. Herkes gidip kendini kontrol ettirsin var mı yok mu, varsa eksiği var mı, adında soyadında, adresinde bir değişiklik var mı gitsin görsün. Daha bir hafta süre var. Herhangi bir eksiklik yok ama bunu bilmiyorum hangi amaçla neden böyle söyleniyor anlamıyorum.’’

Bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin düzenlemenin hatırlatılması üzerine Aydın, ‘’Devletimiz her şeyi halleder. Bu çok zor bir iş değil. Büyük zarf yapar, büyük oy pusulası yapar düzenler’’ dedi.

Aydın, bir başka soru üzerine, şu anda planlanan mevcut oy pusulasında 21 siyasî partinin yer alacağını ve oy pusulasının 82 santimetre olarak belirlendiğini ifade etti. Seçimin yaz tatiline gelmesi nedeniyle yazlığa gideceklerin nasıl oy kullanacağına ilişkin bir soru üzerine Aydın, ‘’Seçmen kütüğüne kayıt şartları açıklandı, belli. Ona göre herkes gidip muhtarlıktan formunu doldurup, yazıp ona göre kaydını yaptıracak’’ dedi.

‘’Eğer bir referandum sandığı konulacaksa her iki sandık yan yana olabilecek mi? Bunu yetiştirebilecek misiniz?’’ sorusuna Aydın, ‘’Zamanında yetişirse koyabiliriz. Bizim için engeli yok’’ cevabını verdi.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Gazeteler demokrasi için önemli

ABD medya şirketi Knight-Ridder’ın eski Başkan ve CEO’su Tony Ridder, günlük gazetecilik işinin, demokrasi ve medeniyetin geleceği açısından çok önemli olduğunu söyledi.

Hürriyet Gazetesi’nin ev sahipliğinde Hilton Oteli’nde düzenlenen Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) 2007 Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurulu çerçevesinde ‘’Medya’nın Yeni Sahipleri Kimlerdir?’’ konulu panel gerçekleştirildi.

Panelde konuşan Ridder, Amerika’da gazete şirketlerinin satın alınma açısından çok fazla rağbet görmediğini, çünkü gazetelerin geleceğinin belli olmadığını, 3 ya da 5 yıl sonra ne olacağının bilinmediğini belirtti.

Gazeteciliğin son derece önemli bir görev olduğunu vurgulayan Ridder, ‘’Eğer kuvvetli günlük gazeteleriniz yoksa, kim bütün bu insanlık adına verilen görevi yapacak? Kim o tür haberler hazırlayacak? Kim toplumda gerçekte ne olup bittiğini bilecek? Eğer gazete haberciliğinde, gazeteci haber kaynaklarını kullanarak yapması gereken işi yapmazsa demokrasi ne olacak? Günlük gazetecilik, demokrasi ve medeniyetin geleceği açısından çok önemli bir iş’’ dedi. Ridder, internetin hem içerik açısından, hem de gelir açısından çok büyük bir fırsat olduğunu vurguladı.

/ İSTANBUL

15.05.2007


 

Türüt teklifleri geri çevirdi

Karadenizli san'atçı İsmail Türüt, 22 Temmuz’da AKP, MHP ve Demokrat Parti’den (DP) Rize milletvekilliği adaylığı teklifi aldığını söyledi.

İsmail Türüt, bir sonraki seçimde milletvekili adayı olmayı düşündüğü için hiçbir partinin teklifini kabul etmediğini söyledi. Türüt, milletvekilliği adaylığı için ilk teklifin MHP’den ardından AKP ile DP’den geldiğini belirtti. İsmail Türüt, sağ partiler dışında bir partiden milletvekili olmayı düşünmediğini de belirtti.

İsmail Türüt “Allah ömür ve sağlık sıhhat verirse bir sonraki seçimde Rize’den kesin aday olacağım. Söz verdim ve sözümün arkasında duracağım” diye konuştu.

/ ANTALYA

15.05.2007


 

Başoğlu: İşçinin cebi boş, karnı aç

Seçimlerin erkene alınması nedeniyle siyasî partilerin seçim giderlerini karşılamak üzere Hazine’den yardım almalarına dikkat çeken Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, “Siyasî partilerin kasası doldu ama işçilerin cebi boş, karınları aç” dedi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Başoğlu, Demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olan siyasî partilerin Hazine tarafından desteklenmesi kanun ile gerçekleştirilmektedir. Milletin vergilerinden oluşan Hazine’den siyasi partilere verilen malî desteğin partilerimiz tarafından elbette amacına uygun kullanılacağı umudunu taşıyoruz. Esasen siyasi partilerimiz gelir ve giderleri bakımından zaten Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmektedirler” diye konuştu.

Fatih KARAGÖZ / ANKARA

15.05.2007


 

Mutafyan: Said Nursi’yi okudum

Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan 2, Zaman gazetesindeki röportajında, Said Nursi’nin kitaplarını okuduğunu belirterek, “Özellikle Türk ve Ermeni halklarının karşılıklı ilişkileri hakkında önemli düşünceler beyan etmiştir. Hatırlayabildiğim kadarıyla, ‘Bizim bu kavimle dost olmamız gerekir. Bizim mutluluğumuz onlarla olan dostluğumuzda’ gibi şeyler var” dedi.

Mutafyan, Said Nursi’nin Ermeniler ile ilgili sözlerinin yanında ilâhiyat hakkında yazdıklarının da ilgisini çektiğini söyledi.

Ermeni Patriği, Türkiye Ermenilerinin Mecliste temsil edilmesi gerektiğini de belirterek, ‘Ermeni vatandaşlara’ siyasî partilerin ilgi göstermesini istedi. Soykırım meselesine de dikkat çeken Patrik, Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin soykırım yasasını yeniden gündeme getirmesinin Türkiye-Fransa ilişkilerini zorlayacağını düşündüğünü ifade etti. Mesrob 2, Fransız tarihçilerinin de katılabilecekleri, Türk ve Ermeni tarihçilerinden oluşan üç taraflı bir oluşumun Türk-Ermeni ilişkileri tarihini birlikte incelemeleri gerektiğini savundu.

15.05.2007


 

Minibüs eve girdi

Yokuş yukarı çıkarken freni boşalarak geri geri giden ve içinde 10 kişi bulunan eski model bir minibüs bahçeye düştükten sonra gecekonduya girdi.

Ankara’nın Keçiören İlçesi Şehit Kubilay Mahallesi 100. Sokak’ta meydana gelen kazada, Veysel Hacer’in kullandığı 40 M 8014 plakalı minübüs Hüsniye Yurt’a ait gecekondunun oturma odasına girdi. Evsahibi Yurt, kazadan iki dakika önce torununu yanına alarak dışarıya çıktığı için can kaybı yaşanmazken, hafif yaralanan 4 kişi, hastahaneye götürülerek tedavi edildi.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Yükselen baraj suları korkuttu

Van’ın Erciş ilçesinde, Zilan Çayı’nın taşıdığı kar suları, Koçköprü Barajı’nda su seviyesini aşırı derecede yükseltti.

Su seviyesinin tehlikeli boyutlara ulaşması sebebiyle Devlet Su İşleri (DSİ) görevlileri, gerekli kontrolleri yaptıktan sonra fazla suyun dere yatağına akmasına izin verdi. Buradan serbest bırakılan suyu ilçeye bağlı Örene Mahallesi’nden geçen kanal kaldıramayınca mahalledeki kanala yakın olan 8 ev, su baskını tehlikesine karşı boşaltıldı. Bazı vatandaşlar geceyi evlerinin önünde arabalarının içinde geçireceklerini söyledi.

/ VAN

15.05.2007


 

KPSS başvuruları başladı

Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) başvurular dün başladı. Başvuru işlemleri ÖSYM’nin, ÖSYM sınav merkezi yöneticiliklerinin ve belirli ortaöğretim kurumlarının açacakları sınav başvuru merkezlerince yürütülecek.

2007 KPSS, lisans düzeyinde yalnızca (A) grubu ve Öğretmenlik kadroları için “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınav Hakkında Genel Yönetmelik” hükümlerine göre 30 Haziran ve 1 Temmuz 2007 tarihlerinde yapılacak.

Başvuru işlemleri ÖSYM’nin, ÖSYM sınav merkezi yöneticiliklerinin ve belirli ortaöğretim kurumlarının açacakları sınav başvuru merkezlerince yürütülecek. Adaylar, kılavuz ve aday bilgi formundan oluşan başvuru evrakını 14-25 Mayıs 2007 tarihleri arasında 2 YTL karşılığında alabilecekler. Sınav ücreti bankalara aynı tarihler arasında yatırılabilecek.

2004-KPSS ve 2006 KPSS/1 sonuçları 30 Haziran 2008 tarihine kadar geçerliliğini koruyacak, ancak bu sınavlara girmiş adaylardan puanlarını yükseltmek isteyenler de 2007 KPSS’ye başvurabilecekler. 2005 KPSS-A grubu ve öğretmenlik sınavının sonuçlarının geçerlilik süresi ise 1 Temmuz 2007’de sona erecek.

/ ANKARA

15.05.2007


 

Küresel ısınma göç ettirecek

İngiliz insanî yardım kuruluşu Christian Aid, yayımladığı raporda, 2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın küresel ısınmanın sonuçları yüzünden göç edeceği uyarısında bulundu.

Küresel ısınmanın yol açacağı çatışmalar ve mevcut tabiî felâketlerin bir sonucu olarak 2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın evlerini terk etmesinin beklendiğini belirten kuruluş, 21. yüzyılda hızla artan göç dalgasına dikkat çekerek, “Çatışmalar, tabiî felâketlerle barajlar ve madenler gibi büyük kalkınma projeleri yüzünden evlerini terk eden insanların sayısı şimdi bile şaşırtıcı bir artış eğilimindedir” açıklamasını yaptı.

Gelecekte ise iklim değişikliklerinin bu artışı tırmandıracağı uyarısında bulunan kuruluş, “güçlü ve acil önlemler” alınması için uluslar arası toplumu acil eyleme çağırdı.

Küresel ısınma sebebiyle evlerini terk edenlerin sayısının artmasının 2050’ye kadar bir “göç krizine” dönüşeceği uyarısında da bulunan Christian Aid, büyük kalkınma projelerine bağlı olarak yıllık mevcut 15 milyon göçe karşı 645 milyon kişinin göç etmesinin beklendiğini, sel, kuraklık, açlık gibi küresel ısınmaya bağlı sebeplerle 250 milyon insanın, çatışmalar ve insan hakları ihlâlleri yüzünden de 50 milyon kişinin göç edeceği tahmininde bulundu.

Hükümetler Arası Uzmanlar Grubunun iklim değişikliğine ilişkin henüz yayımlanmamış verilerine de dayandırılan raporda, İngiliz yardım kuruluşu, 2080’e kadar 1,1 milyon ila 3,2 milyon insanın susuz, 200 milyon ila 600 milyon insanın da aç kalacağına dikkat çekti. Raporda, okyanus seviyesinin yükselmesinden de her yıl 2 ila 7 milyon insanın etkilendiği belirtildi.

/ LONDRA

15.05.2007


 

390 kişi ışığa kavuştu

İHH İnsani Yardım Vakfı’nın başlattığı Katarakt Kampanyası’nın ilk durağı Benin oldu. Benin’in başşehri Kotono’daki Akpakpa Hastahanesi’nde 390 kişinin gözleri cerrahi yöntemlerle ameliyat edildi.

Gözleri açılanlar arasında her yaştan insanın olması dikkatleri çekti. Batı Afrika’nın güney sahil ülkesi Benin’in başkenti Kotono’da 390 kişinin gözleri açıldı. Akpakpa Hastahanesi’nde gerçekleştirilen ameliyatlarda katarakt sebebiyle görme problemi yaşayanlar ışığa kavuştu. Gözü açılanlar arasında 7 yaşından 90 yaşına kadar çeşitli yaşlarda insanların bulunması dikkat çekti. Yürütülen proje kapsamında gerçekleştirilen ameliyatların başlama törenine Benin Sağlık Bakanı Dr. Musa Yaro da katıldı. Törende bir konuşma yapan Yaro, “Türkiye insanı yardımsever ve diğer toplumların problemlerine karşı duyarlı bir halktır. Sizlerin yardımını sadece sağlık alanında değil diğer insanî yardım çalışmalarında da görmek istiyoruz” sözleriyle diğer alanlarda da yardım beklediklerini dile getirdi.

Yeni Asya / İSTANBUL

15.05.2007


 

Anne ölümleri önlenebilir

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, anne ölümlerinin önemli bir bölümünün düşük maliyetli müdahalelerle önlenebileceğini belirtti.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, anneliğin dünyanın en kutsal görevi ve en yüce duygusu olduğunu belirtti. Akdağ, Sağlık Bakanlığı’nın anne sağlığına özel önem verdiğini kaydederek, “Ülkemizde anne ölümlerini en aza indirmek ve tüm annelerin yaşamlarını sağlıklı olarak sürdürmelerini sağlamak temel önceliğimizdir” dedi.

Akdağ, yapılan çalışmalar sonucunda anne ve bebek ölüm oranlarında önemli düşüşler yaşandığını ifade ederek, gelişmekte olan ülkelerde, doğurganlık çağındaki kadınlar arasında gebelik ve doğumun başlıca ölüm sebebi olduğuna dikkat çekti. Bu ülkelerde ayrıca yenidoğan her 12 çocuktan birinin 5 yaşına gelmeden hayatını kaybettiğini ifade etti.

Anne ve çocukların aileleri ile toplumun temelini oluşturduğunu dile getiren Akdağ şöyle devam etti:

“Gelecek kuşakların daha sağlıklı olması için, anne, bebek ve çocuklara yönelik sağlık hizmetlerinin en üst düzeyde sunulması gerekiyor. Tüm dünyada hamilelik ve doğum sırasında gerçekleşen anne ölümleri ile 0-5 yaş arası görülen bebek ve çocuk ölümlerine dur demek, anne, bebek ve çocukların sağlıklarını korumakla mümkün olacaktır. Ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri ne olursa olsun, hayata yeni başlayan ve kendi kendine yeterli duruma gelmek için uzun bir zaman korunup bakılması gereken bebekler, desteğe muhtaç çocuklar ve onları dünyaya getiren anneler, her toplumda diğer bireylerden daha fazla özen ve desteğe ihtiyaç duymaktadır.”

ANNE SÜTÜ EN DEĞERLİ ARMAĞAN

Tabiattaki en mükemmel besin olan anne sütünün, bir annenin yeni doğmuş bebeğine verebileceği ilk ve en değerli armağanı olduğunu bildiren Akdağ, annelerin bebeklerini doğar doğmaz emzirmeye başlamasını tavsiye etti.

Akdağ, üreme sağlığı hizmetlerinin yürütülmesi ve kalite seviyesi ile yakından ilişkili olan anne ölüm düzeyinin, bütün dünyada çok boyutlu bir kalkınma ve çağdaşlık göstergesi olarak kabul edildiğine işaret etti. Akdağ, “Hamilelik, doğum eylemi ve loğusalık esnasında oluşan olumsuz sonuçlar, gelişmekte olan ülkelerde, üreme yaşındaki kadınlar arasında ‘en yaygın ölüm ve sakatlık nedeni’ olarak varlığını sürdürüyor. Anne ölümlerinin önemli bir bölümü ‘düşük maliyetli müdahalelerle’ önlenebiliyor” değerlendirmesini yaptı.

/ ANKARA

15.05.2007


 

“Pamuk kadar beyaz gelecek”te devamlılık isteniyor

Tarımda çalışan çocuklarla ilgili “Pamuk Kadar Beyaz Gelecek” projesinin süresi dolmak üzere iken, ILO Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı (IPEC) Projeleri Koordinatörü Nejat Kocabay, çocukların okula devamının önemli olduğunu vurguladı.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) işbirliğiyle Adana’da, tarımda çalışan çocukları eğitime kazandırmak amacıyla uygulanan pilot proje, 1 Haziran 2007’de sona erecek. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan ILO Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı (IPEC) Projeleri Koordinatörü Nejat Kocabay, proje kapsamında görevli ekibin tek bir çadır bırakmayınca kadar gece-gündüz gezdiğini, çocukları kayıt altına alıp okula kazandırdığını belirtti.

Projede bin 300 kadar çocuğun okula devamlarının sağlandığını anlatan Kocabay, “Çocukları okula kazandırmakla iş bitmiyor. Bu çocukların okula devamlılığını da sürekli kontrol altında tutmak zorundayız” dedi.

/ ADANA

15.05.2007


 

Orman yangını kontrol altında

İzmir Orman Bölge Müdürü İsmail Üzmez, Bergama ilçesine bağlı İncirlikler mevkisindeki orman yangının tamamen kontrol altına alındığını, arazözlerle soğutma çalışmalarının devam ettiğini ifade etti.

İsmail Üzmez, yaptığı açıklamada, gece boyunca süren yangın söndürme çalışmaları sonunda yangının tamamen kontrol altına alındığını, dozerler yardımıyla açılan yollar sayesinde arazözlerle yangını soğutma çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Çalışmalarda 4 dozer ve 2 helikopterin de kullanıldığını belirten Üzmez, yanan ormanlık alanın 20-25 hektar civarında olduğunu bildirdi.

/ İZMİR

15.05.2007


 

Engelliler engellere takıldı

Kars Dolunay Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen “Engelsiz Eğitim İçin El Ele” programında sahnelenen gösteriler yoğun ilgi görürken, program sonunda merdivenlere uzatılan tahtalar üzerinden salondan çıkarılan engelliler zor anlar yaşadı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan programda, Dernek Başkanı Dr. Bahattin Şeker ve derneğin Engelli Birim Başkanı Faruk Ocak birer konuşma yaptı. Halk oyunları ekibinin gösterisinin ardından sahne alan “Kars Karate” ekibi, tehlikeli gösterilerle yürekleri ağızlara getirdi.

Daha sonra Anneler Günü nedeniyle Kars Dolunay Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından yılın “Engelli Annesi” seçilen 3 özürlü çocuk annesi İlknur Ocak’a, Vali Yardımcısı Doğan Demirdaş plaket verdi. Program sonunda tekerlekli sandalyedeki engelliler, merdivenlere uzatılan tahtalar üzerinden güçlükle indirildi. Vatandaşların yardımıyla merdivenlerden indirilen derneğin Engelli Birim Başkanı Faruk Ocak, engelliler için özel bir geçiş yolu yapılmamasını anlayamadıklarını söyledi.

/ KARS

15.05.2007


 

Televizyon şiddete özendiriyor

Kocaeli Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) tarafından yapılan ‘’televizyon, kadın ve şiddet’’ konulu araştırmada, kadınlar arasında ‘’televizyonun şiddete özendirerek topluma zarar verdiği’’ görüşünün yaygın olduğu ortayı çıktı.

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Umuttepe Yerleşkesi çevresindeki Üçtepeler, Sarıca ve Kabaoğlu köylerinde 175 kişi ile yüz yüze konuşma ve sormaca tekniği kullanılarak yapılan araştırmada, ‘’Televizyonda kadın ve şiddet eksenli programlarda kadının nasıl temsil edildiği, bunun söz konusu köylerde yaşayan bireyler tarafından nasıl algılandığı’’ araştırıldı.

Araştırmaya katılanların yüzde 51’i, 0-2 saat, yüzde 36’sı 3-5 saat, yüzde 7’si 6-8 saat, yüzde 5’i 9-11 saat, yüzde 1’i ise 12 saatin üzerinde televizyon izlediğini belirti.

Katılımcıların yüzde 33’ünün televizyon izleyerek, yüzde 36’sının ise el işi yaparak boş zamanlarını değerlendirdiği, televizyon izleyenleri daha çok ilkokul mezunu erkekler, el işi yapanları ise ilkokul mezunu kadınların oluşturduğu belirlendi.

Katılımcıların yüzde 62’si televizyonu ‘’bilgilendirici’’, yüzde 16’sı ‘’eğitici’’, yüzde 10’u ‘’eğlendirici’’ bulurken, geri kalan kesim ‘’diğer’’ ya da ‘’hiçbir faydası yok’’ cevabını verdi. Araştırmada, kadınlar arasında ‘’televizyonun şiddete özendirerek, topluma zarar verdiği’’, erkekler arasında ise ‘’örf ve adetlere zarar verdiği’’ görüşlerinin yaygın olduğu ortaya çıktı.

Katılımcıların yüzde 42’si televizyon programlarında kadınların en çok ‘’cinselliklerinin’’ ön plana çıkarıldığı ifade etti. Kadınların yüzde 25’i şiddetin daha çok kadın programlarında, erkeklerin ise yüzde 18’i yerli dizilerde ön plana çıkarıldığını söyledi.

Araştırmaya katılanların yüzde 82’si televizyon dizilerinde kadınların, töre cinayeti, şiddet gibi davranışları hak etmediğini düşünüyor. Erkeklerin yüzde 17’si şiddet gören kadınların boşanma yoluna gitmesi, kadınların yüzde 20’si ise polise başvurması gerektiğini savundu. Katılımcıların yüzde 42’si şiddetin eğitim ile çözülebileceğini, sorunun çözümünde televizyonda yayınlanan kadın programlarının yararlı olacağını ifade etti.

KADINLARDA BİLİNÇ EKSİKLİĞİ

KASAUM Müdürü ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Yengin, yaptığı açıklamada, televizyonda kadın ve şiddet eksenli programlarda kadınların geleneksel kalıplar içine “hapsedilerek’’, çoğunlukla olumsuz özellikler yüklenerek yansıtıldığını belirtti.

Bu programlarda, kadınla özdeşleşmiş meslekler ve kadının fiziği, cinselliği, güzelliği gibi özellikleri kullanılarak aynı kadın imajının üretildiği kanısına varılabileceğini ifade eden Prof. Dr. Yengin, şunları kaydetti:

‘’Katılımcılar, yaşadıkları ortam, yetiştikleri çevre ve eğitim düzeyleri doğrultusunda her gün televizyonda izledikleri bu kadın imajının örf ve adetlere zarar verdiği ve şiddeti özendirdiğini düşünseler de tabiî karşılamaktadırlar.

Kadınların, kadın ve şiddet eksenli programları ve dizileri izlediklerini belirtmeleri, aynı şekilde şiddetin bu programlarda çok fazla yansıtıldığını söylemeleri birbiriyle çelişmektedir. Bu ifadeler, kadınların ‘bilinç’ konusundaki eksikliğinin en önemli göstergesidir.’’

Prof. Dr. Yengin, KOÜ Umuttepe Kampüsü çevresindeki köylerde yapılan araştırmanın ‘’Televizyon, kadın ve şiddet’’ konusunda Türkiye’ye ilişkin bazı gerçekleri yansıttığını, araştırmayı yaygınlaştırmayı amaçladıklarını kaydetti.

/ KOCAELİ

15.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004