Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Ağar: Sözlerimin arkasındayım

Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın, Milliyet’e dün yaptığı değerlendirmede, DYP lideri Mehmet Ağar’ın, PKK sorunuyla ilgili olarak “dağda silah yerine ovada siyaset”, “annelerin hassasiyeti” biçiminde özetlenecek açıklamalarını “talihsiz” olarak nitelemesi ve kınaması gündemde geniş yer tuttu.

Org. Büyükanıt, Ağar’ın, “ovada siyaset” çağrısını bir “genel af çağrısı” olarak nitelemiş ve “şiddetle” kınadığını belirterek, “Dağdan inen nasıl siyaset yapacak?” diye sormuştu. Org. Büyükanıt, ayrıca Ağar’a, “Anaların feryadını duyduğunu söylüyor, herhalde cumartesi annelerinin feryadını kastediyor” serzenişinde bulunmuştu.

‘Anneleri ayıramayız’

DYP lideri Mehmet Ağar, dünkü görüşmemizde, Org. Büyükanıt’ın eleştirilerini değerlendirirken, “Bizim askerlerle polemiğe girme gibi bir düşüncemiz yok” dedikten sonra, Org. Büyükanıt’ın konuşmalarını detaylı biçimde incelemediği izlenimi edindiğini söyledi. Ağar şöyle devam etti:

“Eğer yaptığım konuşmaların metinleri tam olarak okunur ve detaylı olarak incelenirse bu sonuçların çıkmadığı anlaşılır. Sanıyorum Büyükanıt Paşa da, CHP lideri Baykal da konuşma metinlerimin tamamını detaylı biçimde okumamışlar.”

Ağar, “anneler”le ilgili olarak Org. Büyükanıt’ın “Herhalde cumartesi annelerinin feryadını kastediyor” sözlerine karşılık şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ben şehit asteğmenin annesinin sözlerini hatırlattım. Ama biz evladını kaybetme endişesiyle feryat eden anneler arasında ayrım yapmayız. Yüreği evladını keybetme korkusuyla yanan anneler arasında nasıl ayrım yaparsınız?”

Ağar, evladını kaybetme korkusu yaşayan annelerin feryadına siyasetçilerin kulak kapamayacağını yineledikten sonra, konuşmasının amacını da, “Yeni ölümler olmasın” biçiminde özetledi; “Bütün gayretimiz budur” diye ekledi.

Genel af çağrısı

Ağar, “dağda silah yerine ovada siyaset” sözlerini Org. Büyükanıt’ın “genel af çağrısı” olarak değerlendirmesine yönelik olarak da şöyle konuştu:

“Af nedir ben iyi bilirim. Af toplumsal bir talep haline gelmedikçe olmaz. Önce toplumsal iklimin oluşması gerekir.”

Ağar, “ovada siyaset” çağrısının bundan sonrası için çocukların dağa çıkmasını önlemeye yönelik bir yaklaşım olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

Dağ-ova bağlantısı

“Dağla ova arasında bir devri daim ilişkisi var. Ben dağla ova arasındaki bu bağlantıyı kesmeye dönük konuştum. Dağa çıkılmasın diye konuşuyorum. Dağla ova arasındaki ilişkiye biz bu yaklaşımla çomak soktuk. Bu PKK’nın beslenmesini kurutacak bir yaklaşımdır.”

Ağar, siyasetçi olarak bu sorunlara çözüm üretmenin sorumluluk gereği olduğunu da anımsattı ve yaklaşımını şöyle özetledi:

“Müşterek vatan”

“Benim konuşmalarım iyi okunursa şunu söylediğim görülür: Müşterek vatan iradesiyle sorunları çözeceğiz. Müşterek vatan vurgusu yaklaşımımı ortaya koyar. Türkiye, sorunlarını bu yaklaşımla aşabilir.”

Ağar, CHP lideri Baykal’ın, PKK konusunda uluslararası yeni bir senaryonun adım adım uygulanmakta olduğunu, bu senaryonun ortasında da Başbakan Erdoğan’ın bulunduğunu, senaryonun uygulanması için muhalefetten destek arandığını ve isim vermeden bu desteğin son dönem açıklamalarıyla Ağar tarafından verildiğini ima eden değerlendirmelerine de şu yanıtı verdi:

“Sayın Baykal da benim konuşmalarımı detaylı biçimde incelememiş. Ben tam da Baykal’ın ifade ettiği yeni senaryoyu çökerten bir yaklaşım gösterdim. Bu senaryoyu bozmuş oldum. Keza, ‘Cumhurbaşkanlığına çıkalım da ondan sonrası Allah kerim’ planını bozuyoruz. Sayın Baykal’ın bunu görmesi lazım, bunun için de konuşma metinlerimi iyi incelemesi gerekir.”

‘Sözlerimin arkasındayım’

Ağar, sözlerinin arkasında olduğunu vurgulayarak şöyle dedi:

“Ben ne söylediğimi iyi biliyorum. Üzerinde düşünülmüş, araştırmalara, çalışmalara dayandırılmış sözlerdir. Sözlerimin arkasındayım. Biz demokrasi ve millet tarafındayız. Ve bulunduğumuz yerde duruyoruz. Yaklaşımımız halk tarafından geniş kabul görmüştür.”

Milliyet, 15.10.2006

Fikret BİLA

16.10.2006


 

O zat demokrasi demek...

Asker sivil siyasete müdahaleye başlayınca nerede duracağının garantisi yoktur. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın DYP Lideri Mehmet Ağar’ı doğrudan hedef alan açıklamaları bunun bir göstergesi.

Büyükanıt gazetelerin Ankara bürolarıyla farklı bir ilişki içinde. Görüşlerini ya susup gözleriyle anlatıyor veya yazılı bir metinle bürolara iletiyor.

Susarak gözleriyle anlattıklarına Hürriyet’e yaptığı değerlendirmelerde tanık olmuştuk. PKK’nın şehit cenazelerine yönelik planlarıyla ilgiliydi sessizce anlattıkları.

Bu kez de yazarak veya telefonda birine yazdırarak anlatmış herhalde. İster susarak gözleriyle anlatsın, isterse yazılı metin yollasın, yaptığı anti-demokratiktir, dünyanın gidişatına terstir.

Türkiye eğer gerçek bir demokrasi olacaksa, asker kendini doğrudan ilgilendirmeyen konularda açıklama yapmayacak, siyasete müdahale anlamına gelen tavır ve tutumlardan kaçınacaktır.

Hem tam demokratik bir ülke olduğumuzu iddia edecek hem de askere siyasete müdahale hakkı verecek olursanız, ne deve ne kuş olan bir sistem yaratmış olursunuz.

Mehmet Ağar, halkın oylarıyla göreve gelmiş, Türkiye’nin sorunlarına sivil çözümler üretmek için ulusal irade tarafından yetkili kılınmış, meşru temeli olan bir siyasetçidir.

Onun siyasi konularda ki muhatabı diğer parti liderleri ve sözcülerdir, Genelkurmay Başkanı değil.

Ağar, askerin siyasete müdahalesini, bu müdahale karşısında suskun kalan iktidarı eleştirme hakkına sahiptir ama bu sözlerinden dolayı Genelkurmay Başkanı’nın ona yönelik bir açıklama yapma hakkı yoktur.

Vardır diyenler ya demokratik ilkeden habersizdir ya da bu ülkede bizim farkında olmadığımız bir rejim değişikliği gerçekleştiğini iddia etmektedir.

Türkiye, Avrupa standardında bir demokratik rejim hedefliyorsa askerlerin de yeni oyunun kurallarını bilmeleri ve bu kurallara uymaları kaçınılmazdır.

Eğer siyasi parti liderleri fikirlerini Genelkurmay karargâhına göre açıklayacak veya konuşmak için Genelkurmay’dan izin almak zorunda kalacaksa o rejimin adı demokrasi olmaz. O rejimin adı Mısır’ın yarı resmi gazetesi E-lAhram gibi bir şey olur.

Dağdaki militanların ovaya indirilip siyasete sokulması konusunda öneride bulunmak veya affa karşı çıkmak sivil siyasetin işidir. Siyasetçi bu tavrıyla seçmenin karşısına çıkar ve oy ister. Halk kimin fikirlerini kendisine yakın hissederse gider ona oy verir.

Asker bu tip konulardaki görüşlerini yetkili kurumlarda açıklayabilir. Yoksa kalkıp siyasi bir parti lideri gibi halkın meşru temsilcilerini hedef alan, onların politik önerilerini eleştiren açıklamalarda bulunamaz, bulunmamalıdır.

Herkes demokrasinin kurallarıyla yaşamaya alışmalıdır.

Sabah, 15.10.2006

Ergun BABAHAN

16.10.2006


 

Çözümü makulde sunmayı deniyor

Mehmet Ağar’la on yıl önce çok farklıydık. Susurluk sürecindeki duruşunu çok eleştirdim, sanırım kendisi de ısrar ve inatla yazdıklarımdan hoşnut değildi.

Tam on yıl geçti, bana sorarsanız ne o değişti, ne de ben.

Devir değişti, koşullar değişti, Ağar da farkında, ben de.

Mehmet Ağar özetle dedi ki: Vatanı kurtardık, şimdi de vatandaşı kurtaralım.

DYP tabanı da dahil çok kişi ayağa kalktı, isyanları oynadı.

Yine nefret gözleri mühürledi, kulakları tıkadı.

Oysa Ağar’ın cümlesinde iki hüküm var.

İlk olarak diyor ki, “Vatan kurtuldu”.

Elhak doğru: Apo hapiste, kurtarılmış bölgeler, ilçeler kalmadı, yollar kesilmiyor, her ay yüzlerce şehit vermiyoruz, örgüt ateşi kesmek zorunda kaldı, vb.

İkinci olarak diyor ki, “Vatandaşı da kurtaralım”.

Bu da doğru: Çünkü dağda 5 bin 500 eli silahlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Örgüt ham hayal uğruna ölüme hazır yüzlerce genci dağa çıkartabiliyorsa, bu işte bir yanlışlık yok mu?

Peki Mehmet Ağar ne demiyor?

“Af” demiyor, “Örgütü siyasi muhatap alalım” demiyor.

Neden demiyor, cesaret eksikliği mi, hiç sanmam.

Bence Ağar da siyasetin giderek Kürt ve Türk milliyetçiliği mengenesine sıkışmasından rahatsız.

Partisini ve liderliğini ortaya koymayı, çözümü makulde sunmayı deniyor.

Kızacağınıza düşünün: Gelecek yıl bu zamanlar sadece “laik mi, dinci mi?” veya “Türk milliyetçisi mi, yoksa Kürt milliyetçisi mi?” ikileminde oy atmayı içinize sindirecek misiniz?

Hürriyet, 15.10.2006

Enis BERBEROĞLU

16.10.2006


 

Ağar’ın değişen imajı

Ağar’ın bilhassa Kürt meselesi ve PKK konularındaki söz ve politikaları, üzerinde durulması gereken bir önem arz ediyor. Ağar, bu bahiste, DP-AP-DYP çizgisinin de ötesine geçen sivil, mutedil ve siyasi bir anlayış sergilemiştir. Ağar’ın bu anlayışını değerli kılan aynı zamanda bir devlet adamı sorumluluğuyla devlet içinde mutedil ve sivil bir politika değişimine yönelen kanadın önünü açacak bir siyasi çıkış yapmış olmasıdır. DYP lideri, bu şekilde aslında merkez partilerin sergilemesi gereken bir inisiyatifi de hayata geçirerek, Türkiye merkez siyasetinin normalleşme işaretini veriyor. Dolayısıyla Ağar, aslında normal bir şey yaparak, Türkiye siyasetinin şimdiye kadar savrulduğu anormal pozisyonu gözler önüne koymuş oluyor. Ağar’ı burada devlet adamı ve genel başkandan öteye bir siyasetçi ve lider niteliğine taşıyan şey de bu hususta gelebilecek ölçüsüz ve dengesiz tepkiler karşısında risk alma cesaretini gösterebilmiş olmasıdır.

Bu noktada, Ağar’ın cesareti, aynı zamanda kendisini ve DYP’yi köylere ve milliyetçi tabana sıkışmaktan kurtaracak ve Kürt meselesinde “zor”un yerine geçen “ikna”nın aktörlerinden biri haline getirecek bir politik akla da hitap etmektedir. Ağar, son konuşmalarında çok net bir şekilde Kürt meselesinde şiddete yönelmiş olanlara bir yol açarak, bu kişilerin siyaset yapmalarını ve bunu temin etmek için de devletin üzerine düşen rolü oynaması ve gerekirse af ilan edilmesi lazım geldiğini ifade etmiştir. Ağar, bu konuda hükümeti destekleyeceklerini ve bu bahiste ortaya çıkabilecek riske ortak olabileceklerini kaydetmiştir. Ağar, bu taleplerin kendisine bilhassa Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum kuruluşlarından geldiğini belirterek de siyaset-sivil toplum ilişkisinde Türk siyasetinin ve DYP geleneğinin alışık olmadığı yeni bir tarza imza atmıştır. Ağar’ın son konuşmaları kamuoyunda geniş ilgi görünce, kimi gazeteciler ve siyasiler şaşkınlıklarını ifade ettiler. Halbuki Ağar, özellikle DYP genel başkanı olduktan sonra istikrarlı bir şekilde bu istikamette açıklamalar yapmaktadır.

Zaman, 15.10.2006

Murat YILMAZ

16.10.2006


 

Tutarlılık herkese lâzım değil midir?

Kimilerine göre yeni bir 28 Şubat sürecinin düğmesine basılmasına önayak olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ünlü konuşmasında bazı bölümlerin garibime gittiğini daha önce yazmıştım.

Ben Genelkurmay Başkanı’nın önce “21. yüzyılda her türlü görüş irdelenmelidir” dedikten sonra “Atatürkçülüğü irdeleyenler var” diyerek bu şahısları yerden yere vurmasını yadırgamıştım.

Ayrıca, TESEV gibi bir STK’ya bu kadar çok yüklenmesini anlayamadığımı örneklerle ifade etmiştim.

Ancak, bu konuşmada eleştirilen bazı eylemlerin bizzat Paşa’nın kendi mesleğinden gelen insanlar tarafından da hayata geçirildiğini o yazıları yazarken bilmiyordum.

Şimdi öğrendim, yazıyorum.

Anımsarsanız; Yaşar Büyükanıt’ın eleştirileri içinde:

Hollanda Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’da yaptığı bir konuşmaya getirdiği eleştiriler de vardı.

(...)

Şimdi sıkı durun. Bahis konusu Hollanda Genelkurmay Başkanı’nı Türkiye’ye kim davet etmiş, biliyor musunuz?

Ben bilmiyordum, yeni öğrendim.

Davet sahibi, ASAM aracılığıyla Yaşar Büyükanıt’ın sınıf arkadaşı Edip Başer!

Peki kimin parasıyla çağırmış?

Bir proje kapsamında, Hollanda Dışişleri Bakanlığı’nın parasıyla çağırmış!

Hollanda merkezli Centre for European Security Studies (CESS) ile ASAM da TSK hakkında ortak raporlar üretmişler.

İsteyenler, emekli generaller Edip Başer ve Armağan Kuloğlu’nun projesiyle ilgili detaylı bilgileri www.cess.org’dan bulabilirler.

Hürriyet, 15.10.2006

Cüneyt ÜLSEVER

16.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004