Papa 16. Benediktus Türkiye’den rüzgâr gibi geçti. Türk ve dünya basınına bakacak olursanız bu ziyaret en azından Amerikan Başkanı Bill Clinton’ın 1999 depremi sonrası yaptığı ziyaret kadar ‘başarılı’ geçti.
Papa’nın Türkiye gezisinin ana amacı ne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Türkiye’nin AB üyeliği konusunda destek vermek ne Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le görüşüp el sıkışmak ne de Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun eleştirilerini dinlemekti.
Papa’nın bu gezide en büyük önem verdiği konu Roma’daki Katolik kilisesi ile İstanbul’daki Rum Ortodoks Kilisesi’ni yakınlaştırmaktı.
İki kilise arasındaki ayrılığın tarihi ve temelleri üzerine çok sayıda yazı okudunuz, her şeyi burada tekrar etmeyeceğim. Ama ayrılığın dini-teolojik nedenlerinin yanı sıra bir de siyasi sebebi olduğunu, bu sebebin de iki patriklik arasındaki üstünlük kavgasından kaynaklandığını yazmam gerek.
Rum Ortodoks Patriği’ne göre dünya üzerinde beş patriklik vardır, Roma’daki Papa o patriklerden sadece biridir ve bu eşit patrikler arasında İstanbul Patriği ‘eşitler arasında birinci’dir. Roma’daki Papa’nın hiç de bu fikirde olmadığını bilmiyorum söylememe gerek var mı?
İstanbul’daki patriğin kullandığı ‘ekümenik’ yani ‘evrensel’ sıfatı da esasen buradan gelir. ‘Eşitler arasında birinci’ olarak kendisini gördüğü için patrik ‘evrensel’dir, yani amiyane tabirle Roma’daki Papa dahil bütün patriklerin ‘patronu’dur.
Bizim devletimiz Türkiye’de patriğin ‘Fener Rum Patriği’ olduğunu söylüyor ve aynı patriğin ‘Ben sadece Fener’in değil öncelikle bütün Rum-Yunanlıların, sonra da Doğu kiliseleri mensupları ve protestanlar hariç bütün Hıristiyanların patriğiyim’ manasında kullandığı ‘ekümenik’ sıfatından rahatsız oluyor.
Oysa bizim Müslümanlığımızdan şüphe duymamıza gerek yok. Patrik kendini ‘ekümenik’ olarak niteleyince biz onun cemaati olmayacağız.
Patrik kendini hangi sıfatla nitelemek isterse onu kullanır, konunun bizi ilgilendirmemesi gerekir. Patriğin kendisinden ‘ekümenik’ olarak söz etmesinden en çok Papa’nın ve mesela Türkiye’deki Ermeni Patriği’nin rahatsız olması gerekir.
Ama bakın ne oldu, Papa ile Patrik bir ortak bildiriye imza attılar ve Papa o belgede Patriğin sıfatının ‘ekümenik’ olmasına itiraz etmedi.
Bizdeki gibi milliyetçiler Katolikler arasında da var mı bilmiyorum ama dünya basınının önde gelen gazetelerinin hiçbirinde ‘Papa, Patriğin ekümenikliğini kabul etti’ diye bir şey yazıldığına rastlamadım.
Dün tam bu yazıyı yazarken CNNTürk’te Mithat Bereket’in Manşet programı başladı ve Bereket’in konuğu Ermeni Patriği Mesrop 2 idi. Mithat Bereket Ermeni Patriği’ne bu ekümeniklik meselesini sordu, Patrik mealen şu cevabı verdi: “Ben Diyanet İşleri Başkanı’na ‘Hocam’ diye hitap ettiğimde Müslüman olmuş ve onun otoritesi altına girmiş olmuyorum. Aynı şekilde Patrik Bartholemeo’ya yazışmalarda veya konuşmalarda ‘Ekümenik’ deyince de Rum Ortodoks olmuyorum. Bu daha çok protokoler bir şey ve açıkçası çok da önemli değil.”
Konunun gerçek muhataplarının önemsemediği, zaten hem Rum hem de Ortodoks olanlar üzerindeki etkisinin bile sınırlı olduğu bilinen İstanbul’daki Patrik Bartholemeo’nun kendisinden ‘ekümenik’ diye söz etmesine bizim neden bu kadar önem verdiğimizi anlamak gerçekten kolay değil.
Radikal, 2.12.2006
|