|
|
|
Erdoğan: Açık toplum olmaya mecburuz |
Başbakan Erdoğan, “İslâm Konferansı Örgütüne üye ülkelerde kadının kalkınmadaki rolü” başlıklı 1. Bakanlar Konferansında yaptığı konuşmada, “Geleceğimizi kapalı toplum modelleriyle şekillendirmemiz mümkün değil. Açık toplum olmaya, dünyaya açık bir gözle bakmaya mecburuz” dedi.
Başbakan Erdoğan, Dedeman Oteli’nde düzenlenen ‘’İslâm Konferansı Örgütü’ne üye ülkelerde kadının kalkınmadaki rolü’’ başlıklı 1. Bakanlar Konferansı’na katıldı. Konferansın açılışında konuşan Erdoğan, İslâm âlemi olarak her gün karşılaşılan çok önemli, çok ciddi meselelerin bulunduğunu ve bunların hep birlikte konuşulması ve sorunlara çözüm üretilmesi gerektiğini söyledi. Toplumun en üretken kesimini oluşturan kadınların, tarih boyunca bütün medeniyetlerin inşasına ve gelişmesine önemli katkılar yaptığını kaydeden Başbakan Erdoğan, İslâm toplumlarında kadınların sorunları, sıkıntıları olduğunu, sosyal hayata katılmalarının önünde engeller bulunduğunu belirterek, ‘’Ancak bu sıkıntıların kaynaklarından biri bana göre, iddiaların aksine dinin kendisi değil, din zannedilen törelerin ta kendisidir’’ dedi.
Kadınların sadece kadın oldukları için haksız rekabete maruz kalmaları ve ayrımcılığa uğramalarının da kabul edilemeyeceğini belirten Erdoğan, ‘’Kadına karşı ayrımcılık ırkçılıktan daha yanlıştır, daha tehlikeli, daha ilkel bir anlayıştır. Sadece töre cinayetlerinin önlenmesi konusunda değil, kadınlarımızın, kız çocuklarımızın karşılaştığı diğer sorunlar üzerinde de durmalıyız’’diye konuştu.
Konferansın yararlı ve anlamlı olduğunu da dile getiren Erdoğan, ‘’İnanıyorum ki, burada İslâm toplumlarındaki çeşitliliği ve kültürel çoğulculuğu referans alarak bir öz eleştiri süreci geliştirebiliriz. Geleceğimizi kapalı toplum modelleriyle şekillendirmemiz mümkün değil. Açık toplum olmaya, dünyaya açık bir gözle bakmaya mecburuz’’ dedi.
Seçim zamanında yapılacak
Başbakan Erdoğan, İstanbul’dan Ankara’ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda, bir soru üzerine seçimin zamanında yapılacağını, erken seçimin gündemlerinde olmadığını belirterek, ‘’Şu anda sağlıklı çalışan bir parlamento var ve bu parlamento da vakti saati geldiğinde cumhurbaşkanı seçimini yapacaktır’’ dedi.
Türkiye’nin her şeyinin gayet güzel işlediğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: “Kimsenin farklı bir yorum getirmesi doğru değildir. Bu, ülkeye, bana göre yanlış bir yaklaşımdır. Ülkedeki gayet güzel işleyen siyasi havayı olumsuz etkileme gayretidir ki bu sadece siyasi havayı etkilemekle kalmaz, ekonomik hava da bunun zararını görür. Piyasalara, ülkeye bunun zararı olur. Böyle bir yaklaşım içine girmektense karar Anayasa’da bellidir. 5 yılda bir seçim yapılır, cumhurbaşkanı seçimi 7 senede bir yapılır, buna alışmaları lazım. Buna da iktidarıyla, muhalefetiyle hepsi, hepimiz alışacağız. Bizim gayretimiz budur.’’
|
/ İSTANBUL
21.11.2006
|
|
|
Heykelleri soracaklar |
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, AKP İzmir İl Gençlik Kollarınca düzenlenen panelde Kemalizm için söylediği sözler sebebiyle medya tarafından adeta linç girişimine maruz kaldı. “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. AB sürecinde artık bizlere ’Neden her yerde Atatürk heykelleri, fotoğrafları var?’ diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır” sözleri, Yayla’yı boy hedefi haline getirdi.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, AKP’nin düzenlediği panelde Kemalizm hakkında söylediği sözler sebebiyle medya tarafından adeta linç girişimine maruz kaldı.
AKP İzmir İl Gençlik Kolları tarafından hafta sonu düzenlenen ’Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin toplumsal etkileri’ konulu panele konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Yayla, “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. Kemalizm medeniyeti çözücü bir süreçtir. AB sürecinde artık bizlere “Neden her yerde bu adamın (Atatürk) heykelleri, fotoğrafları var?’ diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır” demişti.
Siyaset felsefesi üzerine bilimsel araştırmalar yapan Prof. Dr. Yayla, Atatürk hakkında söylenen ’Türkiye’yi Ortaçağ karanlığından kurtardı’ yönündeki ifadeler için de “Bir kere Ortaçağ tarihi İslâm dünyasını değil, Avrupa’yı ilgilendirir. Cumhuriyet dönemini bir bütün olarak düşünemezsiniz. Cumhuriyet dönemi soyut bir öznedir. Soyut özneyi yüceltmek anlamsız. 1925-1945 ile 1950 sonrasını aynı değerlendiremezsiniz. Bu dönemler birbirinin panzehiridir” ifadelerini kullanmıştı.
Yerel ve ulusal basından bazı gazeteler, Prof. Dr. Yayla’nın bu sözleri üzerine adeta linç girişimi başlattı. İzmir’de bölgesel yayın yapan bir gazete, “hain” ilân ettiği Prof. Yayla’nın sözleri, daha sonra ağırlığını Doğan grubuna bağlı gazetelerin oluşturduğu diğer bazı medya organlarında “Densiz profesör,” “Hocaya bak!”, “AKP’nin panelinde Kemalizm eleştirisi” ve “Atatürk fotoları rahatsız etmiş” gibi başlıklarla haber yapıldı.
Prof. Dr. Yayla, kendisini vatan haini ilân edip, hedef gösterdiğini belirtiği gazete hakkında tazminat dâvâsı açacağını söyledi. Prof. Dr. Atilla Yayla, demokratik rejimi savunan liberal biri olduğunu vurgulayarak, Kemalizm’in gelişmiş bir ideoloji olmadığını kaydetti.
AKP’nin, Yayla'yı suçlamasına tepki
Paneli yöneten AKP İzmir Milletvekili Zekeriya Akçam, İzmir İl Başkanı Ali Aşlık ve Gençlik Kolları İzmir İl Başkanı Zafer Kürkçü’nün Yayla’yı suçlamaları tepki çekti.
AKP İzmir Milletvekili Akçam Yayla’nın sözlerini “talihsiz” olarak niteleyerek “Son derece üzgünüm ve şaşkınım. Bu sözler talihsiz. Ancak Prof. Dr. Yayla’nın bu sözleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli ve partiye mal edilmemeli. Ben kendisini tanımıyorum, masa başında tanıştık. Söylediklerine kesinlikle katılmıyorum. Tezine de itiraz ettim. Bir partinin çatısı altında böyle konuşmamalıydı. Gitsin reklâmını başka yerde yapsın, onun yeri burası değil” dedi. AKP İzmir İl Başkanı Ali Aşlık da AKP’nin laik, demokratik cumhuriyet ile Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bir parti olduğunu belirterek, “Prof. Yayla’nın sözlerini derin bir üzüntü içinde dinledim ve salonu terk ettim. Sözlerini parti olarak kesinlikle doğru bulmuyoruz” dedi.
AKP Gençlik Kolları İzmir İl Başkanı Zafer Kürkçü ise Prof. Dr. Yayla’nın YÖK’te bir öğretim üyesi olduğunu, devletle kavgalı olmadığını, hakkında açılmış dâvâ da bulunmadığını belirterek, konferansa görüşlerini bilmeden dâvet ettiklerini öne sürdü. Kürkçü, “AKP olarak panelistlerin söyledikleri sözlerin sorumluluğunu almayız. Onu bir söz üstadı olarak dâvet ettik. Ancak sözlerine dikkat etmeliydi” diye konuştu.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
21.11.2006
|
|
|
Güçlü bir AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var |
Dünya Ekonomik Forumu ekonomisti Charles Emmerson, güçlü bir Avrupa Birliği’nin (AB), Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu söyledi.
Türkiye’ye ilişkin Avrupa Risk Raporu’nun da hazırlayıcılarından olan Emmerson, 23-24 Kasım tarihlerinde İstanbul’da yapılacak olan Dünya Ekonomik Forumu Türkiye Zirvesi öncesinde soruları cevaplandırdı. Türkiye’nin, AB’nin geleceğine, ekonomik, kültürel ve güvenlik açısından çok büyük katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip olduğunu belirten Emmerson, gelecek 10-20 yıl içinde, Türkiyesiz bir AB’nin refahını sürdürmesi, istikrarını koruması ve küresel bir güç olmasının çok zor olduğunu ifade etti. Türkiye’nin, farklı kültürler arasında birleştirici bir role sahip olduğunu ifade eden Emmerson, Avrupa içinde de yer alan, Türkiye gibi farklı kültürler arasında diyalog sağlayabilecek bir ülkenin, AB üyesi olmasının AB’yi de güçlendireceğini vurguladı.
Emmerson, Türkiye’nin jeostratejik, güvenlik, ekonomik ve enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılması açısından önemli bir kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Türkiye’nin AB’ye risk oluşturan bir ülke olmaktan çıkarak, AB’nin gelecekteki güvenlik ve refahını tehdit edecek risk unsurlarını azaltıcı bir ülke olduğunu göstermesi gerektiğini belirten Emmerson, Türkiye’nin, AB’nin risklerini azaltan bir ülke olduğu görüldükçe, AB açısından vazgeçilmezliğinin de anlaşılacağını anlattı. Türkiye’nin, alternatif bir enerji yolu olarak AB’nin enerji güvenliğinde çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Emmerson, özellikle son olarak Rusya’nın Avrupa’ya giden doğal gazı kesmesinin ardından ortaya çıkan krizin, Türkiye’nin, alternatif enerji rotasındaki önemini ortaya çıkardığını söyledi. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı gibi hatların, Türkiye’nin jeostratejik önemini daha da artırdığına dikkati çeken Emmerson, diğer inşa edilecek boru hatlarıyla da, enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınabileceğini, bunun Türkiye’yi, Avrupa’ya daha da yakınlaştıracağını kaydetti. Emmerson, Türkiye’nin önemli bir alternatif enerji nakil rotası olması avantajıyla, AB’nin enerji riskini azaltıcı bir ülke olduğunu ifade etti.
|
/ ANKARA/CENEVRE
21.11.2006
|
|
|
AB Aralık zirvesinde Türkiye yok |
AB Dönem Başkanı Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, Türkiye konusunun 14-15 Aralık’taki AB zirvesinde ele alınmayacağını söyledi. Helsinki’de düzenlenen ulusal parlamentoların AB komisyonları toplantısında konuşan Vanhanen, Türkiye ile müzakerelerin başlatılmasını “büyük bir başarı” olarak nitelendirerek, “Fakat katılım müzakereleri Kıbrıs’la ilgili sorunlar yüzünden birbirine dolandı” dedi.
AB dönem başkanı olarak, Kıbrıs’ta, Türkiye’nin müzakere sürecini olası bir krizden koruyacak ve tüm tarafların çıkarına olacak bir çözümün müzakere edilmesinden yana olduklarını bildiren Vanhanen, bunun içeriğini şöyle anlattı:
“Türkiye’nin Kıbrıs (Rum kesimi) gemi ve uçaklarına limanlarını ve havaalanlarını açmasına ve Kuzey Kıbrıs ile (AB arasında) doğrudan ticarete izin verecek bir çözüm arayışındayız. Çözüm paketimiz sınırlı unsurlar barındırıyor. Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm getirmiyoruz. Bu BM’nin görevidir.”
Tüm tarafların müzakereden yana olduklarını ve hiç kimsenin alternatif bir öneriyle ya da “önerileriniz kabul edilemez” yaklaşımıyla gelmediğini kaydeden Vanhanen, “Hepimiz aynı sayfadayız. Bu nedenle Dönem Başkanlığı hala bir çözümün mümkün olduğuna inanıyor” diye konuştu.
Geçmişe değil geleceğe bakılmasını isteyen Vanhanen, zamanın daraldığını belirterek, Türkiye’nin taahhütlerine bağlı kalmaması durumunda AB’nin katılım müzakerelerini etkileyecek çıkarımlarda bulunmak zorunda kalacağını ifade etti.
“Bu iyi bir senaryo değil ve belirsiz bir gelecek anlamına geliyor” diyen Vanhanen, AB Komisyonu’ndan Aralık ayının ilk haftasında önerilerini sunmasını beklediklerini bildirdi.
Finlandiya Başbakanı Vanhanen, Türkiye’nin limanlarını açmaması durumunda AB’nin cevabının AB Dışişleri Bakanları tarafından 11 Aralık’taki Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nde belirleneceğini söyledi. Vanhanen, “Bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Dönem Başkanlığı, Türkiye konusunu AB Aralık zirvesine taşımayı düşünmemektedir. Kararlar bundan önce alınacak. Aralık zirvesinde AB’nin genişleme sürecinin geleceği dahil diğer konular görüşülecek” diye konuştu.
|
/ BRÜKSEL
21.11.2006
|
|
|
Rehn: Yeni zirveye gerek yok |
AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn, 17 Aralık 2004 AB Zirvesini hatırlatarak, ‘’Türkiye konusunda zaten bir zirve yapmıştık. Yenisine gerek yok’’ dedi.
Rehn’e, Makedonya Dışişleri Bakanı Antonio Milososki ile görüşmesinden sonra düzenlediği basın toplantısında, Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen’in aralık ayındaki AB Zirvesinde Türkiye konusunun gündeme gelmeyeceği yönündeki konuşması hatırlatıldı. Limanların açılmaması durumunda AB’nin Türkiye hakkındaki kararı 11 Aralık’taki Dışişleri Bakanları toplantısında (AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi) alması gerektiği görüşüne katıldığını belirten Rehn, bu durumda AB Komisyonunun işleyişi dikkate alındığında kendilerinin önerilerini 6 Aralık’ta sunmalarının ‘’mantıklı göründüğünü’’ söyledi. Başka bir soru üzerine Avrupa Parlamentosu (AP) Dışişleri Komisyonu Başkanı Alman Hristiyan Demokrat Elmar Brok tarafından AB Komisyonunu eleştiren ifadelerle kaleme alınan genişleme stratejisi raporunu da değerlendiren Rehn, ‘’hazmetme kapasitesiyle’’ ilgili tartışmada bir kesimin genişlemenin stratejik önemiyle barış ve istikrarı daha geniş bir bölgeye yaymasını öne çıkarırken diğer bir kesimin AB’nin kurumsal ve anayasal kapasitesine öncelik verdiğini hatırlattı. AB Komisyonu olarak genişleme stratejisini hazırlarken her iki görüşü de dikkate aldıklarını vurgulayan Rehn, bugün AP Dışişleri Komisyonunda kendisinin de katılımıyla taslak raporun ‘’genişçe fakat sorumluca tartışılmasını’’ istedi.
|
/ BRÜKSEL
21.11.2006
|
|
|
CHP, krizler konusunda son derece tecrübeli |
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili kriz çıkacağı yönündeki açıklamalarına ilişkin ‘’Sayın Baykal’ın temsil ettiği siyasî anlayış, ima ettiği krizler konusunda son derece deneyimlidir” dedi.
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Mumcu’yu parti genel merkezinde ziyaret etti. Mumcu ziyarette bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili açıklamalarını sorması üzerine, şunları ifade etti: ‘’CHP ve lideri Baykal, Türkiye’nin gerçeklerinden çok uzaklaşmış durumda. Bütün meseleyi, Cumhurbaşkanlığından ve laiklikten ibaret sanıyorlar. Türkiye’de milyonlarca insanın açlık ve sefaletle karşı karşıya kaldığını, Türk ekonomisinin borç batağı içinde, ülkenin siyasî iradesinin de bir bağımlılık tuzağına düşecek kadar felâkete sürüklendiğini görmezden gelmektedirler. ‘O olsun, bu olsun, kılığı şu olsun, karısının saçı böyle olsun, kendisinin gözü böyle olsun’ gibi tartışmalar, saçma tartışmalardır. Doğrusu, Anayasa’yı değiştirip sandığı milletin önüne getirip Cumhurbaşkanını iki turlu seçimle halka seçtirmektir. Adının içinde halk olan bir partinin halk gitmekten bu kadar korkuyor olması şaşırtıcıdır.’’
Bir gazetecinin, ‘’Baykal, Erdoğan’ın bu konudaki ısrarından vazgeçmezse kriz olacağından bahsetti. Sizin düşünceniz de bu yönde mi?’’ sorusu üzerine Mumcu, ‘’Sayın Baykal’ın temsil ettiği siyasî anlayış, ima ettiği krizler konusunda son derece deneyimlidir. Bence kendisine sorun. Belki kendisi ayrıntıları anlatır. Biz ülkeyi krizle korkutmak yerine çözümle müjdelemeyi tercih ederiz. Korkutmak yerine çözümü söylüyoruz. Gelin Anayasa’yı değiştirelim ve Cumhurbaşkanını halka seçtirelim’’ dedi.
|
/ ANKARA
21.11.2006
|
|
|
Aile mercek altında |
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), şimdi de Türk aile yapısını araştırıyor. Aile Araştırma Kurumu ile işbirliği yapan TÜİK, düzey-1 seviyesinde yani 12 bölgede, yaklaşık 30 bin aileden aldığı bilgilerle, Türkiye’de ailenin yapısını ortaya koyacak.
Yaşam memnuniyeti ve yoksulluk gibi toplumun ilgisini çekecek araştırmalara imza atan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), şimdi de Türk aile yapısını araştırıyor. Alınan bilgiye göre, Aile Araştırma Kurumu ile işbirliği yapan TÜİK, düzey 1 seviyesinde yani 12 bölgede, yaklaşık 30 bin aileden aldığı bilgilerle, Türkiye’de ailenin yapısını ortaya koyacak. Konuya ilişkin alan araştırması tamamlanırken, analiz çalışmaları sürüyor. TÜİK’in bu çalışmayı tamamladıktan sonra kamuoyu ile paylaşması hedefleniyor.
Araştırmada ailelere, evlenme tercihlerinden, boşanma nedenlerine, komşu ziyaretlerinden evlat edinmeye kadar geniş bir yelpazede ilginç sorular yöneltildi. Ailelere, anne ve baba ile ilişkilerin nasıl olduğu, yaşlılara bakılıp bakılmadığı, kendileri arasında hediye verip vermedikleri soruldu. Araştırma ile Türkiye’de ailelerin TV izleme saatinden, çocuklara verilen cezanın türlerine, düğün yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa burada kına gecesi adetine uyulup uyulmadığı gibi geleneklerin sürüp sürmediğini anlamaya yarayacak bir çok soruya da cevap arandı. Araştırma kapsamında evlenirken karşı cinste aranan şartlar sorulurken, ideal evlilik yaşı ve çocuk sayısına ilişkin görüşler de alındı. Aile içinde hangi konularda tartışmaların yaşandığı da araştırma kapsamında seçilen ailelere yöneltilen sorular arasında bulunuyor. Bunun yanında hâlâ Türkiye’de ailelerin geniş aile şeklinde mi yoksa çekirdek aile olarak mı yaşadıkları da ortaya konacak.
|
/ ANKARA
21.11.2006
|
|
|
Yoksul çocuklar için el ele |
Çocuk yoksulluğunun çeşitli boyutlarını tartışmak ve çözüm yolları üretmek amacıyla Deniz Feneri Yoksulluk Araştırmaları Merkezi (DEYAM) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde Çocuk Yoksulluğu Çalıştayı düzenlediler.
1001 Çocuk 1001 Dilek Projesi Çocuk Mektupları’nın analiz edilerek tartışıldığı toplantıya Tarlabaşı Toplum Merkezi Yöneticisi Neşe Erdilek ev sahipliği yaptı. Toplantıya İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve DEYAM Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Korkut Tuna, Bilgi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu’ndan Başak Ekim, Unicef’ten Belül Ünlütürk’ün yanı sıra akademisyenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve gazeteciler katıldı.
2600 mektuptan 1936’sı üzerinde inceleme yapıldığını, % 51’inin erkek % 49’unun kız çocuğu mektuplarından seçildiğini söyleyen Pınar Uyan Semerci, mektuplarda sağlık talebi önceliğinin dikkat çekici boyutta olduğunu belirtti. Sağlık talebini; kendine ait oda, anne ve baba ile beraber yaşama talebi, utanmadan okula gidebilme, eğitime devam edebilme, eve ekmek getiren baba özlemi, birinden bir hediye alma isteğinin takip ettiğini söyledi. Mektuplarda en çok bilgisayar talebinin olduğunu ifade eden Semerci, bunun iyi eğitim talebi paralelinde olduğunu ifade etti.
|
Canan KARAKAŞ
/ İSTANBUL
21.11.2006
|
|
|
Rusya da dinsiz kalamadı |
11 Eylül sonrası İslâmla terörü özdeşleştirmek için yürütülen uluslar arası propagandalara karşın, Ortodoks dünyasının önemli merkezlerinden Rusya’da son yıllarda İslâmiyeti seçenlerin sayısı artıyor.
Milliyet’ten Cenk Başlamış’ın haberine göre, Rusya’nın 144 milyonluk nüfusunun yaklaşık 20 milyonu Müslümanlardan oluşuyor. İslâm geleneksel olarak ülkenin güney kesimlerinde, özellikle Kafkasya’da yaygın bir din. Savaşın yoğun yıllarında Rus medyası da Çeçenlerle, dolayısıyla Müslümanlarla terörizmi neredeyse eşanlamlı kullandı. Ancak İslâmiyetle ilgili bu olumsuz havaya karşın, Rusya’da Müslümanların sayısı son dönemde artmaya başladı.
MEDYANIN PROPAGANDASI GERİ TEPTİ
Sürecin en dikkat çeken yönü, Ruslar arasında da din değiştirenlerin görülmesi. İslâmiyeti seçenlerin yüksek sayılara ulaştığını iddia etmek güç olsa da bu yönde bir ilginin ortaya çıktığını, konuya yakın herkes kabul ediyor. Müslüman ailelerden gelenler arasında da son dönemde ibadete yönelenlerin sayısında artış var. Bunların bir bölümü İslâm karşıtı propagandaya duydukları tepkinin kendilerini ibadete yönelttiğini gizlemiyor.
MOSKOVA’DA 2 MİLYON MÜSLÜMAN
10 milyonu aşkın nüfusunun yaklaşık iki milyonu Müslümanlardan oluştuğu sanılan Moskova’da, toplam dört cami var. Bunlardan en çok tanınanı ve daha çok Tatarların rağbet ettiği merkez camiinin bulunduğu alanda beş bin kişilik yeni bir cami yapılıyor. “Tarihî Cami” olarak bilinen 200 yıllık camiye ise daha çok Orta Asya ve Kafkas kökenlilerle sayıları az da olsa Türkler gidiyor. Burası, diğerleri gibi özellikle Cuma namazı sırasında doluyor ve yer bulamayanlar soğuk havada avluda seccade ya da gazete üzerinde namaz kılıyor.
Moskova’nın Müslümanlar için kıyafet satan tek mağazası “Cemile” ile “helâl et ürünleri”nin satıldığı küçük bir dükkânın da bulunduğu camide hafta sonları Kur’ân ve Arapça kursları veriliyor. Kurslara Tatarlar, Çeçenler, Abhazlar ve yeni Müslüman olan Ruslar katılıyor. Söz konusu cami, bayramda toplanan fitrelerle 100 yoksul Müslümana 500 ruble (yaklaşık 26 YTL) yardım yapıyor.
İSLÂM, İNTERNETTEN YAYILIYOR
Kur’ân ve Arapça kurslarını yöneten cami görevlisi Ramil Hazret bazı Ortodoksların İslâmiyete yönelmesini, “Bence bu kişiler kafalarındaki sorulara cevap bulmaya çalışıyorlar. Günümüzde internet yardımıyla pek çok bilgiye ulaşmak mümkün. Böylece İslâmiyetle tanışıyorlar” diyor.
Hazret, İslâmda Hıristiyanlıktaki gibi aracı bulunmamasının bu kişileri etkilediğini, ayrıca alkol gibi alışkanlıklardan kurtulmak isteyenlerin Müslümanlığı seçtiğini düşünüyor. Moskova’da yerel halkın Müslümanlara nasıl davrandığı sorusuna ise, “Moskovalılar genel olarak yabancıları sevmez. Ama bunun sebebi daha çok sosyo-ekonomik sorunlar” cevabını veriyor.
KEŞİŞ DE HUZURU İSLÂM’DA BULDU
Müslüman olan Ruslardan biri de daha geçen yıla kadar manastırda yaşayan keşiş Mihail Kiselyov. Babası da rahip olan Kiselyov, din eğitimi aldıktan sonra Yaratıcıya en iyi hizmet yolunun keşişlikten geçtiğine karar vermiş. Kiselyov, internetteki “islam.ru” sitesine yaptığı açıklamada, “Ama kitaplarla gerçek hayatın uymadığını gördüm. Keşiş, ideal Hıristiyan demek. Fakat çevremde böyle insanlar göremeyince hayal kırıklığına uğradım. Üstelik, kendimi aile kurmaktan mahrum etmenin Allah’ın benden istediği bir şey olmadığını anladım” diyor. Eski keşiş bu yıl Müslüman olarak Mikael adını almış.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
21.11.2006
|
|
|
Ahşap bina 4 kişiye mezar oldu |
Fatih’te ahşap bir binada çıkan yangında 4 kişi hayatını kaybetti. Alınan bilgiye göre, Balat Kiremit Caddesi Duhacı Sokak’taki 3 katlı ahşap binada belirlenemeyen bir sebeple yangın çıktı.
Yangında, ikinci katta mahsur kalan Perihan Koç (27), kızları Tuğçe (6) ve Tülin (3) ile o sırada aynı dairede bulunan komşularının çocuğu Kemal Bakır (5) hayatını kaybetti. Binanın giriş ve 1. katında bulunanlar ise pencerelerden atlayarak yanmaktan kurtuldular. Olay yerine gelen Fatih ve Beyoğlu itfaiye ekipleri, çevredeki binalara sıçramadan yangını söndürdü.
|
/ İSTANBUL
21.11.2006
|
|
|
TAYAD’lılar AP’nin bürosunu bastı |
Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyesi bir grup, F tipi cezaevlerini protesto amacıyla Associated Press’in (AP) Ankara’daki bürosunu bastı.
Alınan bilgiye göre, AP’nin İran Caddesi’ndeki temsilciliğine gelen TAYAD üyesi grup, F tipi cezaevlerini protesto eden sloganlar atmaya başladı. Büronun penceresinden F tipi cezaevlerini protesto eden İngilizce ve Türkçe pankartlar sarkıtan ve sloganlar atan grup, ayrıca pencereden sokağa çeşitli bildiriler de fırlattı. Polis yetkilileri, önce eylemcilerle görüşerek, onları vazgeçirmeye çalıştı. Gruptakilerin “eyleme devam edeceklerini” belirtmeleri üzerine, müdahale kararı alındı. Polis, önce çilingir çağırdı, kapının açılmaması üzerine itfaiyeden yardım istendi. İtfaiye ekiplerinin kapıyı açmasından sonra içeriye göz yaşartıcı bomba atıldı. Polis, TAYAD üyesi 29 kişiyi gözaltına alırken, eylem sırasında büroda, AP’nin 3 çalışanın bulunduğu öğrenildi.
|
/ ANKARA
21.11.2006
|
|
|
Öğrenciler ve vekillerle sigaraya karşı yürüdü |
TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bazı milletvekilleri öğrencilerle birlikte, ‘’Sağlıklı gelecek, maddeye değil, sevgiye bağlı’’ kampanyasına destek için Millî Egemenlik Parkından Meclise yürüdü.
Başkanvekili Pakdil, TBMM Tören Salonunda yaptığı kanuşmada Türkiye’de yaklaşık 200 bin madde bağımlısı bulunduğuna ve bunun tehlikesine dikkati çekerek, bir kişinin yanında sigara içmenin, o kişinin insan haklarını ihlal etmek anlamına geleceğini ifade etti. Bakan Çelik de öğrencilerden anne babalarına, ‘’Siz burada sigara içerseniz, ben de sigara içmiş gibi olurum. Pasif içici olmak istemiyorum’’ demelerini istedi.
|
/ ANKARA
21.11.2006
|
|
|
Oyunlarımız yok oluyor |
Yüzlerce yıllık tarihe sahip çelik-çomak, uzun eşek, topaç, aşık ve harmanbiç gibi oyunların, betonlaşmanın artması ve teknolojinin gelişmesi gibi etkenler yüzünden çocuklar arasındaki yeri unutuldu.
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nden emekli Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, yaptığı açıklamada, çocukların ruhsal ve sosyal gelişiminde büyük bir öneme sahip olan çocuk oyunlarının, yaygınlaşan internet ve bilgisayar kullanımı ile artık tek tek unutulmaya başladığını belirtti.
|
/ KONYA
21.11.2006
|
|
|
Sigarayı bırakın tatile çıkın |
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şennur Dabak, günde ortalama 3 YTL harcanan sigarayı bugün bırakacak tiryakilerin 88 gün sonra Antalya’da, 420 gün sonra ise Hawaii’de bir hafta tatil yaparak kendini ödüllendirebileceğini belirtti.
Doç. Dr. Dabak, Türk insanının en çok tatil yapamamaktan şikayet ettiğini hatırlatarak, “İşte fırsat, bugün sigarayı bırakın 88 gün sonra Antalya’da, 420 gün sonra ise Hawaii’de tatil yapın. Üstelik bağımlılık, sırt ve bel ağrıları, prostat, göğüs, boğaz, karaciğer, yemek borusu, ağız, gırtlak, mide ve rahim kanseri, çocukluk solunum problemleri, şeker hastalığı, ilaca karşı bağışıklık, kulak enfeksiyonları, emphysema, kalp hastalıkları, kısırlık, kangren, erken doğum ve bebeğin hafif doğması, menopoz, erken yaşlanma, iyileşme zorluğu ve diş kaybı hastalıkları riskinden de kurtulun” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre son 40 yılda yüzde 250 oranında artış gösteren akciğer kanserinden Türkiye’de her yıl 30-40 bin kişinin öldüğünü ve akciğer kanserine yüzde 85 oranında sigaranın yol açtığı gerçeğini vurgulayan Dabak, şöyle konuştu:
“Sigarayı bırakarak en önemlisi sağlığımızı kazanacağız. Sigarayı bıraktığımız andan itibaren, 20 dakikada kan basıncı ve kalp hızı normale döner. Eller ve ayaklarımız ısınmaya başlar. 8 saat sonra kanda oksijen düzeyi normale döner. Kalp krizi riski düşmeye başlar. 24 saat geçince karbon monoksit (egzoz gazı) vücuttan atılır. Akciğerlerdeki balgam ve diğer birikimler temizlenmeye başlar. 48 saat sonra nikotin vücutta artık belirlenemez. Tat ve koku alma duyusu artmıştır. 72 saat geçtiğinde solunum yolları gevşediği için nefes almak kolaylaşır. Vücut enerjisi artar. 2-12 hafta arasında dolaşım bütün vücutta düzeldiği için yürümek kolaylaşır. 3-9 ay sonra öksürük, nefes darlığı düzelir. Akciğer işlevi yüzde 5-10 oranında artar. 5 yıl sonra kalp krizi riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner. 10 yıl sonra akciğer kanseri riski sigara içenlerin riskinin yarısına iner. Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş biri ile eşit olur.”
|
/ SAMSUN
21.11.2006
|
|
|
Kura Nehrinin bir bölümü dondu |
Doğu Anadolu Bölgesi’nde soğuk hava etkili oluyor. Gece hava sıcaklığı sıfırın altında 16 dereceye düşen Ardahan’da Kura Nehri’nin bir bölümü dondu.
Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, bölgede gece en düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Ardahan’da 16, Erzurum ve Kars’ta 13, Erzincan’da 6, Iğdır’da da 5 derece olarak ölçüldü. Ardahan’da aşırı soğuklar sebebiyle şehir merkezinden geçen Kara Nehri’nin bir bölümü üzerinde buz tabakalarını oluştuğu gözlendi.
|
/ ARDAHAN
21.11.2006
|
|
|
|