Hayır, bu cinayete Hrant Dink’e karşı duyulan öfkenin, kinin ve nefretin yol açtığına asla inanmayacağım. Bu tür milliyetçi kin ve öfkeleri bile masum bırakacak kadar meş’um başka niyetler var cinayetin arkasında. O meş’um niyet sahipleri için Hrant’ın hayatı da, şoven milliyetçilerin çirkin öfkeleri de kullanılabilecek bir araç oldu yalnızca.
Böyle kayıplar sırasında duyduğum en yoğun duygu çaresizliktir benim. Bir insanın hayatını alet olarak kullanarak amacına ulaşmak isteyen kişiyi, kişileri ya da mihrakları durdurmanın imkansızlığını bilmenin çaresizliği...
Bu tür siyasi cinayetleri önlemenin bir tek yolu vardır. Hesapları boşa çıkarmak; suikastı etkisiz hale getirmek... Eğer bu suikast Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde hiçbir etki yapmazsa; mesela ABD’de Ermeni Soykırım Tasarısı’nı geçirmeye çalışan grup bu suikastın lafını ağzına almazsa; Avrupa Birliği bu suikastı yapanların stratejik hedefinin Türkiye AB ilişkilerini çıkmaza sokmak olduğunu anlar ve böyle bir suikast hiç olmamış gibi davranırsa; Ermenistan’la ilişkilerimizde herhangi bir değişiklik olmazsa; yani provokatörler hiçbir sonuç elde edemezse, sıradaki kurbanlar da kurtulmuş olur.
Ermenistan Parlamento Başkanı Tigran Torosyan’ın “Bu cinayet sonrası Türkiye AB üyeliği rüyasını unutabilir” demiş. Ben, yeni siyasi cinayetleri bundan daha çok teşvik edecek bir cümle düşünemiyorum ve bütün dünyayı, bu tip Hrant’ı öldüren mihraka başarılı olduğunu düşündürecek davranış ve açıklamalardan uzak durmaya çağırıyorum. Eğer bu cinayet, ADB ile Ermeni meselesinde yeni bir kriz yaratır, AB ile ilişkilerimizi bozar, Ermenistan’la ilişkilerimizi daha da gerginleştirirse, Hrant’ı öldüren mihrakın yarın hemen yeni bir siyasi cinayetin planlamasına girişeceği açık değil mi? Bu cinayet bu kadar başarılı bir operasyon olmuşsa, yenileri neden olmasın?
Ve son söz Avrupa Birliği liderlerine... Başsağlığı mesajları için teşekkürler... Ama bu provokasyon ortamının yaratılmasında sizlerin de payı olduğunu hatırlatsak, çok mu ileri gitmiş oluruz? Türkiye’yi daha ne kadar süre şimdiki gibi bir “provokasyon cenneti” halinde bırakacaksınız? Bir ülke bu kadar uzun süre böyle belirsizlik içinde bırakılırsa, “sinirlerinin laçka olacağını”, her türlü tertibe açık hale geleceğini ne zaman anlayacaksınız? Türkiye’nin demokratlaşması için yıllardır cansiperane mücadele eden insanları ne kadar zor durumda bıraktığınızı, nasıl kelle koltukta yaşamlara mahkum ettiğinizi ne zaman göreceksiniz? Siz bizi böyle iki arada bir derede bıraktıkça, içe kapalı bir Türkiye yaratmak ve “kendi çöplüklerinde eşinen horozlar olmak” isteyenlerin umutları bitmiyor, darbeciler fırsat kolluyor, provokatörlerin ağzı sulanıyor, tetikçilerin parmakları kaşınıyor. Türkiye’de yaşamak da, Türkiye’yi yönetmek de zorlaşıyor. Bugün Hrant’ı kaybettik. Bu ilk değil, son da olmayacak. Yarın içimizden bir başkası bir sokak ortasında üzerinde gazete kağıtlarıyla uzanıp kalırsa sizin de vicdanınız sızlamayacak mı?
Bugün, 21.1.2007
|