Bursa’da, oya sanatına gönül veren ve anneannesine ait asırlık eserler başta olmak üzere yıllarca pek çok şehirden oya toplayan
akademisyen Prof. Dr. Sürür, 600 parçalık koleksiyonun sahibi oldu.
Bursa’da akademisyen Prof. Dr. Ayten Sürür, anneannesine ait 110 yıllık eserler başta olmak üzere çeşitli illerden topladığı yaklaşık 600 parçalık oya koleksiyonuyla bu alanda tarihe ışık tutacak küçük bir kültür mirasını elinde bulunduruyor.
Türk kültürünün önemli halk sanatı ve geleneksel tasarım ürünü oyalara küçük yaşta ilgi duymaya başlayan ve bunları zamanla toplayarak koleksiyona dönüştüren 81 yaşındaki Sürür, ileride müzeye dönüştürme hayaliyle satın aldığı apartman dairesinde bu eserleri sergiliyor. Özel bir üniversitede görevine devam eden Sürür, oya ile çok küçük yaşta anneannesinin evde yaptığı ürünler vasıtasıyla tanıştığını ve zamanla bunlara ilgi duymaya başladığını söyledi.
SÜREKLİ ARAŞTIRIYOR
Sürür, görevi dolayısıyla Anadolu’da birçok şehir gezdiğini ve konuyla ilgili epey birikim edindiğini belirtti. Özel ilgisi dolayısıyla bu şehirlerde sürekli oya çeşitlerini araştırdığını aktaran Sürür, “Bazılarını satın alabildim, bazılarını alamadım. Geri döndüğümde evimizde özel olarak bir yığın yemeni, mevlit örtüsü ve başörtülerinin anneannem tarafından yapıldığını biliyorum. Annem ve teyzemden öğrendiğim kadarıyla bunlar zamanında ‘Seyide Hanım’ın oyaları’ şeklinde biliniyordu.” ifadelerini kullandı.
Koleksiyonun en değerli parçaları anneannesinden miras
Koleksiyonunun özelliklerinden bahseden Prof. Dr. Sürür, şöyle devam etti:
“Koleksiyonumun çok önemli bir yanı da anneanneme ait ve kimin yaptığı belli olan oyalar bulunmasıdır. Koleksiyonumda en özel ve en eski oyalar anneanneme ait olanlar. Bunlar da 100-110 yıllık oyalar. Zaten oyanın da 19’uncu yüzyılda ortaya çıktığını düşünürsek demek ki benim oyalarım da 19’uncu yüzyılın sonları ve 20’inci yüzyılın başlarına ait bir oya grubu. Bunun dışında tabiî bölgesel olarak da tanıdığım oyalar var. Şehirlere ve yapısına ve tekniğine göre bildiğim oyalar var. Oyanın hem ekonomik girdi açısından hem de kadınların düşünce ve dertlerini unuttuğu bir alan olarak psikolojik boyutunun olduğunu görüyoruz. Oya yapan kadınlara sorarsanız ki ben bunu hep soruyorum ‘Bunu niye yapıyorsun?’ diye, ‘Bununla dertlerimi unutuyorum’ ya da ‘Ben bununla üç çocuk okuttum’ gibi cevaplar alıyorsunuz. Demek ki oya hem arınma ve rahatlama hem de ekonomik kazanç için yapılan bir faaliyet olarak karşımıza çıkıyor.”
AA