Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına yönelik yapılan bir araştırmada, STK’ların AB ile ilişkileri yetersiz gördükleri, devletin bir çok alanda hala etkin olmasından şikâyet ettikleri belirlendi. AB süreciyle birlikte demokratik alanda kısmen de olsa bazı iyileşmelerin meydana geldiğini ifade eden STK’lar bunun yetersiz olduğuna dikkat çekiyor.
Merkezi Ankara’da bulunan Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) tarafından Haziran 2006 tarihinde STK’lara yönetilen “STK’lar olarak devletle ilişkilerinizde AB süreciyle birlikte ne gibi olumlu değişiklikler gözlüyorsunuz? Halen yaşanan sorunlar nedir?” şeklindeki soruya çeşitli cevaplar geldi.
Cevaplar olumlu ve sorunlu şeklinde iki bölümde toplanırken, sorunlu alanların fazlalığı dikkat çekti. Sorunlu alan olarak belirlenen görüşlerin en başında devletin hâlâ sivilleşmenin önündeki en büyük engel olduğu, bürokratik iktidarın muasır medeniyet kavramına ters düşmemek adına AB rüzgârına açıktan karşı çıkmadığı ancak bazen öfkesini kamufle edemediğine dikkat çekildi.
BÜROKRATİK DİRENÇ VAR
STK’ların devlet ile olan ilişkilerinde gördükleri sorunlu alanlardan bazıları şöyle:
•Devlet hala sivilleşmenin önündeki en büyük engel. “Sizin güvenliğiniz için” diyerek, ellerinde kameralarla toplantıları izlemek isteyen görevliler (polis) hala varlıklarını koruyor.
•Kamu görevlilerinin bilinci değişmedi. STK’lar olarak, devlet ile ilişkilerde yaşanan olumlu değişikliği tek kelimeye “zoraki nikâh” durumuna benzetebiliriz. Devlet kademelerinde çalışanların sabit görüşü ve gücü paylaşmak istememeleri ilişkilerde herhangi bir değişiklik meydana getirmiyor. Mevzuattaki değişikliklere inanmıyorlar, inanmadıklarını gizliyorlar; fakat statüsünün ve elindeki iktidar gücünün elinden kaymakta olduğunu gören bürokratik iktidar, muasır medeniyet kavramına ters düşmemek adına AB rüzgarına açıktan karşı çıkmıyor ancak kimi zaman öfkesini kamufle edemiyor.
•Kamu kurumları, STK’lar ile işbirliğine girmeyi sindiremiyor. Toplumla birlikte yönetmek yerine, toplumu yönetmeye alışmış bir bürokrasi, kamu yönetimi ile kurduğumuz her ilişkide karşımıza çıkıyor.
•Devlet teknik konularda STK’lar ile daha rahat işbirliğine giderken, sosyal konularda (insan hakları, kadın hakları, sosyal adalet vs. ) daha mesafeli duruyor.
•Devlet kendi eliyle STK’lar oluşturdu.. Bu nedenle STK’lar gerçekten sivil ve bağımsız çalışamıyorlar. Bağımsız bir çalışma olmadıkça güçlü bir STK’dan söz etmek zor.
•Resmî kurumlarda bürokratlar dernek kuruyorlar. Bunların bir bölümü AB hibelerinden yararlanmak için, bir bölümü de “sivillikse onu da biz yaparız” mantığı ile kuruluyor.
AB SÜRECİNİN OLUMLU KATKISI
Buna karşılık AB süreci ile birlikte kısmen de olsa bazı iyileşmelerin meydana geldiğini de belirten STK’lar olumlu gelişmeleri de şöyle sıraladı:
•AB uyum sürecinde Dernekler Yasası’nda yapılan değişikler, STK’lar ile devlet arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ana etkenlerden biri oldu. Demokratik örgütlenme pozitif olarak gelişti.
•AB süreci Sivil Toplum Örgütleri üzerindeki antidemokratik uygulamaları azalttı. Devlet, sivil toplumu birkaç yıl öncesine kadar tehdit olarak algılardı. AB süreci bu yönelimleri tamamen ortadan kaldıramamakla birlikte eskiye göre büyük bir ilerleme kaydedildi.
•Dikkat çekici bir değişiklik ise dernekler masası konseptinin polisin elinden alınıp, Dernekler Müdürlüğü ile “sivil” bir yapıya kavuşturulması oldu.
•Kamu Kurumları ve STK’lar ortak çalışmalara başlayarak birbirini tanımaya başladı.
|