Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

AB sözünü tutmalı

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de, İngiltere’de yayımlanan The Guardian gazetesinin Türkiye özel ekinde yer alan açıklamasında, “Türkiye’de reformların hız kaybetmesi, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde Türkiye’ye duyulan antipatinin süreci tehdit ettiğini” belirterek “Avrupa sözünü tutmalı” dedi.

The Guardian gazetesi, dün yayımladığı 16 sayfalık Türkiye ekinde, Türkiye’yi Avrupa’nın en hızlı büyüyen pazarı olarak nitelendirdi. Türk ekonomisinin 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizlerin ardından bir istikrar döneminin tadını çıkardığını belirten gazete, bununla birlikte, ülkenin önünde “bazı siyasi güçlükler” bulunduğunu ve bunların içinde bulunulan istikrar dönemini tehdit ettiğini savundu. Türkiye ekinin ilk sayfasında, İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett tarafından kaleme alınan bir başmakale yer aldı. Makalede, geçen yıl başlatılan AB’ye üyelik müzakereleri sürecine işaret eden Beckett, önünde “uzun bir AB yolculuğu” bulunan Türkiye’nin bu yolculukta ekonomik ve siyasi reformlarla gelişmiş Avrupa ekonomilerine yakınlaşmaya çalışacağını belirtti. Pek çok Avrupalının Türkiye büyüklüğünde bir ülkenin AB’ye sığdırılamayacağı, AB’nin bunu kaldıramayacağı inancında olduğunu kaydeden Beckett, bu tür düşüncelerin yanlış olduğunu Avrupalı siyasetçiler olarak halklarına gösterebilmeleri gerektiğini ifade etti. Beckett, Türk ekonomisinin yakın zamanda yapılan reformların da sayesinde gayet iyi durumda olduğunu, yakın zamanda ortaya çıkan küresel dalgalanmalardan etkilenmekle birlikte, ekonominin temel göstergelerinin hala iyi durumda olduğunu belirtti. Beckett, “Bu Türkiye için gerçekten çok iyi bir durum. Ama sadece Türkiye için değil, Avrupa’nın geri kalanı için de çok iyidir” ifadelerine yer verdi.

AB'NİN İÇİNE KAPANMASI YANLIŞ OLACAK

Avrupa’nın genişlemesinin geçmişte bu genişlemeye dahil olan bütün ülkeler için olumlu etkiler yaptığını, bunun Türkiye için de aynı olacağını yazan Beckett, büyüyen Türk ekonomisi içinde İngiliz şirketleri ağırlığının artmasını buna örnek gösterdi. “Kısacası Avrupa ve Avrupalılar için en büyük tehdit Türkiye gibi canlı ve dinamik bir ekonomiye kapısını açmak değil, içine kapanmaktır” ifadesine yer veren Beckett, içine kapanmanın, özellikle küresel rekabetin arttığı bir dönemde yanlış olacağına işaret etti.

Beckett, Türkiye’nin üyeliğinin sadece ekonomik değil, istikrar ve güvenlik açısından da önem taşıdığını vurgularken Müslüman Türkiye’nin birliğe üyeliğinin Avrupa ile Asya arasındaki yüzyıllara dayanan farklılıkların ortadan kaldırılmasına yardımcı olacağını belirtti. Beckett, yazısının sonunda, Türkiye’nin üyeliğinin sadece diğer dinlere mensup komşu ülkelere güçlü bir mesaj niteliği taşımakla kalmayarak, halen AB sınırları içinde yaşayan Müslümanlara da olumlu mesaj olacağını kaydederken, “Bu nedenle de Avrupa’da yaşayan herkesin modern Türkiye’ye kapılarını açması gerek” görüşüne yer verdi.

OLLİ REHN: AVRUPA TERCİHİNİ YAPMALI

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de, Gardian’ın Türkiye ekinde yer alan açıklamasında, “Türkiye’de reformların hız kaybetmesi, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde Türkiye’ye duyulan antipatinin süreci tehdit ettiğini” belirtirken, “Avrupa sözünü tutmalı” dedi.

Avrupa’nın Türkiye ile ilişkilerinde dürüst bir çizgi yakalamak ile kısır bir döngü oluşturmak arasında tercih yapmasını isteyen Rehn, Avrupa’nın dürüst bir çizgi yakalamak için taahhütlerine sıkı sıkı sarılması gerektiğini belirtti. “Ya da sürekli taahhütlerimizi sorgulayarak çok kısır bir döngünün içine de düşebiliriz” diyen Rehn, bunun Avrupa’nın inandırıcılığını zedeleyeceği ve Türkiye’deki reform sürecini zayıflatacağı görüşünü dile getirdi. Rehn, AB’nin bu anlamda Türkiye’deki iç gelişmeleri de etkilediğini, birincil sorumluluğun Türk halkı ve liderlerinde olmasına rağmen, Avrupa’nın da bu sorumluluktan kaçamayacağını vurguladı. Guardian’ın 14 sayfalık Türkiye ekinde, çok sayıda fotoğrafla birlikte toplumsal yaşamdan modaya ve turizme kadar çeşitli alanlarda yapılan röportajlara ve haberlere yer verildi.

/ LONDRA

27.06.2006


 

Erdoğan: Krizlerin acısını unutmadık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin, tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini 24 Şubat 2001’de yaşadığına işaret ederken, “Bu acı tecrübenin izlerini hâlâ yaşıyoruz. Ancak dün krizlerin pençesinde ağır sıkıntılar yaşıyorken, bugün çok daha rahatız’’ dedi. Erdoğan, barış içinde müreffeh bir dünyanın herkesin hayali olduğunu belirterek, bu yolda uğraştıklarını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Ülkemde bütün bürokratlarıma, valilerime, kaymakamlarıma onu söylüyorum: Eğer masanızdan bu ülkeyi yönetiyorsanız, bu ülkeye hizmet etmiyorsunuz, ihanet ediyorsunuz’’ dedi.

Erdoğan, Grand Cevahir Otelde düzenlenen ‘’3. Uluslararası Şartlı Nakit Transferleri’’ konferansında yaptığı konuşmada, şartlı nakit transferleri projesinin eğitimde çok önemli olduğunu belirterek, 1,5 milyona aşkın çocuğu, proje kapsamında sağlanan imkânlardan yararlanmaya teşvik ettiklerini söyledi. Proje kapsamında ilköğretimdeki erkek öğrencilere 18, kızlara 22, ortaöğretimde erkeklere 28, kızlara ise 39 YTL ödediklerini kaydeden Erdoğan, bu ödemenin devam ettiğini bildirdi. Başbakan Erdoğan, burada bir incelik olduğuna dikkati çekerek, bu paranın annelerin banka hesabına yatırıldığını belirtti. Erdoğan, ‘’Niye? Biliyoruz ki annenin o şefkatteki farklılığı, annenin yavrusuna olan bağlılığı, bir babaya göre çok farklıdır’’ diye konuştu.

Bu uygulamayla bir ayrımcılık yaptıklarını da ifade eden Erdoğan, ‘’Ancak bu ayrımcılık, pozitif ayrımcılıktır. Kız çocuklarına okula devam etmeleri kaydıyla daha fazla yardım veriyoruz. Bunun da meyvelerini toplamaya başladık. Şu anda şartlı nakit transferinden faydalanan ve birinci sınıfa devam edenlerin yüzde 50’si kız çocuklarıdır. Amacımız, diğer eğitim kademelerinde de kız çocuklarının okula kayıt ve devam oranını arttırmaktır’’ dedi.

Erdoğan, çocukların ileri dünya ülkeleriyle aynı şartlara sahip olmalarını sağlamanın bir sorumluluk ve idrak meselesi olduğunu kaydederek, ‘’Zaten biz siyasilere düşen görev de bu değil mi? Biz de bu görevi yapıyoruz’’ diye konuştu.

Erdoğan, bu yıl ilköğretimde olduğu gibi ortaöğretimde de ders kitaplarının ücretsiz verileceğini hatırlatarak, ‘’Kulağımıza bazı sözler geliyor, ‘Fakire veriyorsunuz anlıyoruz, ama zengin öğrenciye niye veriyorsunuz’. Bizim iktidar olarak buna yaklaşımımızda öğrencinin zengini, fakiri olmaz’’ dedi.

MASANIZDA OTURMAYIN

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında bir süre önce ziyaret ettiği Sudan Darfur’daki bir kampla ilgili izlenimlerini de anlattı.

Erdoğan, 30 bin insanın yaşadığı bu kampta, okul ve hastane olmadığını, hijyenik şartların bulunmadığını belirterek, bu eksikliklerin giderilmesi konusunda TİKA ve Kızılay’ın birlikte çalışması için karar aldığını, bu çalışmanın sürdüğünü kaydetti.

Başbakan Erdoğan, dünyanın buralara el uzattığını gördüğünü, ancak yapılanların ‘’bürokratik işlemlerin ötesine geçemediğini’’ söyledi.

Erdoğan,’’Yani uygulamada neticeleri göremiyoruz. İşin şov kısmı ağır basıyor. Şov kısmından ileri gitmemiz lâzım. Orada yaşayan yavruların, bunları yaşaması, tatması lâzım’’ diye konuştu. Bunu bizzat kendisinin orada görerek yaşadığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

‘’Artık bazı gerçeklere inanmıyorum. Ülkemde de bütün bürokratlarıma, valilerime, kaymakamlarıma onu söylüyorum: Eğer masanızdan bu ülkeyi yönetiyorsanız, bu ülkeye hizmet etmiyorsunuz, ihanet ediyorsunuz. Niye? Bir vali masasında oturmayacak, bulunduğu ilin bütün ilçelerini, köylerini gidip dolaşacak. Benim vatandaşım nasıl yaşıyor, gidip bunu yerinde görecek. Okulların, hastahanelerin durumları nedir, gidip yerinde görecek. Yoksa gel masada otur, oradan aç telefonu talimat ver. Bununla uygulamayı göremezsiniz, netice alamazsınız.’’

Acı tecrübelerin izlerini taşıyoruz

Konferansta tüm dünyada yoksulluğun etkilerinin azaltılmasının tartışılacağını, tecrübelerin paylaşılacağını dile getiren Erdoğan, “Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini 24 Şubat 2001’de yaşadı, bu acı tecrübenin izlerini hâlâ yaşıyoruz. Ancak dün krizlerin pençesinde ağır sıkıntılar yaşıyorken, bugün çok daha rahatız, çok daha mutluyuz” dedi.

Türk ekonomisinin son üç yılda başarı çıtasının yükseldiğini belirten Erdoğan, Türkiye’nin bunun çok daha ötesini yakalayacak potansiyele sahip olduğunu söyledi. Erdoğan, bu yolda ilerlerken toplumun her kesimine ulaşmayı, her kesimini kucaklamayı hedeflediklerini belirterek, “Bu hedef bundan sonra da devam edecek. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve laik olmanın yanı sıra sosyal bir hukuk devletidir” diye konuştu.

/ İSTANBUL

27.06.2006


 

Gül: Kendi mesajımızı sunduk

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmesinde, başka ülkelerin mesajlarını sunmak için değil, Türkiye’nin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşlerini, dostluk mesajını, Türkiye hükümeti ve halkının mesajını sunmak için İran’a geldiğini söyledi.

İran resmî haber ajansı İRNA’nın, Ahmedinejad-Gül görüşmesinin içeriğine ilişkin haberine göre Bakan Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mektubunu Ahmedinejad’a sundu. Gül, “Başka ülkelerin mesajlarını İran’a sunmak için burada değilim. Ben sadece Türkiye’nin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşlerini, dostluk mesajını, Türkiye hükümeti ve halkının mesajını İran’a sunmak için burada bulunuyorum’’ dedi. Türkiye’nin, barışçıl amaçlı nükleer teknolojiden yararlanmayı İran ve bütün ülkelerin bir tabiî hakkı olarak gördüğünü ifade eden Gül, “Biz Türkiye olarak İran’ın nükleer sorununun müzakereyle çözülmesinden yanayız’’ diye konuştu.

/ TAHRAN

27.06.2006


 

Cehalet en büyük dert

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Muhammet Şevki Aydın, “Ülkemizde din konusunda cehalet çok ciddî bir sorundur’’ dedi. Aydın, “Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Erzurum’’ konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada şöyle konuştu: ‘’Eğitimsizlik ve bilgisizliğin olduğu bir toplumda İslâmın evrenselliği nasıl kavranabilir. Din konusundaki cehalet katilin elindeki bir bıçak gibidir.’’

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Muhammet Şevki Aydın, ‘’Ülkemizde din konusunda cehalet çok ciddî bir sorundur’’ dedi.

Aydın, Atatürk Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen ‘’Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Erzurum’’ konulu sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, Kur’ân-ı Kerim’in mutlak bilimi teşvik ettiğini söyledi.

Günümüzde İslâm dünyasında cehaletin önde gittiğini belirten Aydın, şunları kaydetti: “Ülkemizde din konusunda cehalet çok ciddî bir sorundur. Kur’ân-ı Kerim bilimi temel alırken ona inanan insanların din konusunda cahil olmaları çok üzücüdür. Eğitimsizlik ve bilgisizliğin olduğu bir toplumda İslâmın evrenselliği nasıl kavranabilir. Din konusundaki cehalet katilin elindeki bir bıçak gibidir.’’

Aydın, Türkiye’de aydın kesiminin de din konusunda yeterli bilgi sahibi olmadığına dikkat çekerek, ‘’Ülkenin aydını dindar olmak zorunda değildir ama İslâmı bilmek zorundadır’’ dedi. Aydınların ülkenin kültürünü anlamak için mutlaka İslâm hakkında bilgi sahibi olmaları gerektiğini anlatan Aydın, ‘’Basit bir fıkranın anlaşılmasında bile o bölgenin kültürü etkilidir. Bu sebseple aydınlarımız insanımızın kültürüne etki eden İslamı bilmek zorundadır’’ diye konuştu.

Şevki Aydın ayrıca, din konusunda halkın bilgilendirilmesinde İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığına önemli görevler düştüğünü belirterek, herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini ifade etti.

ERZURUM TARİHTE ÖNEMLİ BİR MERKEZDİ

AÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahattin Kök ise ‘’Erzurum, dün olduğu gibi bugün de stratejik konumunun önemini korumaktadır’’ dedi. İktisadî, askeri ve kültürel yönden Erzurum’un her zaman gözde bir yerleşim mekânı olduğunu anlatan Kök, şunları söyledi: “Erzurum Osmanlı döneminde bir silâh üretim merkeziydi. Burada üretilen silâhlar Paris, Viyana’da sergilenmekteydi. Ayrıca, Erzincankapı semtinde darphane bulunmaktaydı. Gürcükapı da ise İranlı, Hintli ve uzakdoğulular yaşıyordu. Erzurum, bu özelliklerinin yanında,

Türk-İslâm tarihinde her zaman ayrıcalıklı bir yere sahiptir.’’

A.Ü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erkol Demirci de ancak paylaşılan bilginin gerçek değerine ulaşılabileceği düşünüldüğünde düzenlenen organizasyonun katılımcılara ve bölge insanına farklı ufuklar açacağına inandığını kaydetti. (aa)

/ ERZURUM

27.06.2006


 

Şefkat kahramanı duâlarla uğurlandı

Nezaketi ve şefkatiyle anılan Zeynep Münteha (Polat) Kurşunoğlu, önceki sabah vefat etti. Ömrünü Risale-i Nur hizmetiyle geçiren Kurşunoğlu’nun cenazesi Eyüp Sultan Mezarlığında Mustafa Polat ile Zübeyir Gündüzalp’in yanına defnedildi.

Sütkardeşi ve amcasının oğlu olan Mustafa Polat'ın vesilesiyle Risâle-i Nurları tanıyan ve ömrünü Risâle-i Nur hizmetine adayan Zeynep Münteha Kurşunoğlu, ebedî istirahatgahında da Mustafa Polat'a komşu oldu. Beyninde bulunan tümör sebebiyle dokuz aydır tedavi görmekte olan ve önceki sabah Çengelköy'deki evinde vefat eden Kurşunoğlu'nun cenazesi Eyüp Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarlığı'na defnedildi.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden başörtülü olarak mezun olan ilk kişiler arasında bulunan Zeynep Münteha Kurşunoğlu, fakültenin ikinci sınıfında amcasının oğlu Mustafa Polat'ın aracılığıyla Risâle-i Nuru tanımış ve Türkiye'nin pekçok yerinde konferanslar vermişti.

Zübeyir Gündüzalp'in tavsiyeleriyle İttihat ve Yeni Asya Gazetelerinde de makalaleri yayınlanan Zeynep Münteha (Polat) Kurşunoğlu, çevresinde kendisini Risâle-i Nur hizmetine adamışlığı, nezaketi ve şefkatiyle bilinen, anılan birisiydi. Kurşunoğlu'nun arkadaşlarından Yazar Mü'mine Güneş, "Bu dâvâya 69'da Zeynep ablamızla birlikte başlamıştık. Bizlere kardeşi gibi sahip çıkıyordu. Onunla aynı kökte bulunmanın mutluluğunu duyuyorum" dedi.

Kendisiyle iki sene birlikte kaldıklarını belirten Şükran Berk de Kurşunoğlu hakkında, "Fevkalâde birisiydi. Nur talebesi diyebileceğim tek insandı. Bana Risâle-i Nuru nasıl okumam gerektiğini öğretti, çok şefkatli bir ablamızdı" dedi.

Kurşunoğlu’nun cenaze merasimine, Mehmet Emin Birinci, Abdülvahid Mutkan, Ali Akgündüz, Ramazan Çakır, Prof. Dr. Hüseyin Çakır, Ecz. Şemsettin Akbulut, Av. İbrahim Ünlü, Mehmet Soslu, Sabahattin Aksakal, Gazeteci M. Latif Salihoğlu ve çok sayıda dostu katıldı.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

27.06.2006


 

Yılmaz, Şemdinli'de suçluyu buldu!

Yüce Divan’da yargılanırken aftan yararlanan eski Başbakan Mesut Yılmaz, Şemdinli olaylarından sonra yaşanan gelişmelerin sorumluluğunu hükümete yükledi. Yılmaz’a göre, Şemdinli hükümetin komplosu.

Habertürk TV’de gazetecilerin sorularını cevaplayan Yılmaz, hükümete yüklendi. “Şemdinli olaylarını nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine Yılmaz şunları söyledi:

“Hükümet burada tam kendisine yakışanı yapmıştır. Savcının üzerine olayı yıkıp ellerini yıkamaya kalkışmışlardır. Ben başından beri hükümetin bu işin içinde olduğunu düşünüyorum. Siyasi hesapları olan bir komploydu.”

Yılmaz, Başbakan Erdoğan’ın isim vermeden Yılmaz için söylediği “Çamurun üstünde oturmam diyenlerin üstü çamur oldu.” sözlerine de cevap verdi. Programı yöneten gazetecinin Erdoğan’ın sözlerini hatırlatması üzerine Yılmaz şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bir başbakan böyle konuşur mu? Bana çamura bulaşmış falan demiş, değil mi? Bir seçim oldu, biz iktidarı kaybettik. Tayyip Bey iktidar olur olmaz CHP ile anlaştı, bizden hesap sormaya kalktı. Bütün dosyaları elden geçirdiler. Benimle ilgili bir tek bu Türkbank işini buldular. Kendilerinden önceki Meclis’i tanımadılar, biz yeniden soruşturma açacağız dediler. Sonunda beni ihaleye fesat karıştırmak gibi yüz kızartıcı bir suçtan Yüce Divan’a göndermeyi kararlaştırdılar. Bana kötülük yapmak isterken iyilik yaptılar. Beni akladılar. Başbakan artık hesap soracak değil, hesap verecek konumdadır. Ben çamura bulaşmış olsam, bugün yeniden siyasete dönemezdim.”

“Siyasete hangi yolla döneceğine’’ ilişkin bir soruyu cevaplayan Yılmaz, şöyle konuştu:

“Ben siyasete yüzde 10’u geçmeye çabalayan bir partinin başına gelmek için dönmeyeceğim. Ben siyasete yüzde 10’lar, 20’ler civarında bocalayan bir partinin başkanı, üyesi, yöneticisi olmak için girmeyeceğim. Kimsenin koltuğunda gözüm yok, hiç bir makamda gözüm yok.’’

/ ANKARA

27.06.2006


 

Danıştay zanlısı ek ifade verdi

Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik silahlı saldırının faili olarak tutuklu bulunan Alparslan Arslan, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Şemsettin Özcan’a ek ifade verdi.

Arslan, Sincan F tipi cezaevinden dün sabah saatlerinde Ankara Adliye Sarayına getirildi. Terör ve organize suçlara bakmakla görevli Cumhuriyet Savcısı Şemsettin Özcan’a yaklaşık 1 saat süreyle ifade veren Arslan, yoğun güvenlik önlemleri altında tekrar Sincan F tipi cezaevine götürüldü. Tutuklandıktan sonra bir süre yemek yemeyi reddeden ve Numune Hastanesinde tedavi gören Arslan’ın oldukça zayıfladığı gözlendi.

/ ANKARA

27.06.2006


 

Erdoğan’ın ağabeyi vefat etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ağabeyi Hasan Erdoğan, tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

İstanbul Maltepe’deki Süreyyapaşa Göğüs ve Kalp Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bir süredir kanser tedavisi gören Hasan Erdoğan, saat 02.15 sıralarında hayatını kaybetti. Hasan Erdoğan’ın ölüm haberini alan yakınları hastaneye geldiler. Hasan Erdoğan’ın cenazesi, Başbakan Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan, merhum Hasan Erdoğan’ın çocukları Selim ve Ahmet Erdoğan ile yakınları tarafından saat 09.20’de hastane morgundan alındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait cenaze aracına konulan Erdoğan’ın cenazesinin, karayolu ile Rize’ye götürülerek, bugün öğle vakti Güneysu ilçesine bağlı Dumankaya Köyü’ndeki aile kabristanlığında toprağa verilecek. Güneysu Belediye Başkanı Ahmet Miner, Başbakan Erdoğan'ın katılacağı cenaze törenine yoğun bir katılım olacağını belirterek, gerekli önlemleri aldıklarını bildirdi. Köylere Hizmet Götürme Birliği ekipleri de köy yollarında genişletme çalışmaları yaptı.

/ İSTANBUL

27.06.2006


 

Taşımacılık faslında taramalar başladı

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki katılım müzakerelerinde 14’üncü fasıl olan taşımacılık politikasıyla (ulaştırma) ilgili tanıtıcı tarama toplantısı başladı.

AB Komisyonunda dört gün sürecek toplantıda güvenli, verimli, kullanışlı ve çevreye duyarlı taşımacılığı temel alan topluluk müktesebatı anlatılacak. Havayolu, karayolu, demiryolu, deniz ve nehir taşımacılığını kapsayan AB ulaştırma müktesebatı, teknik konularla emniyet ve sosyal standartları, sektörel devlet yardımlarının kontrolünü ve piyasanın serbestleştirilmesini de konu ediniyor. Aynı başlıkta, Türkiye’de taşımacılık politikasıyla ilgili yasal düzenlemelerin ve müktesebata uyumun ele alınacağı ayrıntılı tarama toplantısı 25-28 Eylül arasında yapılacak. Taşımacılık politikası faslında AB Komisyonu, Türkiye’nin özellikle karayolu taşımacılığı alanında yapılan reformlarla müktesebata yaklaştığını bildirirken, AB ortalamasından 6 kat yüksek olan trafik kazalarının azaltılmasını, demiryollarına yatırım yapılarak TCDD tekelinin uygulamada da kaldırılmasını ve Kıbrıs Rum kesimi uçaklarına hava sahasını kullanma izni vermesini talep ediyor.

/ BRÜKSEL

27.06.2006


 

DTP kongresi için savcılık devrede

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) önceki gün yapılan 1. Olağan Kongresi’ne ilişkin Ankara Emniyet Müdürlüğünden bilgi ve belgeleri isteyecek.

Alınan bilgiye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Yasası’nın kendisine verdiği görev gereği, DTP’nin Ankara Atatürk Spor Salonu’nda dün yapılan kongresine ilişkin basına yansıyan bilgiler ışığında harekete geçti. Başsavcılık, bu kapsamda Ankara Emniyet Müdürlüğünden kongreye ilişkin bilgi ve belgeleri isteyecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, siyasi partilerin her türlü faaliyetini izleyerek, bunu gerektiğinde soruşturmaya dönüştürebiliyor. Başsavcılık, eylem ve faaliyetlerin yoğunluğuna göre ilgili siyasi parti hakkında kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesinde dava açabiliyor.

DTP’nin 1. Olağan Büyük Kongresi’inde. 701 delegenin oy kullandığı seçimlerde tek aday olan Ahmet Türk, 686 delegenin oyunu alarak DTP’nin Genel Başkanlığı’na seçilmişti.

/ ANKARA

27.06.2006


 

Ağar: Millet neyi aradığını biliyor

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, sağda ve solda ittifak arayışlarını değerlendirerek, ‘’Millet neyi aradığını ve kiminle doğru yola ulaşacağını bilmektedir. Bize göre milletin böyle bir arayışı yoktur’’ dedi.

Ağar, Bakırköy’de İşçi, Memur ve Bağkur Emeklileri Derneği (İMBED) Genel Merkezini ziyaret etti.

Ziyaretin ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Mehmet Ağar, bir gazetecinin, ‘’Sayın Mesut Yılmaz’ın Yüce Divan’da yargılanması sonunda siyasette yeni arayışlar var. DYP olarak böyle bir arayış ve merkez sağda bütünleşme arayışınız var mı?’’ sorusu üzerine, şöyle konuştu:

‘’Siyasette birilerinin yer ve makam arayışı olabilir de, milletin bir arayışı var mı yok mu, ona bakmak lâzım. Millet ne aradığını ve ne yapmak istediğini bilmektedir. Türkiye, bir iktidar değişikliğinin eşiğindedir. Bunu zamanında doğru görerek, öngörü içerisinde, milletin vicdanî ölçüleri içerisinde, muhalefet yapa yapa yolunda yürüyenler var. Bu dönemi iktidar kapılarında nimet aramakla ya da iktidarın içinde nimet aramakla meşgul olarak geçirenler var. İktidar zayıflamaya başladıktan sonra şimdi yeniden muhalefet olmaya çalışanlar var. Millet bütün bunların hepsini gayet iyi takdir etmektedir. Türkiye demokrasinin vazgeçilmezliği içerisinde bu hükümeti iktidara getirdiği gibi, aynı millet bu hükümeti iktidardan nasıl götüreceğini bilmektedir. Millet neyi aradığını ve kiminle doğru yola ulaşacağını bilmektedir. Bize göre milletin böyle bir arayışı yoktur. Zaten arayış içinde olanlar, Anadolu’da büyük şehirlerin kenarında, köşesinde, çarşısında, varoşunda, pazarında olmak yerine, Ankara ve İstanbul’un lüks otellerinde bu arayışlarına devam etmektedir. Onlara başarılar diliyorum. O arayışlarına oralarda devam etsinler.’’

DYP Lideri Ağar, bir gazetecinin, ‘’9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in çıkışları partinizi nasıl etkiliyor?’’ sorusuna karşılık da, ‘’Bizim partimiz kendi yolunda devam etmektedir. Partimizi etkileyen benim söylemlerimdir, benim sözlerimdir. Biz kendi yolumuzda devam ediyoruz’’ diye konuştu.

/ İSTANBUL

27.06.2006


 

Meslek liseliler bu kez bakanlık mağduru

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, meslek liseli öğrencilere yönelik hukuksuzluğun bu kez kayıtlarını bilfiil silen Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapıldığına dikkat çekerek, sınav kağıtları gönderilmediği ve bakanlığın web sitesinde isimlerini bulamadıkları için önceki gün gerçekleştirilen açık lise sınavına giremeyen öğrenciler de mağduriyetlerinin giderilmesi çağrısında bulundu.

Derneğin Süleymaniye’deki şubesinde yapılan basın toplantısında konuyla ilgili bilgi veren MAZLUMDER İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Mustafa Ercan, “Bakanlık YÖK’ün adil olmayan uygulamalarını öne çıkarırken bu kez asıl hukuk dışı davranışı kendisi sergilemiş, kazanılmış hak ilkesini ihlâl ederek henüz dâvâ bile neticelenmeden öğrencilerin kayıtlarını bilfiil kendisi silmiştir” diyerek yapılan uygulamayı eleştirdi.

Meslek liselilerin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 14.12.2005 tarihinde yayınladığı Açık Öğretim Lisesi Yönetmeliği’ne dayanarak açık liseye kayıt yaptırdıklarını, YÖK’ün sözkonusu yönetmeliğin iptali için başvurması üzerine Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı bulunduğunu hatırlatan Ercan, hukukta yeralan ‘kazanılmış hak’ ilkesi gereği Danıştay kararına kadar geçen süre içerisinde kayıt yaptıranların haklarının engellenemeyeceğini hatırlattı. Bakan Çelik’in de bu yönde açıklamaları olmasına, sözkonusu öğrencilere kitaplarının gönderilmesine rağmen sınav giriş belgeleri gönderilmeyen öğrencilerin bu kez bakanlığın mağduru olduğunu söyleyen Ercan, “Millî Eğitim Bakanı sorumluluğunu müdrik olduğunu göstermeli ve istifa dahil seçenekleri değerlendirmelidir” dedi. Toplantıya katılan mağdur öğrencilerden Sinem Şendoğan ve velisi Kadir Şendoğan ile öğrenci M. Feyzullah Toygun’un da haklarının iade edilmesini talep etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

27.06.2006


 

Mardin’de bir terörist ölü ele geçirildi

Mardin’in Derik ilçesinde terör örgütü PKK üyesi bir terörist ölü olarak ele geçirildi.

Mardin Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, Derik kırsal kesiminde çıkan çatışmada, bir teröristin ölü olarak, silâh ve teçhizatıyla ele geçirildiği bildirildi. Açıklamada, halkın huzur ve güvenliği için güvenlik güçlerinin çalışmalarını azim ve kararlılıkla sürdürdüğü bildirildi.

/ MARDİN

27.06.2006


 

Manavgat normale döndü

Antalya’da, Manavgat Şelalesi’nde önceki gün meydana gelen ve 3’ü turist 4 kişinin hayatını kaybettiği, 24 kişinin de yaralandığı patlamanın ardından hayat normale döndü.

Şelale çevresindeki tesisler, dün yeniden yerli ve yabancı turistleri ağırlamaya başladı. Manavgat Kaymakamı Kasım Fikret Dayıoğlu, yaptığı açıklamada, önceki gün Manavgat Şelalesi’ndeki tüp patlamasıyla ilgili soruşturmayı, savcılığın yürüttüğünü, bundan sonraki işlemlerin savcılık tarafından yapılacağını bildirdi. Patlamada ölen kişilerin cenazelerinin ailelerine verilmesi konusunda çalışmaların sürdüğünü ifade eden Dayıoğlu, yabancı turistlerin cenazeleriyle ilgili ise büyükelçiliklerin devrede olduğunu kaydetti. Öte yandan, Manavgat Devlet Hastanesi’nde tedavi altında bulunan 13 yaralıdan 12’si dün taburcu edildiği bir yaralının ise birkaç gün daha hastanede tutulacağı bildirildi.

/ MANAVGAT

27.06.2006


 

Said Nursî, İslâm dünyasına ufuk açtı

Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran gazeteci-yazar Mehmet Barlas, “Said Nursî’yi ve eserlerini biliyor musunuz?” sorusu üzerine şöyle konuştu: “Gazeteci olduğum için her şeyi okumak zorundayım. Said Nursî Türkiye’nin düşünürlerinden biri. İslâm dünyasına yeni bir ufuk açmış. Rusya’daki esaret yıllarında o farklı dünyanın iyi yanlarını algılamış.”

Said Nursî’yi ‘düşünce adamı’ olarak tarif eden Barlas şöyle devam etti: “Meşrutiyet deneyiminde özgürlüğün nimetlerinden faydalanmış. O deneyimlerini pratiğe çeviren, lâhikalarında bunu topluma yansıtan çok akıllı bir adam. Hakikaten vizyon sahibi, din ve düşünce adamı. Said Nursî’nin eleştirdiğiniz noktaları olabilir, ama Türk düşünce ve din hayatında Said Nursî diye bir gerçek var.”

Hasan Hüseyin KEMAL

27.06.2006


 

2 bin abonenin suyu kesildi

Van Belediyesi Su İşletmesi Müdürlüğü Kaçak Su Birimi ekiplerince, kentte kaçak su kullanan ev ve iş yerlerine yönelik 2 aydır yapılan denetimlerde, bahçe sulamasında kullanılan 10 bin metre hortum ele geçirildi.

Belediye Başkan Vekili Zahit Soğanda, yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte Van’da su sorununun büyüdüğünü, bunun en önemli sebeplerinden birinin evlerin bahçelerine ve iş yerlerine gizli olarak çekilen kaçak su şebekeleri olduğunu belirtti.

Bu amaçla şehir genelinde kaçak su kullanan ev ve iş yerlerine yönelik Belediye Su İşletme Müdürlüğü Kaçak Su Birimince 7 ekip oluşturularak denetimlere başladıklarını dile getiren Soğanda, denetimlerde 2 bin iş yeri ve evin sularının kesildiğini bildirdi.

/ VAN

27.06.2006


 

Yeni ayakkabıyı giyemedi

Adana’nın Karataş ilçesindeki çadırlardan birinde tarım işçisi ailesiyle yaşayan 10 yaşındaki Adem Deveci, kendisine gönderilen 15 paket hediyeyi heyecanla açtı. Adem Deveci, ilk kez sahip olduğu kaliteli bir çift ayakkabıyı giymeye kıyamayınca eski lastik ayakkabılarıyla çadırına döndü.

GAP Bölge Kalkınma İdaresi, BM Kalkınma Ortaklığı ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) işbirliğiyle gerçekleştirilen ‘’Velim olur musun?’’ kampanyası çadırda yaşayan çocuklara ışık oldu. Adana’nın Karataş ilçesindeki çadırlardan birinde tarım işçisi ailesiyle yaşayan 10 yaşındaki Adem Deveci’ye kampanya kapsamında, İstanbul’da yaşayan, ancak adını bile bilmediği bir hayırsever veli oldu.

İnternet ortamında adını, yaşını, kilosunu ve ayakkabı numarasını öğrendiği Adem’e sadece zengin çocuklarının ayaklarında görülebilen kaliteli ayakkabının yanı sıra iç çamaşırı, eşofman, çanta, kırtasiye malzemeleri, kot pantolon ve çok sayıda tişört gönderen İstanbullu hayırsever, küçük çocuğa bayram sevinci yaşattı.

Karataş’ta Millî Eğitim Bakanlığı ve Uluslararası Çalışma Örgütü işbirliğiyle geçen yıl ‘’Pamuk kadar beyaz bir gelecek için’’ sloganıyla başlatılan kampanya kapsamında oluşturulan Yemişli Köyündeki Sosyal Destek Merkezine gönderilen koliyi alan küçük Adem, kurdelelerle bağlanmış 15 paket hediyeyi heyecanla açtı. Adem Deveci, ilk kez sahip olduğu kaliteli bir çift ayakkabıyı giymeye kıyamayınca eski lastik ayakkabılarıyla çadırına döndü.

Adıyaman, Şanlıurfa ve Mardin’den gelen yüzlerce tarım işçisi ailesinin, sağlıksız şartlardaki çadırlarında yaşayan çocukları veli yolu gözlüyor. Proje sorumlusu Selim Can, yaptığı açıklamada, ‘Velim olur musun?’ kampanyasının çocukların geleceğine ışık tuttuğunu söyledi. Eğitimini sürdürmekte zorluk çeken tarım işçisi bu çocuklar için Türkiye’nin dört bir yanından yardım paketlerinin geldiğini ifade eden Selim Can, ‘’Dileyen hayırseverler, internette isim listesi yayınlanan çocukların yaşını, kilosunu, boyunu ve ayakkabı numarasını öğrenebiliyor. Hediye kolileri ise çocuğun adına geliyor. Paketleri sosyal destek merkezinden çocuklara teslim ediyoruz’’ dedi. Can, posta yolu gözleyen çocukları sevindirmek isteyen hayırseverlerin adresli internet sitesinde çocukların isim listesini bulabileceklerini sözlerine ekledi.

/ ADANA

27.06.2006


 

Hırsıza fırsat vermeyin

Uzmanlar, yaz aylarında tatile çıkılması ya da balkon kapısı ve pencerelerin açık tutulmasının hırsızların işini kolaylaştırdığını belirterek, bu aylarda ekstra tedbirler alınması gerektiğini bildirdi.

Bursa Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, hırsızların en küçük ihmali değerlendirerek maddî kayba sebep olduklarını, yaz aylarında tatil sebebiyle boşalan konutlar ve geceyi balkonlarında geçirme alışkanlıklarının hırsızlığa zemin hazırladığını kaydetti. Kapı ve pencerelerin günün her bölümünde kontrol edilmesi, evden ayrıldıktan sonra mutlaka komşulara gidilecek adres ve telefon numarasının bırakılmasını isteyen yetkililer, mümkünse elektronik alarm sistemi monte ettirilerek, çelik kapı yaptırılmasını tavsiye etti.

Emniyet yetkilileri, evden ayrılmadan önce bir lambanın açık bırakılarak, kapı girişine bir ayakkabı konularak evde birilerinin olduğu izlenimi verilmesinin de caydırıcı etki yapacağını söyledi. Yetkililer, bütün bunlara rağmen içeriye hırsız girmişse vatandaşların sabırlı olarak hiçbir yeri karıştırmadan polisin gelmesini beklemeleri gerektiğini bildirdi. Hırsızlık olaylarının 2 veya 3 kişilik gruplar halinde gerçekleştirildiğini ve hırsızların binaların giriş kapılarından yararlanamıyorsa su tahliye borularından tırmanarak çıktıkları çatılardan iple sarkarak balkonlara indiklerini kaydeden uzmanlar, yaz hırsızlarına karşı şu tavsiyelerde bulundu:

Evden, kapı ve pencerelerinizi kapatmadan ve kilitlemeden çıkmayın. Dalgınlıkla kapı üzerinde anahtarınızı unutmayın.

Evden uzun süreli ayrılacaksanız, kapı komşunuza ne zaman döneceğinizi, gideceğiniz yerin adres ve telefonunu bırakın.

Uzun süreli ayrılıklarda değerli eşya ve mücevherlerinizi güvendiğiniz birine emanet edin veya banka kasasına koyun. Bunları yapamıyorsanız yanınıza alın.

Evinizin camları PVC sistem ise pim taktırmayı unutmayın.

Dışarıya çıktığınızda 3-5 saat sonra dönecekseniz, evinizin ışıklarından bazılarını, televizyon veya radyonuzu açık bırakın.

nSeyyar satıcı, pazarlamacı, dilenci, falcı, bohçacı, temizlikçi, tamirci, TEK görevlisi, depremde zarar gören evleri tamir görevlisi veya bahanelerle evinize girmek isteyenleri evinize almayın.

Evinizin zili çalındığında, tanımadığınız birini soran şüpheli şahısları eşkaliyle birlikte hemen polise bildirin.

Apartman kapısını sürekli kapalı tutun.

Apartman kapısı ziline basıldığında çalanı tanımıyorsanız otomatiğe basmayın.

Kapı zili çaldığında mercek deliğinden bakın. Tanımadığınız birisi ise ve şüpheli durumu varsa kapıyı açmadan eşkalini polise bildirin.

Hırsızlar gündüzleri genelde kapıları sert bir cisimle kırarak evlere girdiğinden, gürültü duyduğunuzda komşunuzun kapısını kontrol edin.

Kapınız çelik kapı bile olsa levye, vb. aletlerle zorlanıp eve girilebileceğini unutmayın.

Özellikle yaz aylarında zemin kat veya birinci katta oturuyorsanız; pencere ve balkon kapılarını açık bırakmayın. Eğer açık bırakmak zorundaysanız para, altın, cep telefonu gibi kıymetli eşyalarınızı evinizin gelişigüzel yerlerine bırakmayın.

Tatile gittiğinizde veya uzun süreli evinizden ayrıldığınızda posta kutunuzun anahtarını komşunuza bırakmayı unutmayın. Hırsızlar öncelikle posta kutusu evraklarla dolu (elektrik faturası, su faturası vb.) olan daireleri seçiyor.

Hırsızların pencereleri tornavida gibi aletlerle saniyede açtıklarını unutmayın.

Zemin kat, birinci kat veya hırsızın girebileceği yükseklikteki pencere ve balkon kapılarına mutlaka parmaklık yaptırın.

Çatı katlarındaki banyo, tuvalet pencerelerinden ve havalandırma boşluklarından hırsızın eve girebileceğini unutmayın.

Evinizdeki küçük televizyon, müzik seti ve çelik para kasası gibi eşyaların hırsızlar tarafından çarşaf veya battaniyeye sarılarak çalındığını unutmayın. Bu şekilde eşya taşıyanları gördüğünüzde hemen polise bildirin. Evinizdeki küçük çelik para kasalarını, evinizin gizli bir yerine monte ederek saklayın.

Hırsızlar eve girdiklerinde ilk önce yatak odalarını karıştırır. Kıymetli eşyalarınızı evin daha değişik yerlerine saklayın.

Semt pazarlarının kurulduğu günlerde o civarda bulunan evlerde daha fazla hırsızlık olabileceğini unutmayın.

Hırsızların her türlü kasayı murç, matkap vb. aletlerle rahatlıkla açabildiklerini unutmayın.

Mümkünse kapınıza çift emniyetli kilit sistemi yaptırın.

Evinizin etrafında şüpheli birisini gördüğünüzde 155 Polis İmdat veya en yakın polis merkezine bildirin.

Büyük sitelerde özel güvenlik görevlileri tutun.

Evinizin etrafını ışıklandırın.

Hırsızlığa karşı evinizde bulunan kıymetli eşyaları sigorta ettirin.

Evinize alarm sistemi kurdurun.

Bütün bunlara rağmen evinizde hırsızlık meydana gelmişse telâşlanmayın. Hiçbir şeye dokunmadan en yakın polis karakoluna bildirin.”

/ BURSA

27.06.2006


 

Çocuk yaşta Kur'ân’ı hatmetti

Furkan daha 5 yaşında. Henüz ‘r’ harflerini söyleyemiyor; ama 4 ayda Kur’ân-ı Kerim’i okumayı öğrendi. Furkan’ın Kur’ân öğrenme süreci, annesinin Eylül ayında aldığı CD’ler ile başlamış. Fatma Hanım, Kur’ân okumasını düzeltmek amacıyla çalışmaya başlayınca o da öğrenmek istemiş.

Furkan daha 5 yaşında. Henüz ‘r’ harflerini söyleyemiyor; ama 4 ayda Kur’ân-ı Kerim’i okumayı öğrendi. İlk besmelesinden sonraki 3 ayda da hatim indirdi. Onun başarısındaki en büyük pay ise annesi Fatma Türk’e ait. Oğlunun azim ve gayretine hayran kalan Fatma Hanım, Furkan’ı ödüllendirmek için evinde bir hatim töreni düzenledi. Furkan’ın arkadaşlarını ve annelerini dâvet etti. Onlara güzel ikramlarda bulundu. Oğlunun kalbindeki Allah ve Peygamber sevgisinin pekişmesi, gösterdiği başarı ile gurur duyması ve gelecek yaşlarında hatırlaması içindi tüm gayretleri. Gördüğü ilgi ve sevgi yüzünden mutluluktan uçan Furkan ise törenin sonunda hediye olarak getirilen arabaları saymakla meşguldü. Elbette çocuktu o da; ama eski zaman âlimlerinin küçük yaşta ilim sahibi olmasına gıpta ile bakan bizler için “Demek ki, her çocuk, bir mücevher ustası titizliğiyle emek verilip işlendiği takdirde çok harikalar gösterebilirmiş” diyebileceğimiz güzel bir örnek olmuştu.

Furkan’ın Kur’ân öğrenme süreci, annesinin Eylül ayında aldığı CD’ler ile başlamış. Fatma Hanım, Kur’ân okumasını düzeltmek amacıyla çalışmaya başlayınca o da öğrenmek istemiş. Sabahtan akşama kadar işyerinde koşturan Fatma Hanım, eve geldikten sonra da bütün işlerini bir kenara bırakıp Furkan ile Kur’ân çalışmış. Hafta sonlarını da hep bu şekilde geçirmişler. Furkan’ın öğrenmeye başladıktan sonra Kur’ân’a tutkuyla bağlandığını ve çok sevdiğini söyleyen Fatma Hanım, kendisinin de öğrendikçe hediyeler vererek oğlunun gayretini ödüllendirdiğini belirtiyor. Hatta elifba’dan Kur’ân’a geçince de küçük bir ‘geçti töreni’ yapmışlar.

Henüz ‘R’ harfini söyleyemiyor; ama!

Törenin yapılacağı salonu renkli ışıklar, kâğıtlar ve balonlarla süslemişti Fatma Hanım. Yiyecekleri koyduğu tabakları bile çocukların seveceği şekilde seçmişti. En güzel pastaları, kurabiyeleri ve içecekleri hazırlamıştı oğlunun arkadaşları için. Evin altüst olmasına, kırılan dökülen şeylere aldırmıyor; onların bu günü mutlu bir hatıra olarak zihinlerine yerleştirmeleri için güler yüzle hizmet ediyordu.

O güne has özel bir kıyafet giyen Furkan ve arkadaşları, törenin yapılacağı salona tekbir ve salâvat-ı şerifeler okuyarak girdi. Rahlenin başına oturan Furkan, Yasin Sûresi’ni hece hece; ama hiç yanlış yapmadan okudu. İhlâs, Felâk, Nas ve Fatiha’yı da tekbirlerle okuyarak duâsını yaptı. Âminlerden sonra küçük arkadaşlarının tezahüratları başlamıştı: Çok güzel oldu, çok güzel oldu...

Duâ ettim, araba istedim

Kur’ân okumayı seviyorum. Hediye oyuncak almayı ve ödülleri de seviyorum. Peygamberimiz’i çok seviyorum. Bizi yarattığı için Allah’ı çok seviyorum. Duâ ettim, araba istedim, verdi. Şimdi de uçan at istiyorum.

Sorularına bıkmadan cevap verdik

Fatma Hanım, Furkan’ı yetiştirirken nelere dikkat ettiklerini şöyle anlatıyor: Furkan sakin ve uslu bir çocuktur. 3 yaşına kadar babaannesi baktı. 2 yıldır da yuvaya gidiyor. Babasıyla birlikte, oğlumuzun öncelikle güzel ahlâklı, doğru, dürüst, değerlerine sahip iyi bir insan olmasını istiyoruz. Meselâ duâ etmeyi çok önemser. Her şeyi Allah’tan istemesi gerektiğini bilir ve öyle yapar. Bütün sorularına hiç bıkmadan doğru cevaplar vermeye çalıştık.

(Kaynak: Ailem Dergisi)

27.06.2006


 

Sosyal güvenliğe katkı arttırıldı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, bütçeden sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferlerin Gayrisafi Milli Hasılaya (GSMH) oranı 1994-2006 arasında 4.3 kat arttı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, 1994’te SSK’ya GSMH’nın yüzde 0.37’si, Bağ-Kur’a yüzde 0.12’si, Emekli Sandığı’na ise yüzde 0.51’i (toplam yüzde 1) kadar kaynak aktarıldı. Bu yıl ise 6 milyar 700 milyon YTL’si SSK’ya, 6 milyar 750 milyon YTL’si Bağ-Kur’a, 9 milyar 835 milyon YTL’si Emekli Sandığı’na olmak üzere, toplam 23 milyar 285 milyon YTL’nin bütçeden aktarılması planlanıyor. Bir başka ifadeyle bu yıl SSK’ya GSMH’nın yüzde 1.24’ü, Bağ-Kur’a yüzde 1.25’i, Emekli Sandığı’na ise yüzde 1.82’si (toplam yüzde 4.31) kadar kaynağın bütçeden transfer edilmesi hedefleniyor.

Türk-İş Sosyal Güvenlik Danışmanı Celal Tozan, yaptığı değerlendirmede, sosyal güvenlik sistemine yapılan bütçe transferlerinin artışının başlıca nedenlerinin 1999’da sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişiklikle işçi ve işverenlerin yükünün ağırlaştırılması, dolayısıyla kayıtdışı istihdamın artmasının geldiğini söyledi.

/ ANKARA

27.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004