Haftalık Newsweek dergisinin geçen haftaki sayısında, Zeyno Baran imzasıyla yayımlanan ve “Türkiye’de 2007’de darbe olasılığının yüzde 50 olduğu” yolundaki makale, Ankara’da gerek hükümet gerekse bazı gazeteler nezdinde sert tepkiyle karşılandı.
Türkiye’yi her defasında onlarca yıl geriye götüren darbe kelimesini duymak istemeyenlerden biri olmama karşın, 83 yıllık Cumhuriyet tarihinde üç darbe ve bir de dolaylı yollardan Erbakan Başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan 4 darbeyi yaşamış biri olarak, benim de aklıma zaman zaman, “Doğrudan olmasa da dolaylı bir darbe olur mu?” sorusu takılıyor doğrusu. Çoğu Türk insanının da özel toplantılarında, darbe konusunu tartıştığını biliyorum. Mevcut durumda bu tartışmanın nedeni, iktidardaki AKP hükümetinin, İslami tabanı olması ve laikliği zedelediği endişesinden kaynaklanıyor.
Peki geçmişimizde gerçekleşen 4 darbeden yalnızca bir tanesinin, laiklik ilkesini sulandırdığı endişesiyle Erbakan’a yönlendirildiğini, diğer üçünün ise laik olduğunu varsaydığımız iktidarlara yönelik yapıldığının nedenlerini hiç düşünüyor muyuz acaba? Ya da her darbe sonrası, askerin dikte ettirdiği anayasaların, sivillerin özgüvenini nasıl sarstığını ve dolayısıyla iktidarlara her defasında güdümlü siyasetçilerin neden geldiğine kafa yoruyor muyuz? Ya da her darbenin, Türkiye’de, mutlu azınlık dışında çoğu Türk insanına ekonomik ve sosyal acı verdiğini hiç düşünüyor muyuz?
Gelin görün ki, Türkiye’nin darbe geleneği, gerek yabancı gerekse Türkler arasında, halen ülkede, “Doğrudan olmasa da dolaylı bir darbe olur mu?” sorularının zaman zaman gündeme gelmesine yol açıyor. Nitekim, başlığımda adını kullandığım ABD’nin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Peter Schoomaker’ın da, 26 Ekim tarihinde Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında Türk meslektaşlarına olmasa da ABD Büyükelçilik mensuplarına, “Türkiye’de ordu müdahale eder mi?” diye, merak edip sorduğunu biliyorum. Tabi yanıtı da merak ediyorsunuzdur. Söyleyeyim. Schoomaker’ın bu sorusuna yanıt özetle şöyle olmuş; “Ordu, AKP’yi Türkiye’nin laik düzenine tehdit olarak görüyor. AKP, AB’ye sarılarak, orduya karşı denge sağlıyor. Türkiye, adeta Bağlantısızlar Hareketi üyesi gibi davranıyor... Dışişleri Bakanı (Abdullah Gül) sürgündeki Hamas lideriyle görüşen aynı hükümet, Ralston’ın (ABD’nin PKK Özel Temsilcisi emekli Orgeneral Joseph Ralston) PKK ile görüşmesine karşı çıkıyor... Ama, şu aşamada ordunun, bu hükümeti açıktan açığa devirmesine neden olacak bir gerekçesi yok. Şu aşamada hükümeti devirme konusunda başarılı olamazlar. Erdoğan’ın (Başbakan), Cumhurbaşkanı olması halinde, hükümetin laikliği de zedeleyebilecek kararlarını dahi veto etmesi beklenmiyor. Ardından yapılacak genel seçimlerde de AKP’nin iyi sonuçlar alması bekleniyor. Ordunun bu gelişmeler karşısında, ileride doğrudan bir müdahalesi değil de dolaylı bir müdahalesi olabilir.”
Gördüğünüz gibi, Türkiye’de ordunun, özellikle de dolaylı müdahale olasılığını, ABD ve Batı da gözardı etmiyor, biz Türklerin gözardı etmediği gibi. Görüştüğüm bir askeri kaynak, 1980 darbesinin sonrasında son 20 senede yetişen subayların, Türkiye’nin darbe noktasına gelmesini istemediklerini, böyle bir eylemin Türkiye’yi geriye götüreceğini ve darbe sonrası ülkenin toparlanmasının çok zor olacağının bilincinde olduklarını dile getiriyor. Ama, bu subayların, hükümetlerin, laik değerlere özen göstermesinin şart olduğunu düşündüklerini de aktarıyor aynı kaynak. Ama maalesef, bizde kıstas laik değerler olup, bu değerlerin aslen yolsuzluk sonucu sıfırlandığını kimse görmek istemiyor.
Neyse konumuz darbelerdi. Bana göre, TSK’nın en ufak bir şekilde eleştirilmesine bile tahammül edemeyen bir ordunun, halen toplumu sindirmeye çalışması darbe kadar kötü bilesiniz.
Bugün, 2.12.2006
|