Bir sadakat sembolü: Zübeyir Gündüzalp
Zübeyir Gündüzalp, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin mümtaz talebelerindendir.
Nurculuk hareketinin, Said Nursî’den sonra en çok bilinen ve saygı duyulan ismi hiç şüphesiz Zübeyir Gündüzalp’tir.
Zübeyir Gündüzalp, Said Nursî’nin vefatından sonra bu hareketi yönlendiren ve en çok iz bırakan model bir şahsiyettir.
Gündüzalp, Said Nursî’yi hayatta iken gölge gibi takip eden, en sıkıntılı zamanlarında arkasında kale gibi duran ve en mahrem sırlarına muhatap olan bir insandır.
Zübeyir Gündüzalp, Said Nursî’nin “harîm-i ismetindeki hizmetkârı”dır.
Said Nursî’nin önde gelen talebelerinden Tahirî Mutlu, Zübeyir Gündüzalp için “Bediüzzaman’ın sır kâtibi” der.
Bekir Berk Gündüzalp için, “Müceddid-i Ahirzaman”ın veziri ifadesini kullanır.
Mehmet Kutlular, “Zübeyir Gündüzalp, Said Nursî’nin ve Nurculuğun Hazret-i Ömer’idir” derken, Mehmet Fırıncı, “Gündüzalp, Nurculuk hareketinin en parlak güneşidir” beyanında bulunur. Mehmet Emin Birinci ise, “O bir sadakat abidesidir” der.
Said Nursî’ye hayatında en uzun süre hizmet eden kişi, Gündüzalp’tir.
Said Nursî, yeğeni Abdurrahman’dan sonra en çok Zübeyir Gündüzalp’e iltifatta bulunur.
Said Nursî, Zübeyir Gündüzalp’i kâinata değişmediğini söylemiştir. Onu bin talebe yerine kabul ettiğini açıklamış, çeşitli fırsatlarda onu, “talebelerinin kumandanı, Nurun kurmayı ve ahiretini feda eden insan” olarak tanıtmıştır.
Zübeyir Gündüzalp’i en iyi tarif eden şey, hiç şüphesiz her karesi şeref levhaları ile dolu olan ibretli hayatıdır.
Gündüzalp, hayatı boyunca muhatap olduğu bütün insanlara rehber olmuş abide bir şahsiyettir.
Gündüzalp, Nurculuğun görünmeyen isimsiz kahramanı, Said Nursî’nin perde gerisindeki çile ve ıztıraba talip, en yakınıdır.
O, Bediüzzaman’ın büyük dirayetine cevap verebilmek için yerine göre yeme, içme ve dinlenme kavramlarını dünyasından silebilen feragat timsalidir.
Said Nursî’nin her ifadesi karşısında vücudunun bütün zerreleri harekete geçen Gündüzalp, aslında bir “sadakat sembolü”dür.
O, inandığı dâvâsı uğruna hayatını hakir görmüş, karanlık zindanlarda bile insanlığa ümit ve müjde aşılamış bir İslâmiyet fedaisidir.
Gündüzalp, Bediüzzaman’a hizmet ederken yaşadığı çetin imtihanları büyük bir sabırla göğüslemiştir. Her zorluğu azim ve sebat ile aşmasını bilmiştir.
Bediüzzaman, zor terbiye düsturlarını, bütün talebeleri içinde, sadece Gündüzalp’e uygulamış ve onun nefsini yüksek derecede bir ateşle kavurmuştur.
Sadakatini öne çıkaran ve onu bu yönde olgunlaştıran olayları, “Dünyamı yıkan çetin imtihanlar yaşadım” cümlesi ile vasıflandırmıştır. Bediüzzaman’la aralarındaki ilişki öyle dayanılmaz testlere sokulmuştur ki, zaman zaman Üstadının “Ahmak bu! Taş kafa, camit bu!” gibi sert ifadeleri bile sadakatine gölge düşürmemiş; aksine, Üstadının o sözlerine, canını acıtan davranışlarına sadakatini pekiştirmeye yönelik anlamlar yüklemeyi yeğlemiştir. Ona karşı benliğinde geliştirdiği, “hizmetkârlık sorumluluğu”nda, zerre kadar fütur göstermemiştir.
Zübeyir Gündüzalp, Said Nursî hayatta iken; onun “Hazret-i Ebubekir”i; vefatından sonra, Nurcuların dirayetli “Hazret-i Ömer”i olmuştur. Onun varlığı ile İstanbul’daki Kirazlı Mescit Sokaktaki dershane, Asr-ı Saadetin Ashab-ı Suffasını barındırmıştır.
Bediüzzaman, Zübeyir Gündüzalp için, “hakikî fedakâr” ifadesini kullanır.
Bediüzzaman’ın vefatından sonraki sarsıntılar, Gündüzalp’in “feraseti” ile yaygınlaşmamış; Nurcular birliklerini koruyabilmişlerdir. Nurculuğun temel değerleri, onun fedakârlıklarıyla günümüze ulaşabilmiştir.
Gündüzalp, Bediüzzaman’ın hayatındaki Üçüncü Said döneminde onun birinci derecede muhatabıydı. Bu yüzden içtimaî ve siyasî noktada Nur Talebelerine “model insan” oldu.
Said Nursî’nin vefatından sonra din adına ortaya çıkan siyasî hareketleri teşhis eden o olmuştu. Bu oluşumlara karşı Nur hareketinde, tavır belirlenmesinde en etkili kişi Zübeyir Gündüzalp’ti. Bu tavrın uygulanmasında tavizsiz bir çizgi takip eden kişi de yine oydu.
Zübeyir Gündüzalp, çok yönlü bir insandır. Teori ve kabulleri hayata taşıyan model bir kişiliktir. Risâle-i Nur’un düsturlarını, Said Nursî’nin felsefesi doğrultusunda yorumlamayı başarmıştır. Risâle-i Nur ve Said Nursî bütünlüğünde, sacayağın üçüncüsü olan “cemaat ve sistem” ayağını hayata geçiren kişi Zübeyir Gündüzalp’tir. O, Said Nursî’den sonra “şahs-ı manevî” ve “meşveret” esasını oturtan merkezî şahsiyettir.
O, hedefleri büyük, ufku geniş, mefkûresi derin ve dirayeti kuvvetli bir vizyon insanıdır. Şöyle der: “Mefkûresiz ve hedefsiz bir cemiyet, iki ayaklı cenazelerden başka bir şey değildir. Bizim ecdattan evlâda devretmiş ve kökleşmiş olan en birinci gaye ve maksadımız, iman ve İslâmiyettir.”1 Zübeyir Gündüzalp’i tanımlayan, ön plâna çıkan vasıflar şunlardır: Sadakat, ihlâs, fedakârlık, feragat, şecaat, kahramanlık, sebat, metanet, istiğna, tedbir, mücadele azmi…
Amellerin ruhu olan ihlâs, Gündüzalp’in hayat zembereği olmuştur. Gündüzalp ihlâs için şunları söyler:
“Risâle-i Nur Talebelerinde olması gereken üç mühim hususiyet, ihlâs-ı tam, sadakat-ı tam ve sabr-ı cemildir.”2
Zübeyir Gündüzalp’in bütün vasıfları içinde en hâkim vasfı sadakattir. Gündüzalp, dünyevî bütün makamları bırakarak, tam bir alçakgönüllülükle Risâle-i Nur’a hizmet ettiği için makamların en yükseği olan “sıddıkiyet” makamına ulaşmıştır.
(Nurun Sadık Kahramanı Zübeyir Gündüzalp, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2007)
Dipnotlar:
1- Zübeyir Gündüzalp, Yolumuzu Aydınlatan Işık (İstanbul: Nesil Yayınları, 2000), s. 43
2- Bir Dava Adamı’nın Notları (İstanbul: Mega Basım Yayın ve San. ve Tic. A.Ş, 2004), c. 2, s. 76
Zübeyir Gündüzalp kimdir?
Zübeyir Gündüzalp 1920 senesinde Konya’nın Ermenek kazasında dünyaya gelir. Babasının adı Mehmed, annesinin ise Seyyide’dir. Ezan sesiyle kulağına ismi, Zeyver diye konmuş; ancak daha sonra Üstâdı, bu ismi Zübeyir şeklinde değiştirmiştir. İlkokulu Ermenek’te bitiren Zübeyir Gündüzalp, iki kız-iki erkek olmak üzere kendisiyle beraber dört kardeştir.
İlkolkuldan sonra, Ermenek Postahanesinde birkaç sene memur olarak çalışmıştır. Daha sonra Ermenek’te ortaokul bulunmadığı için Silifke’ye gitmiş, 1939 senesinde ortaokulu mezkûr kazada bitirerek memleketine dönmüştür. Ermenek’te postahane memurluğuna tekrar başlayan Gündüzalp, bir müddet sonra askere gitmiş, akabinde ise Konya Postahanesinde telgraf muhabere memuru olarak çalışmaya devam etmiştir.
Risâle-i Nurları, bu memurluk yıllarında tanımıştır. Üstadını ilk defa 1946’da Emirdağ’da ziyaret etmiş ve kendisine “Memuriyetten ayrılıp, yanınızda hizmet etmek istiyorum” demiştir. Üstad da ona; “Vazifene devam et, Konya’da daha çok hizmet edersin. İnşaallah, ileride alırım seni yanıma” demiştir.
Gündüzalp, 1948 senesinde Afyon’da tevkif edilmiş, burada Üstadıyla birlikte altı ay tutuklu kalmıştır. Yanlışlıkla tahliye edildiği zaman, sırf Üstadından ayrılmamak için, tahliyesinin yanlış olduğunu bildirerek, tekrar tevkif edilmiştir. Bundan sonraki hayatı, Eskişehir’de ve büyük kısmı İstanbul’da Risâle-i Nur hizmetleriyle meşguliyetle geçmiştir.
Zübeyir Gündüzalp, 2 Nisan 1971’de Süleymaniye Kirazlı Mescid Sokağındaki ikâmetgâhında vefat etmiş; cenaze namazı Fatih Camii’nde kılınarak, Eyüp Sultan Kabristanına defnedilmiştir.
Allah rahmet eylesin. Amin
|