Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Cesur bir çıkış

“Dağda silahla gezeceklerine, düz ovada siyaset yapsınlar.” Bu önemli bir çıkıştır. Merkez Sağ’ın bölgede çağrıştırdıkları farklı bir liderinden gelmesi çıkışı daha anlamlı kılmaktadır.

Oy kaygısının ülke sorunlarına çözüm bulma çabasına ağır bastığı bir coğrafyada siyasilerin halka doğru olduğuna inandığı gerçekleri söylemesine alışık değiliz.

Özellikle Kürt sorunu, irtica gibi konularda resmi devlet görüşünün dışına çıkmamaya özen gösterir siyasilerimiz.

DYP lideri Mehmet Ağar’ın son çıkışı bu ezberi bozacak niteliktedir. Kürt sorununun sivil siyasetin yetki alanında olduğunu gösteren bu çıkış, genel af dahil, şiddeti ortadan kaldırıcı çözüm önerileri içermektedir.

Yeterli midir, bence değil ama bir ilk çıkış olması açısından önemlidir.

Kürtler elbette bir af beklentisi içinde, PKK bunu lider kadrosunu kapsayacak biçime sokmak istiyor ama bunun mümkün olmadığını da görüyor.

(...)

Önemli olan şiddetin durması karşılığında hangi adımları atmaya, nasıl bir bedel ödemeye hazır olduğun. Bu hem Türk kamuoyu için hem de Kürt siyasetçi ve aydınları için geçerli. Durduğun yerde hiçbir adım atmadan, bir bedel ödemeyi göze almadan, yani şiddeti besleyen politikalardan uzaklaşmadan ‘şiddet dursun’ çağrısı yapıyorsan amacının gerçekten şiddetin durması olduğunu söyleyemezsin.”

Evet, Kürtler adına politika yapanlar şiddete yeterince tavır almıyor. PKK’nın bizzat Kürt kökenli aydınlara yönelik terör eylemlerini bile kınamıyorlar ama Türkler veya tüm Türkiye adına siyaset yaptığı söyleyen siyasetçiler de risk almaktan kaçınıyor.

İşte Ağar’ın çıkıp “Riski alıyorum” demesi bu açıdan önem taşıyor. Çünkü siyaset aynı zamanda risk alma sanatıdır, eğer öyle olmasa herkesin yapabileceği bir iş haline gelirdi.

İktidar ise yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi, bir yıl sonraki genel seçimleri hesaba katıp cesur adımlar atmaktan kaçınıyor, sorunu zamana yaymaya çalışıyor.

Oysa zaman geçtikçe sorun giderek daha büyük bir bölgesel sorun haline geliyor ve Türkiye’nin sadece kendi inisiyatifiyle çözeceği bir sorun olmaktan çıkma eğilimi göstermeye başlıyor.

Sivil bir siyasetçinin af dahil her türlü çözüm önerisini seslendirmesi dikkate alınması, önemsenmesi gereken bir duruştur.

Dağdaki gençlerin silah bırakıp toplumla barışmasıyla yetinilmemeli, yine aynı yuvarlak masa toplantısında Ümit Fırat’ın dile getirdiği, ifade özgürlüğü, yer isimleri, dil gibi konularda yeni adımlar atılmalı, korucu sistemi gözden geçirilmeli, daha önemlisi insanları dağa çıkmaya teşvik eden koşullar ortadan kaldırılmalıdır.

Siyaset, toplumun sorunlarını çözmek için yapılır. Bu cesareti gösteremeyenler başka iş yaparsa topluma iyilik yapmış olur.

Sabah, 10.10.2006

Ergun BABAHAN

11.10.2006


 

AKP bu fırsatı kaçırmasın

Hayatının her döneminde devletin çıkarlarını ön planda tutmayı bilmiş olan Ağar, eğer bu dönemde bir af çağrısında bulunuyorsa devletin bunda bir çıkarı olduğunu düşündüğündendir.

DYP Lideri Mehmet Ağar, herkesi sürpriz bir şekilde yakalayan demecinde, ‘Dağda silahla gezeceğine ovada siyaset yapsın’ diyerek PKK’lıya affa destek verdi ve ortalık birbirine girdi. Benim tanıdığım kadarıyla Mehmet Ağar hiçbir çıkışı en ince ayrıntısına kadar tüm olası sonuçlarıyla düşünmeden harekete geçmez. En azından bu lafıyla milliyetçi çevrelerin tepkisini alacağını mutlaka önceden tahmin etmiştir. Milliyetçi çevrelerde saygınlığı bulunan Ağar’ın, bu saygınlığını boş yere tehlikeye atmayacak kadar akıllı ve tedbirli bir siyasetçi olduğuna göre, bu fiilen affa yol açabilecek çağrıyı neden şu anda yaptığını soğukkanlı olarak düşünmek ve anlamak gerekiyor.

(...)

Savaşan insan savaştığına af çağrısı da yapabilir tabii ki... Hayatının her döneminde devletin çıkarlarını ön planda tutmayı bilmiş olan Ağar, eğer bu dönemde bir af çağrısında bulunuyorsa devletin bunda bir çıkarı olduğunu düşündüğündendir. Yoksa siyasi bazı kısa vadeli çıkar için böyle büyük bir işe girişmez. AKP bölgede düzenin sağlanması açısından affı bir adım olarak görüyorsa en azından bu konuda Ağar ile işbirliğine gitmesinde yarar vardır. Zaten o da buna yeşil ışık yakıyor ve ‘Projesi olan varsa getirir, ben de risk almaya hazırım’ diyor. Ağar’ın hayatı risk almakla geçmiştir. Bunun içine kendi hayatı ile risk almak dahildir. Onun af çağrısı yapması kimseyi rahatsız edemez çünkü Türkiye’de bu çağrıyı yapmayı en fazla hak eden siyasetçi odur.

Eğer Türkiye bir gün huzura ulaşacak ve bölgemize kalıcı bir barış gelecekse devlet bazı hassas adımları atmak zorundadır.

AKP Hükümeti bu konuda bazı adımlar atacaksa Ağar’ın çağrısı onlar için en büyük fırsattır. Bu şansı da tam kullanamazlarsa bir daha böyle fırsat doğması da zordur.

Devletin uzun vadeli çıkarları bazı hassas adımların atılmasını gerektiriyorsa AKP Hükümeti de siyaset üstü bir cesaret gösteren Ağar’ın tavrının değerini bilmeli ve kendisine uzatılan eli sıkmalıdır.

Tereddütte olabilecek siyasetçilere Ağar’ın adımının gerekçesini hatırlatayım: DYP Başkanı Ağar ‘herkes bölgedeki çocuğunun kaygısız yaşam sürmesini istiyor’ diyor. Bu cümledeki ‘herkes’ kavramının anlamı üzerinde hepimiz düşünmeliyiz.

Oğlunu askere gönderen insan da yörede çocuğunu dağlarda kaybetmiş olan anne ve babalar da barış istiyor, huzur istiyor. Bunu sağlamak da Türk devletinin işidir.

Akşam, 10.10.2006

Serdar TURGUT

11.10.2006


 

PKK konusunda ne yapmalı?

TERÖR örgütü, kendi terimiyle, ‘ateşkes’ ilan etti. Öcalan’ın bu yöndeki bildirisini avukatları kamuoyuna açıkladı. Devlet engel olmadı! Avukatlar hakkında da soruşturma açılmadı!

‘Ateşkes’ terimi elbette resmi bir terimdir ve devlet tarafından kabul edilemez; bu işin resmi ve hukuki tarafı...

Fiiliyatta ise, “terörün durması” diyelim, olumlu bir gelişmedir. Bu kanaatimi daha ilk gün de yazmıştım.

PKK’nın elbette bunda hesapları var; terörün durmasında Türkiye’nin niye hesapları olmasın!

Onun için, Türkiye, resmen “ateşkes” terimini reddetmeli ama silahların susmasını olumlu olarak değerlendirmelidir.

Hükümetten bu yönde açıklamalar geliyor. Başbakan Erdoğan, “ateşkes” terimini reddediyor ama güvenlik güçlerinin de durup dururken operasyon yapmayacağını söylüyor. Dışişleri Bakanı Gül de “ateşkes” terimini reddediyor ama terör durursa hızla reform ve kalkınma hareketinin başlayacağını belirtiyor.

Bunlar doğru yaklaşımlardır.

Ağar’ın tavrı

Muhalefet kanadında DYP lideri Mehmet Ağar da bir devlet adamı sorumluluğuyla davranıyor. Güneydoğu illerindeki gezisi büyük ilgiyle karşılanıyor. Dün kendisini telefonla aradım, Şanlıurfa’ya gidiyordu; çok büyük bir konvoyla karşılanmıştı; kalabalıktan, gürültüden ancak birkaç dakika görüşebildim. Şunu söyledi:

- Kan üzerinden siyaset yapmak, çatışmadan siyasi çıkar beklemek yanlıştır. Ahlaken de yanlıştır, ülkeye de zarar verir. Bu topraklar yüzlerce yıl sevgi üretti. Çözüm de bunda. Evet, dağda terör yapacağına ovada siyaset yapsın, yeter ki Türkiye’nin bölünmezliğinde birleşilsin!

Mehmet Ağar soruyor:

- Herkes bir düşünsün, terörün durmuş olması kime yaramıştı?

Kendisi cevap veriyor:

- Bütün Türkiye’ye, Türkiye’de herkese, bütün annelere, işadamlarına, huzur isteyen herkese, ekonomiye, demokrasiye, dostluğa, bütünlüğe, tümüyle Türkiye’ye...

Bunlar son derece doğru tespitlerdir. Gelecek için de doğru bakış açılarıdır bunlar.

Çözüm yolu...

Etnik sorunlar birçok ülkede var, her birinin özelliği ayrı. Ama çok genel iki çizgi dikkat çekiyor:

Evvela teröre karşı çıkmak! Terör, masaya oturarak değil, yolu kesilerek durdurulur. Öcalan da ‘ateşkes’ açıklamasında, terörle bir noktaya gelinebileceğini “ama nihai çözüme ulaşılamayacağını” söylüyor kendi tabanına.

Terörle mücadele ederken, etnik milliyetçiliğin kaynaklandığı nüfus kesimini demokrasi yoluyla siyasi sisteme, kalkınma yoluyla da toplumun geneline entegre etme politikaları geliştiriliyor, bunun yolları açılıyor.

Türkiye’nin ilave bir şansı var: Nüfusumuz o kadar iç içe geçmiştir ki, Kürtçü gruplar da boş hamasetin ötesinde, bırakın “ayrılma”yı, uygulanabilir bir “ayrışma” programı bile sunamıyorlar. Baba Hakkâri’de, oğul Edirne’de; nasıl böleceksin?! Kan gövdeyi götürür! Onun için, Melik Fırat’ın girişimi fiyaskoyla sonuçlandı; PKK partileri ise Kürt kimliğini sahiplenen kitlelerden bile umduğu oyu alamıyor.

Terörün durması olumlu bir gelişmedir. PKK mevsimlik değil de, inandırıcı şekilde terörü bırakırsa, Gül’ün dediği “reform ve kalkınma”, Ağar’ın dediği “demokrasi, ekonomi, dostluk” için

yollar doğal olarak açılır.

Milliyet, 10.10.2006

Taha AKYOL

11.10.2006


 

PKK sorununu Ağar çözer

DYP lideri Ağar’ı izliyor musunuz? Son zamanlardaki çıkışlarını önemsiyorum.. Özellikle PKK konusundaki yaklaşımına katılıyorum..

Çünkü artık silahların değil.. Siyasetin konuşacağı bir dönemi yaşıyoruz..

Ama ne yazık ki siyasetçiler konuşmuyor.. Konu biraz ‘cızz’ ya.. Kimse dalgalı denize girmek, tehlikeli sularda balık avlamak istemiyor..

Herkes sıfır riskle hareket etmekten yana..

Peki, risk almadan siyaset yapılır mı?

Lider olunur mu?

Türkiye’nin temel meselelerine el atmayan, bu meseleleri çözmeyen, çözme gayreti bile göstermeyen kişiye lider denilir mi?

Ağar’ın PKK konusundaki yaklaşımı bu açıdan çok önemli.. ‘Bana ne, iktidar düşünsün’ demiyor..

Büyük bir cesaret gösteriyor..

Belki de en çok kendi tabanını kızdıracak..

En çok kendisine inananları hayal kırıklığına uğratacak..

Hatta oy kaybettirebilecek o sözü cesaretle söyledi..

‘PPK’ya af’ ima etti..

‘Dağlarda siyaset yapacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar’ dedi..

Şu günlerde, daha düne kadar her ilden şehit cenazesinin kalktığı bir ortamda, sorunun çözümü için af talebinde bulunmak her babayiğidin harcı değildir..

Lider olma yeteneği ister..

Türkiye silahını bırakmak isteyene bunun yolunu açmalı, normal yaşama dönmek isteyene kapıları kapatmamalı.. Af deyip geçmeyin, beraberinde bir dizi sosyal reformun da gelmesi gerekiyor.. Yatırımların artması, bölgenin yeniden yapılandırılması gerekiyor..

Bunun için de bir yerden başlamak gerekiyor..

En çok el yakacak, en çok baş ağırtacak başlangıç noktası da af..

Bunun için PKK meselesini Mehmet Ağar çözer diye iddia ediyorum..

Neden mi?

Bu o kadar zor ve karmaşık mesele ki, konuyu çözmek için proje üretenler, çaba sarfedenler, rüzgârın bir günde tersten esmeye başlamasıyla PKK’lı konumuna düşebilir..

Vatan haini ilan edilebilir...

İşbirlikçi, ajan vs..

Zaten bu yüzden soruna pek el atan yok.. Başbakan Erdoğan daha ilk günden arkasını döndü..

O zaman..

Geriye Ağar gibi siyasetçiler kalıyor.. Bugüne kadar PKK’ya karşı mücadele verenlerin başta gelenlerinden biri de Ağar değil mi?

PKK’nin parasal kaynaklarını kurutmak için büyük çaba sarfetmedi mi?

PKK’nın tükenmesinde, havlu atmasında en büyük katkısı olanlardan biri de o değil mi?

Bu misyonu taşımış bir kişiye ‘artık af zamanı, yeni açılımlar zamanı’ dediği için..

Kimse vatan haini, bizi PKK’ya sattın diye o aşağılık yaftayı yapıştıramaz..

Bu yüzden eli rahat.. Adımları sağlam..

Bakın, Kıbrıs sorununu bir tek kişi çözerdi..

Bülent Ecevit..

Ne yazık ki Ecevit denemedi bile..

Ağar denemeye niyetli..

Umarım başarır.. Umarım son dönemlerde verdiği ince mesajlar ses getirir..

Vatan, 10.10.2006

Mehmet TEZKAN

11.10.2006


 

AKP’de gerileme

Türkiye’de son yıllarda moda olan “Site yaşamı”, İslamcı kesim diye isimlendirilen çevrelere de bulaştı. Kapılarında (kimi zaman), silahlı olabilen korumaların denetlediğ i bu sitelerde yaşamak, bir tür ayrıcalık olarak görülüyor.

Aslında, işin gerisinde yatan farklı şeyler de var. Bunlardan birincisi, “Kendilerinde bir ayrıcalık vehmetmek”. İkincisi ise, “Farklılıklarını göstermek”. Ve bu nedenle, bu korunaklı sitelerde daire fiyatları ve dairelerin kiraları; benzer semtlerde ve benzer büyüklükteki dairelerin fiyatlarından ve kiraları ndan çok daha yüksek. Kimi zaman, iki katı ndan fazla oluyor.

Ve şimdi buralarda, farklı İslami cemaatler boy göstermeye ve yaşamaya başladı. Doğrusu istenirse, AKP iktidarı öncesinde de, (doğal olarak) bu tür yaşayan “İslamcılar” vardı. Fakat son yıllarda bunların sayısı hızla arttı ve kendilerine özgü korunaklı siteler yaptırdılar.

Hiç kimse kör ya da aptal değil. AKP’ye iktidar yolunu açan dar gelirli vatandaşlarımız da bunları görüyor ve hatta kimi zaman bunu, bir tür “yozlaşma” olarak değerlendiriyor.

Daha önceleri, benzer yaşam koşullarını paylaşan komşularından birinin, herhangi bir ilçe belediyesinin belediye meclisine girmesiyle birlikte, yaşamında ortaya çıkan değişimleri gören dar gelirli vatandaşın tepkisinin ne olacağını tahmin edebiliriz. Hele aynı adam, “vatan, millet, din, vicdan, namus, vb”. konularda nutuk atmaya kalkarsa, iyiden iyiye düşman kazanır.

AKP’lilerde buna benzer değişimleri çok görüyoruz. Benim gördüklerimi, AKP’ye oy veren ve AKP’ye iktidar yolunu açanlar da görüyor. Ve bundan hiç hoşlanmadıkları da ortada.

Bugün, 10.10.2006

Toktamış ATEŞ

11.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004