Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Babacan: Üyeliğimiz İslam ülkelerini sevindirecek

Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Ali Babacan, Türkiye’nin AB sürecinde bulunmasının Batı ile İslam dünyası arasındaki iletişim ve diyalog kapısının sonuna kadar açık tutulmasında önemli bir etkisinin olduğunu söyledi.

TBMM’de Avrupa Birliğiyle ilgili yıllık raporu sunan Babacan, AB ile ilişkilerin sadece siyasi gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmesinin duygusal tepkilerin verilmesine sebep olduğunu, siyasi konjonktürün zaman içerisinde değiştiğini ifade etti.

Türkiye’nin AB üyeliğinin başta İslam coğrafyası olmak üzere bir çok ülke tarafından yakından takip edildiğine dikkat çeken Babacan, “Fas’tan Endonezya’ya, Ukrayna’dan Sudan’a kadar çok geniş bir coğrafyada Türkiye’nin katılım süreci yakından takip ediliyor. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olarak yaptıklarımızı çok yakından takip ediyorlar” dedi.

11 Eylül olaylarından sonra farklı kültürlerin birbirini tanıma ihtiyacı olduğunu bu anlamda Türkiye’nin önemli bir rolünün olacağını vurgulayan Babacan, “Doğu ile Batı, İslam ülkeleri ile diğer ülkeler ve farklı kültürler arasında birbirini daha yakından tanıma ihtiyacı var. Türkiye, küresel açıdan böylesine zor bir dönemde, AB sürecinde devam ediyor olmakla çok önemli bir iletişim ve diyalog kapısını da sonuna kadar açık tutmaktadır. Bu işin sonunda varacağımız nokta ne olursa olsun, üyelik tarihimiz ne olursa olsun, Türkiye’nin bu sürecin içinde oluyor olması önemli. Bu süreç Türkiye için, Avrupa Birliği için ve küresel boyutlarını da düşündüğümüzde tüm bölgemiz için çok kıymetli bir süreç” şeklinde konuştu.

AB sürecine sağduyunun hakim olması gerektiğini sözlerine ekleyen Babacan, “Kendimizi duygusal yaklaşımlardan arındırıp gerçekçi bir şekilde bu sürecin zor elde ettiğimiz bir hak olduğunun farkına vararak devam ettirmemiz, korumamız, çalışmalarımıza devam etmemizde büyük fayda var. Sonuçta bu bir kazan-kazan ilişkisi. Tarihin en büyük barış projesi olan Avrupa Birliği, Türkiye’nin üyeliğiyle çok daha farklı bir boyuta taşınacak. Bu sürece katkı vermek Türkiye’nin ve tüm bölgemizin lehine olacaktır” dedi.

22.02.2007


 

‘Taviz’ yerine...

Türkiye’nin AB Daimî Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır, Mart-Haziran döneminde sanayi ve işletme, ekonomi politikaları, finansal hizmetler ve istatistik fasıllarında müzakerelerin açılabileceğini, sanayi ve işletme faslının Mart sonunda açılmasını hedeflediklerini ifade ederken, eğitim-kültür faslının tıkandığını, fasılla ilgili iç dinamiklerden kaynaklanan bazı hususlar olduğunu ve Türkiye’nin “taviz vermektense faslın açılmamasını” tercih ettiğini bildirdi.

Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır, Türkiye’nin AB ile müzakerelerinde eğitim-kültür faslının tıkandığını belirterek, fasılla ilgili iç dinamiklerinden kaynaklanan bazı hususlar olduğunu ve Türkiye’nin taviz vermektense faslın açılmamasını tercih ettiğini bildirdi.

Büyükelçi Volkan Bozkır, Avrupa Gazetecilik Merkezi’nin Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle düzenlediği “AB’yi anlamak” semineri kapsamında, Türk gazetecilerle Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliğinde bir araya geldi ve Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirdi. Büyükelçi Bozkır, yaptığı açıklamada, Türkiye-AB ilişkilerinin 11 Aralık 2006 tarihinde 8 müzakere başlığının dondurulmasıyla yeni bir döneme girdiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Karar sonrasında Türkiye tabiatıyla bazı hususlarda kendisinin önceliği alıp hareket etmesinin daha doğru olacağı sonucuna vardı. Bu kararın, Türkiye’ye etki yapmadığını görerek, kendilerini (AB’nin) düzeltmeleri gerektiğini anlayacaklardır. Fasılların kapanması önemli değil çünkü geçici olarak kapatılıyor. Önemli olan mümkün olduğu kadar faslı açmaktır.”

4 fasılda açılış kriteri olmaksızın mektup aldıklarını kaydeden Büyükelçi Bozkır, “Dolayısıyla ilk etapta açılabilir 4 faslımız var. Bu fasıllar, sanayi ve işletme, ekonomi politikaları, finansal hizmetler ve istatistik. Sanayi ve işletme faslında müzakere pozisyon belgemizi verdik. Şu andaki görüntü mart sonu itibariyle bu faslın açılması hedefleniyor. Diğer 3 faslı da işler bugünkü gibi gittiği takdirde mart-haziran döneminde açabilme ümidimiz var” diye konuştu.

Büyükelçi Bozkır, eğitim-kültür faslının ise tıkandığını, fasılla ilgili iç dinamiklerinden kaynaklanan bazı hususlar olduğunu ve Türkiye’nin taviz vermektense faslın açılmamasını tercih ettiğini bildirdi. Bozkır ayrıca, müzakerelerde 32 fasılda 25 fasıl için “açılış kriteri” olduğunu, bunun da ilk defa Türkiye ve Hırvatistan’a uygulanan yeni bir sistem olduğunu ifade etti.

“KIBRIS SORUNU AB

PLATFORMUNDA ÇÖZÜLEMEZ”

Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır, Türkiye’de 32 fasıl ile ilgili hangi kanunların çıkarılması, nasıl düzenlemeler yapılması gerektiği ve uygulamaya ilişkin, ilgili kurumların hazırlıklarını tamamladıklarını ve mart sonu nisan ayı başında bu bilgilerin kitapçık halinde yayımlanacağını söyledi.

Büyükelçi Bozkır, Ankara anlaşması ek protokolüne ilişkin bir soru üzerine ise “Türkiye’nin Gümrük Birliği uygulamasından yeni üyelerin de yararlanmasını sağlaması için ek protokol gerekli bir unsur değildir” dedi.

Bozkır, Kıbrıs konusunda ayrıca Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü çıkarmanın AB’nin sorumluluğu olmadığını ve Türkiye için önemli olanın tüzüğün çıkarılması değil, izolasyonların kaldırılması olduğunu kaydetti.

“AB platformunda Kıbrıs sorunu çözülemez” diyen Bozkır, 11 Aralıktaki kararla AB’nin, Kıbrıs sorununu çözemeyeceğini gayet net bir şekilde anlamış olduğunu söyledi. Kıbrıs sorununun çözümünün BM platformunda yürütülmesi gerektiğini bildiren Büyükelçi Bozkır, BM Genel Sekreteri değiştiği için Annan planından bahsetmenin “gerçekçi olmayabileceğini”, ancak yeni BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un da Kıbrıs konusuna son derece vakıf olduğunu sözlerine ekledi.

/ BRÜKSEL

22.02.2007


 

Elazığ 5.9 ile sallandı

Elazığ’da 5.9 büyüklüğünde şiddetli bir deprem meydana geldi. Elazığ’da paniğe sebep olan depremle birlikte vatandaşlar bulundukları binalardan hızla dışarıya çıktılar. Sivrice ilçesinde Cumhuriyet İlköğretim Okulu ile PTT binasında hasar bulunduğu, Maden ilçesinde telefonların devre dışı kaldığı, elektriklerin kesildiği bildirildi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden verilen bilgiye göre, saat 13.05’de merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 5.9 büyüklüğünde bir sarsıntı kaydedildi.

Paniğe sebep olan depremle birlikte bulundukları binalardan hızla dışarıya çıkan vatandaşlar, cep telefonları aracılığıyla yakınlarıyla konuşmak istediler. Şehir merkezinde öğrencilerin bulunduğu dershanelerdeki öğrenciler dışarıya çıkarken, bazı binaların sıvalarında çatlaklar meydana geldi, dökülmeler yaşandı. Sivrice ilçisende Cumhuriyet İlköğretim okulu ile PTT binasında hasar bulunduğu, Maden ilçesinde telefonların devre dışı kaldığı, elektriklerin kesildiği bildirildi.

Deprem, Tunceli, Malatya, Bingöl, Diyarbakır, Muş ve Adıyaman illerinde hissedildi. Yaklaşık 10 saniye süren deprem, Şanlıurfa kent merkezi, Hilvan, Siverek ve Harran ilçelerinde de hissedildi. Kısa süreli paniğe neden olan deprem nedeniyle iş yerlerinden çıkan vatandaşlar, bir süre sokakta bekledi. Şanlıurfa’da hissedilen depremde ilk belirlemelere göre, herhangi can ya da mal kaybı yaşanmadı.

Malatya’da da depremin hissedilmesi sebebiyle vatandaşlar kendilerini binalardan dışarı attı. Şehir merkezindeki esnaf, zeminde olmalarına rağmen depremi hissettiklerini ve işyeri dışına çıktıklarını söyledi. Diğer yandan, depremin meydana gelmesinden sonra Malatya merkezin bazı bölümlerinde elektrikler yaklaşık yarım saat kesildi.

Merkez üssü Elazığ sivrice olan deprem Batman merkezinde büyük ölçüde hissedildi. Gülistan ve SSK caddelerindeki esnaflar iş yerlerin terk ederek dışarı fırladılar.

Öte yandan binalarda oturan vatandaşlar ise apar topar kendilerin sokağa attılar. İki kez üst üste yaşana depremde ilk belirlemeler göre can ve mal kaybının olmadığı ifade edildi.

UZMANLARDAN ARTÇI UYARISI

CNN TÜRK’e konuşan Kandilli Müdürü Gülay Altay, Doğu-Anadolu fay hattı üzerinde meydana gelen depremin ardından, artçı sarsıntıların da olabileceğini kaydetti. Altay, vatandaşların hasarlı binalara girmemesini istedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan da, bu depremin 9 Şubat’ta meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depremle ilgili olabileceğini belirtti. Eyidoğan, 5.3 büyüklüğündeki depremin yarattığı ‘hafif’ hasarların, son depremle ağırlaşabileceğini kaydetti. Rasathane yetkilileri bölgedeki vatandaşların hasarlı binalara girmemesini öneriyor.

/ İSTANBUL

22.02.2007


 

Bina niye çöktü

Zeytinburnu’nda çöken 5 katlı binanın neden çöktüğü tartışılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, binanın giriş katının yaklaşık 10 yıl fırın olarak kullanıldığına dikkat çekerek “Çökmeye fırın bacasının yol açtığı gizli yorulmanın neden olabileceğini tahmin ediyorum” dedi.

Zeytinburnu’nda önceki gece saat 00.39 sıralarında sekiz daireli bir binanın çökmesi sonucu 2 kişi öldü, 28 kişi yaralandı.

Çırpıcı mahallesi Üçüncü Taşocağı sokaktaki sekiz daireli ve alt katında kahvehane bulunan binanın çökmeden kısa süre önce çatırdama sesleri duyan bazı vatandaşlar, bağırarak içeridekileri uyardı ve dışarı çıkmalarını sağladı. Binanın çökmesinin ardından, bölgeye çok sayıda itfaiye, sivil savunma, özel kurtarma ve sağlık ekibi sevk edildi. İtfaiye, sivil savunma ve özel kurtarma ekiplerinin, ışıklandırma altında, köpekler ve dinleme cihazları da kullanarak sabah saatlerine kadar enkazda yaptığı çalışmalar sonucu Necla Demir’in cesedine ulaşılırken, çıkarılan 29 kişi çeşitli hastanelere kaldırıldı. Ağır yaralı olarak Avrasya Hospital’a kaldırılan Hasibe Demir de yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Enkazda çalışan ekipler saat 08.20’de canlı arama çalışmalarına ara verdi. Daha sonra enkazın üst kısmı iş makineleriyle alınmaya başlandı. Yeniden yapılan kontrollerden sonra enkaz altında kalan olduğuna dair kanaate varılamaması ve bu yönde ihbar olmaması üzerine arama ve kurtarma çalışmalarına saat 11.45 itibarıyla son verildi. Ardından da bir iş makinesi kullanılarak enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı.

Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, binanın yıkılma nedenine ilişkin araştırma yürütüldüğünü ifade ederek, şu aşamada konuya ilişkin fazla bilgi veremeyeceğini söyledi.

Olay yerine gelen İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın da incelemelerde bulundu.

Vali Güler, binanın depremlerde hasar görüp görmediğinin araştırılacağını kaydetti. Topbaş da, çöken binanın 1987’de ruhsatının alındığını bildirdi. Binanın alt katının 1997 yılına kadar fırın olarak kullanıldığı bilgisinin bulunduğunu ifade eden Topbaş, ‘’Fırının bacasından kaynaklanan ısının kolonlardaki demirleri eritmiş olabileceğini, çökmenin, fırının bacasının yol açtığı gizli yorulmadan kaynaklandığını’’ tahmin ettiğini kaydetti.

Zeytinburnu’nda depremden sonra yapılan tespit çalışmalarında 16 binden fazla binanın yıkılması gereken binalar listesine alındığını anlatan Topbaş, bugün çöken binanın da bu listenin son sıralarındaki yapılardan biri olduğunu vurguladı.

Zeytinburnu Belediye Başkanı Aydın da, çöken binanın daha önce yapılan tetkikler sonucu mühürlendiği iddiasının doğru olmadığını söyledi.

/ İSTANBUL

22.02.2007


 

Ağar: Kargadan korkan darı ekmez

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, kendisine yönelik suikast girişimi haberlerine ilişkin, bu ve buna benzer terör örgütlerinin faaliyetlerinin her zaman olacağını belirterek, ‘’Bu da bizim hayatımızın bir parçası halindedir. Allah büyüktür. Kargadan korkan darı ekmez’’ dedi.

Ağar, Rami Gıda Toptancılar Çarşısı’nı ziyareti sırasında basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını cevapladı. ‘’Tedbir bizden, takdir Allah’tandır’’ diyen Ağar, bu yola herhangi bir şey düşünmeden girdiklerini ve üzerlerine düşen hizmetleri yaptıklarını söyledi. Ağar, hizmetlerinin millet tarafından takdir de gördüğünü kaydederek, ‘’Bu ve buna benzer terör örgütlerinin faaliyetleri her zaman olur. Bu da bizim hayatımızın bir parçası halindedir. Allah büyüktür. Söylenecek odur’’ diye konuştu.

Konudan, evvelki gün bilgi sahibi olduğunu ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın bu kişilerin yakalandıklarına dair kendisine bilgi verdiğini ifade eden Ağar, bir gazetecinin, ‘’Hain bir plan ve bunu kızınızın mezarının başında yapıyorlar’’ ifadesi üzerine, şöyle dedi:

‘’Bunlar hayatın gerçekleridir. Sonuç olarak, biz bu yola çok genç yaşta çıktık. Bu hizmetleri yaptık. Bu hizmetlerin bir riski olduğunu da biliyorduk. Sonuç olarak, ülkenin güvenlik güçleri elbette ki, bu yönde koruması icap eden kişiler noktasında bize de dikkat etmektedirler. Sağ olsunlar. Bizim işimiz, inandığımız yolda devam etmektir. Kargadan korkan darı ekmez. Hayat budur. Allah’ın dediği olur. Başka da bir şey olmaz.’’ Mehmet Ağar, var olan güvenlik önlemlerini artırmayı düşünüp düşünmediğine ilişkin bir soru üzerine de, kendisinin böyle bir şey yapmayacağını kaydederek, ‘’Güvenlik güçleri neye ihtiyaç duyarlarsa onu yaparlar. Bizim dışımızda olan bir iştir’’ yanıtını verdi.

/ İSTANBUL

22.02.2007


 

Ağar’a AKP’li gelin

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar, AKP’den Çankaya Belediye Başkanı adayı olan Mesut Çağlar Bozoğlu’nun kız kardeşi Badısabah Bozoğlu ile cuma günü hayatlarını birleştirecek.

Cuma günü akşamı İstanbul Hilton Convention Center’da yapılacak nikah töreninin, DYP ile AKP’lilerin buluşmasına sahne olması bekleniyor. Sevil- Hasan Bozoğlu çiftinin kızı Badısabah Bozoğlu ile Emel - Mehmet Ağar çiftinin oğlu Tolga Ağar’ın nikah törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da davet edildiği belirtildi. Başbakan Erdoğan’ın ise programının uygun olması durumunda nikah törenine katılabileceği kaydedildi. Badısabah Bozoğlu’nun kardeşi Mesut Çağlar Bozoğlu, 2004 yerel seçimlerinde AKP’den Çankaya Belediye Başkan adayı olmuştu. Tolga Ağar, 7 yıl evli kaldığı ilk eşi Özlem Ağar’dan 2005’te ayrılmıştı.

/ ANKARA

22.02.2007


 

Savcı, Atabeyler dâvâsının altından kalkamadı

Atabeyler davasında savcı, dâvâ dosyasının geniş kapsamlı olması sebebiyle esas hakkındaki mütalaanın hazırlanamadığını ifade ederek, mütalaayı hazırlamak için dâvâ dosyasının Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmesini istedi.

Kamuoyunda ‘’Atabeyler’’ olarak bilinen aralarında 2 emniyet müdürü, 2 subay ve 2 astsubayın bulunduğu 10 kişinin yargılanmasına devam edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın dünkü duruşmasına, ordudan ihraç edilen yüzbaşı Murat Eren, üsteğmen Yakup Yayla, astsubaylar Erkut Taş ve Yasin Yaman, Suat Kıy, İsmail Binici, Mehmet Karatepe, emniyet müdürü Mustafa Raşit Çavdar ve avukatları katıldı. , Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nden bilirkişi raporu, tanık beyanları ve duruşma tutanaklarının onaylı suretlerinin mahkeme kanalıyla istenilmesini talep etti. Demirci, dâvâ dosyasının geniş kapsamlı olması sebebiyle esas hakkındaki mütalaanın hazırlanamadığını ifade ederek, mütalaayı hazırlamak için dâvâ dosyasının Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmesini istedi.

Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz de, askerî mahkemedeki dâvâ dosyasında yer alan bilirkişi beyan ve raporları ile şahit ifadelerinin onaylı suretlerinin gizli kaydıyla istenmesine ve belgelerin içeriğine göre dâvâ dosyasına konulup konulmamasının veya gizli olarak okunup okunmamasının daha sonra değerlendirilmesine karar verildiğini açıkladı.Duruşma ertelendi.0

/ ANKARA

22.02.2007


 

Selzedelere yardım paketleri dağıtıldı

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 4 ay önce yaşanan sel felaketinden etkilenen vatandaşlara, 8. yardım paketleri dağıtıldı.

İlçe Kaymakamı Şevket Atlı, yaptığı açıklamada, toplam 543 vatandaşa giysi, ayakkabı, gıda maddesi, katalitik soba, battaniye ve mutfak setinden oluşan yardımları ulaştırdıklarını söyledi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki birçok ilde etkili olan sel felaketinden en çok etkilenen yerleşim yerlerinden biri olan Ceylanpınar’da, selzedelerin en az 1 yıllık ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirten Atlı, şunları kaydetti:’’Halen prefabrike konutlarda oturan vatandaşlara günde 2 öğün sıcak yemek veriyoruz. Sel felaketinden etkilenen vatandaşlara 8. yardım paketleri dağıtıldı. Amacımız insanlarımızın mağduriyetini gidermek. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber ettik.’’

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 28 Ekim 2006 tarihinde etkili olan sağanak yağış ve ardından yaşanan sel baskınında 4 kişi ölmüş, çok sayıda evde hasar oluşmuştu.

/ CEYLANPINAR

22.02.2007


 

Zümrüt dâvâsı devam ediyor

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yerel mahkemenin ‘’Zümrüt Apartmanı Davası’’na ilişkin kararını bozmasının ardından yeniden başlayan yargılama süreci devam ediyor.

Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanıklar İsmail Hakkı Canlıeer, Ali Vedat Kaya ve Halil İbrahim Elliiki, müdahiller ve tarafların avukatları katıldı. Mahkeme Başkanı, bir önceki duruşmada Yargıtayın kararına konu olan raporu hazırlayan bilirkişiden yeniden rapor alınmasına karar verildiğini anımsatarak ‘’Mahkememiz, bilirkişi raporu için, dava dosyasını ekleriyle birlikte, İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkeme dosyası ve yeni bilirkişi raporu İstanbul’dan henüz gelmediği için, duruşmayı ileri bir tarihe erteliyoruz’’ diye konuştu. Tutuksuz yargılanan 3 sanık, daha sonra Adliyeden ayrıldı.

Mahkeme, 20 Aralıkta yapılan bir önceki duruşmada, Yargıtayın kararına konu olan raporu hazırlayan bilirkişiden yeniden rapor alınmasına karar vermiş, yeni bilirkişi raporu için, dava dosyası, ekleriyle birlikte İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.

/ KONYA

22.02.2007


 

65 bin özürlü iş bekliyor

Türkiye’de 2006 yılında kamu bin 53, özel sektör 20 bin 790 özürlü istihdam edilirken, 65 bin 893 özürlünün kamu ve özel sektör kapısında iş beklediği, kamu kurum ve kuruluşları özürlü kontenjan açığını hala kapatamadığı bildirildi

AKP İstanbul Milletvekili Lokman Ayva, İŞKUR Genel Müdürlüğü’ne kamudaki ve özel sektördeki özürlü istihdam oranlarını sordu. İŞKUR Genel Müdürlüğü, Ayva’ya gönderdiği raporda, 2003 ve 2006 yılları arasında kamu ve özel sektörde toplam 74 bin 13 kişinin istihdam edildiği açıklandı. Rapora göre, 2006 yılında 19 bin 525’i erkek, 5 bin 3’ü kadın olmak üzere toplam 24 bin 528 özürlü iş başvurusunda bulundu. 2006 yılında 18 bin 974’ü erkek, 2bin 869’u kadın olmak üzere toplam 21 bin 843 özürlü işe yerleştirilirken, istihdam konusunda özel sektör, kamuya fark attı. Kamuda 904 erkek, 149 kadın toplam bin 53 özürlü istihdam edilirken, özel sektörde bu rakam 20 bin 790’a çıktı. 2006 yılında ‘özürlü’ kontenjanından 18 bin 70 erkek, 2 bin 720 kadın özel sektörde çalışmaya başladı.

Sözkonusu rakamlara rağmen kamu ve özel sektördeki özürlü kontenjan açığı kapatılamadı. Türkiye’de 2 bin 322’si kamuda, 19 bin 351’i özel sektörde olmak üzere toplam 21 bin 673 özürlü kontenjan açığı bulunuyor. Resmi verilere göre 55 bin 891’i erkek, 9 bin 982’si kadın olmak üzere toplam 65 bin 893 özürlü de kamu ve özel sektör kapısında iş bekliyor.

/ ANKARA

22.02.2007


 

“Devlet, insan haklarından önce geliyor”

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), “İnsan Hakları ve Güvenlik: Zor Bir Dönemecin Eşiğinde Türkiye ve Avrupa” başlıklı projesini düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı.

TESEV Güvenlik Sektörü Uzmanı ve Demokratikleşme Programı Yöneticisi Volkan Aytar, proje çerçevesinde Güvenlik Sektörü Uzmanı olarak yer alan Yılmaz Ensaroğlu ve projeyi değerlendiren Avukat Ergin Cinmen’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, devletin güvenliğinin insan haklarından önce geldiğine dikkat çekildi. Dünya genelinde 11 Eylül 2001 ve sonrasındaki sivilleri hedef alan saldırıların ‘küresel terörizm’le ilgili yoğun bir tartışma sürecini tetiklediğini ifade eden Volkan Aytar, Türkiye’de ise Terörle Mücadele Kanunu ekseninde yürütülen tartışmalarda “güvenliğe öncelik verme” söylem ve siyasetlerinin ağırlık kazandığını vurguladı. Sözkonusu tartışmalarda insan hakları ve güvenlik kavramlarının biri diğeri için feda edilebilir iki unsur olarak gündeme geldiğini söyleyen Aytar, “Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da terörle mücadeleye yönelik önlemlerin temel hak ve özgürlükleri sınırlandırıcı bir doğrultuda şekillendirilmesi, hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokratikleşme süreci bakımından endişe verici gelişmeler olarak kaydedildi” dedi.

Aytar, Avrupa ve Türkiye’de güvenlik ve insan hakları ilişkisinin tartışmaya açılması ve Türkiye’de de güvenlik kurum ve kuruluşları üzerinde demokratik ve sivil gözetim ile denetim mekanizmaları kurulmasının gereğinin ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini kaydetti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri ‘güvenlik’ gerekçesi ile sıkı yönetimlerle yönetildiğini vurgulayan Yılmaz Ensaroğlu da her devlet gibi Türkiye’nin de öncelikli olarak ‘devletin güvenliği’ni gözettiğini belirtti. Haklarımızı korumada en önemli etkenin yargı olduğunu ifade eden Ensaroğlu, “Ama bunu Sıkı Yönetim Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile çözmeye çalışıldı. Hiç bir zaman insan hakları mahkemeleri olmadı. Çünkü mahkemeler bile bizim haklarımız için değil, devletin çıkarları için kuruldu” dedi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

22.02.2007


 

Dış politika yaz-boz tahtasına döndü

DYP Genel Başkan Yardımcısı Nüznet Kandemir, Avrupa Birliği ile ilişkileri çıkmaza sokan hükümetin yönünü Ortadoğu’ya ve bu çerçevede Irak’a çevirmiş göründüğünü belirterek, “Ülkemizin her uluslararası ilişkisinde olduğu gibi, işleri daha da karmaşık bir duruma sokmaya başladı” dedi.

Yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin Kuzey Irak politikasını değerlendiren Kandemir, “Başta ABD olmak üzere, üçüncü ülkelerin önerileri doğrultusunda hareket ederek göze girmeye çalışan bu hükümete, Amerikan yönetiminin bu kez de, Demokratların aracılığı ile mesajlar göndermeye ve ulusal politikalarımızı aşarak, kendi menfaatleri istikametinde yol almaya çalıştığı görülmektedir. Nitekim, Demokrat Parti’nin eski Dışişleri Bakanlarından Richard Holbrooke geçenlerde Türkiye’yi ziyaret etti ve hemen sonrasında Kuzey Irak’a gitti. Türkiye’de iken hükümetin en üst düzeyinde kabul gördü” dedi.

Kandemir, kamuoyuna yansıyan ve yalanlanmayan bilgilere göre, Amerika’daki Yahudi lobisinin de saygın ve ileri gelenlerinden olan Holbrooke’un Başbakana birtakım telkinlerde bulunduğunu ileri sürdü. Kandemir, şöyle devam etti:

“İddiaya göre, Kuzey Irak için Tayvan modelini ortaya koyan Holbrooke, Kuzey Irak’ta oluşması beklenen bağımsız devleti Türkiye’nin tanıması ve Kerkük’te referandum yapılmasını kabul etmesi halinde, PKK terörünü etkisizleştirme konusunda söz vermiş. Ne büyük bir lûtuf. Devletin çeşitli kurum ve kuruluşları ile istişare etmeden ve bir eşgüdüm sağlamadan, temsil ettikleri menfaat çevrelerinin etkisindeki kişi ve grupların önerileri doğrultusunda konuşan Başbakan, ortaya çıkan tepkiler karşısında, her zaman olduğu gibi, bu kez de beyanlarından geri adım atmak zorunda kaldı. Dış politikadaki yaz-boz usûlü davranışlara böylece bir yenisi daha eklenmiş oldu. Türkiye’nin uluslararası saygınlık ve inandırıcılığına bir darbe daha vuruldu.”

Ahmet TERZİ / ANKARA

22.02.2007


 

Doğuda doktor sıkıntısı

Sağlık Bakanlığı, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşanan sağlık personel sıkıntısını aşmak için çalışmalarını sürdürürken, son 4 yıl içinde iki bölgeye atanan 26 bin 29 sağlık personelinden 2 bin 499’u görevine başlamadı.

Sağlık Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, Adıyaman, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Hakkari, Kars, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Şanlıurfa, Van, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır ve Kilis illerine son 4 yıl içinde çeşitli branşlarda atanan 3 bin 426 uzman hekim 396’sı göreve yerine gitmedi.

İki bölgedeki illere atanan 5 bin 37 pratisyen hekimden ise 488’inin görevine başlamaması dikkati çekerken, ataması yapılan 4 bin 448 ebeden 484, 6 bin 115 hemşireden 388’i görevlerine başlamadılar. Sağlık Bakanlığı tarafından bölgenin ihtiyacına göre ataması yapılan 407 diş tabibinden 49’u, 110 psikologdan 33’ü, 111 fizyoterapistten 52’si, 145 eczacıdan 44’ü, 81 diyetisyenden 36’sı, 560 anestezi teknisyeninden 25’i görevlerine başlamadılar.

Erzurum, Kars, Gümüşhane, Bayburt, Ardahan ve Iğdır Tabip Odası Başkanı

Prof. Dr. Murat Karaşen, yaptığı açıklamada, uzun vadeli sağlık personeli sıkıntısının çözümü için fazla sayıda sağlık personelinin yetiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Doğu ve Güneydoğu’da hayat standardının düşük olmasından dolayı bu bölgelere atanan sağlık personelinin imkan bulduğu anda tayin istediklerini veya istifa ettiklerini anlatan Prof. Dr. Karaşen, şunları söyledi:’’Batıda açılan birçok özel sağlık kurumunun özellikle uzman hekime ihtiyacı var. Doğu ve Güneydoğu’ya atanan sağlık personeli, verilen ücret ne kadar yüksek olursa olsun buralara gelmek yerine özel sağlık kurumlarında çalışıyor. Özel sektörde iş bulamayan ise mecburen bölgeye geliyor. Onlarda fırsatını bulduğu zaman gidiyor.’’ İki bölgede yaşanan sağlık personeli sıkıntısının tek çözümünün karşı olmalarına rağmen mecburi hizmet uygulaması olduğunu, fakat bunun da geçici çözüm yolu olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Karaşen, şöyle devam etti:’’Yabancı doktor uygulamasının ise bazı ciddi handikapları bulunmakta. Bir kere ülkemizde görev yapacak doktorun kültürel uyum sorunu yaşamaması ve Türkçe bilmesi gerekiyor. Uzun vadede sağlık personeli sorunun çözümü fazla sayıda sağlık personeli yetiştirmektir.’’

/ ERZURUM

22.02.2007


 

Kayıp çocuklar sanal ortamda aranıyor

Emniyet Genel Müdürlüğü, Türkiye’de son dört yılda kaybolan bin 365 çocuğun kimlik bilgilerini ve fotoğraflarını internet sitesinde yayımlayarak kayıp çocukları tanıyan ya da bilgi sahibi olanların güvenlik güçlerine bilgi vermesini istiyor.

Emniyet Genel Müdürlüğünün internet sitesinde, ‘’Kayıp Şahıslar’’ başlığı altında açılan bölümde, Türkiye genelinde kayıp olarak aranan çocuklar hakkında bilgilere, bazılarının fotoğrafıyla birlikte yer veriliyor.

Sitede bin 365 kayıp çocuk hakkında bilgi yer alırken, kayıp çocukların büyük bölümünü kızlar oluşturuyor. Türkiye genelinde kayıp olan çocukların 812’si kız, 553’ü erkek çocuklardan oluşuyor. Türkiye genelinde en fazla çocuğun kaybolduğu il İstanbul. Bu şehri İzmir, Ankara, Eskişehir ve Mersin takip ediyor. İstanbul’da son 4 yıl içerisinde 225’i erkek, 328’i kız olmak üzere 553 çocuk kaybolurken, buna en yakın il olan İzmir’de kayıp çocuk sayısı 98 olarak kayıtlarda yer alıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sağlık, Spor ve Kültür Dairesi’nde görevli Psikolog Dr. Musa Turan, kaybolan çocukların büyük bir bölümünün evden kaçan çocuklardan oluştuğunu, evden kaçmaların da büyük bölümünün, ev içerisinde yaşanan anne baba geçimsizliğine bağlı olduğunu söyledi.

/ TRABZON

22.02.2007


 

Sigara tüketimi azalıyor

Türkiye’de fiyat artışlarına bağlı olarak son yıllarda sigara tüketiminde azalma yaşandığı bildirildi.

Sigarayla Savaşanlar Derneği Nevşehir Şube Başkanı Şahin Güneş, yaptığı açıklamada, artan nüfus göz önünde bulundurulduğunda tiryakilerin sayısında büyük oranda azalma olduğunu, bu durumda en büyük etkenin fiyatlarda dolar bazında yapılan artışlar olduğunu belirtti. Son 5 yılda sigara tüketiminde yüzde 10 oranında azalma kaydedildiğini ifade eden Güneş, şunları söyledi:’’Türkiye’de 2000 yılında kişi başına yıllık bin 656 adet olan sigara tüketimi, 2004 yılında bin 512’ye düştü. Son 5 yılda ise sigara tüketiminde yüzde 10 oranında azalma yaşandı. Sigara fiyatlarında dolar bazında yapılan artışlar ve vergilerdeki artış nedeniyle sigaraya harcanan para arttı. Bu da tüketimin azalmasında etken oldu. Türkiye’deki tiryaki sayısının yaklaşık 23 milyon olduğu tahmin ediliyor. Tiryakilerin 19.5 milyonu 19 yaş ve üstü, 3.5 milyonu ise 11-19 yaş arası gençler ve çocuklardan oluşuyor.’’ Güneş, geçen yıl Türkiye’de yaklaşık 5.5 milyar paket sigara tüketildiğini, tüketilen sigaraların maddi boyutunun ise yaklaşık 14 milyar YTL olduğunu da sözlerine ekledi.

/ NEVŞEHİR

22.02.2007


 

Hedef dumansız Türkiye

Toplumun, özellikle de gençlerin tütün kullanma alışkanlığından korunması amacıyla yürütülecek mücadelede önemli bir adım daha atıldı. Başbakanlık genelgesiyle yayınlanan ‘’Ulusal Tütün Kontrol Programı’’ çerçevesinde kurulan ‘’Tütün Kontrolü Ulusal Komitesi’’ çalışmalarına başladı.

Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Komitede Milli Eğitim, Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Tarım ve Köyişleri ile İçişleri Bakanlıklarının yanı sıra Reklam Kurulu, Tütün ve Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, RTÜK, YÖK, Türkiye İstatistik Kurumu, Gümrük Müsteşarlığı, TEKEL ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin yanı sıra, tütün mücadelesi ve kontrolü konusunda uzmanlar yer alıyor.

Komite, 2010 yılına kadar 15 yaşın üzerinde sigara içmeyenlerin oranının yüzde 80’e, 15 yaşın altındakilerin ise yüzde 100’e çıkarılmasını hedefleyen programın izlenmesi, değerlendirilmesi ve raporlanması çalışmalarını yürütecek. Komitenin ilk toplantısında, çalışmalara hız kazandırılması amacıyla üye kamu kurum ve kuruluşlarının tütün kontrolüyle ilgili yerine getirmesi gereken çalışmalara ilişkin bir Başbakanlık genelgesi yayınlanması yönündeki görüşler ağırlık kazandı.

Bu konuda ilgili birimlerle irtibata geçilmesi kararı alınırken, farklı alanlardan uzmanların görev alacağı çalışma grupları oluşturuldu. Gruplar halkı bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim; sigarayı bırakma; fiyat ve vergilendirme; çevresel tütün dumanı (pasif içicilik); reklam, promosyon ve sponsorluk; ürün kontrolü; yasa dışı ticaret; gençlerin ulaşabilirliği ve politikalar konularında çalışma yürütecek.

SİGARA KARŞITI TUTUM OLUŞTURULACAK

Dünya Sağlık Örgütünün 2003 yılındaki 56. Dünya Sağlık Asamblesinde kabul edilen ‘’Tütün Kontrol Çerçeve Sözleşmesi’’ kapsamında yapılacak çalışmaların planlanması ve sigara tüketiminin kontrol altına alınarak vatandaşların, özellikle gençlerin korunması amacıyla Sağlık Bakanlığınca 2006-2010 yıllarını kapsayan ‘’Ulusal Tütün Kontrol Programı’’ hazırlanmış, program Başbakanlık genelgesiyle Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Genelgeye göre, 2010 yılına kadar toplumun yüzde 90’ında sigara karşıtı bir tutum oluşturulması amacıyla hareket edilecek.

Hedefler doğrultusunda, düzenli olarak yapılan ‘’Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’’na sigara içme bırakma oranları konularında soru eklenecek. Nikotin bağımlılığı tedavisinde kullanılan ilaçların kolay ulaşılabilirliğinin sağlanması ve ülkede bulunmayanların kullanıma sunulması sağlanacak. Okul ve iş yerlerinde sigara içenlerin saptanarak bırakmaları için motivasyon ve destekleme programları başlatılacak. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de her yıl 100 bin kişi sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Bu sayının 2030 yılına kadar 240 bin kişiye yükseleceği tahmin ediliyor.

/ ANKARA

22.02.2007


 

Şiddet görenler, şiddet uyguluyor

Ege Üniversitesi (EÜ) Hemşirelik Yüksekokulu tarafından yapılan “0-6 yaş grubu çocuğu olan annelerin çocuklarını istismar etmesini etkileyen faktörlerin incelenmesi” konulu araştırma, çocukların şiddete yabancılardan çok aileleri tarafından maruz bırakıldığını ortaya çıkardı.

EÜ Hemşirelik Yüksekokulu Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahsen Şirin, çocukluğunda şiddet gören kadınların kendi çocuklarına da şiddet uyguladığını söyledi.

Araştırmanın İzmir’in Bornova ilçesindeki 9 Nolu Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi’ne başvuran 0-6 yaş grubu çocuğu olan 152 anne üzerinde yapıldığını belirten Prof. Dr. Şirin, annelerin yüzde 13.8’inin, istemediği bir şey yaptığında çocuklarına kızıp dövdüğünü söyledi.

35 yaş ve üzeri annelerde dövme olgusunun yüzde 28.6 oranında olduğunu belirten Şirin, “Gelir seviyesi düşük annelerin yüzde 33.3’ünün çocuklarını dövdüğü, yüksek olanlarınsa dövmediği görülmüştür. Ekonomik durumun kötü olması, ailelere psikolojik olarak baskı yapmaktadır. Sosyoekonomik seviyesi düşük ailelerin çocukları, istismar açısından risk altındadır. Yine tek çocuğu olan annelerin yüzde 14.7’si, iki çocuğu olanların yüzde 42.12’si, üç ve daha çok çocuğu olanların yüzde 23.8’i çocuğunu dövmüştür” dedi.

Ahsen Şirin, eşiyle anlaşmazlık yaşayan annelerin yüzde 28.57’sinin, yaşamayanların yüzde 12.37’sinin çocuklarını dövdüğünü kaydetti.

/ İZMİR

22.02.2007


 

Küresel ısınma adaları vuracak

Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği (EUROSOLAR) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, küresel ısınmanın yavaşlatılamaması durumunda irili ufaklı çok sayıda ada ile ada devletinin sular altında kalabileceğini bildirdi.

Makine Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nin düzenlediği bir toplantıya katılmak üzere Adana’ya gelen Marmara Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Uyar, yaptığı açıklamada, başta enerji üretimi amaçlı fosil atıkların kullanımı olmak üzere insan etkinliklerinden kaynaklanan küresel ısınmanın yavaşlatılması için tüm dünyanın el birliği içinde olması gerektiğini kaydetti.

Küresel ısınmanın önüne geçilememesi durumunda Küçük Ada Devletler Birliği’ne (AOSİS) üye, deniz seviyesinden 3-4 metre yükseklikte olan ada devletlerinin tamamen, yerleşim birimleri kıyı şeridinde olan ada devletlerinin de kısmen tehlike altına gireceğini bildiren Uyar, kutuplardaki buzların kopmaya, dağlardaki karların erimeye başladığını ve daha fazla suyun atmosferde dolaştığını belirtti.

/ ADANA

22.02.2007


 

Bu balık görenleri şaşırtıyor

Çanakkale Boğazı’nda bir olta balıkçısı tarafından tutulan ve adına halk arasında “peygamber balığı” denilen balık, görenleri şaşırtıyor.

Sabah saatlerinde tutularak Engin Balık Marketi’ne satılan balığa müşteriler büyük ilgi gösterdi. İlginç görüntüsüyle vatandaşların uzun uzun incelediği ve cep telefonu kameralarıyla görüntüsünü çektiği 50 santimetre boyunda ve 1.5 kg. ağırlığındaki balığa Çanakkale Boğazı’nda zor rastlandığı belirtildi. Engin Balık Market sahibi Engin Tunç, bugüne kadar tezgahından birçok balık çeşidinin geçtiğini fakat peygamber balığını ilk defa koyduğunu belirterek, “Cinsine çok az rastlanan bu balığı, satma amacıyla tezgaha koymuştum. İlk defa görenler, almak yerine uzun uzun incelemeyi tercih etti. Lüfer tutmak isteyen kıyı balıkçıları tarafından oltayla yakalandı.

/ ÇANAKKALE

22.02.2007


 

Keskin: Genelkurmay ve CHP 301’in kalkmasını istemiyor

Tunceli’de yaptığı bir konuşma nedeniyle mülga 159/1’den 900 YTL adli para cezasına mahkum edilen Avukat Eren Keskin, “301’in kaldırılmasını istemeyen, Genelkurmay Başkanlığı ve onun Meclisteki sözcüsü CHP’dir” dedi.

Beş yıl önce Tunceli’de katıldığı bir panelde yaptığı konuşmalar sebebiyle hakkında “Türkiye Cumpuriyeti Devletini ve askeri ve emniyet güçlerini alenen tahkir ve tezyif etmek” suçlamasıyla hakkında açılan davanın sonuçlanmasıyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Avukat Eren Keskin, sözkonusu cezayı ödemeyeceğini bildirdi. Keskin, 301. madde kalksa bile sorunun değişmeyeceğini vurgulayarak, “Yine Türkiye’de militaristlerin çizdiği kırmızı noktalar konusunda farklı düşünen herkes yargılanmaya devam edecek. 301. maddeyi de bizzat Genelkurmay hukukçuları hazırlamışlar ve Meclisin önüne getirmişlerdir. Genelkurmay hukukçuları bu kalksa başka bir yasa hazırlayıp yine meclisin önüne getirirler. Sorun 301. madde değil, sorun sistem sorunudur” diye konuştu.

“Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tek engel Türk ordusudur.

Türk ordusu iç ve dış siyasetten elini çekmediği sürece hiçbirimiz özgür olmayacağız” diyen Keskin, hükümetin aslında 301. maddeyi kaldırmayı istediğini, maddenin kaldırılmasını asıl istemeyenlerin Genelkurmay ve onun Meclisteki sözcüsü olarak nitelediği CHP olduğunu ifade etti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

22.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004