Bizim medyanın “kendin pişir kendin ye” alışkanlığı dur durak bilmiyor.
Oysa çoğu zaman işi ustasına, bir bilene bırakmak gerekir ki, yemek midemize oturmasın.
Bu yanlışa en son örnek “Papa Sultanahmet Camii’nde kıyama durdu” patırtısıdır...
Oysa yok böyle bir şey!
Papa kıyama durmadı. Durmaz zaten.
Ve jest için bile olsa neden kıyama dursun ki?
Ama önce “Papa kıyama durdu” der ve söylediğinize etrafı inandırmaya çalışırken kendiniz inanmaya başlarsanız...
Sonunda dün Ertuğrul Özkök’ün yaptığı gibi “Ali Bardakoğlu benzer jesti bir kilisede yapabilir, elinde haç tutabilir miydi, istavroz çıkartabilir miydi?” sorusunda büyük anlamlar arayabilirsiniz. (Hürriyet, 02/12/06)
***
Kıyam, Arapça bir sözcük.
Ayağa kalkma, ayakta durma, bir işe kalkışma ve ölümden sonra dirilip ayağa kalkma (kıyamet) anlamlarına geliyor.
Ancak İslâmi ibadet dilinde “kıyama durmak” basit anlamda “ayakta durmak” değildir.
Zaten “Papa kıyama durdu” diyenleri durduk yerde heyecana sürükleyen şey de terimin anlamının bu kadar basit olmayışındandır.
Kıyam, namazın safhalarından biridir; tekbirden sonraki duruşdur.
Sağ el sol elin bileğini kavramış vaziyette bu ayakta duruş sıradan bir hal, sıradan bir dua anı değildir.
Mevlana bu duruşu Mesnevi’sinde “mahşer gününde Allah’ın huzurunda ayakta durmaya” benzetir; namazın bu safhasının kulun, “sana verdiğim bu mühlet içinde ne savaplar işledin?” sorusuna karşılık utanç duyma anı olduğunu ve insanın o utançla “rükûya vardığını” yani eğildiğini (namazın ikinci safhası) anlatır.
O halde sormak gerek: Papa namaz mı kıldı? Hayır. Namazın bir bölümünü “eda ettiğini” söyleyebilir miyiz peki? Hayır.
Namaz kılsın kılmasın, hatta inançlı olsun olmasın bu toprakların kültürünü almış herkes bunları bilmektedir.
Fakat gelin de bunu bizim medyaya anlatın!
İstanbul Müftüsü Çağrıcı, “o an aklıma huzur duruşu tabiri geldi” diyor. Allah’ın huzurunda durmak anlamında...
(Tabii “huzur” kavramının yabancı ajanslar tarafından “meditasyon” olarak algılanması, Papa’nın o an derin düşünceye daldığının yazılıp çizilmesi de ilginçtir.)
***
Gelelim, Ertuğrul Özkök’ün “bir jest olarak Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu haç çıkarabilir mi?” sorusuna...
Papa kıyama durmaz, Bardakoğlu da istavroz çıkarmaz.
Çünkü bunları yapmak din adamlarının karşılıklı saygı ifadeleri değil, kaş yapayım derken göz çıkarmaları olur.
Zaten Özkök bir ansiklopediye baksa bile, bırakın bir Müslüman din adamını, herhangi bir Müslüman için bile istavroz çıkarmanın ancak “şaka” sınırlarında kalabileceğini anlar.
Tam da İsa’yı bir İslâm peygamberi olarak bildiği için yapmaz bu hareketi bir Müslüman. Bu davranışının her şeyden önce Hz. İsa’nın ruhuna ıstırap vereceğine inanır.
Uzun sözün kısası...
Birkaç ay önce İslâm dini hakkında olmadık şeyler söyleyen bir ruhani liderin yüzünü kıbleye dönüp böyle bir “duruş” sergilemesi yeterli ve anlamlı bir saygı ifadesidir.
Bu olayı ve benzeri konuları daha “uzatmamak” gerekir.
Çünkü bundan ötesi hem yanlış hem de gülünçtür.
Ve karşılıklı anlayış ve hoşgörüye yardım edeceği de çok kuşkuludur.
Vatan, 3.12.2006
|