Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Lübnan’da savaş; Türkiye’de çifte standart

Lübnan’daki savaş, gerek resmi çevrelerden gerekse kamuoyundan yükselen İsrail’e yönelik tüm öfkeli tepkilere rağmen, Türkiye’de hayli çarpıcı “çifte standart”ı da ortaya çıkarıyor. İsrail’e tepkilerin ulaştığı boyutlar, TBMM’deki “Türkiye-İsrail Dostluk Grubu”ndan toplu istifalara yol açtı.

Böylece, AK Parti milletvekillerinin neredeyse yarısının, “İsrail ile dostluk” grubu içinde yer aldığını öğrenmiş olduk. “Anti-semitizm” şaibesi altında tutulan AK Partililerin, “İsrail ile dostluk”a bu kadar gönüllü olabilecekleri kimsenin aklına gelmezdi.

Türkiye’de bir yandan artan ölçülerde bir “anti-Amerikanizm” var, bir de ondan hiç aşağı kalmayacak derecede, daha bile ötede “anti-İsrail” duygular söz konusu. Ama, TBMM’deki “dostluk grupları”ndan birinci sırayı diğerlerinden uzak ara “Türkiye-ABD Dostluk Grubu” alıyor, ikinci sırada ise “Türkiye-İsrail Dostluk Grubu” geliyormuş.

Başbakan Tayyip Erdoğan, Kuala Lumpur’da İslam Konferansı Örgütü’nün Lübnan’daki savaş ile ilgili “özel toplantısı”nda gürlüyor; “Bu gayri adil bir savaştır. İsrail’in savaşı bölgede kin ve nefret yaratıyor. Küresel ölçekte feci bir savaş ve büyük bir felaket bizi bekliyor” mealinde konuşma yapıyor. Ama, bir Kanadalı profesör, Michel Chossudovsky, “Üçlü İttifak: Türkiye, İsrail ve ABD ve Lübnan’daki Savaş” başlıklı makalesinde, “Acımasız ironi odur ki, Türkiye, İsrail ve ABD ile askeri ittifakı aracılığıyla, Başbakan Erdoğan’ın gönderme yaptığı feci küresel savaşta bunlarla de facto ortak durumunda” diye yazıyor.

Lübnan’daki savaşın vahşeti, esas olarak, İsrail hava kuvvetlerinin yağdırdığı bombalardan ötürü 1000’in üzerinde masum Lübnanlı’nın hayatını kaybetmesiyle herkesin zihinlerine yerleşti.

Peki, Lübnan’a bomba yağdıran İsrail hava kuvvetlerinin “eğitim alanı” neresi? Lübnan’daki bombardımanın “tatbikatı”nı nerede yaptılar ve yapıyorlar?

Türkiye’nin hava sahasında ve Konya ovası semalarında!

Türkiye ile İsrail arasında 1994’te imzalanmış bir “güvenlik ve istihbarat anlaşması” bulunuyor. İki devlet arasında ayrıca askeri ve istihbarat işbirliğinin yanı sıra, ortak askeri tatbikatlar, silah üretimi ve eğitim anlaşmaları var.

1996’daki Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması’nın yanı sıra, İsrail askeri endüstrilerinin, Türkiye’nin tank ve Phantom ve F-5 savaş uçakları modernleştirmesi anlaşmaları imzalandı. 1997’de “Stratejik Diyalog” oluşturuldu. Yılda iki kez Genelkurmay ikinci başkanları bir araya geliyorlar. Ayrıca, 2000 yılından bu yana taraflar arasında bir de “serbest ticaret anlaşması” mevcut.

Türkiye ile İsrail arasındaki çok yönlü ve girift ilişkilerin bir de “petrol boyutu” bulunuyor. Ceyhan-Aşkelon boru hattı projesi yolda. Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Aşkelon’a yani İsrail’e uzatılması söz konusu. Samsun-Ceyhan arasında tasarlanan Rus petrolü, eğer Rusya ile anlaşılıp gerçekleşirse, İsrail’in Eilat limanına Rus doğal gazını aktaracak.

Bütün bu hususlar, kendiliğinden, “Doğu Akdeniz güvenliği”nde, Türkiye ile İsrail arasında “stratejik-askeri işbirliği”ni zorunlu kılıyor. Bu “stratejik ilişki”nin bir başka boyutu ise su. 2004 yılında (AK Parti hükümeti dönemi) Türkiye, İsrail’e 20 yıllık bir dönem için yılda 50 milyon metreküp su satmayı kabullendi. Bunun için, bir Türkiye-İsrail su boru hattının Akdeniz’den döşenmesi üzerinde çalışılıyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen yıl İsrail’e yaptığı ziyarette, Ariel Sharon ile pek bir kaynaşmıştı. O kadar ki, taraflar arasında doğrudan iletişim kuracak “kırmızı telefon” üzerinde bile anlaşılmıştı.

Yani, İsrail ile ilişkiler -ki, bunların kurulması AK Parti hükümetinin öncesine gidiyor. AK Parti’nin bir dahli yok ama AK Parti döneminde daha da gelişti ve derinleşti- öylesine çok yönlü ki, İsrail, bölgede bir “müttefik”ten söz edecekse, o Türkiye.

Türkiye’nin çıkarları ve “stratejik vizyonu” böylesini gerektirebilir. Ama, samimi olalım; eğer Türkiye, İsrail’in Lübnan’da yaptıklarını onaylamıyorsa ve bunu kendi “güvenliği” açısından gerçekten tehlikeli buluyorsa, havada uçuşan beyanatlardan öteye gitmek zorunda. Demeçlerle tribünlere oynamak yerine, İsrail savaş uçaklarının Türk semalarında Lübnan’ı bombalamakla sonuçlanan eğitim uçuşlarını durdurabilir mi?

Hükümet bunu yapabilir mi?

Bugün, 9.8.2006

Cengiz ÇANDAR

10.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Lübnan’da savaş; Türkiye’de çifte standart

  Türkiye sırada mı?

  Ortadoğu’da ne yapmalı?

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004