|
|
|
İç piyasa tıkandı, ihracat da kurtarmıyor |
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili Adnan Ersoy Ulubaş, iç piyasanın tıkandığını, sanayiciyi ihracatın da kurtarmadığını bildirdi. Ulubaş, son iki yılda ihracatta rekor kıran, bu yıl 80 milyar dolara yaklaşan ihracatın, aslında yeterli olmadığını, 110-120 milyar doları bulması gerektiğini belirtti.
ADANA - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili Adnan Ersoy Ulubaş, iç piyasanın tıkandığını, sanayiciyi ihracatın da kurtarmadığını bildirdi. Ulubaş, sorunun kaynağının Türkiye’deki yüksek üretim maliyetleri olduğunu, bu sebeple ne yurt içine ne de yurt dışına çalışanın para kazanamadığına dikkati çekerek, bu durumun, başta tekstilciler olmak üzere yurt dışına kaçışı yoğunlaştıracağını savundu.
Türkiye’nin ihracatında ağırlıklı sektör olan tekstil ve konfeksiyonun, yerini otomotive bıraktığını belirten Ulubaş, bunun da tekstilin emek yoğun sektör ve buna bağlı olarak işçilik maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklandığını ifade etti.
Mısır’da bir süre önce Türkler tarafından Türk Sanayi Bölgesi kurulması çalışmalarının başlatıldığını hatırlatan Ulubaş, 35 milyon dolarlık yatırımla kurulacak bu bölgede 10 tane Türk firması bulunduğunu, 20 firmanın da kurulma aşamasında olduğunu belirtti.
MALİYETLER AZALACAĞINA ARTIYOR
Ulubaş, Türk tekstilcisi başta olmak üzere sanayicinin başka ülkelere kaçışının Türkiye’de zaten var olan istihdam sorununu artıracağına dikkati çekerek, şunları söyledi: ‘’Yıllardır maliyetlerin yüksekliğinden yakınıyoruz, azalacağı yerde daha çok artıyor. Türkiye’de, 4 yıl önce 300 dolar olan bir işçinin aylık maliyeti bugün 650 dolar civarında. Mısır’da bu maliyet 100 doları geçmiyor. Doğal gaz fiyatları bizden 10 kat daha aşağı, elektrik maliyetleri de bizim 4’de birimiz kadar. Türkiye istihdam vergisinin yüksekliğinde Avrupa Birliği ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Bu yüzden global manada rekabetçilikte 55’inci sıradayız.’’
Ulubaş, yüksek maliyetlerin ihracatçının dış pazarlarda rekabet şansını kırdığını, başta tekstilci olmak üzere Mısır’la başlayan kaçışta, sırada Sudan’ın bulunduğunu ifade ederek, ‘’Türk sanayicisinin yurt dışına açılması bir başarı gibi görünse de içerdeki istihdam açısından sakıncalı. Bu nedenle, süratle yabancı sermaye çekerek, istihdam oluşturmak zorundayız’’ dedi.
|
/ ADANA
24.01.2007
|
|
|
Sıcak paranın katil balinaları |
Avrupa Birliği Yatırımcılar Federasyonu Genel Sekreteri Dr. Jean Pierre Paelinck, yüzer gezer ve sıcak para olarak adlandırılan hedge fonlarını “katil balinalara” benzeterek, “Bu hedge fonlar kısa dönemdeki kârlarını maksimize etmek için firmalara saldırıyorlar. Bunlardan korkmaya başladık” dedi.
Avrupa Birliği Yatırımcılar Federasyonu Genel Sekreteri Dr. Jean Pierre Paelinck, “Hedge fonlar (sıcak para) kısa yoldan para kazanmak isteyen, mafyavari yapılanma içindeler’’ dedi. ‘’Katil balina’’ gibi hedge fonlar olduğunu anlatan Paelinck şunları kaydetti: ‘’Bu hedge fonlar kısa dönemdeki kârlarını maksimize etmek için firmalara saldırıyorlar. Kısa dönemde kârlarını sıçratıp hisse senedi fiyatlarını artırmaya çalışıyorlar. Bu, uzun dönemde firmanın zararına olan, bizim istemediğimiz bir şey.” Genelde karşıt yatırımcı tarzında hareket eden hedge fonların piyasa satmak istediğinde aldığını, piyasa almak istediğinde de sattığını, bu şekilde piyasaya hakim olmak istediklerini belirten Paelinck, “Hedge fonlar kısa yoldan para kazanmak isteyen, mafyavari yapılanma içindeler’’ diye konuştu.
Paelinck, Türk firmalarının da, hedge fonlardan çok, uzun vadeli fonları çekmek istiyorlarsa kendilerini daha fazla yurt dışında tanınabilir, güvenilir hale getirmeleri gerektiğini kaydetti. Gelecek yıllarda Türk firmalarının daha az Türk, daha fazla yabancı olmaya başlayacağını, tüm dünyadaki trendin bu yönde olduğunu ifade eden Paelinck, ‘’Türkiye’ye Türkiye olduğu için yatırım yapmıyorlar, Türkiye aslında yatırım için iyi bir yer olduğu için yatırım yapıyorlar. Dünyanın son yıllardaki büyümesinin nedeni artık mantıklı olan yerde üretim yapılmaya başlanması. Otomobil fabrikaları, Vodafone... Türkiye’ye güvendikleri için yatırım yapıyorlar’’ şeklinde konuştu. “Bölgeye hakim olma şansımız Türkiye sayesinde olacaktır’’ diyen Paelinck, Türkiye’nin AB için çok önemli olduğunu da vurguladı.
|
/ İSTANBUL
24.01.2007
|
|
|
Problem üretim değil, pazarlama |
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilâtlanma ve Destekleme Genel Müdürü Mehmet Taşan, Türkiye’de üretim sorunu yaşanmadığını, pazarlama sorunu yaşandığını söyledi.
Nevşehir’de düzenlenen Tarım Platformu toplantısında konuşan Taşan, bakanlık olarak AB sürecinde en çok, kooperatifler ve birliklere önem verdiklerini belirtti.
Türkiye’de üretim sorunu yaşanmadığını, pazarlama sorunu yaşandığını belirten Taşan, şöyle konuştu: ‘’Türkiye’de tarım alanında üretim sorunumuz yok. Ürünlerin değeri ile pazarlanması veya işlenmesi konusunda sıkıntılar var. Gelişmiş ülkelerde üretilen ürünlerin yaklaşık yüzde 85’i işlenerek tüketilirken, bizde bu oran hala yüzde 10 veya yüzde 15’lerde.”
|
/ NEVŞEHİR
24.01.2007
|
|
|
Narenciye üreticisi 4 yıldır zararda |
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şubesi tarafından ‘’narenciye sektörünün sorunları’’ ile ilgili hazırlanan raporda, yurt içi tüketim azlığı, ihracatta yaşanan sorunların yanında girdi maliyetleri, sağlıklı ve ucuz fidan yetersizliği ve işleme gibi sorunları aşamayan üreticinin, 4 yıldır üst üste zarar ettiği ve ‘’dayanacak gücününün kalmadığı’’ belirtildi.
Türkiye’de narenciye üretiminin, 550 bin tonunu mandalin, 950 bin tonunu portakal, 710 bin tonunu limon ve 195 bin tonunu da greyfurt oluşturuyor.
|
/ ADANA
24.01.2007
|
|
|
Asya yeniden doğuyor |
19. yüzyıla kadar dünya hasılasının önemli bölümünü karşılayan, ancak sanayi devrimi ile kendisinin dörtte biri kadar olan Avrupa kıt'asının gerisine düşen Asya, son 30-40 yılda gösterdiği süper gelişme ile yeniden doğuyor.
Yapılan hesaplamalara göre, Dünya kara alanının yaklaşık yüzde 30’unu kaplayan, 3,5 milyarı aşan nüfusu ile dünya nüfusunun yarısından fazlasını barındıran Asya kıt'asının, dünya hasılası içinde 1997 yılında yüzde 38,2 olan payını 2007 yılında yüzde 42,7’ye çıkaracağı tahmin ediliyor. Bu dönemde, Asya’nın yakın takipçisi Amerika kıt'asının payı ise yüzde 31,4’den yüzde 28,8’e düşecek. Çok değil bundan yüz yıl önce dünyanın tek hakimi olan Avrupa kıt'asının 1997 yılında yüzde 25,2 seviyesinde olan dünya hasılası içindeki payının ise yüzde 23,8’e gerilemesi bekleniyor. En yoksul kıta Afrika’nın payı yüzde 4’den yüzde 3,5’e düşerken, en küçük kıt'a Okyanusya’nın yüzde 1,25 olan payı ise yüzde 1,23’e inecek. Asya’nın yıldızları Çin ve Hindistan, ikisi birden hesaplandığında, toplam üretimde ABD’yi geçtiler, tüm Avrupa kıt'asına ise yaklaştılar. G-7 ülkelerinin hepsinde dünya hasılası içindeki payı bu dönemde geriledi.
TÜRKİYE’NİN DURUMU
Türkiye, 1997 yılında 409,7 milyar dolar GSMH ile dünya hasılasının yüzde 1,1’ini karşılıyordu. 1997-2007 arasında 1999, 2001 krizlerini yaşayan Türkiye, 2002 yılından bu yana sürekli büyümesine rağmen, dünya hasılası içindeki payı azaldı. IMF tahminlerine göre, Türkiye 2007 yılında dünya hasılasının yüzde 0,94’ünü karşılayacak.
|
/ ANKARA
24.01.2007
|
|
|
Kuraklıktan uncular da tedirgin |
Orta Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Nurettin Demirpolat, şu anda ciddi bir risk olmadığını, ancak önümüzdeki aylarda kuraklığın sürmesi halinde ortaya çıkacak kaybın un ihracatını olumsuz etkileyeceğini söyledi.
Demirpolat, son yıllar değerlendirildiğinde oldukça kurak bir kış mevsiminin yaşandığını belirtti. Kuraklığın etkisiyle yağışların azlığının ürün kalitesini etkileyebileceğini vurgulayan Demirpolat, verimin düşmesiyle un üretiminin etkilenebileceğini söyledi. Demirpolat, Türkiye’de yıllık un tüketiminin 10 milyon ton civarında olduğunu kaydederek, ‘’Üretimimiz ise 17 milyon tondan fazla. Kuraklık olursa ve yüzde 30 düşük verim alınsa ihracat etkilenir. Kuraklık yaşansa da iç piyasa için gerekli 10-11 milyon tonluk unu üretebiliriz. Yağışın az olması verimi daha ciddi boyutlarda etkilemez’’ diye konuştu.
|
/ KONYA
24.01.2007
|
|
|
93 kiraz üreticisi AB’ye girdi |
TESCO, Türkiye’den kiraz ve incir alımını yaptığı Alara Tarım A.Ş.’ye bağlı toplam 93 üreticiye de Uludağ İhracatçı Birlikleri’nde (UİB) üst düzey katılımla düzenlenen törenle sertifikalarını verdi.
Dünyanın en büyük perakende mağaza zinciri devlerinden olan ve 12 ülkede 2 bin 500 den fazla mağazaya sahip olan İngiliz TESCO, 2007 Mart ayından itibaren sadece TESCO’nun “Nature’s Choice” sertifikasına sahip olan üreticilerin ürünlerini satacağını açıklamasıyla, Türkiye’den de meyve sebze üreticilerinden bu belgeye sahip olmaları için yaz aylarına kadar süre verdi.
TESCO, bugüne kadar ise 41 ülkede 7 bin 600 üreticiye “Nature’s Choice” belgesi verdi. TESCO, Türkiye’den kiraz ve incir alımını yaptığı Alara Tarım A.Ş.’ye bağlı toplam 93 üreticiye de Uludağ İhracatçı Birlikleri’nde (UİB) üst düzey katılımla düzenlenen törenle sertifikalarını verdi.
Sertifika töreni öncesi soruları cevaplayan TESCO Meyve Sebze Kalite Direktörü Peter FRY, “TESCO’nun TNC sertifikası AB’nin de en üst tarım ürünleri standardıdır. Yani bu belgeyi alan bir üretici tüm AB ülkelerine rahatlıkla ürününü satabilmektedir” dedi.
|
Hüseyin HİÇDURMAZ
/ BURSA
24.01.2007
|
|
|
Marker için gerekirse mühürleriz |
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Yusuf Günay, ‘’ulusal marker’’ uygulamasının gerekli şart ve seviyede olmadığının tesbiti halinde o işyerinde geçici mühürleme yapılacağını bildirdi.
Genç Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesindeki sorularını cevaplayan Günay, ‘’ulusal marker’’ uygulamasına 1 Ocaktan itibaren geçildiğini hatırlattı.
Yurt içinde pazarlanacak akaryakıta ‘’ulusal marker’’ ekleme işleminin, rafineri çıkışı, gümrük girişi ve biyodizel üretim tesislerinde yapıldığını belirten Günay, ‘’ulusal marker’’ın gerekli şart ve seviyede bulunmadığının seyyar kontrol cihazıyla tesbiti halinde işyerinde geçici mühürleme yapılacağını ve en yakın savcılığa suç duyurusunda bulunulacağını kaydetti.
|
/ ANKARA
24.01.2007
|
|
|
Turizmi kalite anlayışı istikrara kavuşturur |
Türkiye’nin turizmde istikrarı sağlaması için toplam kalite anlayışının yükseltilmesi gerektiği mesajı verildi.
Rocinson Club Marmaris´i devralan Turkon Holding, yeni konseptini tanıttığı Düsseldorf Gemicilik Fuarı´nda dünyanın en büyük yelkenli üreticilerinden Topcat ve Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı ile birlikte gerçekleştirdiği basın toplantısında Türk turizminde istikrarın sağlanması ve sektörün rantabl hale getirilmesi için toplam kalite anlayışının yükseltilmesi gerektiği mesajı verildi.
Türk turizminin geleceği açısından Avrupalı zengin turistlerin çekilmesi gerektiğine işaret eden TAM Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, toplam kalite anlayışının yaygınlaşması yoluyla Türk turizminin ciddi bir atılım gerçekleştirebileceğini söyledi.
|
Yeni Asya
/ DUSSELDORF
24.01.2007
|
|
|
En güçlü Fiesta |
Ford’un mini sınıftaki temsilcisi Fiesta ailesinin en güçlü üyesi Fiesta-ST yarışçı ruhu ve performansıyla öne çıkıyor. Modern görünümüyle yollarda boy gösteren makyajlı Fiesta’nın en güçlü üyesi Fiesta ST ise nihayet Türkiye’de satışa sunuldu.
Yarışçı ruhunu Ford’un motorsporlarındaki tecrübesinden alan minik rallici kardeşlerinden spoyler, tampon ve alaşım jantlar gibi sportif donanımların yanı sıra farklı egzoz sesiyle de ayrılıyor. Ford’un minik yarışçısının motor kaputunun altında 2.0 litre hacimli 150 HP’lik benzinli bir ünite görev yapıyor. Tek bir donanım, motor ve üç kapılı karoser seçeneğiyle Türkiye’ye ithal edilen otomobilde standart olarak beş ileri maunel vites kutusu kullanılıyor.
Sakin kullanımda 100 kilometrede ortalama 7.4 litre yakıt tüketen Fiesta ST, 1999 cc’lik motoruyla en fazla 208 km/s hıza ulaşabiliyor.
|
24.01.2007
|
|
|
|