Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, “Akademik hayatın, gündelik hayata müdahalesinin bizdeki kadar düşük olduğu bir toplum yok” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) ile Radyo Yayıncıları Derneği’nin işbirliğiyle “Eski Türk Edebiyatı” çalıştayı düzenlendi.
Mustafa İsen, TOBB ETÜ’de gerçekleştirilen çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, 1970’li yıllara kadar oldukça az olan Türkoloji uzmanı sayısının, 1980’lerden sonra Anadolu üniversitelerinin kurulmasıyla artmaya başladığını söyledi.
Müsteşarlık görevini yürütürken, sahip olunan birikimin pazara ulaştırılmasının ve burada talep edilmesinin önemini gördüğünü belirten İsen, Türkoloji öğretiminin belli rakamlara ulaştığını, ancak yapılan işin gündelik hayata ve edebiyata yansıma oranının tartışılır olduğunu kaydetti.
“DESTEK VERMEYE HAZIRIZ”
Akademik hayatla gündelik hayatın tam anlamıyla uyuşmasının beklenemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. İsen, şunları kaydetti:
“Ama çağdaş ülkelerde ikisi arasındaki makas bu kadar açık değil. Akademik hayatın, gündelik hayata müdahalesinin bizdeki kadar düşük olduğu bir toplum yok. Asıl üzerinde durulması gereken hususun bu olduğunu düşünüyorum. ‘Yaptığımız iş çağdaş hayata ne kadar tekabül ediyor’ diye kendimize soralım. Etmiyorsa bunu sağlamak için neler yapabileceğimizi tartışalım. Hayat oldukça hızlı değişiyor. Bu değişimi kendi yapımız içinde hayatımıza entegre etmeliyiz.”
Küreselleşme tartışmalarına da değinen Prof. Dr. İsen, küreselleşmeye ters açıdan bakmanın mümkün olduğunu, bilgisayarın bir tuşuna basarak kendi dil ve kültürünü başka ülkelere ulaştırma şansına sahip olunduğunu dile getirdi.
Akademisyenlerden ürettikleri projeleri Kültür ve Turizm Bakanlığına ulaştırmalarını isteyen İsen, “Hayatı dönüştüreceğine inandığımız tüm projelere destek vermeye hazırız” dedi.
“DİVAN ŞİİRİNE DELİ DİVANE
OLANLARIN BAYRAMI”
Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Talat Halman ise çalıştayı, “divan şiirine deli divane olanların bir araya geldiği, divan edebiyatı bayramı” olarak niteledi.
Geçmişte divan edebiyatıyla ilgilenen akademisyen ve öğrenci sayısının az olduğunu, bu konuya ilgi duyanlara “gerici” olarak bakıldığını ifade eden Prof. Dr. Halman, ancak Türkiye’deki divan edebiyatı çalışmalarının her geçen gün ilerlediğini söyledi.
Çocukluğundan beri divan edebi-yatına hayranlık duyduğunu anlatan Halman, “Aruz vezniyle şiir yazdığım için beni geri kalmışlıkla itham eden arkadaşlarım vardı. Ama şimdi görüşleri değişti. Eskiden beni yerenler, şimdi aruz bildiğim için övüyorlar. Bu da beni mutlu ediyor” dedi.
“SÖZLÜK YARDIMIYLA OKUMAK
ÇOK DA ZOR DEĞİL”
Divan edebiyatının zor ve anlaşılmaz olduğundan bahsedildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Halman, şöyle konuştu:
“Ama bu zengin kültür mirasının eserlerini sözlük yardımıyla okumak çok da zor değil. Birçok ülkede gençler Goethe’nin eserlerini okuyabilmek için Almanca, Dante’nin eserlerini okuyabilmek için İtalyanca öğreniyorlar. Biz de kendi dilimizin eski kelimelerini bu eserleri anlayabilmek için araştırabiliriz. Divan şiiri, sosyal gerçeklerden uzak kalmak ve soyut olmakla da itham ediliyor. Bence bu değerlendirmeler doğru değil.”
Prof. Dr. Halman, divan edebiyatının Türk kültürü içindeki yerinin yeniden ele alınması ve bu konuda bir metodoloji oluşturulması gerektiğini kaydetti.
|