Batı ülkelerinde Genelkurmay Başkanlığı deniz, hava ve kara kuvvetleri arasında koordinatör rol oynarken, bizde “emir-komuta mekanizması” etrafında tüm orduların komutanıdır.
Örneğin Fransa’da Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri kendi ordu yapılarına ilişkin tüm yetkiyi taşırlar ve bu yetkiden dolayı Savunma Bakanlığı’na ayrı kanallardan sorumludurlar. Genelkurmay Başkanı kuvvetler arasındaki kopukluğu engellemek üzere bunlar arasında koordinatörlük yapar, emir-komutayı sadece yurt dışında yapılan, birden çok kuvvetin devreye girdiği operasyonlarda alır.
Benzer şekilde ABD’de de Genelkurmay Başkanı’na Silahlı Kuvvetler açısından verilen görev emir-komuta değil, askeri birimler arasında koordinatörlüktür.
Askeri güç Atlantik Donanması, Pasifik Donaması gibi değişik birimler arasında dağıtılmış, her biri ayrı ayrı kanallardan sivil otoriteye bağlanmış, sivil otorite ise yetkileri tek elde toplamıştır.
Batı demokrasilerinde ordu teşkilatlarının “dağıtılmış yetki ve koordinatör genelkurmay” mantığı üzerine kurulmasının temel bir nedeni vardır.
Bu neden savaş sonrası ortaya çıkan yeni savunma anlayışının, sadece askeri değil aynı zamanda sivil kaynakları, sadece savaş sırasında değil barış zamanında da sürekli seferber etmek mantığı üzerine kurulmasıdır.
Böyle olduğu oranda silahlı kuvvetlerin, siyasi karar yapıları ve organlarıyla teması doğal olarak artmıştır.
Ancak bu gelişmenin bir ağır riski de olmuştur. Topyekûn savunma stratejisi adı verilen bu yeni anlayışın varlığı, askeri yetkinin tek askeri elde toplanması halinde siyaset ve ekonominin de asker kontrolüne geçmesi ve askeri mantığa tabi olması tehlikesini beraberinde getirmiştir.
Batı ülkeleri, silahlı kuvvetleri sivil kaynak takip ve seferber etme alanına sokan bu stratejiyle birlikte, “askeri kurumların elinde yetki toplanmasını ve sistemlerin askerileşmesini engellemek” için çeşitli “önlemler” almışlardır.
Bu önlemlerin en önde gideni yazının girişinde sorduğumuz sorudaki Genelkurmay Başkanlıklarına ilişkin düzenlemelerdir. Yani bizden farklı ordu teşkilatlanma yapılarıdır.
Önlem çerçevesinde özellikle silahlı kuvvetlerin idari açıdan, hatta komuta açısından “merkezi yapıları esnetilmiş”, genelkurmay başkanları sadece koordinasyonla görevlendirilmiş, ordu birimleri ayrı ayrı “savunma bakanlıkları”na ya da ABD’de olduğu gibi, başkana bağlanmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ise, NATO içinde topyekûn savunma stratejisini bu denli aşırı merkezileşmiş bir ordu geleneği ve yapısıyla uygulayan tek ülkedir
Ve silahlı kuvvetler devlet yapısı içinde bu denli geniş bir özerkliğe sahipse, bunun temel nedenlerinden birisi aşırı merkezi bir yapıya sahip olmasıdır…
Bu yapı değişmeden bu ülkede sivilleşme yaşanamaz..
Ve ülkenin bu yapının değişmesini sağlayacak ve taşıyacak noktaya gelmesi için alması gereken bir hayli yol bulunmaktadır.
Yeni Şafak, 2.11.2006
|