|
|
|
Türkiye CHP’nin sattığı arşivin peşinde |
Osmanlı İmparatorluğuna ait bir vagon dolusu arşiv belgesinin 1931 yılında Bulgaristan’a ‘hurda kâğıt’ diye satılması olayının üzerinden 76 yıl geçtikten sonra, Maliye Bakanlığı bu belgeleri almak için harekete geçti.
Devlet Arşivleri Genel Müdürü Yusuf Sarınay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Millî Arşiv Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde, 1931yılında yaşanmış ilginç bir olayı milletvekilleriyle paylaştı. Genel Müdür Sarınay şunları söyledi:
“1931 yılında Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşivleri efsane gibi anlatılır. Olayın aslı şudur; o dönemin İstanbul defterdarı, boş alan oluşturmak için tamamı Maliye ile ilgili belgeleri, Bulgar Boris’in fabrikasında kullanılmak üzere hurda kâğıt olarak satıyor. Bu konuda Ankara’ya da haber vermiyor. Sonra bu belgelerin Osmanlı dönemine ait olduğu ve değeri olabileceği yolunda tartışmalar başlamış. Hatta o dönem Meclis’te de gündeme gelmiş. Sonra tren durdurulmak istenmiş sınırda ama çok geç kalınmış. Bulgaristan hükümeti ile bu konudaki girişimler yıllardan beri sürüyor. Bulgaristan hükümeti bunu arşivine almış. Hurda kâğıt olarak kullanılmasına izin vermemiş.”
BELGELER BULGAR ARŞİVİNDE
Sarınay, gelinen noktada belgelerin tasnifinin yapıldığını belirterek, “Maliye ana defterlerinin mikrofilmlerini aldık. Aslını alamadık maalesef. Şimdi Maliye perakende evraklarının tasnifi yapılıyor. Tabi Bulgaristan’da Osmanlıca bilen zor bulunduğu için tasnif geç yapılıyor. Sürekli heyet gönderiyoruz. Her tasnif işlemi bitince alıp getiriyoruz. Belgelerin tamamına yakında sahip olacağız” diye konuştu.
ERMENİ
İDDİALARINA KARŞI BİR
MİLYON BELGEMİZ VAR
Sarınay, Ermeni iddialarını çürütecek bir milyon belgeleri olduğunu ve bunların bir kısmını 19 cilt halinde kitaba dönüştürdüklerini de bildirdi. Sarınay, 2 bin 500 belgenin de internet ortamında incelemeye sunulduğunu ifade etti. Kurum olarak şimdiye kadar 6,5 milyon belgeyi tasnif ettiklerini ve 2006 yılının Aralık ayında dijital ortama kaydettiklerini belirten Sarınay, “Osmanlı belgelerinin tamamı bizde. Topkapı Sarayında Kültür Bakanlığı’na ait olan bir miktar belge var. Onları alacağız. Tapu Kadastro’da o döneme ait tapu belgeleri var. Onlar dijital ortama geçiriyorlar. Bir kopyası bize verilecek ve inceleme bizim üzerimizden yapılacak. Meclis Başkanlığı da sonradan tanzimat dönemine ait belgeler buldu, onları da bize verecek” dedi. Devlet arşivlerinde Ermeni iddialarıyla ilgili bir milyon belge olduğuna dikkat çeken Sarınay şöyle konuştu: “Bunların tümünü tasnif edip hizmete açtık. 70 yıllık suskunluğun ardından yeni yeni sesimiz çıkıyor. Arşivlerimiz tasnif edilip haklılığımız ortaya çıkınca sesimiz daha gür çıkıyor. Doğal olarak bizim de korkularımız vardı, acaba ne oldu diye. Ancak araştırdıkça çekinecek bir şeyimiz olmadığını görüyoruz. Tehcir yasalarına baktığımız zaman etnik hiçbir unsur bulamazsınız. Bu yasalarda ‘devlete isyan eden kasaba veya bölge halkı’ diye geçer. Bu nedenle Ege bölgesindeki isyancılar da tehcir edilmiştir. Suriye sınırındaki Arap boyları da. Yani Ermenilere dönük değildir. Siyasî bir nedeni yoktur. Tamamen güvenlik amaçlıdır. Düşmanla işbirliği yapan isyancıları hedeflemektedir.”
OSMANLI ÇOK HASSASTI
Osmanlı merkezi yönetiminin Ermeniler konusunda çok hassas olduğunu, o dönemde hiçbir dış baskı olmadan bin 667 kişinin Ermenilere kötü muameleden yargılandığını anlatan Sarınay, “Bunların 513’ü kamu görevlisidir. İdam edilenler olmuştur. Tehcir kararında Ermenilerin Kafkasya’ya sürülmesi kararlaştırılmış ama sürekli suçlanan Talat Paşa, eğer oraya gönderilirlerse iki ordunun arasında kırılırlar diye güneye inmelerini önermiştir. Üstelik planlı da değildir. Osmanlı bütçesi 1 Mart’ta yapılmasına karşın Nisan ayındaki tehcir için bütçe konulmamıştır. Bu da planlı olmadığının en iyi göstergesidir” diye konuştu. Osmanlı belgelerinin yüzde 75’ini tasnif ettiklerini belirten Sarınay, “135 milyon belge var. Bunları sayfaya döktüğümüzde 600 milyon sayfa yapar. Türkiye Cumhuriyeti arşivlerinin yüzde 60’ının tasnifini yaptık. CHP’nin 1950’ye kadar olan arşivleri de üç rulo halinde bizde. Halk evlerinin arşivleri de bizde. Üstelik tamamen tesadüf olarak Ulus’ta eski Meclis’in deposundan çıkmıştır. Biz bu nedenle tüm illere zaman zaman çağrı yaparak, eski bilgi ve belgeleri aramalarını, bulmalarını ve bize ulaştırmalarını istiyoruz” dedi.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Medyanın gücü abartılıyor |
Medyanın sanıldığı veya kendilerinin lanse ettiği kadar güçlü bir ideolojik aygıt olmadığını belirten Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi Ragıp Duran, “Medyanın gücünün bu kadar büyütülmesine karşıyım” dedi. Duran, “Kendilerine amiral gemisi diyen merkez medyayı tersten okuma yanlısıyım. Medya birşey söylüyorsa, onu tersten okumak gerekiyor” şeklinde konuştu.
EGEMEN MEDYA, APOLETLİ
Duran şu görüşleri dile getirdi: “Türkiye’nin egemen medyası devletle olan ilişkisinden, ayrıca TSK’nın ülke içindeki konumundan dolayı askerî, apoletli medyadır. Dört müdahaleyi de alkışla karşılamıştır. İlk sayfasına baktığınızda, Ankara haberlerinin toplum haberlerinden daha fazla yer kapladığını görürsünüz. Gazete, toplumun sesini duyurduğu derecede gazetedir, yoksa devlet bülteni olur.”
RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
Hasan Hüseyin KEMAL
13.03.2007
|
|
|
Erdoğan'ın belindeki rahatsızlık nüksetti |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın belindeki rahatsızlığının nüksettiği bildirildi. Başbakan Erdoğan’ın, doktorlar tarafından Keçiören’deki evinde kontrol edildiği ve bir günlük istirahat önerildiği ifade edildi.
Alınan bilgiye göre, saat 11.30’da başlayan Bakanlar Kurulu toplantısına saat 14.10’da katılan Başbakan Erdoğan’ın belindeki rahatsızlık, bugün Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde nüksetti. Başbakan Erdoğan’ın, doktorlar tarafından Keçiören’deki evinde kontrol edildiği ve bir günlük istirahat önerildiği bildirildi. Erdoğan’ın belinde fıtık başlangıcı olduğu kaydedildi. Başbakan Erdoğan’ın, Danimarka Parlamento Başkanı Christian Mejdahl ile yapacağı görüşmenin iptal edildiği, partisinin MYK toplantısına da katılmayacağı kaydedildi. Bu arada, Başbakan Erdoğan’ın yarınki programlarına katılacağı ifade edildi.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
“Biz kefenimizle bu yola çıktık" |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kefeniyle birlikte yola çıktıklarını belirterek, ‘’Ankara’da bir ayağı bakanlıklarda, bir ayağı Anadolu’da olan bir kabine var. Bir ayağı TBMM’de, bir ayağı Anadolu’da olan bir Meclis var’’ dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği’nin (MASTÖB) düzenlediği ‘Malatyalılar Gecesi’ne katıldı. İstanbul Polat Rönesans Otel’deki gecede konuşan Erdoğan, yola kefenleri ile birlikte çıktıklarına vurgu yaparak, “Ankara’da bir ayağı bakanlıklarda, bir ayağı Anadolu’da olan bir kabine var. Bir ayağı TBMM’de, bir ayağı Anadolu’da olan bir meclis var’’ diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Türkiye’yi dünyaya açmaya çalışıyoruz. Bunu hazmedemeyenler var. ‘Başbakan Türkiye’de durmuyor ki’ diyorlar. Ben, Ankara’da durmak için seçilmedim ki; 81 vilayeti dolaşacağım, dünyayı dolaşacağım. Bunun için seçildim. Başbakan olarak en az gittiğim ile 2 kere gitmişimdir. Dolaşmadığım il yok. Cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakan 81 ilin tamamına gitmemiştir. Bunu da söylüyoruz, belgeye dayalı söylüyoruz. ‘Burada terör var, burada bu var’ demiyoruz. Benim kitabımda ayırım yok, hepsine giderim. Çünkü biz kefenimizle bu yola çıktık. Şimdi biz, kayıp yılları telafi ediyoruz. Kolay olmuyor.”
|
/ İSTANBUL
13.03.2007
|
|
|
Erdoğan: İstiklâl Marşımız milletimizin ortak sesidir |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstiklâl Marşı’nın ‘’milletin ortak sesi, ortak vicdanı’’ olduğunu belirtti. Erdoğan, İstiklâl Marşı’nın kabulünün 86. yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajda, milli mücadele ruhunun, vatan sevgisinin ve istiklal aşkının en derin ifadesini İstiklâl Marşı mısralarda bulduğunu dile getirdi.
Tarihte bir benzeri daha olmayan İstiklâl Mücadelesinin ölümsüz destanının bugün de aynı heyecanı yaşatan bir etkiye sahip olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ‘’İstiklâl Marşımız milletimizin ortak sesi, ortak vicdanıdır.
Milli marşımız, tarihten silinmek istenen bir milletin hangi değerlere sarılarak istiklal mücadelesini kazandığının belgesi olarak da insanlık tarihi içinde çok özel bir yere sahiptir. İstiklâl Marşı, milli birlik ve beraberlik idealimizi ifade eden en önemli ‘mutabakat belgesi’dir. Milletimiz, inanıyorum ki, kendisine armağan edilen bu eşsiz mısraları daima kalbinde hissedecek, bu duygu birliğini ilelebet muhafaza edecektir.
İstiklâl Mücadelemizde olduğu gibi istikbal mücadelemizi de zaferle sonuçlandıracak olan bu ruhtur. Bugün, millet olarak hedefimiz, Cumhuriyetimizi 100’üncü yılına hazırlamak, medeni milletler camiasında hak ettiği güce ve itibara ulaştırmak, İstiklâl Mücadelemiz gibi istikbal mücadelemizi de başarmaktır.”
Başbakan Erdoğan, vatan şairi Mehmet Akif Ersoy’un azim, inanç ve büyük fedakârlıklarla kazanılan istiklal Mücadelesini muhteşem mısralarla ebedileştirdiğini de belirterek, Ersoy’u ile bütün kahramanları rahmet ve şükranla andığını ifade etti.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Topbaş: Barajlarda ciddî bir risk yok |
İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranının yüzde 50’ler düzeyinde olduğunu belirterek, “Su rezervi bu yılı çıkarır. Ciddî bir problem yok’’ dedi.
Topbaş, Gaziosmanpaşa’nın Taşoluk, Bolluca, Boğazköy ve Arnavutköy beldelerine doğal gaz verilmesi sebebiyle düzenlenen törende, basın mensuplarının şehrin su problemiyle ilgili sorularını cevapladı. Bütün dünyada küresel ısınmaya bağlı olarak kuraklık sorunu başladığını, bu yıl Türkiye’nin batı bölgelerinde ciddî bir yağış görülmediğini dile getiren Topbaş, “Bizim su rezervlerimiz yeterli. Ancak yine de suyu dikkatli kullanmak lâzım’’ diye konuştu.
|
/ İSTANBUL
13.03.2007
|
|
|
Laiklik başarılı olamadı |
UNESCO ödüllü Bosna Hersek Müftüsü Dr. Mustafa Ceric, “Bana göre Müslüman dünyasına giren seküler yapılanma başarısızlığa uğramıştır. Türkiye, Endonezya ve diğer seküler yapıyı benimsemiş ülkelere bu yaklaşımın bir faydası olmadı” dedi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından barış ödülüne layık görülen ve bütün dünyada verdiği konferanslarla tanınan Bosna-Hersek Müftüsü Dr. Mustafa Ceric, ‘Doğu ve Batı dünyası birbirinden uzaklaşıyor mu? Yoksa entegre mi?’ isimli konferansta Sydneylilere seslendi.
Müftü Mustafa Ceric, “İslâm dünyasının tarihine baktığımızda 18. yüzyıldan sonra ulaştığı zirveden gerilemeye ve uluslar arası platformdaki önemini yitirmeye başlamıştır. İşte, bütün bunlar yaşanırken 18. yüzyıldan itibaren Müslüman anlayışında ve Müslümanların yaşantılarında iki önemli değişiklik meydana gelmiştir. Bunların birincisi Müslümanların hayatlarına Batı anlayışından gelen skülerizm ve ikinci olarak da Müslüman dünyasının İslâmın bulunduğu konumu değerlendirerek ‘İslâmın gerçek değerleriyle yenilenme’ hareketine girişmesidir” diye konuştu.
Ceric, sözlerine şöyle devam etti: “Bana göre Müslüman dünyasına giren seküler yapılanma başarısızlığa uğramıştır. Türkiye, Endonezya ve diğer seküler yapıyı benimsemiş ülkelere bu yaklaşımın bir faydası olmadı. Sekülerizm bu ülkelere ne demokrasi ne insan hakları ne de sosyal adalet gelmesine yardımcı oldu. Müslüman dünyası yaratıcının koymuş olduğu kuralları yaşantısına aksettirdiği ölçüde istediği şeylere kavuşabilir. Buradaki hassas nokta ise bu kuralları Batının seküler anlayışını model edindiği gibi değil; bir yaşam kuralı olarak alınmasıdır.”
Dr. Mustafa Ceric, Batı dünyasıyla doğu dünyasının bütünleşmesi ve yapacakları ortak çalışmalar yapması gerektiğin belirterek, “Batı dünyasının sahip olduğu demokrasi, insan hakları, bilim ve her türlü sosyal kavramının geleceği doğu dünyasıyla kuracağı ilişkilere ve bütünleşmeye bağlıdır. Batı’nın sarsılmaz gibi görünen sosyal, bilimsel ve politik yapısı; doğu dünyasıyla beslenmediği ve doğuyla ilişkilerine set çektiği sürece yıpranacaktır. Müslüman dünyası ve doğu dünyası bunu tarihin çeşitli dönemlerinde yaşamıştır. Tarih bize şunu gösterdi: Batı veya doğunun faydalı olabilecek değerlerini sadece karşı tarafın söylediğini yapmamak için karşı çıkmak; bu değerlerden uzaklaşan toplumların sonunu hazırlamıştır.”
KONFERANSTA ÇEŞİTLİ DİN
TEMSİLCİLERİ BULUŞTU
Affinity Intercultural Foundation (Kültürlerarası Diyalog Vakfı) ve MESIHAT (Bosnian Islamic Council of Australya) tarafından önceki gün Parramatta Carlton Otel’inde düzenlenen programa ilgi yoğundu. ABD Sydney Konsolosu Casey Mace, New South Wales Eyaleti Toplum İlişkileri Komisyonu Başkanı Stepan Kerkyasharian, NSW eyaleti Milletvekillerinden Barbara Perry, Parramatta Katolik Kilisesi Piskoposu Kevin Manning ve Western Sydney Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Wayne McKenna başta olmak üzere yaklaşık 550 kişinin bulunduğu konferansa Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin yanı sıra çeşitli dinlerin temsilcileri katıldı. Konferansta dikkatleri çeken bir diğer isim ise kadınlarla ilgili yaptığı açıklamalarla Avustralya ve dünya medyasında uzun süre kendisinden söz ettiren Şeyh Tacettin El-Hilali’ydi. ABC televizyonunda yayınlanan ‘Pusula’ adlı programın yapımcısı Peter Kirkwood’un oturum başkanlığını yaptığı programın ilk konuşmacısı onur konuğu Dr. Mustafa Ceric oldu.
|
/ SYDNEY
13.03.2007
|
|
|
Kocakarı soğukları |
Türkiye, halk arasında kocakarı soğukları da denilen yeni bir soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına giriyor. Hava sıcaklıkları tüm yurtta 5 ila 7 derece azalacak.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğündenyapılan yazılı açıklamada,
bugün akşam saatlerinden itibaren yurdun kuzey kesimlerinin, Karadeniz üzerinden
gelen yağışlı havanın etkisine girmesinin beklendiği kaydedildi.
Açıklamaya göre, bugün ve Çarşamba günleri Marmara'nın batısı, kıyı Ege ile batı Akdeniz dışında kalan tüm bölgelerde yağış görülecek. Yağışların Marmara'nın doğusu, Karadeniz kıyıları, doğu Akdeniz ile güneydoğu Anadolu'da yağmur, İç Ege ile İç Anadolu'nun kuzeybatısında karla karışık yağmur, Karadeniz'in iç kesimleri, İç Anadolu'nun doğusu ile doğu Anadolu bölgelerinde de kar şeklinde
olacağı tahmin ediliyor.
Hava sıcaklığının, yarından itibaren tüm Türkiye'de 5 ila 7 derece azalarak
hafta sonuna kadar mevsim normalleri civarında seyretmesi bekleniyor.
Yağışlı havanın, Perşembe ve Cuma günleri yurdun kuzey ve doğu kesimlerinde
etkisini sürdüreceği tahmin ediliyor.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Manisa’da yağmur duâsı |
Manisa’nın merkez ilçesine bağlı Tilki Süleymaniye Köyü’nde, yağmur duâsına çıktı.
Tilki Süleymaniye Köyü Camisi’nde kılınan namazın ardından, çevredeki köy ve beldelerden gelen vatandaşlardan da aralarında bulunduğu grup, 5 hoca eşliğinde yağmur duâsı etti. Dua okunmasının ardından açıklama yapan Tilki Süleymaniye Köyü Muhtarı Ahmet Uysal, çok büyük su sıkıntısı çektiklerini söyledi.
|
/ MANİSA
13.03.2007
|
|
|
Kutlular: Sevgi ve şefkat dininin mensuplarıyız |
Bediüzzaman’ı Anma Haftası faaliyetleri çerçevesinde düzenlenen “Risâle-i Nur Işığında Toplumsal Barış İçin Sevgi” toplantısında konuşan gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular, “Bizim dinimiz sevgi dinidir. Peygamberimiz, sevgi, şefkat ve merhamet peygamberidir. O (asm), insanlığa en güzel saadeti tattırmıştır” dedi.
Bediüzzaman Said Nursî’yi Anma Haftası faaliyetleri içerisinde Risâle-i Nur Enstitüsü ve Pendik Yeni Asya Temsil-ciliğinin birlikte organize ettiği “Risâle-i Nur Işığında Toplumsal Barış İçin Sevgi” toplantısı, önceki gün, geniş bir dinleyici kitlesinin katılımıyla Pendik Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ve gazetemiz yazarlarından Şaban Döğen’in konuşmacı olarak katıldığı, Fatih Ekinci’nin Osman Yüksel Serdengeçti’ye ait “Bir Kahraman Bekliyoruz!” şiirini seslendirdiği, Yeni Asya Prodüksiyon’un hazırladığı sinevizyon gösteriminin yapıldı-ğı anma toplantısını, Yusuf Çayabatmaz sundu.
PEYGAMBERİMİZ, SEVGİ
VE ŞEFKAT PEYGAMBERİDİR
Konuşmasında “Bediüzzaman sevgiye nasıl bakmıştır?” ve “Neden sevgi?” sorularının cevaplarını arayan Mehmet Kutlular, “Sevgi, şefkat ve merhamet dininin mensuplarıyız. Bediüzzaman ‘Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem’in hukukunu ihmâl eder? Kellâ... Biz imtisal etmedik’ demiştir” dedi.
Şefkat ve sevgi dininin mensupları olan bizlerin, dinimizin prensiplerine uyma noktasında eksikliklerimizin olduğunu söyleyen Kutlular, Bediüzzaman’ın “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler” sözünü hatırlatarak, “Biz dinimizdeki sevgi, merhamet ve güzel ahlâkı gösterirsek, sâir din mensupları da dinimize iltihak edeceklerdir” dedi.
İnsanda sevgi ve merhamet duyguları olmazsa toplumda anarşi çıkacağına dikkat çeken Kutlular “Beşer fıtratındaki bu duygular İlâhî kaynaklıdır. Fıtratını dinlemeyen bir insan, canavardan beter bir hâl alır. Hayvandan da aşağı düşer” dedi.
Bediüzzaman’ın “Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın râbıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en câmi' bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir” sözünü aktaran Kutlular, Allah’ın, Rahîm isminin bir gereği olarak, biz kullarını şefkat ve sevgiyle terbiye ettiğini nazara verdi.
Dinimizin özündeki sevgiye, Yunus Emre’nin “Yaratılmışı sev, Yaratandan ötürü” sözüyle dikkat çeken Kutlular “Bizim dinimiz sevgi dinidir. Bütün varlıklara, hatta bitkilere bile sevgi göstermemizi emretmiştir; çünkü bitkiler de Allah’ı tesbih eden, canlı birer varlıktır” dedi.
Peygamberimizin (asm), sevgi, şefkat ve merhamet peygamberi olduğunu, insanlığa saadeti tattırdığını vurgulayan Kutlular, “Sevgi ve şefkat duygularımızla, Allah’ın Vedud ve Rahîm olduğunu anlıyoruz. Cenâb-ı Hak, insana sınırsız bir muhabbet kabiliyeti vermiştir. İnsan bu kabiliyetiyle bütün varlıklara sevgisini göstermelidir” diyerek, sevginin Allah için olması gerektiğine dikkat çekti.
İmanın büyük bir nimet olduğunu ve o iman içerisinde sevginin dünyamıza ayrı bir renk, şefkatinse daha bir güzellik kattığını, çünkü sevginin karşılık beklediğini, şefkatinse ivazsız olduğunu dile getiren Kutlular, konuşmasını şu duâ cümleleriyle noktaladı:
“Cenâb-ı Hak cümlemizi, Kur’ân’ın ve Resûlullah’ın ölçülerini en iyi şekilde anlayan, yaşayan ve yaşatan kullarından eylesin.”
MUTLULUĞUN İKİ FORMÜLÜ: SEVGİ VE ŞEFKAT
Konuşmasında, “Aile hayatının mutluluk formüllerine” değinen Şaban Döğen ise, “Kâinatın yaratılış sebebi, bağı, çekim gücü... Onsuz hiçbir şey ayakta kalamaz. O kâinatın hayatıdır” diyerek dikkat çektiği ‘sevgi’nin, aile hayatına yansımaları üzerinde durdu.
“Sevgi olursa aile hayatı cennete döner” diyen Döğen, “İman gözüyle bakarsak, aile hayatının bir cennet olduğunu görürüz. Resûlullah bunun için formüller verir” diyerek aileyle ilgili bazı hadis-i şeriflere dikkat çekti.
Evlilikte mutluluğun, karşılıklı olarak erkek ve kadının görevlerini yerine getirmesiyle elde edilebileceğini vurgulayan Döğen “Küçük dünyamız olan aile hayatımızı cennete çevirmenin iki sihirli iksiri, Kur’ân’da Rum Sûresi’nin 21. âyetinde ifade edilmiştir. Bu iki iksir, sevgi ve şefkattir” dedi.
Eşlerin birbirlerine sevgi ve şefkat nazarıyla bakarak, birbirlerinin küçük kusurlarını görmemeleri gerektiğine dikkat çeken Döğen, “Eşler şöyle düşünmeli: ‘Biz ebedî hayat arkadaşıyız. Önümüzde uzun bir yolculuk var. Dünyada iki günlük bir misafiriz. Birbirimizi idare etmeliyiz’” dedi.
Kadın ve erkeğin karşılıklı görevlerini hadislerle hatırlatan Döğen “Cennetimiz, cehenneme dönmesin” mesajını vererek, sözlerini, Bediüzzaman Hazretleri’nin aile hayatının mutluluk esaslarına işaret eden şu cümleleriyle noktaladı:
“Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
“Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim’ diye takvâya girer.
“Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.
“Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
“Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.”
Sinevizyon gösteriminin ardından dağılan dinleyiciler, çıkışta Yeni Asya Neşriyat yayınlarının sergilendiği standdan kitap satın aldılar.
|
İsmail TEZER
/ İSTANBUL
13.03.2007
|
|
|
Danimarka Parlamento Başkanı TBMM'de |
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Danimarka Parlamento Başkanı Christian Mejdahl ile görüştü. Arınç, TBMM’deki görüşme öncesi yaptığı açıklamada, Mejdahl’in, Türkiye’yi ilk kez ziyaret ettiğini belirtti.
Mejdahl’in ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Arınç, bu ziyaretin, iki ülke parlamentoları arasındaki ilişkiler açısından iyi bir başlangıç olduğunu kaydetti. Bülent Arınç, geçen yıl Kopenhag’ta yapılan AB Parlamento Başkanları toplantısına katıldığını anımsatarak, burada Mejdahl ile bir araya geldiğini söyledi. Türkiye’nin, Danimarka ile geçmişten bu yana ilişkileri bulunduğunu ifade eden Arınç, ‘’Hükümetler ve parlamentolar arası ilişkilerin güçlü olmasını, parlamento başkanları olarak da birbirimizi ziyaret etmek istiyoruz’’ diye konuştu.
‘’UZUN VE ZORLU BİR SÜREÇ’’
Danimarka Parlamento Başkanı Mejdahl de parlamentolarında dostluk grubu bulunmadığını ancak ülkeler arası ziyaretlerle bu eksikliği gidermeye çalıştıklarını belirtti. Mejdahl, Danimarka Milli Eğitim Bakanının önümüzdeki aylarda Türkiye’ye gelmek istediğini vurguladı. Christian Mejdahl, Türkiye’nin son derece ilgi çekici ve güzel bir ülke olduğunu ifade etti. Bu dönemin, AB konusunda Türkiye ve Danimarka için son derece önemli bir dönem olduğuna işaret eden Mejdahl, ‘’Uzun ve zorlu bir süreç, bunu biliyoruz. Karşılıklı olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız’’ dedi.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Babacan Avrupa turuna çıkıyor |
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Avrupa turuna çıkıyor. Edinilen bilgiye göre bugün İsviçre’de temaslarına başlayacak olan Ali Babacan, Yatırımcı Konferansında konuşma yapacak.
Yarın Avrupa Parlamentosu (AP) üyeleri ile temaslarda bulunmak üzere Strazburg’a geçecek olan Bakan Babacan, buradaki temasları sırasında Avrupa Parlamentosu’nda Grup ve Komisyon Başkanlarıyla yemek yiyecek. AP Yeşiller Grubu Eş-Başkanı Daniel Cohn-Bendit, Genişleme ve Aday Ülkelerden Sorumlu AP Başkan Yardımcısı Miguel Angel Martinez ile de biraraya gelecek olan Babacan, AP Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz ve Liberal Grup Başkanı Graham Watson ile de görüşecek. Perşembe günü Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk ile görüşecek olan Babacan’ın, AP Başkanı Hans-Gert Pottering’e de bir nezaket ziyareti yapması ve Avrupa Halk Partisi/Avrupa Demokratlar Grubu Başkanı Joseph Daul ile biraraya gelmesi bekleniyor.
İLK KEZ ROMANYA’YA GİDİYOR
Babacan’ın Perşembe akşamı Romanya’ya geçmesi öngörülürken, Babacan, ilk defa bu ülkeye ziyaret gerçekleştirmiş olacak. Babacan’ın iki günlük temasları sırasında Avrupa İşleri Devlet Sekreteri Adrian Ciocanea, Ana Muhalefet Partisi Lideri Mircea Dan Geoana, Entegrasyon Bakanı Anca Daniela Boagio ve Maliye Bakanı Sebastian Vladescu ile görüşmesi planlanıyor. Bakan Babacan’ın Cuma günü akşam saatlerinde yurda dönmesi öngörülüyor.
Ali Babacan’nın, önümüzdeki hafta da Budapeşte ve Sofya’ya gitmesi öngörüyor.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Gültekin Uysal: Millet hayal kırıklığına uğradı |
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkan Yardımcısı Gültekin Uysal, mevcut iktidarı büyük umutlar bağlayarak göreve getiren milletin düş kırıklığına uğradığını söyledi.
Gültekin Uysal, partisinin Isparta İl örgütünün, Büyük Isparta Oteli’nde düzenlediği genişletilmiş divan kurulu toplantısına katıldı. Uysal, burada yaptığı konuşmada, AKP iktidarının iç ve dış politikalarını eleştirdi. Ülkede artık seçim yarışının başladığına dikkati çeken Uysal, şunları kaydetti:
‘’Millet, bu iktidarı büyük umutlar bağlayarak göreve getirdi. Ancak milletimiz hayal kırıklığına uğradı. Bu ülkenin sorunlarını millete karşı değil milletle birlikte çözecek güce sahip tek parti biziz. Ülkemizde seçim yarışı başlamıştır. Bu yarış artık stat dışından stat içine girmiş ve maratonda son metreler koşulmaya başlanmıştır. Ülkemizin yanlış bir yönetim sonrası, milletimiz adeta tüm bu yanlışların hesabını sorarak, birçok partiyi tasfiye edip, yerine bir partiyi tek başına iktidara getirmiştir. Milletimizin büyük umutlar bağladığı iktidar partisi, ülkenin sorunlarını çözme noktasından uzak bir yol ortaya koymuştur. Biz millete karşı değil, milletle birlikte hareket ediyoruz. Ülkeyi millete karşı değil, milletle birlikte yöneteceğiz’’ Milletin, mevcut yönetimi iktidara getirdiği gibi oradan indirmesini de bileceğini ifade eden Uysal, ulusun, bu seçimlerde iktidara karşı vereceği bir cevabı olacağını kaydetti.
|
/ ISPARTA
13.03.2007
|
|
|
Adli Tıp: Öcalan’da zehirlenme yok |
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’dan sağlık durumuyla ilgili iddialar üzerine alınan kan, idrar, balgam, gaita ve saç kılı örneklerinde herhangi bir zehirlenme bulgusuna rastlanmadığı bildirildi.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, Öcalan’ın zehirlendiği iddiasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca oluşturulan 3 kişilik uzman heyetin hükümlüden kan, idrar, balgam, gaita ve saç kılı örnekleri aldığı hatırlatıldı. Bu örneklerin tahlil için İstanbul Adlî Tıp Kurumu Başkanlığına gönderildiği ifade edilen açıklamada, şöyle denildi: ‘’İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 12 Mart 2007 tarihli raporda, hükümlü hakkında ileri sürülen zehirlenme iddialarının tamamen asılsız olduğu kesin olarak tespit edilmiştir.’’
|
/ BURSA
13.03.2007
|
|
|
Rus gemisi çarptığı yatı batırdı |
İstanbul Boğazı’nda dümeni kilitlenen Rusya bandıralı “Glorius’’ adlı kuru yük gemisi, Bebek sahilinde çarptığı bir yatı batırdı.
Karadeniz’den Boğaz’a giren ve Rusya’dan Tunus’a 21 bin 633 ton buğday götürdüğü bildirilen “Glorius’’ adlı kuru yük gemisinin dümeni, Bebek açıklarında kilitlendi. Demir atarak durdurulmak istenen gemi, karaya doğru sürüklenerek sahilde demirli bulunan Cevdet Aydın’a ait 17 metrelik “Hamit’’ adlı yata çarptı. Yat parçalanarak batarken, gemi çarpmanın etkisiyle karadan yaklaşık 40 metre açıkta durabildi. Gemi, daha sonra Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne ait iki römorkör tarafından Kumkapı açıklarına çekildi.
|
/ İSTANBUL
13.03.2007
|
|
|
Aydın’ın dâvâsına bugün devam edilecek |
Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın’ın, ‘’İhalelerde usulsüzlük yaptığı ve mal varlığında haksız artış olduğu’’ iddiasıyla Yüce Divan’da yargılandığı dâvâya, bugün devam edilecek.
Anayasa Mahkemesi heyetinin Yüce Divan olarak görev yapacağı duruşma, saat 10.00’da başlayacak. Yüce Divandaki son duruşmada, Aydın’ın haksız mal edindiği iddialarını araştırmak üzere oluşturulan bilirkişi heyetinden, bazı gayrimenkullerin satışının nakit değil vadeli olduğunun anlaşılması ve şirketin kâr payı ve gelir vergisi yönünden tekrar hesaplama yapılması için ek rapor alınmasına karar verilmişti.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
‘Savaşa dur de’ kampanyası Ankara’da başladı |
Aralarında DİSK, TMMOB, KESK ile bazı meslek birliklerinin bulunduğu 9 örgüt, ABD’nin Irak işgalini protesto için başlatılan ‘’20 Martta 20:00’de Savaşa Dur De!’’ kampanyası çerçevesinde bildiri dağıttı.
Kampanyanın Ankara ayağının başlatılması amacıyla örgüt temsilcileri, Olgunlar Sokak Madenci Anıtı önünde toplandı. Grup, ellerinde ‘’20 Martta 20:00’de Savaşa Dur De! Bir ışık yak, bir ses ver’’, ‘’Katil ABD Orta Doğu’dan Defol’’ yazılı pankartlar taşıyarak çeşitli sloganlar attılar. Grup adına açıklama yapan DİSK İç Anadolu Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, bugün 11 Eylül saldırısını fırsat bilen ABD’nin, düşman bildiği herkesi cezalandırmasını protesto etmek için toplandıklarını söyledi. İnsanlık tarihinin en akıl almaz savaşlarından birini başlatan ABD’nin, oluşturduğu cehennemi büyütmeye devam ettiğini vurgulayan Görgün, bugün Türkiye’nin her yerinde vicdan sahibi olan herkesin ‘’Savaşa dur’’ diyeceğini ifade etti. Görgün, savaş karşıtları olarak ABD’nin Irak’a ilk bombayı attığı 20 Mart günü saat 20:00’de şehir merkezlerinde toplanacaklarını, ellerinde meşaleler ve mumlarla bu savaşı protesto edeceklerini anlattı. Kampanya boyunca ‘’www.savasadur.de’’ internet adresindeki sitede de ‘’elektronik miting’’ düzenleyerek ‘’savaşa dur’’ diyeceklerini ifade eden Görgün, şöyle konuştu:
‘’Kendini dünyanın sahibi zannedenler, füzelerle veya çek defterleriyle, yasal düzenlemelerle veya şiddet kullanarak insanlık onurunu ayaklar altına alıyorlar. Bugün ABD emperyalizmiyle hesaplaşmak gerekiyor. Ya insanlık ya barbarlık ikileminde bizlerin safı bellidir. Tüm dünyayla beraber ‘savaşa hayır’ diyeceğiz. İnanıyoruz biz bu savaşı durduracağız.’’ Gruptakiler, açıklamanın ardından üzerinde ‘’20 Mart 20:00’de Savaşa Dur De, Irak’a ilk bomba 20 Mart’ta saat 20’de atıldı. Bir ışık yak, bir ses ver’’ yazılı turuncu bildiriler dağıtarak, Kızılay Meydanı’na kadar yürüdüler.
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Köksal: Polis kanunsuzların korkulu rüyası olacak |
Emniyet Genel Müdürlüğü görevine resmen başlayan Oğuz Kağan Köksal, “Polis kanunsuzların korkulu rüyası, mazlumların ise sığınacağı bir liman olacaktır” dedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Dikmen’deki binasına saat 11.00 sıralarında gelen Köksal için karşılama töreni düzenlendi. Emniyet Genel Müdür Vekili Necati Altıntaş, Genel Müdür yardımcıları ve daire başkanları tarafından karşılanan Köksal, polis bandosunu selamladı. Daha sonra kendisini karşılayan meslektaşlarına seslenen Köksal, Polisin, “polis amca, polis abla, polis ağabey” imajını sağlayacağını belirterek, kanunsuzların korkulu rüyası, mazlumların ise sığınacağı bir liman olacağını dile getirdi. Kamuoyundan destek istediğini de kaydeden Köksal, basın teşkilatından da konuyla ilgili yardımlarını istedi. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Köksal, Kurumlararası bir çatışma olup olmayacağının sorulması üzerine, öyle bir mesaj vermediğini, meslek hayatında öyle bir problem yaşamadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Asker, polis, jandarma... Her kurumun kendine ait bir görevi var, fonksiyonu var. Bu fonksiyonun toplamı devlet fonksiyonunu yerine getirmektir. Herkes bir ayağını yerine getirir, sonra üste geldiği zaman ortak bir şemsiye altında birikir. Bunu yaparken de herkes birer parçasıdır. Parçanın elbette uyum içerisinde olması lazım ki çark dönsün. Ben 20 yıllık meslek hayatımda hiç rastlamadım, bundan sonra da böyle bir olay düşünmüyorum. Herkesin en iyi diyalog ve çalışmayı sürdüreceğinden eminim.”
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Osman Gazi feribotu törenle denize indirildi |
Bursa ile İstanbul arasında ‘deniz oto yolu’ kuracak olan hızlı feribot projesinde adım adım mutlu sona yaklaşılıyor.
Bursa-İstanbul arasındaki mesafeyi 75 dakikaya indirecek hızlı feribot seferlerinin gerçekleştirileceği Avustralya’da yapımı tamamlanan 88 metrelik, 200 araçlık ve bin 200 yolcu kapasiteli Osman Gazi feribotu törenle denize indirildi.
Avustralya’da inşa edilen ve sefere başladığında Bursa-İstanbul arasını 75 dakikaya indirecek olan Osman Gazi Hızlı Feribotu’nun denize indirilmesi sebebiyle Perth şehrinde bir tören düzenlendi. Perth şehrinin Fremantle-Henderson bölgesindeki Autsal Ship firmasının tersanesinde gerçekleştirilen törene Türkiye’den Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Mudanya Belediye Başkanı Erol Demirhisar, Güzelyalı Belediye Başkanı Selçuk Mutlu, Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Farhreddin Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları Hüseyin Eren ile Rafet Bozdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İşletme-İştirakler Daire Başkanı Yılmaz Şener ve İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy ve bir grup gazeteciden oluşan heyet katıldı.
|
/ BURSA
13.03.2007
|
|
|
Simitçiler de AB’ye uydu |
Çanakkale’nin Gelibolu İlçesi’nde simit satıcılığı yapan Necdet Günkek, belediye ilçe tarımın açıkta satış yapanlara yönelik uyarılarını ilk dikkate alan satıcı oldu.
Necdet Günkek, beyaz önlük, eldiven ve şapka gibi malzemeler alarak, açıkta satış yapan seyyar esnafında görmeye alışkın olunmayan kıyafet ile satış yapıyor. Sağlık karnesi, üretim belgesi, işyeri satış ruhsatı, fırıncı ustalık belgesi, gıda satış belgesi gibi evrakları da tamamladığını belirten Günkek, “Ben şahsen bu konularda hassas davranan bir insanım. Ekmek teknemi uygun hale getirmek için büyük zorluklar çekiyorum. Ama bunları yapmam gerektiğinin de bilincindeyim. 15 yıldır bu işten ekmek yiyorum. AB’ye uyumlu simit satışı yapan ilk kişi olmamdan dolayı da çok mutluyum” dedi.
|
/ ÇANAKKALE
13.03.2007
|
|
|
Hac kayıtları başladı |
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, 2007 yılı için hac kayıtlarının 12-30 Mart günleri arasında yapılacağını söyledi
Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, 2005 yılında Türkiye’den hacca gitmek için 305 bin kişinin başvurduğunu, bunlardan büyük bir kısmının 2005 ve 2006 yıllarında hacca götürüldüğünü belirtti.
Ön kayıtlarını 2005 yılında yaptıran kişilerden halen 40-50 bin kadar hacı adayının sıra beklediğini anlatan Bardakoğlu, şöyle konuştu: ‘’2005 yılında ön kayıt yaptırıp, kuraya katıldığı halde bugüne kadar hacca gidememiş olanlar 12-30 Mart tarihleri arasında il ve ilçe müftülüklerimize müracaat ederek, form dilekçeyle kayıtlarını yeniletmeleri gerekmektedir. Belirtilen tarihlerde kayıtlarını yeniletmeyenlere 2005 yılındaki kuralarıyla ilgili olarak yeni bir hak tanınmayacaktır. Kayıt yeniletenlerden ön kayıt adı altında herhangi bir ücret alınmayacak. Kayıt yenileten bayanlardan mahremsiz olarak hacca gidemeyecek durumda olanlar; istemeleri halinde, refakatçi olarak, daha önce hacca gidip gitmediklerine bakılmaksızın eşi, oğlu, kardeşi gibi mahremlerinden birisinin ön kayıt ücretini yatırıp, ilgili formu doldurarak kayıt yaptırabileceklerdir. Kayıt yenileten erkeklerden hacca hiç gitmeyen ve kaydı olmayan eşini götürmek isteyenler de eşlerine ait ön kayıt ücretini yatırıp, ilgili formu doldurarak eşlerinin kaydını yaptırabilecekler.’’
|
/ ANKARA
13.03.2007
|
|
|
Mecburî selâmlaşma |
Rize’nin Pazar ilçesi minibüsçüler kooperatifi, aldığı kararla, minibüsçülerin yolcuları ‘’Günaydın’’, ‘’Hoş geldiniz’’, ‘’Hayırlı Günler’’, ‘’İyi Akşamlar’’ gibi güzel sözler söylemesini zorunluluk haline getirildi.
Pazar 24 Nolu Minibüsçüler Kooperatifi Başkanı Osman Yüksel, ‘’Minibüsçülerin aldıkları olumsuz eleştirileri engellemek amacıyla kooperatif olarak bazı çalışmalar yaptık. Amacımız vatandaşlara daha iyi hizmet vermektir’’ dedi.
Minibüs şoförleri ise başlatılan uygulama çerçevesinde yolcuları ‘hoş geldin, hayırlı yolculuklar’ gibi sözler söyleyerek ve güler yüzle karşıladıklarını belirttti. Yolcular ise başlatılan uygulamadan son derece memnun olduklarını dile getirerek, ‘’Bu tür davranışların her yerde olması gerekir. İnsanlara en güzel şekilde davranılması gerekiyor’’ diye konuştu.
|
/ RİZE
13.03.2007
|
|
|
Ensarioğlu: ‘Irkçı milliyetçi değiliz’ |
DYP Genel Başkan Yardımcısı Salim Ensarioğlu, ‘’Biz dışa dönük milliyetçiyiz, ırkçı milliyetçi değiliz’’ dedi.
Salim Ensarioğlu, partisinin Adıyaman genişletilmiş il divan kurulu toplantısında, Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 1950’li yıllarda Türkiye’de, yalnızca 13 köyün yolunun olduğunu, pek çok ilçenin bile il merkeziyle bağlantısını sağlayacak yola sahip olmadığını söyledi. Türkiye ve Türk ulusuna hizmet etmenin kendilerinin işi olduğunu, kendilerinin de milliyetçi olduğunu, ancak kendilerinin ‘’hizmet milliyetçisi’’ olduğunu vurgulayan Ensarioğlu, şöyle konuştu: “Genel başkanımızın dediği gibi biz milliyetçiyiz, ama bizim milliyetçiliğimiz baraj yapmaktır, yol yapmaktır. Biz dışa dönük milliyetçiyiz, biz ırkçı milliyetçi değiliz. Medya tarafsız olsa bu millet hür iradesiyle oyunu kullanır. Ama medya sanal 2 eksen yarattı, Sol CHP’ye, sağ AK Parti’ye diyor. Böyle olursa vatandaş hür iradesini nasıl kullanır?’’
Ensarioğlu, AKP hükümetini eleştirirken, hükümetin başarısız olduğunu savundu.
|
/ ADIYAMAN
13.03.2007
|
|
|
|