Beşiktaş aylar sonra seyircisi karşısında kazandı. Kazanırken, iyi de oynadı. Bu iyi oyunun öne çıkan aktörleri vardı. Bunlardan biri genç transfer Burak'tı. Burak, hırsı ve oynadığı futbolla takımını forse etti.
Rakibi yıprattı. Beşiktaş'ın sağ kanadını işler hale getirdi. Nobre ve Bobo biraz daha dikkatli olabilselerdi Burak'ın yaptığı ortalarla Beşiktaş'ı daha kolay bir galibiyete erkenden taşıyabilirlerdi. Nitekim Bobo, 27. dakikada Burak'ın getirip, 'al da at' dediği topu, boş kale yerine auta attı.
Oynadığı futbolla yıldızlaşan Burak, rakibi ve kendi arkadaşlarına karşı tavırlarında ise, iticiydi. Sevimsizdi. Bu durum, belki kendi taraftarının karşısına ilk defa çıkmanın heyecanı ve hırsından kaynaklanıyordu. Ama yine de kendisini sevimsizleştiriyordu. Buna mutlaka dikkat etmeli ve bu davranış tarzını terk etmeli. Yoksa kendisine yazık eder. Yıldız olma şansını, bu yanlış tarzı sebebiyle elinden kaçırabilir.
Maçın hakemine gelince; Müftüoğlu, Nobre'nin Bekir'e yaptığı hareketi görmediğini söylemiş. Bence doğrudur, çünkü kendi görme özürlü. Maçın başında Veysel'in ceza sahası içinde Burak'a tekmesini görmedi(!), Baki'nin yine cezasahası içinde Diawara'ya çelmesini de görmedi. Diawara'nın arkadan Delgado'nun bileğine basışını göremedi. Bekir'in Nobre'ye attığı yumruğu da görmedi. Hakkını teslim edelim, Faruk'u yedinci kastî faulünden sonra gördü ve sarı kart gösterdi, Faruk da ondan sonra bir daha kastî faul yapamadı.
Bizim gençliğimizde "Hakemin gözün gözlük" diye bir tezahürat vardı stadlarda. Sanırım, Müftüoğlu bunu hakediyor. Hatta, geçen sene FIFA korkartını kaybetmişti, MHK bir iyilik daha yapsa, hakem lisansını da iptal etse Müftüoğlu'nun... Mübarek, yönettiği bütün maçlarda, maçın önüne geçmeyi bir şekilde beceriyor. Şöhret olmak istiyorsa kendisine başka kapı bulmalı...
Tigana'ya da bir kaç lâfım var, ama onu yarına bırakıyorum.
|