Türkmenbaşı aynasından kendi içimizdeki tuhaflıkları görsek, kendimizi gülünç duruma düşürmekten kurtuluruz belki.
Türkmenbaşı’nın icraatlarına gülerken kendimize gülüyor olmayalım! Saparmurat Atayeviç Niyazov, nam-ı diğer Türkmenbaşı bu dünyadan göçtü.
Artık hesabını bundan sonra sonsuz alemde Yaratıcısına verecek. Onun bu dünyada yaptıkları ise çok tartışıldı. Türkmenbaşı ölür ölmez bazı gazeteler büyük sevinç çığlıkları içinde haberi, “Bir diktatörün sonu, Demir yumrukla ülkesini 20 yıl yönetti” gibi klişe başlıklarla verdi. Türkmenbaşı’nın son dönemde tuhaf icraatlara imza attığı bir gerçek. Ama onu eleştirmek yerine Türkmenbaşı aynasından kendi içimizdeki tuhaflıkları görsek, kendimizi gülünç duruma düşürmekten kurtuluruz belki.
Şimdi bu sayacağım icraatları objektif bir gözle değerlendirin. Emin olun, hepimize çok tanıdık gelecekler. Türkmenbaşı’nın ilk icraatı paraların üstüne kendi resmini bastırmak, okullara, sokaklara, her yere kendi portresini yaptırıp, heykellerini diktirmek olmuştu. Türkmenbaşı, “Ben istemiyorum, halkım beni her yerde görmek istiyor” diyerek kendini savundu. Atatürk öldükten sonra İnönü de aynısını yapmamış mıydı? 2004 yılında genç Türkmenler’in daha modern görünmeleri için uzun saç ve sakal uzatmalarını yasakladı. Bugün şapka inkılabını uygulamak mümkün mü?
Kiril alfabesini kullanan ülkesinin Batı’yla daha iyi entegre olmasını sağlamak için Latin alfabesine geçti. Harf devrimi hangi ülkede yapılmıştı? Ülkesini “Tarafsız ülke” olarak ilan etti. Böylece hiçbir uluslararası örgüte ve elbette BM’ye üye olmayacaklarını ve hiçbir anlaşmazlığa taraf olmayacaklarını deklare etti.
2005 yılında şiddet içerdiği ve Türkmen çocukların ahlakını bozduğu gerekçesiyle bilgisayar oyunlarını yasakladı. Çok değil 20 yıl önce Türkiye’ye döviz sokmak bile yasak değil miydi? Liste uzayıp gidiyor. (...)
Latin alfabesine geçişi, ülkesini uluslararası dağdağalardan korumak için tarafsız kalmayı tercih etmesi ve daha birçok icraatı, hatta soyadını Türkmenbaşı olarak değiştirmiş olması bile onun Atatürk’ü kendine örnek aldığını gösteriyor.
Bugün kimse, cumhuriyetin ilk yıllarında ve İnönü döneminde çok samimi atılımların yanı sıra, 2000’li yıllardan bakıldığında gülünç uygulamalara imza atıldığını inkar edemez. Bu yüzden, Türkmenistan’ı doğru bir bakış açısıyla okumakta fayda var. Türkiye Cumhuriyeti 83. yaşını idrak ettiği halde hâlâ demokrasisinde, bürokrasisinde, eğitim sisteminde türlü türlü garipliklerden, tuhaflıklardan muzdaripken henüz 15 yaşında olan genç bir Türkmen cumhuriyetine haksızlık yapmamak lazım. Yoksa başkalarıyla dalga geçeceğiz derken, kendimizi dünyaya maskara ederiz.
Bugün, 26.12.2006
|