Uzun yıllardan beri sayısız Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı seçimleri medyanın ve kamuoyunun önünde yapıldı. Fakat bu kadar siyasetin içine girdiği ve çirkin tehditlerin yapıldığı bir kongre görmedim. Türkiye Cumhuriyet tarihinde de görülmemiş. Maalesef kendinden ve makamından beklenmeyen bir hareketle sayın Mehmet Ali Şahin gündeme damgasını vurdu. Yaptığı hareket ve beyanlar neticesinde hem kendisi ve hem de iktidar dolayısı ile nizami gol yedi. Yıllar önce ihtilalci Kenan Evren ve arkadaşları halka baskı yaptılar; “Sunalp paşanın partisine rey vereceksiniz” diye. Millette gitti reylerini merhum Özal’ın Anavatan'ına verdiler. Sayın Demirel ve AP yasaklanmıştı. Şimdi buna benzer bir olayı TFF başkanlık seçiminde gördük. Çok ibretli demokrasi dersi vardı, hem de tek göllü..
Bakanın ve siyasi iktidarın yaptığı baskı karşısında Sakaryaspor Kulübü Başkanı sayın Selahattin Aydın delegelere dağıttığı yazılı beyannamenin bir bölümünde; “ Türkiye'yi dünyaya rezil eden, Sakaryalıların alın terini çalan ve haklarını aradıklarında kendilerini ligden ihraç etmekle tehdit eden kişilerin bulunduğu listeye, ne pahasına olursa olsun oy vermeyeceğim.. Emek ve alın teri hırsızlığı daha mı masumane? Haluk Beye oy versem, Adapazarı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Duran Beye zarar vereceğim endişesini taşıyorum. Ayhan Beye oy verirsem, Sakaryalılara ihanet edeceğim. Böyle bir ortamda yapmamız gereken en onurlu hareketin istifa etmek olduğuna karar verdim ve Sakaryaspor Kulübü Başkanlığından istifa ediyorum”deyip oy hakkını kullanmadan geri dönüyor..
Burada hayrette ettiğim bir husus sayın Bakanın medyada iki şekilde konuştuğu. Birincisi bir TV programında sayın Güneri Civaoğlu'nun “Bu futbol ne olacak?" sualine cevaben “Futbol ve spor siyasetten uzak kalacak, siyaset asla bulaşmayacak”diyor. Fakat ondan bir müddet sonra TFF seçimlerine 10 gün kala sayın Haluk Ulusoy başkan adaylığını açıklayınca aynı Bakan bu sefer, “Başbakanlık Teftiş Kurulunun Ulusoy dönemiyle ilgili olarak 400 sayfalık rapor hazırlamı. 24 adet davalık dosya varmış. Bu adam şaibelidir" iddiasıyla bütün medya önünde ulusal TV 'erde hiç yorulmadan ve sayın Ulusoy'a cevap hakkı vermeden suç duyurusunda bulundu. Fakat kendi kalesine bir gol daha atıyordu. Çünkü vatandaş soruyor: “Madem suçlu ise neden 18 ay bu dosyaları hasır altı yaptınız? Yargıya intikal ettirmediniz?”
Kaldı ki ,sayın Bakan hukukçu daha iyi bilmesi lazım, adaletteki kesin kural şudur: "Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur.” Eğer bunun dışında hareket yapılırsa Türkiye’de herkes zan altında olur. O vakit kalkıp çoğulcu parlamenter sistemden ve demokrasiden bahsetmek yakışıksız olur. Bundan sonra sayın Bakan bu hızıyla çok işler yapmak peşinde. Çünkü kongreden çıkıp sıcağı sıcağına TBMM'de kürsüye çıkarak orada içini dökmesi, tekrar yeni seçilmiş TFF Başkanı sayın Ulusoy’u tehdit etmesi kamu vicdanını sızlatmıştır. Tahmin ediyorum aslen Karadenizli olan sayın Başbakanı da rahatsız etmiştir. Nitekim Trabzon Başkanı sayın Nuri Albayrak başta olmak üzere bütün Karadenizliler Başkan Ulusoy'a rey verdiler..
Bundan sonra ne olur? Bundan sonra her şey Arap saçına döner ve iktidar spor camiasında çok puan kaybeder. Zaten her şekliyle Türk sporu yaralı. Bu hadise sayın Bakanın ifadeleri tuzu biberi olmuştur. Benim bildiğim Karadenizliler hamsiyi hazmederler, fakat bu hadiseyi hazmetmezler ve iyi gol atarlar. Başbakana düşen, bu bakanı değiştirmesidir. Ayrıca FİFA bu siyasi müdahaleye ne diyecek bir bekleyelim..
|