Mehmet Ağar’la on yıl önce çok farklıydık. Susurluk sürecindeki duruşunu çok eleştirdim, sanırım kendisi de ısrar ve inatla yazdıklarımdan hoşnut değildi.
Tam on yıl geçti, bana sorarsanız ne o değişti, ne de ben.
Devir değişti, koşullar değişti, Ağar da farkında, ben de.
Mehmet Ağar özetle dedi ki: Vatanı kurtardık, şimdi de vatandaşı kurtaralım.
DYP tabanı da dahil çok kişi ayağa kalktı, isyanları oynadı.
Yine nefret gözleri mühürledi, kulakları tıkadı.
Oysa Ağar’ın cümlesinde iki hüküm var.
İlk olarak diyor ki, “Vatan kurtuldu”.
Elhak doğru: Apo hapiste, kurtarılmış bölgeler, ilçeler kalmadı, yollar kesilmiyor, her ay yüzlerce şehit vermiyoruz, örgüt ateşi kesmek zorunda kaldı, vb.
İkinci olarak diyor ki, “Vatandaşı da kurtaralım”.
Bu da doğru: Çünkü dağda 5 bin 500 eli silahlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Örgüt ham hayal uğruna ölüme hazır yüzlerce genci dağa çıkartabiliyorsa, bu işte bir yanlışlık yok mu?
Peki Mehmet Ağar ne demiyor?
“Af” demiyor, “Örgütü siyasi muhatap alalım” demiyor.
Neden demiyor, cesaret eksikliği mi, hiç sanmam.
Bence Ağar da siyasetin giderek Kürt ve Türk milliyetçiliği mengenesine sıkışmasından rahatsız.
Partisini ve liderliğini ortaya koymayı, çözümü makulde sunmayı deniyor.
Kızacağınıza düşünün: Gelecek yıl bu zamanlar sadece “laik mi, dinci mi?” veya “Türk milliyetçisi mi, yoksa Kürt milliyetçisi mi?” ikileminde oy atmayı içinize sindirecek misiniz?
Hürriyet, 15.10.2006
|