Dünyanın en önemli mimarî eserlerinden biri sayılan ve yaklaşık 1600 yıllık geçmişiyle hem İslâm, hem de Hıristiyan dünyası açısından ayrı bir öneme sahip Ayasofya’da restorasyon çalışmaları devam ediyor. Yapının dış cephesinin inşa edildiği günkü haline dönüştürülmesi ve yaklaşık 27 yıldır içeride kurulu bulunan iskelenin kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor.
Ayasofya Müzesi Başkanı Haluk Dursun, müzede, şu anda üç alanda restorasyon çalışması bulunduğunu belirterek, bunların iç ve dış mekânlar ile müzeye bağlı medrese ve türbelerde yapılan çalışmalar olduğunu kaydetti.
‘’Ayasofya’nın dış cephesinde derzin ortaya çıkartılması ve derz sonrası korumaya yönelik çalışmalar yapılıyor’’ diyen Dursun, bu çalışmaların bir kısmının bittiğini ve bir kısmının da halen devam ettiğini söyledi.
Dursun, derz açılan bölümlerde izleme çalışmasının yapıldığını ifade ederek, ‘’Derz açıldıktan sonra dış etkenlere karşı nasıl korunacak, herhangi bir risk oluşturacak mı, o izleniyor. Bu etap bittikten sonra estetik olarak tarihsel orijinalitesi uygun mu, otantik haline dönüştü mü, dönüşmedi mi, buna bakılacak.
Bunları Ayasofya Müzesi’nin konu uzmanlarından oluşan bilimsel kurulu izliyor ve belli aralıklarla toplantılar yapıyor. Toplantılar sonucunda restorasyon çalışmaları yönlendiriliyor’’ dedi.
Ayasofya’nın dış cephesinin orijinal halinin ‘’taş ve tuğla karışımından oluşan bir duvar’’ olduğunu dile getiren Dursun, bu duvarın üzerine farklı zamanlarda sıva ve badana yapıldığını, bunun koruyucu amaçlı olduğunun iddia edildiğini kaydetti.
Haluk Dursun, bu konuda farklı görüşlerin de olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’(Orijinal görüntüsünün, yani duvar hali yüzyıllardan bugüne geldiğine göre koruyucu olduğu) görüşü de var. Önce bu iki görüş arasındaki sonucun ortaya çıkması lâzım. Derz yapılan bölümleri şu anda izliyoruz. Bir bölümü ortaya çıktı.
Bu derz üzerine tabiî şapkanın nasıl bir etkide bulunacağına bakıyoruz. Eğer derz olarak kalmasında binanın korunması açısından bir mahsur varsa ve ‘derz tek başına binayı koruyamayacaksa, tekrar sıva ve badana ile korumak gerekir’ görüşü hakim olursa, o andan itibaren boyanın rengi söz konusu olur. Daha o aşamaya gelinmedi ama bugüne kadar denenen boyalar var. Biri sarı boya, biri sarı şerit ve son olarak da bugünkü kırmızı ton olmuştur. Ayasofya’nın en doğru, en iyi korunan haline dönmesi için çalışmalar ve arayışlar içindeyiz.
Gönül ister ki orijinal haliyle binanın zarar görmeyeceği bir uzun dönem olsun ve biz bunu otantik haliyle meraklılarına ve san’at âlemine göstermeye devam edelim.’’
|